AYDINLANMA DÜŞÜNCESİ VE KEMALİZM: BİR TÜRK AYDINLANMASI’NDAN/KEMALİST AYDINLANMA’DAN BAHSEDİLEBİLİR Mİ? (original) (raw)

TÜRK AYDINLANMASI'NIN KENT VE KENTLEŞMEYE BAKIŞI

Bu çalışma, yeni kurulan Cumhuriyet yönetimi ile Atatürk'ün önderliğinde başlayan Türk aydınlanmasının kent ve kentleşmeye bakışını incelemeyi amaçlamaktadır. Akılcılık ve bilim konusundaki gelişmeler aydınlanma çağı olarak bilinen yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Toplumsal ve kültürel devrimleri içinde barındıran aydınlanma hareketinin öncelikli uygulama alanı kentlerdir. Türk aydınlanması da aynı bakış açısına sahiptir. Anadolu'nun gelişmesi ve aydınlanması için kent ve kentleşme en uygun zemin olarak görülmüştür. Kentleşme, kentlerin sayısının, nüfusunun ve sosyoekonomik büyümesinin artması ve kente özgü davranış kalıplarının geliştirilmesini anlatır. Modern Türk devletinin hedeflediği kentleşme politikasına göre, kentler kurulacak, her türlü sosyal hareket hızlandırılacak ve çağdaşlaşma hedefi yakalanacaktır. Modern yapıların ve kentlerin, halkı çağdaşlaştıracağı varsayılmıştır. Bu bağlamda, aydınlanma ve kentleşme irdelemesi yapılarak, hızlı kentleşme ve göç olgularıyla birlikte, çağdaş kentleşmenin kesintiye uğraması ve aydınlanma ilkelerinden sapma değerlendirilecektir.

KEMALİZM VE İSLAMCILIK SARKACINDA TÜRK MUHAFAZAKARLIĞININ KURAMSAL VE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜ

KEMALİZM VE İSLAMCILIK SARKACINDA TÜRK MUHAFAZAKARLIĞININ KURAMSAL VE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜ: BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR VE GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM TARTIŞMALARI, 2019

Türkiye’de muhafazakarlık kavramının kavramsal ve toplumsal sınırlarının çizilmesine dair literatürde bir belirsizlik vardır. İslamcılık kavramıyla hatalı bir biçimde karıştırılan Türk muhafazakarlığının, Türk modernleşmesi sürecinde ortaya çıkış ve gelişim süreçlerinin ortaya konulması, evrensel muhafazakarlık literatürü içindeki konumunun belirlenmesi pek çok güncel tartışmanın merkezinde yer alan bu toplumsal ve siyasal olgunun anlaşılması bakımından önemlidir. Bu bağlamda Türkiye’de muhafazakarlığın toplumsal anlamda nasıl dönüştüğü, özelikle de medyada ele alınış biçimlerinin nasıl sorunlu alanlara tekabül ettiği tahlil edilmeye değer örnekleri oluşturmaktadır. Muhafazakarların Türkiye’nin modernleşme sürecinde yaşadıkları kentleşme, bireyleşme süreçlerinin, değişen moda ve tüketim anlayışlarının anlaşılması aynı zamanda Türkiye’nin kültürel ve politik gündeminin toplumsal altyapısını görmek bakımından da anlamlıdır. Söz konusu tartışmalarda muhafazakarlığın kamusal hayatta temsiline özel olarak odaklanılmakta, bu temsilde de muhafazakâr başörtülü kadınlara başlı başına bir önem ve anlam atfedilmektedir. Türkiye’nin siyasal ve toplumsal gündeminin önemli bir gerilim maddesine dönüşmüş olan başörtülü kadınların kamusal alandaki varlığına, moda ve tüketim pratiklerine dair tartışmaların analizleri bu çalışmanın öncelikli amacıdır. Türk muhafazakarlığının tarihsel ve kavramsal sınırlarının çizilmesi ve modernleşme sürecindeki dönüşümü bağlamında bu analizlerin nereye oturduğu tartışılacaktır.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE KEMALİZM MESELESİ: HEGEMONYA, ASİMİLASYON, MÜCADELE

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE KEMALİZM MESELESİ: HEGEMONYA, ASİMİLASYON, MÜCADELE, 2018

Öz Bu çalışmada Kemalizm’in tezleri ve politikalarına Türk Milliyetçiliğinin önde gelen entelektüel ve politik figürlerinin nasıl itirazlar getirdiği, Kemalizm ile ayrıldıkları noktaları, eleştirilerin sebepleri tarihsel olarak Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren günümüze kadar tahlil edilmeye çalışılmıştır. Kemalizm bu çalışmada sadece bir fikir sistemi, politikalar bütünü olarak değerlendirilmemiş, ayrıca siyasal partiler, ideolojiler, hükümetler üzerinde hegemonya kurmuş ve bu hegemonyasını ordu, sermaye, aydınlar, bürokrasi, yargı ve medya gibi aparatlarıyla bir militarist-bürokratik tahakküm geleneğine dönüşmüş bir resmî ideoloji olarak ele alınmıştır. Bu bakımdan Kemalizm’in diğer siyasi akımlar için söz konusu olan hegemonyası Türk Milliyetçiliği için de bir problem olmuş, buna meydan okumalar yaşanmış, zaman zaman da uzlaşma ve asimilasyon mekanizmaları işlemiştir. Bu makalede kronolojik olarak Kemalizm muhalifi Türk Milliyetçisi fikir adamlarının Kemalizm ve onun sabit ideolojik unsurları olan kültürel Batılılaşma, milli-devlet, Türk tarih tezi, Turancılık karşıtlığı, otoriter pozitivist sekülerizm gibi konulardaki görüşlerine yer verilmiş, dönemsel olarak değişimler ve bu değişimlerdeki konjonktürel etkiler analiz edilmiştir. Siyasal ittifaklar, seçimler, darbeler ve yargı müdahaleleri, fikir akımları ve dünyadaki gelişmeler bu konjonktürel etkinin öğeleri olarak milliyetçilerin pozisyonunu da etkilemiş, çatışmaların, mücadelelerin veya uzlaşıların biçimini belirlemiştir. Kemalizm-Türkçülük farklılaşmasının tarihi, toplumsal ve siyasal ekseni, Türk Milliyetçiliğinin siyasal ve ideolojik öncülerinin söylemleri analiz edilerek tartışılmış, temel tarihsel eksenler ve kırılma noktaları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Fuad Köprülü, Ahmed Ağaoğlu, Alparslan Türkeş, Mümtaz Turhan, Necip Fazıl, Erol Güngör, Ahmet Kabaklı, Nevzat Kösoğlu vb. önde gelen milliyetçi aydın ve siyasetçilerin fikir ve söylemleri analiz edilmiştir. Bu çalışmanın literatüre katkısı Türk Milliyetçiliği Kemalizm ilişkisini hegemonya kavramı bağlamında analiz etmesidir. Abstract This study attempts to analyze the objections and criticisms of the pioneering intellectual and politic figures of Turkish nationalism on the theses and policies of Kemalism. In this analysis, Kemalism is not regarded as only a set of thoughts, also an official ideology that built hegemony over variety of ideologies, political parties, governments and transformed this hegemony into a tradition of bureaucratic-militarist dominance thanks to its apparatus of military, bureaucracy, media, judiciary and intellectuals. In this sense, the hegemony of Kemalism over other ideologies took place for Turkish nationalism as well and this process operated through the mechanisms of both struggles and challenges and also compromises and assimilation. In this article, the views of anti-Kemalist, Turkish nationalist intellectuals on Kemalism and its basic ideological components i.e. cultural Westernization, nation-state, new official history writing, anti-Turanism and authoritarian positivist secularism are explored chronologically by analyzing periodic changes and the conjunctural impacts. As the components of the conjunctural impacts, political alliances, coups and the developments in the World affected the positions of nationalists and determined the shape of conflicts, struggles and compromises. The history of differentiation of Turkism and Kemalism, and the social and political axis of this differentiation is discussed by analyzing the discourses of the political and ideological pioneers of Turkish nationalism. In this frame the ideas and discourses of nationalist intellectuals and politicians like Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Fuad Köprülü, Ahmed Ağaoğlu, Alparslan Türkeş, Mümtaz Turhan, Necip Fazıl, Erol Güngör, Ahmet Kabaklı, Nevzat Kösoğlu and others are analyzed.

“KEMALİZM”İN DÜŞÜŞÜ, “ATATÜRKÇÜLÜK”ÜN YÜKSELİŞİ: RESMÎ İDEOLOJİ YENİDEN KAVRAMSALLAŞTIRILIRKEN

2023

Doğru Yol Partisinin lideri Tansu Çiller, 1999’un Şubat’ında gazeteci-yazar Taha Akyol’la yaptığı konuşmanın bir yerinde, “Ben Kemalist değilim, Atatürkçüyüm.” diyerek Cumhuriyet ideolojisini tarif eden bu iki kavram arasına kalın bir ayrım çizgisi çekti. Bu tarihlerde Türk siyasal yaşamının meşruiyet sınırlarını belirleyen “Atatürkçülük”, herhangi bir okuryazarın yabancısı olduğu bir kavram değildi. Hele, 1980’lerin ilk yarısında eğitim-öğretim hayatına başlamış genç kuşaktan birisine, kadim bir sözcükmüş gibi geliyor olması oldukça muhtemeldi. Oysa, erken Cumhuriyet döneminde ne Atatürk ne onun siyasal ve entelektüel takipçileri ne de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yeni rejimin siyasal ideolojisini Atatürkçülük olarak tarif etmişlerdi. O hâlde, yirminci yüzyılın sonlarında oldukça yerleşik hale gelmiş bir kavram olan Atatürkçülük, nerede ve ne zaman ortaya çıkmıştı? Cumhuriyet ideolojisinin, Atatürkçülük ya da başka bir ifadeyle “Atatürk İlkeleri” olarak kavramsallaştırılması, “Kemalizm”in bilinmeyen bir tarihte Türkçeleştirilip anonimleşmesinin mi bir sonucuydu? Kemalizm, ideolojik motif ve yönelimlerinde bir dönüşüm yaşamadan basit bir şekilde sadece kavram değişikliğine mi uğramıştı? Yoksa bunlar, tarihçi Sina Akşin’in de belirttiği gibi, birbirlerinin yerine kullanılabilecek eşanlamlı kavramlardan başka bir şey değil miydi? Böyle ise o tarihe kadar bakanlık ve başbakanlık görevleri yapmış bir iktisat profesörü, neden her iki kavramın arasına bir ayrım çizgisi çekme gereği duyuyordu? Onunki, Kemalizm olarak kavramsallaştırılan tarihsel sürecin radikal boyutuna koyduğu ideolojik bir şerhten mi ibaretti? Yoksa kavramsal değişiklik, resmî ideolojideki bir revizyona mı karşılık geliyordu?

SÖYLEMSEL DÜZLEM OLARAK TÜRKİYE'DE YARIŞMALAR: KENTSEL TASARIM YARIŞMALARINI İSİMLENDİRMEK

Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu, 2013

Kentsel tasarım batı dünyasında 1950’li yıllarda yeni bir alan olarak gelişmeye başladı ve paradigmalar değiştikçe kentsel tasarımın içeriği ve profesyonel bileşenleri de dönüştü. Günümüzde ise herhangi bir profesyonel gücün mutlak hâkimiyetinde olmadığı kabul edilen kentsel tasarım disiplinlerarası bir alan olarak tarif edilmektedir ve bu özelliği ile teorik ve pratik anlamda ilgili 3 disiplinden (mimarlık, planlama ve peyzaj mimarlığı) ayrışmaktadır. Türkiye’de kentsel tasarım ise kavramsal altyapısını ve söylemini 1980 öncesi akademik ortamlarda oluşturmaya başlamış, 1980 yılından başlayarak ise yarışma kurumunu araçsallaştırarak kavramı yerleştirmeyi başarmıştır. Bu makale 1980 Eskişehir Fuarı Ve Dinlence Eğlence Kültür Alanları Kentsel Tasarım Yarışması bağlamında yarışmalar yolu ile kentsel tasarım söyleminin oluşturulması noktasında hangi aktörler tarafından nasıl araçsallaştırıldığını araştırarak bir sonuca ulaşmayı hedeflemektedir.

YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE RESİMYAZILAR VE BAĞLAMSAL CÜMLELERLE KELİME KAZANIMI

ÖZET Bu çalışma, Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kelime kazanımını sağlamak için bağlamsal cümlelerin ve resimyazıların önemini ortaya koymak ve özgün resimyazı çalışmalarıyla kelime etkinliklerinin kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla yapılmıştır. Çalışmada literatür taramasına dayalı betimleyici bir araştırma süreci izlenmiştir. Türkçenin yabancı dil olarak öğretimiyle ilgili yapılan çalışmalar arasında resimyazıların etkin kullanımına dair bir çalışmaya rastlanmamış olması, bu araştırmanın önemini ortaya koymaktadır. Çalışmada Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrenciler için bağlamdan ve resimyazılardan nasıl faydalanılabileceği açıklanmıştır. Resimyazı ve bağlama dayalı kelime etkinliklerinde uygulama süreçlerine dair gerekli adımlar ve örnek öğretmen davranışları ortaya konulmuştur. Ders sürecinde bağlamdan faydalanma; kelimenin anlamını bağlamdan hareketle tahmin etme ve anlamı bilinen kelimenin farklı bağlamlarla kullanımı olmak üzere iki adımda incelenmiştir. Çalışmada " resimyazı " kavramı ortaya konmuş ve yabancı dil öğretimindeki özel kapsamı ve önemi belirtilmiştir. Resimyazı etkinliğinde kelimeler sadece harflerden oluşmamaktadır. Bu etkinlik anlamsal ipuçlarının harflerin resimleştirilmesiyle veya resimlere harflerin yerleştirilmesiyle verilmesine dayanmaktadır. Resimyazılarda amaç, öğretilmek istenen kelimenin net ve doğru çağrışımlarla öğrencide hem sözel hem de görsel öğrenmeler gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu kapsamda hedef kelime, anlamsal yönden zıddını, eşanlamlısını içeren dikkat çekici renklerde, farklı büyüklüklerde ve çeşitli imgelerle birlikte verilmektedir. Çalışmada bu unsurlar göz önüne alınarak Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin kelime kazanımlarına katkı sağlayacak resimyazı çalışmaları oluşturulmuş ve bunların ders sürecinde nasıl kullanılabileceğine dair örnekli açıklamalarda bulunulmuştur. Çalışmanın sonucunda Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kelime kazanımında bağlamlardan ve resimyazılardan faydalanıldığında kelimelerin zihinde daha kalıcı ve

KEMAL TAHİR DÜŞÜNCESİNDE GERÇEĞİN DEĞİŞKENLİĞİ BAĞLAMINDA OSMANLILIK OKUMALARI

Özet Bu çalışmada Kemal Tahir düşüncesinde Osmanlı toplum yapısı üzerine ileri sürülen görüşlerin geçtiği aşamalar incelenmiştir. Kemal Tahir, Osmanlı konusu üzerine sosyalist bir bakış açısı ile eğilmiş ve önceleri sosyalizme geçiş aşamasında kapitalist aşamanın bir önceki aşaması olan feodal izler aramış ve bunun yokluğunu eleştirmiştir. Ardından Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) konusuna eğilmiş ve Osmanlı'yı bir ATÜT devleti olarak nitelemiş, ancak şemadaki özellikler tam anlamıyla görülmeyince bir " bozuk ATÜT devleti " olarak tanımlamıştır. Son aşamada ise Osmanlı toplum yapısını kendine özgü nitelikleri olan bir toplum tipi olarak açıklamış ve herhangi bir şemaya sokmaya çalışmadan orijinal bir aşama olarak değerlendirmiştir. Kemal Tahir'e göre Osmanlı Doğu toplumlarının koruyucusu ve Batı'ya karşı askeri anlamda savunucusu bir siyasi kuruluş olup, Doğu'yu Batı soygunundan korumayı görev edinmiş bir devlettir. Çalışmada Kemal Tahir'in konu üzerinde düşüncesinin belli bir açıklama biçimine saplanmadığı, yeri geldiğinde kendini de eleştiren bir şekilde farklı ve ileri aşamalara evrildiği vurgulanmıştır. Abstract In this study, the opinion about Ottoman society structure were investigated in Keman Tahir's Thought. Kemal Tahir emphasized a socialist point of view on the Ottoman issue and criticized the absence and lack of feudal traces in the earlier stages of the capitalist struggle in the transitional phase of socialism. After that he turned to Asian Type of Production Style (ATPS) and described the otoman as an ATPS state but the features on the diagram were not seen like that because of this he named this as a " Corrupted ATPS State " in the last stage he described the Ottoman society structure as a type of society which has its own qualities and he considered it as on original stage without trying to put it into any scheme. Acording to Kemal Tahir, the Ottoman is the guardian of the eastern societies and an political ptotector against west and also is a state that has the task of protecting the east from the western hegomony. It can be seen

KAPİTALİZM ve AZGELİŞMİŞLİK; KALKINMA IKTISADININ SONU MU?

Kalkınmanın Sonu mu? Tam yirmi yıl geçmiş düşünsel haritam da yeri olan düşün insanları (Ç. Keyder, A.Buğra, H.Gülalp, S.Savran), arkadaşımı (M.Türkay) davet ederek yaptığımız tartışma metni ve bir çok makale ile zenginleşen özel sayı. Ulaşılma sorunu ve bellek yenileme için. Soru güncel; Bu ülkede kalkınma hiç sona erer mi?