Batı Felsefesi Çerçevesinde) Epistemolojik ve Etik Açıdan İnanç (original) (raw)
Related papers
Felsefi Açıdan İslamofobi ve Eleştirisi
2017
Öz Son yıllarda artan İslamofobik söylem ve uygulamalar bu kavramın zihni altyapısının daha derinlerde olduğu fikrini doğurmaktadır. Zira dini, siyasi, ekonomik ve kültürel birçok sebebi olan İslamofobi, özü itibari ile yabancı düşmanlığı olarak tanımlanan Xenophobia’nın farklı bir versiyonu olarak karşımıza çıkmakta ve derin felsefi köklere sahip olduğu gerçeğini göstermektedir. Bu itibarla çalışmamızın amacı, “islamofobi” kavramının felsefi altyapısının nasıl temellendirildiğini ve karşıt argümanın yine felsefe yardımı ile nasıl kurulabileceğini ortaya koymaktadır. ABSTRACT Philosophically Islamophobia And Criticism Increasing Islamophobic rhetoric and practices in recent years have led to the idea that this concept has a deeper mental infrastructure. Islamophobia, which is a religious, political, economic and cultural phenomenon, is confronted as a different version of Xenophobia, which is essentially defined asxenophobia, and shows that it has profound philosophical roots.In this respect, the aim of our work is to demonstrate how is based the philosophical infrastructureof the “Islamophobia” concept and how the opposing argument can be established with the help of philosophy.
İslam İnancını Erdem Epistemolojisi Üzerinden Anlamak
Dem Yayınları, 2022
Epistemolojik olarak bilgiye başvuran ve bilme faaliyetinde bulunan insanın, Kur’an’da önemli bir yeri vardır. Buradaki bilme faaliyetini, salt teolojik bir buyruk olarak, yani Allah’ı bilmek olarak değil, doğru bilgi ile yanlış bilgi arasında hem teorik hem de ahlaki bir farklılık olarak anlamak ve Kur’an'da insana epistemik özellikler atfedildiğini ve böylece insanın epistemik başarılarından dolayı övüldüğünü söyleyebilmek mümkündür. Bu açıdan bakıldığında herhangi bir önermeye yönelik olarak rasyonel bir tutum benimseyen, yani bilen özne ile bu faaliyette isteyerek ve istemeyerek giren kişinin durumu arasında bir fark olduğu açıktır. Doğrusu bu farkın epistemik önceliği kadar, ahlaki önceliği de dikkate değerdir. Nitekim buradaki ahlaki üstünlük, doğru bilgiyi hedefleme ve ona ulaşma noktasında ortaya çıkan erdemdir. Doğru bilgiye ulaşmanın entelektüel bir erdem olduğu düşünüldüğünde, Kur’an’ın Erdem epistemolojisi üzerinden değerlendirilmesi bu noktada önemlidir. Doğrusu erdemli bir bilişsel faaliyet, Kur'an’da açık bir şekilde ana fikir olarak ortaya konulur ve buna göre cehaletten kaçınmak ve doğru bilgiye ulaşmak için erdemli bir çaba göstermek önem taşır. Kur’an’daki ifadeleri bilgeliğe ulaşmak olarak anlayacak olursak, asıl hedef; bilgi ve anlayışımızın, entelektüel ve ahlaki vicdanımızı veya takvamızı güçlendirmesi için kullanılabileceği söylenilebilir ve bu inanç, erdem epistemolojisine dayalı bir yaklaşım içerisinde şekillendirilebilir.
Psikolojik Açıdan İnanç, İman ve Şüphe
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2005
Bellef, Faith and Doubt from Psychologica1 Perspective. In this study, we evaIuated belief, faith and doubt according to the psychology of religion. Firstly, we explained the differences between belief and faith. Because, belief is a more static term, on the other hand faith is a much more dynanıic term. Secondly, we studied "how does belief become faith?" and saw that some influences are stimulating the growth of belief into faith. Finally, we discussed the relationship of belief and faith with doubt. To sum up, we understood that belief is different from faith and that belief and faith have a relation with doulıt.
2016
Bu calismanin amaci, fen bilgisi ogretmen adaylarinin epistemolojik inanclarinin cinsiyete, akademik basariya ve sinif duzeyine gore incelenmesidir. Arastirma betimsel nitelik tasimaktadir. Calisma grubunu, bir universitenin Egitim Fakultesi Fen Bilgisi Ogretmenligi Anabilim Dali 1. sinifta (41 kiz ve 17 erkek) ve 4. sinifta (35 kiz ve 26 erkek) ogrenim gormekte olan gonullu 119 ogretmen adayi olusturmaktadir. Veri toplama araci Schommer (1990)’in gelistirdigi, Tuzun ve Topcu (2008)’nun gecerlik ve guvenirlik saptamasi yaptigi “Epistemolojik Inanclar Olcegi” ve Schommer (1990)’in kesin bilgi, basit bilgi, hizli ogrenme ve sabit yetenek boyutlarini kapsayan, Yazar ve digerleri (2014)’nin gelistirdigi “Epistemolojik inanc acik uclu sorulari”laridir. Arastirma sonucunda, fen bilgisi ogretmen adaylarinin sabit yetenek boyutunda gelismis epistemolojik inanca sahipken hizli ogrenme boyutunda daha az gelismis epistemolojik inanca sahip oldugu tespit edilmistir. Epistemolojik inanclarin do...
Günümüz Etiğinin Epistemolojik İkilemleri
Çağdaş etik sıkça kendisinin epistemolojik temellerine ilişkin sorularla karşı karşıya gelmekte. Hatta bu türden sorunların etiğin ana ilgi alanı haline geldiğini söylemek bile yanlış olmaz Öte yandan etiğin temellerine ilişkin sorular da çoğunlukla ikilemlerle sonuçlandı. Bu ikilemlerden ilki normatiflik ikilemidir. Etik normatif midir? Etik bilgi mümkün müdür? Normlardan oluşan bir alan bilgi alanı olabilir mi? Etik önermelerin doğru ya da yanlış olmaları mümkün müdür? Bu ve benzeri sorularla dile gelen bu ikilem bugün çağdaş etiğin ana tartışma konuları arasındadır. Bunun kadar eski bir başka ikilem de nesnellik ikilemidir. " Etik yargılar nesnel midir? " Etik olgulardan söz edilebilir mi? " " Değerler, fizik nesneler gibi dünyanın bir parçası mıdır? " gibi sorularla dile gelen nesnellik sorunu, bir yandan ontolojik bir sorun iken bir yandan epistemolojik bir sorun niteliği taşımaktadır. Son olarak " hangi ilkelerin ya da önermelerin doğru olduğunu bize gösterecek herhangi bir ölçüt var mıdır? " " Doğru olanı yapmak için haklı gerekçelere sahip miyiz? " , " Etik eylemde bulunmak temellendirilebilir mi? " gibi sorularla dile gelen temellendirme ikileminden söz edebiliriz. Aslında bu tür ikilemlerle karşılaşmasının ya da karşılaşıldığını düşünmenin temelinde de bu tür ontolojik ve epistemolojik karıştırmalar yatmaktadır. Anahtar Sözcükler: Normatiflik, etik olgular, etik bilgi, etikte doğruluk, etikte nesnellik, etikte temellendirme Alasdair MacIntyre günümüz etiğinin tartışmalarından çoğunun sözde tartışmalar olarak nitelenebileceğini söyler. Ona göre " günümüz etiğinin tartışmalarının kaynağını yalnızca veya esas olarak filozofların yazdıkları oluşturmamaktadır; bu tartışmalar daha çok tüm insanlığı bilgilendirmeye yönelen ve filozofların yazdıklarını bizim için açık ve anlaşılır biçimde özetleyen akıl yürütmelerden kaynaklanmaktadır " 2. Bu da tartıştığımız etik sorunların, daha çok bizim icat ettiğimiz sorunlar olduğunu, filozoflardan kaynaklanan sorunlar olmadığını bize göstermektedir. Ama buradan günümüzde tartışılan etik sorunların tümüyle gereksiz tartışmalar olduğu, bize bir şey sağlamayacağı sonucu çıkarılmamalıdır. Ben bu konuşmamda, etik ikilemleri günümüz etiğinin olguları olarak ele alıp tartışmaya açacağım. Bu, günlük yaşamda karşılaşılan etik sorunların bu konuşmada konu edilmeyeceği anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, " bu durumda ne yapmalıyım? " , " Dün anneme yalan söylemem doğru muydu? " türünden sorular bu bildiride ele alınmayacaktır. Aslında bu tür sorular etiğin yanıtlayacağı türden sorular da değildir. Filozofların ele aldıkları etik sorunlar, günlük yaşamda karşılaşılan etik sorunlardan kaynaklansa da, onlarla aynı türden sorunlar değildirler. Bu iki tür etik sorun farklı epistemolojik özellik gösterirler, bu nedenle, sıkça yapıldığı gibi, bunlar birbirine karıştırılmamalıdırlar. Örneğin " doğru eylem nedir? " sorusu ve " bu belirli durumda ne yapmam doğrudur? " sorusu epistemolojik olarak farklı sorulardır. İlk soruya (felsefi sorulara) yanıt " doğru " teriminin eylemle ilgisinde tanımlanması veya kavramlaştırılmasıyla verilebilir, buna karşılık ikinci soruyu yanıtlamak için her kişi ne yapacağını, belirli bir durumda-real, somut, tekliği olan durumda-kendi yanıtını bulmak zorundadır, kişi bunu bir doğru eylem kavramına dayanarak yapabileceği gibi başka türlü de yapabilir. Kolayca görülebileceği gibi, ikinci tür soruların ya felsefeyle hiçbir ilgisi yoktur ya da pek az ilgisi vardır. Ama bu türden etik sorunlar da ahlaksal sorunlar olarak adlandırılmaktadır " 3 .
Araştırma Makalesi / İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Epistemolojik İnançları ve Akademik Erteleme
ATEBE Dergisi, 2024
Bu araştırmanın amacı İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin epistemolojik inançları ve akademik erteleme durumlarını incelemektir. Araştırmada İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin epistemolojik inançları ve akademik erteleme durumları cinsiyet, sınıf, mezun olunan ortaöğretim kurumu ve öğretim durumu değişkenleri açısından incelenmiştir. Ayrıca katılımcıların epistemolojik inançları ile akademik erteleme durumları arasındaki ilişki de irdelenmiştir. Araştırmada ilişkisel tarama modeli benimsenmiştir. Verilerin toplanmasında Deryakulu ve Büyüköztürk tarafından Türk kültürüne uyarlanan ‘Epistemolojik İnanç Ölçeği’ ile Çakıcı tarafından geliştirilen ‘Akademik Erteleme Ölçeği’ kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemini Türkiye’de farklı İlahiyat Fakültelerine devam eden öğrenciler arasından kolay erişilebilir örneklem tekniğiyle seçilen 357 öğrenci oluşturmaktadır. Verilerin analizinde SPSS 27 programı kullanılmıştır. Katılımcıların ölçeklerden aldıkları puan ortalamalarını karşılaştırmak üzere ikili gruplarda Bağımsız Örneklemler t Testi, ikiden çok grupta Tek Yönlü Varyans Analizi testi kullanılmıştır. Çoklu gruplarda farklılaşmaların kaynağını tespit etmek amacıyla post hoc testlerinden LSD kullanılmıştır. Ölçek puanları arasındaki ilişkilere Pearson Korelasyon Analizi ile bakılmıştır. Tüm analizlerde .05 anlamlılık düzeyi olarak kabul edilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların Epistemolojik İnanç Ölçeği’nde en yüksek ortalamayı “Tek Bir Doğrunun Var Olduğuna İnanç” alt boyutunda, en düşük ortalamayı “Öğrenmenin Çabaya Bağlı Olduğuna İnanç” alt boyutunda elde ettikleri görülmüştür. Ölçekler ile ölçek alt boyut puanlarında cinsiyet, sınıf, mezun olunan ortaöğretim kurumu ve öğretim durumu değişkenleri açısından anlamlı bir farklılaşma gözlenmemiştir. Araştırmada, epistemolojik inanç alt boyutları ile akademik erteleme olgusu arasında negatif yönde, zayıf fakat anlamlı ilişkiler bulgulanmıştır. Bu sonuç, epistemolojik inançlarda güçlenme arttıkça akademik erteleme eğiliminin azalabildiği şeklinde yorumlanmıştır. Eğitim sürecinde, öğrencilerin öğrenmeye dönük kişisel ilgi ve çabaları geliştirilirse akademik erteleme eğilimleri azalabilir.
Klasik Felsefede Değerlerin Teolojik, Metafizik ve Bilimsel Açıdan Konumu
Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014
Değerlerin ilişkili olduğu alanlar, inanç ve düşüncenin sistematik hâle gelmesinden önce belirgin bir şekilde ortaya çıkmamıştı. Çünkü eski medeniyetlerde bütün bu alanlar birlik içindeydiler ve ayrılmaz bir bütün olarak kendilerini açığa vurmaktaydılar. Biz bu yazıda sistematik dönemde ortaya çıkan ayrışmaların teoloji, metafizik ve bilim açısından nasıl bir değerler felsefesi yani siyaset, ahlâk ve hukuk normu ortaya koyduğunu göstermeye çalışacağız.