Determination of Monthly Areal Rainfall Depths Using Geostatistical Techniques in the Eastern Mediterranean Region and Stochastic Modeling (original) (raw)

Marmara Coğrafya Dergisi / Marmara Geographical Review THE RELATIONSHIP BETWEEN SPATIAL CHANGE OF AVLAN LAKE AND SURROUNDING CLIMATE Avlan Gölü'nün Alansal Değişimi ile Çevre İklimi Arasındaki İlişki

This study investigates the relationship between the spatial change of Avlan Lake, which is situated around Antalya in Mediterranean Region, and climate. The lake in the study was dried up in 1980. As a result, the people living nearby as well as environmentalist organizations reported serious climatic changes in the vicinity. Also it was reported that natural and cultural plants in the local area were affected negatively. After that, the water was released into the lake in 2001 and thus it regained its status before 1980. The sample of Avlan Lake set forth a geographical perspective for the effect of lake areas on surrounding climate. In this study, in order to identify the relationships between drying up of the lake area and climate, meteorological data of three different periods were examined. Those periods were before 1980, between 1980 and 2001, and after 2001. The period before 1980 covers the time when the lake was there. The years between 1980 and 2001 covers the period when the lake was dry. Lastly, the period after 2001 follows refilling of the lake up to date. Landsat satellite images were used to reveal spatial shrinking of the lake zone. For analyzing climatic data, Mann-Kendal Test, Sen's Slope Estimate and Sezer's (1990) Continentality Indices were used. In the analysis, no direct relationship was found between drying up of Avlan Lake and the climate. Hence, balancing role played by the lake in its environment rather than the climate itself can account for the changes taking place in and around the lake. This finding suggests that water bodies in any area might cause many ecological problems though not related with climate. Özet Bu çalışmada Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi içinde, Antalya il sınırları dahilinde kalan Avlan Gölü'nün alansal değişimi ile iklim arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Çalışmaya konu olan Avlan Gölü 1980 yılında kurutulmuş ve gölün kurutulmasına bağlı olarak yörede yaşayan halk ile birçok çevreci örgütün iklimde ciddi değişimlerin yaşandığına ve yörenin doğal ve kültürel bitkilerinin bu durumdan olumsuz etkilendiğine dair şikayetleri üzerine 2001 yılında göle tekrar su verilmiş ve göl yeniden 1980 yılı öncesindeki mevcut haline dönmüştür. Yaşanan bu örnek, göl alanlarının çevre iklime etkisini coğrafi bir perspektifle ortaya koymayı gerekli kılmıştır. Çalışmada göl alanının ortadan kalkması ile iklim arasındaki ilişkileri belirlemek amacıyla gölün mevcut olduğu 1980 yılı öncesi, gölün kurutulduğu 1980-2001 yılları arasındaki dönem ile gölün tekrar oluştuğu 2001 yılından günümüze kadar olan dönemin meteorolojik verileri üç farklı dönem halinde incelenmiştir. Göl alanının alansal daralmasını belirlemek amacıyla Landsat uydu görüntülerinden faydalanılırken, iklim verilerinin analizi için Mann-Kendal Testi, Sen'in Eğilim Tahmini Testi ile Sezer (1990)'e ait Karasallık İndisi kullanılmıştır. Yapılan analizlere göre Avlan Gölü'nün kuruması ile iklim arasında doğrudan bir ilişki belirlenememiştir. Dolayısıyla göl ve çevresinde meydana gelen değişimlerin iklimden ziyade gölün, bulunduğu çevre içindeki dengeleyici öneminden kaynaklandığı söyleyebilir. Bu durum herhangi bir alanda bulunan su kütlelerinin iklimle bağlantılı olmasa da birçok ekolojik soruna neden olabileceğini de göstermektedir.

Drought analysis in Mediterranean Region Akdeniz Bölgesinde kuraklık analizi

2019

Öz Kuraklık gizlice gelişen bir doğal afettir. Bu çalışmada Standartlaştırılmış Yağış Evapotranspirasyon İndeksi (SPEI) Türkiye’nin Akdeniz Bölgesi’nde ilk kez uygulanmıştır. 8 meteoroloji gözlem istasyonun sıcaklık ve yağış verileri kullanılmıştır. Verilere göre 8 istasyon (Adana, Antalya, Burdur, Hatay/Antakya, Isparta, Kahramanmaraş, Mersin ve Osmaniye) 1970-2018 yılları arasında gözlem yapılmıştır. Her bir istasyon için 1, 3, 6, 9 ve 12 aylık SPEI değerlerinin frekans analizleri hesaplanmıştır. Aylık (1, 3, 6, 9 ve 12 aylık) frekans değerleri arasında kulak ve sulak dönemlerin dağılımlarının karşılaştırılmasının yapılması amaçlanmıştır. Bulunan SPEI değerlerinin kuraklık sınıflarında ne kadar mevcut olduğu ve bu mevcudiyet üzerinden karşılaştırmalar yapılmıştır. Sonuç olarak Akdeniz Bölgesindeki tüm istasyonlarda elde edilen veriler hafif kuraklık ile normale yakınlık arasındadır. Hem normale yakın hem de kurak durumlarda Mersin maximum değerler almıştır. Minimum değerlere bakıl...

İklim Koşulları İle Bitki Örtüsü Arasındaki İlişkilerin Uzaktan Algılama Yöntemleri İle İncelenmesi - An Evaluation of Relationships between Climatic Conditions and Vegetation by Using Remote Sensing Techniques

Türkiye bulunduğu topografyası, iklim özellikleri, jeolojisi ve jeomorfolojisi açısından dikkate alındığında ekosistem çeşitliliği oldukça yüksek coğrafi bir konuma sahiptir. Bitki örtüsünün kısa mesafelerdeki değişimi tür çeşitliliğini artırdığı gibi bitki örtüsünün zamansal ve mekânsal olarak da birbirinden farklılık göstermesine neden olmaktadır. Ekosistemlerdeki karmaşık yapıların anlaşılabilmesi amacıyla geçmiş dönemlerde birçok metot denenmiştir. Ancak, geniş alanlarda geleneksel metotların uygulanması zamansal ve ekonomik açıdan oldukça zordur. Son yıllarda uydu teknolojilerinin hızla gelişmesi, uzaktan algılama metotlarının gelişimini de beraberinde getirmiştir. Böylece, uzaktan algılama verileri sayesinde geniş alanlardan bitki örtüsünün biyolojik ve fizyolojik karakterlerinin izlenmesi de mümkün hale gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, iklim koşulları ile bitki örtüsünde arasındaki ilişkinin belirlenmesi ve izlenmesidir. Bu amaçla, bitkilerin zamansal değişiminin izlenmesi ve bitkilerin iklim değişkenlerinden yağışa verdikleri tepkinin ölçülmesi için SPOT-Vegetation uydu verileri ve yersel meteorolojik ölçüm istasyonu verileri kullanılmıştır. 1998-2013 yılları arasında bitkilerin vejetatif aktivitelerini belirlemek amacıyla, SPOT-Vegetation uydusuna ait 10 günlük Normalize Fark Bitki İndeksi (NDVI) değerleri kullanılarak, bitki örtüsünün 10 günlük periyotlarda zamansal değişimi izlenmiş ve bitkilerin yağışa verdiği tepki ölçülmeye çalışılmıştır. Ayrıca, mekânsal olarak birbirinden farklılık gösteren formasyonların yeşillenme dönemleri Vejetasyon Durum İndeksi (VCI) kullanılarak hesaplanmıştır. Çalışma periyodu boyunca, bitkilerin vejetasyon aktivite seviyeleri, vejetasyon süreleri ve maksimum-minimum aktivite gösterdikleri dönemler belirlenmiştir. Sonuç olarak, farklı ekosistemlerdeki bitkilerin birbirlerinden farklı sürelerde vejetatif aktivite gösterdikleri ve fenolojik başlangıç evrelerinin farklı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca orman, tarım, çayır ve mera gibi arazi yüzeylerinin yağışlara ne kadar sürede tepki gösterdikleri belirlenmiştir.

International Mediterranean Survey Workshop Leuven - November 2017 program

This paper examines the ways in which the study of oral history sources can help re-evaluate results of past archaeological surveys and help plan future ones. The case for this study is the surveys done at and around Komana, a multi-layered site situated in the central Black Sea region in Turkey. Specifically, the sites identified as Byzantine are taken into account in the light of oral history records created following two important events in recent history. These two events are nineteenth-century economically driven migration of Christians into the region around Komana and the dislocation/perishing of Armenian and Greek inhabitants of the region during and following World War I. While the former prompted a "rediscovery" of many abandoned medieval sites, the collective trauma of the latter resulted in the creation of two extremely rich sources for the study of local history/topography: Armenian memory books and Greek Oral Tradition Archive, now preserved in Athens. The paper will attempt to bring together oral history and archaeology, identify possible settlement types and locations in relation to descriptions of the rural landscape in these historical sources and create a guide for surveyors while re-visiting previously detected sites or predicting the locations of new ones.

XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Meriç Nehrinde Vapur İşletme İmtiyazı, Uluslararası Osmanlı Devleti'nde Nehirler ve Göller Sempozyumu, 02-03 Mayıs 2013, Kayseri

Osmanlı Devleti'nde Nehirler ve Göller I, 2015

Os~J.\NLI ÜE\'LETi'NDE Nı:HiRLER \'E GöLLEı' dışında kışın kar yağışının fazla, yağmurların da sağanak şeklinde olması durumunda ta şkı nlar görülür ve nehir geçit vermez 2 . Meriç'in tarihteki önemi ana yollara yön vermesinden kaynaklanmaktadır. Osmanlı döneminin Rumeli'deki ünlü orta yolu 3 , Meriç vadisini izliyor ve Morava 4 vadisini geçerek İstanbul'u Avrupa'nın başlıca merkezlerine bağlıyordu. Meriç Nehri'nin Filibe'den başlayarak Ege Denizi'ne kadar olan kısmı, nakliyata elverişli olmakla birlikte 5 özellikle Edirne'nin güneyinde kalan kesimiyle Enez'e kadar olan bölgede yoğun bir nehir taşımacılığı göze çarpmaktaydı. Enez'in, bütün Doğu Trakya'nın en önemli liman şehri olması Meriç Nehri'nin bu bölgeden denize dökülmesinden kaynaklanmaktaydı. Bölge topraklarının verimli oluşu, Enez limanının güvenli olması ve Meriç'e giren gemilerin nehrin yukarılarına kadar ilerleyebilmesi, bölgenin ticaret merkezi haline gelmesine katkıda bulunmaktaydı 6 • Eskiçağda Karadeniz kıyısında kurulmuş olan Odessos kolonisinden 7 güneye ilerleyen ticaret yolu, yukarı Meriç vadisini geçerek tekı1elerle Ege Denizi'ne ulaşıyordu . Aynı dönemde yolun kısalı ğından dolayı Karadeniz'i Ege'ye bağlamak için boğazlardan ziyade Meriç Nehri'nin tercih edildiğini gösteren bilgiler bulunmaktadır 8 . Meriç Nehri ve civarı Osmanlı Devleti tarafından fethedildikten sonra da nehir üzerindeki nakliye çalışmaları teşvik edilmiştir 9 • 15. ve 16. yüzyıllarda Enez'de Meriç sayesinde gelişen ticari faaliyetin devam ettiğini Tayyib Gökbilgin Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyye'sinden naklen aktarmaktadır. 15. yüzyıld a Meriç Köprüsü yanın da İskelebaşı denilen yer, Edirne'nin limanı durumunda olan Enez ile bağlantılıydı.

Burdur Paleoli̇ti̇k Çağ Yüzey ARAŞTIRMASI-2021

Mehmet Akif Ersoy üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2022

No: 0760 GÜDÜMLÜ-21) ve Türk Tarih Kurumu'nun maddi destekleri ile gerçekleştirilmiştir. Öz Burdur'un daha önce Paleolitik Çağ açısından yeterince araştırılmamış olması, konumu ve coğrafyası nedeniyle olası potansiyeli göz önüne alınarak 2021 yılında "Burdur İli Paleolitik Çağ Yüzey Araştırması"na başlanmıştır. 2021 araştırma sezonunda Bucak ve Kemer ilçelerinde yürütülen arazi çalışmalarında yaygın yaya yüzey araştırması yöntemi uygulanmıştır. Ekibimiz, uygun alanlarda 5'er metre aralıklarla yürüyerek arazi taraması yapmıştır. Ancak araştırma alanlarımızın daha çok, dağlık, kayalık ve yer yer sık çalı örtülerinin bulunduğu alanlardan oluşması nedeniyle bu yöntem yalnızca tarla, bahçe gibi düzlük alanlarda uygulanabilmiştir. Araştırma sonucunda, elde edilen yontmataş bulgular daha çok Alt ve Orta Paleolitik dönemlere ait özellikler göstermektedir. Bununla birlikte Paleolitik Çağ'ın daha geç dönemlerine işaret eden az sayıda bulgu da mevcuttur. Gerek Bucak gerekse Kemer'de yapılan araştırmalar net olarak dönemsel ayrımlar yapmaya olanak verecek karakteristik bulgular vermemiştir. Her iki alanda devam edecek çalışmaların yeni bulgularla, daha net sonuçlar vereceği kanısındayız.

73-(2013) KAYAN İ.- ÖNER E. Bayraklı Höyüğü (İzmir) Çevresinin Holosen’deki Jeomorfolojik Gelişimi - Holocene Geomorphological Evolution of Coastal Environment Around Bayraklı Mound (İzmir)

Bayraklı höyüğü Bornova ovasının KB sında, bugünkü kıyıdan 600 m kadar içeride bulunur. Burada 5000 yıl öncelere inen yerleşmenin andezit anakaya ve bunu çevreleyen karasal dolgular üzerinde başladığı belirlenmiştir. Burada, höyük çevresinde yapılan delgi-sondajlardan sağlanan sedimantolojik ve stratigrafik verilerin bölgesel paleocoğrafya bilgileri ile yorumu yapılmıştır. Buna göre Holosen'de yükselen deniz, transgresyonun sonlarında (Orta Holosen) Bayraklı höyüğü güneyinden doğuya ve küçük bir koy oluşturacak şekilde kuzeye sokulmuştur. Ancak höyük alanının deniz suları ile kaplanmadığı veya bu alanın bir ada durumunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bayraklı höyük alanının doğu ve güneyindeki sığ deniz, doğu ve KD dan gelen dağ derelerinin (Bornova ve Laka dereleri) kaba kumlu alüvyonları ile hızla dolmuş ve Bronz çağı sonlarında bugünkü deniz seviyesinden 2-3 m aşağıda düz bir dolgu yüzeyi şekillenmiştir. Bu yüzey üzerindeki volkanik kül katkılı sedimanların Santorini (Thera) volkanının 3300 yıl önceki patlamaları ile ilişkilendirilebileceği düşünülmektedir. Bayraklı yerleşmesinin bu yüzey üzerinde genişlediği anlaşılmaktadır. Bundan sonra günümüze doğru deniz bugünkü seviyesine yavaşça yükselirken yine doğu ve KD dan gelen derelerin kaba kumlu alüvyonları, bu defa Bayraklı höyüğü çevresinde denizin içeriye sokulmasına imkân vermemiş, kıyı zonu bugünkü deniz seviyesine uygun olarak kaba kumlu alüvyonlarla dolmuş ve bugünkü kıyı düzlüğü şekillenmiştir.