Çalışan Çocukların Problemleri (original) (raw)

ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN SORUNLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Öz: Çocukların çalıştırılması sorunu tüm toplumların özellikle de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin öncelikli toplumsal sorunlarından birini oluşturmaktadır. Çocukların çok erken yaşlarda çalışma haya-tına girmeleri/girmek zorunda kalmaları uzun çalışma süreleri, düşük ücretlerle çalıştırılma, eğitimden uzak kalma, şiddete maruz kalma, zararlı alışkanlıklara yönelme vb. birçok sorunu da beraberinde ge-tirmektedir. Bu çalışmanın amacı farklı iş alanlarında çalışan çocukların mevcut durumunu ve yaşamış oldukları sorunları incelemektir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, tespit edilen sorunların önlenmesine yönelik çözüm önerileri ortaya koymaktır. Çalışmaya, İstanbul ilinde seyyar satıcı, hurda-atık toplayıcı ve çırak gibi farklı işlerde çalışan 157 çocuk katılmıştır. Çalışmada 38 adet ifadeden oluşan soru for-mu kullanılmıştır. Araştırmada, gelişigüzel örneklem tekniği ile 175 çalışan çocuğa bizzat ulaşılarak uygulama gerçekleştirilmiştir. 18 anket eksik veri içerdiği için analiz dışı bırakılmış ve analizler 157 veri üzerinden gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler SPSS 22.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, çocukların büyük bir kısmının ekonomik nedenlerle çalışma hayatına girdiği görülmektedir. Çocuk çalışanların yaşamış olduğu sorunlarda ise, okula devam etme-me/edememe, çalışma sürelerinin uzunluğu, düşük gelir elde etme, bağımlılık yapıcı madde kullanma ve şiddete maruz kalma dikkati çekmektedir. Tüm bu sorunların bir bütün olarak değerlendirilmesi ve bu sorunlara yönelik politikalar oluşturulması hem çocukların hem de toplumumuzun geleceği açısından büyük bir önem taşımaktadır. Çalışmadan elde edilen sonuçların çocukların çalıştırılmasını önlemeye yönelik politikalara yol gösterici olması beklenmektedir. Abstract: Working children problem is the problem of all societies but especially in underdeveloped countries and developing countries is one of the priority societal matter. Children have to enter / enter their working life at an early age brings with it many problems such as long working hours, low wages,

Çocuk İşçiler

INSAMER Analiz, 2019

2016 yılı itibarıyla dünya genelinde 152 milyon çocuk işçi olduğu tespit edilmiştir. Bunların yarıya yakınının da (yaklaşık 73 milyonu) tehlikeli şartlarda, riskli işlerde çalıştırıldığı belirlenmiştir. Yüzyıllardır çocuk emeğinin istismarı, yetersiz eğitim olanakları, yoksulluk ve cinsiyet eşitsizliği konuları birlikte, önemli bir küresel sorun olarak süregelmektedir. Ancak bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer nokta, çocukların yaptığı her işin çocuk işçiliği kapsamında olmadığıdır. Hatta çocukların veya ergenlerin sağlıklarına ve okullarına etki etmeden çalışma hayatına katılımları genellikle olumlu olarak kabul edilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çocuk işçiliğini, “çocukları; çocukluklarından, potansiyellerinden ve saygınlıklarından mahrum eden, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren bir çalışma” olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, çocuklara zihinsel, fiziksel, sosyal veya ahlaki açıdan zarar veren iş türlerini kapsamaktadır

COVID-19 Pandemisinin Çalışan Çocuklara Olası Etkisi

DergiPark (Istanbul University), 2020

Çocuk işçiliği konusunda birçok yasal karar olmasına rağmen, bu sorun geçmişten günümüze eylemsel boyutta halen küresel çapta varlığını devam ettirmektedir. Çocuk hakları konusunda farkındalık ise toplumların hassasiyetini gerektirir. Çocuk hakları bilindiği zaman çocuğun üstün yararı gözetilmiş olur. Çocuğun üstün yararı her alanda takip edilmesi gereken bir konudur. Özellikle çalışma hayatındaki çocukların üstün yararının gözetilmesi toplumların gelişmişliğiyle de paraleldir. Bu konuda ulusal ve uluslararası pek çok koruyucu yaklaşıma rağmen sorun hala küreseldir ve hala çok önemlidir. Dünyanın son bir yıldır yaşamakta olduğu koronavirüs pandemisi ise çalışan çocukların hem mevcut durumunu kötüleştirmiştir hem de sonuçları itibarıyla çalışan çocuklar açısından özellikle önemlidir. Bu derlemenin amacı çalışan çocukların durumunu ve pandeminin bu çocuklara olası etkisini ortaya çıkarmaktır.

Kentsel Bir Sorun Alanı Olarak Sokakta Çalışan-Çalıştırılan Çocuklar (Isparta Örneği)

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2016

ÖZ Çalışma, Isparta kent merkezinde sokakta çalışan-çalıştırılan çocukları kentsel bir sorun alanı olarak ele almaktadır. Yapılan araştırmalara farklı bir katkı getirebilme beklentisinde, kentsel sorunlara çocuk odaklı bakan, nitel bir çalışma özelliği taşımaktadır. Çocukların deneyimlerini, duygularını, algılarını düşüncelerini anlayabilmek için farklı konu başlıkları altında görüşmeler yapılmış ve değerlendirilmiştir. Araştırma evreni olarak Isparta seçilmiştir. Bu amaçla Isparta'da çocukların yoğun olarak çalıştıkları mahalleler beş ayrı bölümde incelenmiştir. 1 ay boyunca sokakta çalıştığı gözlenen çocuklarla derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Uygulama sürecinde yapılan görüşmelerde önemli bulgular elde edilmiştir. Araştırmada, katılımcı çocukların ailelerinin Isparta'ya göç ile geldiği, gelir ve eğitim düzeylerinin oldukça düşük olduğu, ailelerin çok çocuklu ve kırsal alandan göç etmiş oldukları tespit edilmiştir. Ailelerin çocuklarının temel ihtiyaçlarını gidermekte zorluk çektiği, bu nedenle çocukların sokakta çalışmak zorunda kaldıkları edinilen bulgulardandır.

Çalışma Hayatında Çocuk İşçiler: Türkiye Durum İncelemesi

Sosyal Bilimler Alanındaki Gelişmeler 1, 2022

Çocuk işçiliği sadece ülkemizde değil, tüm dünyada devam eden bir sorundur. Çocuklar tarih boyunca çalışarak işgücü piyasası içinde olmuşlardır. Sanayi Devrimi öncesinde basit olarak görülen ve yaşlarına uygun işlerde çalışarak ailelerine katkı sağlayan çocuklar, Sanayi Devrimi ile birlikte iş piyasasındaki işlerin çeşitlenmesi sonucunda daha farklı sektörlerde çalışmaya başlamışlardır. Özellikle seri üretim yapan işyerlerinde sadece erkekler değil kadın ve çocuklar da istihdam edilmiştir. İşverenler ise daha ucuz işçi oldukları için çocuk işçileri tercih etmiş ve çocuklar işgücü piyasasında savunmasız kaldıkları için bir emek sömürüsü aracı haline gelmişlerdir. Çocuk işçiliği, çeşitli çözümler gerektiren toplumsal bir problem olup bu problemin çözümü için çok yönelik stratejiler geliştirilerek; eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında birçok kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin iş birliği içinde çalışması gerekmektedir. Kalıcı bir çözüm bulunması için ise hem kısa vadeli hem de uzun vadeli hedefler göz önünde bulundurmalıdır.

TÜRKİYE’DE GÖÇMEN ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SORUNU

AKDENIZ 8th INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES, 2022

Çocukluk, fiziksel, ruhsal ve toplumsal gelişmenin yaş ve toplumdan topluma değişen bazı ölçütler ile sınırlandırıldığı bir dönemi ifade etmektedir. “Çalışan çocuk” (ya da “çocuk işçi”), Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. Maddesine göre 18 yaş altı çocukları kapsarken; Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre 15 yaş altında çalışma hayatına katılan çocukları kapsamaktadır. Aile ekonomisine katkı sağlamak ya da temel ihtiyaçlarını karşılamak gibi çeşitli nedenlerle tarım, sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde istihdam edilen çocuklar çalışmalarından dolayı birçok problemle karşı karşıya kalmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de çocuk işçiliğinin bir nedeni de göçmen çocukların göç sürecinde yaşadıkları dezavantajlardan dolayı çalışmak zorunda kalmalarıdır. Türkiye, hem jeopolitik konumundan ötürü Avrupa’ya geçiş konumunda olan bir ülke, hem de kendine komşu olan ülkelerden göç alan bir ülke konumundadır. Çeşitli ülkelerden Türkiye’ye göç ederek zorunlu göçün bir türü olan sığınma göçlerini oluşturan bireyler arasında çocuklar önemli bir kesimi oluşturmaktadır. Savaş ve çatışma gibi nedenlerle birlikte ülkelerinden göç eden çocuklar yaralanma ve hatta ölüm riskinden kaçmaları dışında göç süreci ve sonrasında birçok sorun ve bu sorunların doğurduğu sorumluluklarla karşılaşmaktadır. Göçmen çocuklar gittikleri ya da sığındıkları ülkelerde hijyen koşullarının eksikliğinden dolayı sağlık sorunları yaşamakta, aile üyelerinden bir ya da birden fazla kişinin kaybı sonucunda yaşanan üzüntü ve uzun yas süreci geçirmekte, alışılagelen sosyal çevreden uzaklaşma ve bu yolla yabancılaşma, eğitime erişememe, yoksullaşma, çocuk işçi olma, çocuk gelin olma ve/veya cinsel tacize uğrama, göç ettiği ülkenin ulusal dilini bilmeme, insan kaçakçılığına maruz kalma, suça alıştırılma ve yasa dışı işlerde çalıştırılma gibi pek çok durum ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Dünyada en fazla göç alan ülkelerden biri olan Türkiye dolayısıyla göçmen çocuk sorunu ile de yoğun olarak karşı karşıya kalmakta ve bu sorunlardan bir tanesi de hiç kuskusuz göçmen çocukların istihdamıdır. Bu çalışma, Türkiye’de göçmen çocuk işçileri incelemek amacıyla planlanmış olup, literatür taramasına dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda göçmen çocukların sanayi ve tarım sektöründe daha çok istihdam edildiği, göçmen çocuk işçilerin hem çalışma koşullarında, hem de çalıştıkları için hayatın olağan akışında akranlarına göre eğitim ve sosyalleşme gibi birçok etmene sağlıklı bir şekilde katılamadıklarından dolayı başta sosyal problemler olmak üzere birçok problem yaşadığı görülmüştür.

ÇOCUK HAKLARI, ÇALIŞAN ÇOCUKLAR ve EĞİTİM SORUNLARI

Milli Eğitim EğitimSanat- Kültür Dergisi, Temmuz -Ağustos- Eylül, 25 – 35., 2001

Sağlıklı bir toplum ; bedensel, ruhsal, sosyal yönden sağlıklı bireylerde oluşur. Bireylerin tüm yönleriyle sağlıklı olabilmesi ise, çocukların çok yönlü gelişimine ve eğitimine önem vermek ve kaynak ayırmakla mümkündür. Yatırımların en etkilisi çocuklar için yapılan yatırımdır. Çünkü her yönden sağlıklı yetişmiş bir çocuk, gelecekte yaratıcı, üretici, çok yönlü düşünebilen, yaratıcı ve bilimsel problem çözme gücü yüksek, etkili iletişim kurabilen kendisi ve çevresiyle barış içinde yaşayabilen, gizil güçlerini en etkili bir biçimde kullanabilen, kendisini gerçekleştirmiş mutlu bir yetişkin, hak ve sorumluluklarını bilen nitelikli bir vatandaş olacaktır. Sağlıklı yetişmiş çocuk değer yaratmaya adaydır. Toplumun gelişebilmesi, sağlıklı bireylerden oluşması ile mümkündür. Sağlıksız ve nitelikli eğitimden yoksun çocuk ise, toplumun mutsuzluk kaynağıdır ve gelişmesini önleyecek en önemli faktördür. Erken yaşlarda çocuğun içinde bulunduğu çevre ve çocuğa sağlanan eğitimin niteliği onun gelecekteki başarılarını ve dolayısıyla da yaşam kalitesini büyük ölçüde belirlemektedir. Yapılan araştırmalar ilk çocukluk yıllarındaki uyarıcı ortam ve yaşantı yetersizliklerinin daha sonraki yıllarda öğrenme ve gelişim düzeyini sınırlandırdığını; zengin uyarıcı çevrenin ise, okul öğrenmelerinin temelini oluşturan anadilini kullanma yeterliliğini, sayısal, uzaysal yeteneklerini, başarma güdüsünü , iyi çalışma alışkanlıklarını, sonuç olarak öğrenme düzeyini artırdığını göstermektedir. (Bloom, 1976). Bloom'un yaptığı analizlere göre, 17 yaşına kadar olan zihinsel gelişimin % 50 si dört yaşına, % 30'u dört yaşından sekiz yaşına, % 20'si ise sekiz yaşından 17 yaşına kadar oluşmaktadır. Çocuğun ilk yaşlarda dar ve sınırlı bir uyarıcı çevreden, zihinsel gelişim açısından zengin bir uyarıcı çevreye, zihinsel gelişim açısından zengin bir uyarıcı çevreye geçişi 20 derecelik bir zeka farkı yaratmaktadır. Bloom'a göre bu fark, bir çocuk için ilerideki meslek hayatında işçi olmak ile profosyonel bir meslek sahibi olmak arasındaki fark gibidir. Ayrıca yine Bloom tarafından irdelenen araştırma sonuçlarına göre, çocukların 18 yaşına kadar gösterdikleri başarının %33 ü okul öncesindeki, % 42'si İlköğretim devresindeki % 25'i ise ortaöğretim devresindeki başarıları ile açıklanabilmektedir. Eldeki bulgular bize, öğrencilerin ortaöğretim ve yükseköğretim kademesindeki başarı farklılıklarının büyük bir kısmının okulöncesi ve ilköğretim dönemlerindeki öğrenmeleri ve eğitimleri ile ilgili olduğunu göstermektedir (Bloom, 1964, S.72-110). Yukarıda bir kısmı verilen araştırma sonuçları insan yaşamında 0-18 yaş arasında özellikle de okulöncesi ve ilköğretim döneminde bireyin içinde yaşadığı çevrenin ve bu çevrede kazandığı yaşantıların, kısacası aldığı eğitimin onun sonraki yaşamını biçimlendirme de can alıcı bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Konunun önemini gören dünya ulusları, yarım yüzyıldan beri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiyle, " Eğitim Hakkının Herkes için Geçerli" olduğunu kabul etmişlerdir. 0-18 yaş döneminin önemini benimsemiş olan Birleşmiş Milletler, Ayrıca 20 Kasım 1989 tarihinde yürürlüğe koyduğu "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 1.maddesinde; "Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre erken yaşta reşit olmak durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır " biçiminde ifadelendirerek 0-18 yaş arasını çocuk olarak kabul etmiştir. Bu sözleşmeyi imzalamış olan Türkiye de yaşa bağlı olan çocuk tanımını yasal olarak onaylamıştır.

10-14 Yaş Arası Çocukların Çalışan Çalışmayan Anneye Bakışı (İstanbul Örneği)

2020

Kadının çalışması başta kadının kendi hayatı olmak üzere, tüm aile fertlerini özellikle çocukları birçok yönden etkilemektedir. Bu bağlamda bu araştırma, 10-14 yaş arası çocukların çalışan ve çalışmayan anneye olan bakışlarını incelemek ve karşılaştırmak için yapılmıştır. Çalışmanın evrenini 10-14 yaş grubu çocuklar, örneklemini ise olasılıksız örnekleme yöntemi ile seçilen, 319 çocuk oluşturmuştur. Veriler araştırmacı tarafından literatür bilgileri doğrultusunda geliştirilen ve 34 sorudan oluşan online anket formu kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde ve ki-kare testleri kullanılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerimizin %50,5'i kız iken, %49,5' i erkektir. Annesi çalışmayan çocuklar eve geldiklerinde yemekleri hazır bulabilme oranı %20,2 iken annesi çalışmayanlarda bu oran %4,6 olmuştur. Ayrıca annesi çalışanların %3,2'si asla kadın çalışmamalı derken, bu cevap annesi çalışmayanlarda %6,9' dur. Çocuğun bakış açısına göre; çalışan annelerin büyükleri, gelinlerinin ya da kızlarının çalışmasını %24,6 oranında daha çok desteklerken, çalışmayanlarda bu destek %7,4' e düşmektedir. Çalışan annelerin çocukları %61,5 gibi büyük oranla annenin çalışmasının aileyi daha zengin yapacağını düşünürken, %38,6 oranıyla çalışmayan annelerin çocuklarında bu oran daha düşük gerçekleşmiştir. %50 oranında çalışan anne çocukları annelerini affedici görürken, %62,1 oranında çalışmayan anne çocukları annelerini affedici görmektedir. Annesi çalışan çocuklarda, iyi bir eğitim aldığını düşünme oranı katılmıyorum cevabını verenler %3,2 iken, annesi çalışmayanlarda bu oran beklentinin aksine daha düşük %0,5 gerçekleşmiştir. Okul türüne göre ise; İmam Hatip Ortaokulu (İHO)'na giden çocuklar diğer gruplara göre en fazla olan %16,8 oranında kadının paraya ihtiyacı varsa çalışması gerektiğini düşünürken, yine aynı okul türü en düşük oran olan %7,6 oranıyla kadınların mutlaka çalışması gerektiğini düşünmekte, kadınların mutlaka çalışması gerektiğini düşünen %20,3 oranındaki özel ortaokul çocukları asla çalışmaması gerektiğiyle ilgili görüşleri ise %1,7 ile mevcut örneklemin en düşük miktarını oluşturmaktadır. Araştırmada sonuç olarak; 10-14 yaş arası çocuklarda çalışan ve çalışmayan anneye olan bakış açısı annesinin çalışıp çalışmamasına göre değişkenlik göstermekte, annenin çalışıp çalışmaması da çocuğun eğitim, sağlıklı beslenme, duygusal ihtiyaçlar vb konularda kendini yeterli görmede farklılık oluşturmaktadır.