Kitap Bölümüm (original) (raw)
Related papers
Bilgin Kültür Sanat Yayınları Certificate No: 20193 , 2020
Özet Bu araştırmanın odaklandığı ana sorun, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kültür konusunu ele alan akademik çalışmalardaki terim çeşitliliğine dikkat çekmektir. Kültür aktarımı, kültür paylaşımı, kültürlerarasılık olarak kullanılan farklı ifadelerin, Diller İçin Avrupa Ortak Çerçeve Metninin 2006 ve 2013 yılında yapılmış olan iki çevirisindeki farklılıklara bağlı olduğu düşünülmektedir. Çünkü yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanında kullanılan terimler, bu çevirilerdeki ifadelerden yola çıkılarak oluşturulmaktadır. Araştırmada yöntem olarak nitel araştırma yöntemi seçilmiştir. Araştırmanın deseni ise durum çalışmasıdır. Araştırmanın çalışma materyali, Diller İçin Avrupa Ortak Çerçeve Metninin 2006 ve 2013 yılında yapılan iki farklı çevirisidir. Çalışmanın sınırlılıkları gereğince doküman incelemesi, Diller İçin Avrupa Ortak Çerçeve Metninin beşinci bölümünde yer alan genel yeterlilikler ve bildirişimsel dil yeterliliklerinin bir bileşeni olan toplum dilbilimsel yeterlilik bağlamında değerlendirilmiştir. İçerik analizinde, iki çevirinin farkı ve bu farkın yol açtığı problemler değerlendirilmiştir. Ardından, birbirinden farklı terimlerle ifade edilen kültür kavramı, Diller İçin Avrupa Ortak Çerçeve Metninin (2013) genel yeterlilikler olarak ortaya koyduğu ölçütlerden yola çıkılarak, aktarım, paylaşım, kültürlerarası beceriler ve toplum dilbilimsel yeterlilikler olarak birbirinden ayrıştırılması önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, kültür aktarımı, kültür paylaşımı, kültürlerarası, Diller İçin Avrupa Ortak Çerçeve Metni
TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI SERİSİ -1-, 2021
Giriş Osmanlı Devleti, Paris Barış anlaşmasından sonra gayri Müslim tabanın haklarının korunmasını anılan anlaşma doğrultusunda büyük Avrupa devletle-rine Islahat Fermanıyla adeta devretmişti. Bu anlaşma çerçevesinde Avrupalı devletler işlerine geldiği sürece Osmanlı Devleti içindeki gayri Müslimlere yakın davranmışlardır. Devlet içindeki bu gayri Müslimlerde menfaatlerini o devletler içinde görmüştür. Dolayısıyla Osmanlı Devleti Paris Barış Anlaşmasıyla kendi tebası üzerindeki haklarını devretmiş gibiydi.1 Anlaşmanın uygulanması ile za-man içinde bu durum giderek halklar arasında derinliklere, hatta derinliklerin artmasına sebep olmuştur. Müslüman halk giderek yalnızlaşmaya, ekonomik et-kinliklerini ve gücünü kaybetmeye başlamıştır. Zamanla toplumda ayrışmalar ve ötekileştirmeler artmıştır. Bütün bunların sonucu olarak Osmanlı Devletinin hemen her yerinde Islahat Fermanını takip eden yıllardan itibaren hem Balkan-larda hem Orta Doğu’da özellikle Lübnan ve Suriye’de geniş katılımlı ve kanlı isyanlar çıkmıştır. Osmanlı kimliğini zaten fazla gören bu isyancı guruplar dış güçlerinde desteğiyle -bu destek aynı zamanda hukuki dayanak da buluyordu- bağımsızlık yolunda adımların hızını artırmıştır. Bu uğurda ilk adımı atan Yu-nanlıları irili ufaklı diğer guruplar takip etmiştir. Bunların arasına Müslüman unsurlarda dâhil olmuş, Araplar ve Arnavutlar onları takip etmiştir. Bu ayrışma-dan doğan sorunlar halen Ermeni Meselesinde olduğu gibi devam etmektedir. 1876 yılında ortaya çıkan Selanik Olayı, bu toplumsal ayrışma ve kutuplaşmanın ne denli büyük boyutlara vardığının göstergesi olarak dikkat çekicidir. Açık ola-rak görülmektedir ki büyük olaylarda olduğu gibi bazen de küçük kişisel olay-larda dahi Osmanlı Devletinin zaafları kullanılarak kimi bu gibi durumlar kasten büyütülmüş ve uluslararası sorun haline getirilmiştir. Selanik olayı da bunlardan biridir.
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru, Almanya'ya meslek eğitimi için binlerce öğrenci gönderdi. Bu öğrenciler demirdöküm, nalbantlık, bakırcılık, sıvacılık, çiftçilik, tipografya, bahçıvanlık, kuaförlük, marangozluk, ayakkabıcılık vb. mesleki alanlarda hem teorik hem uygulamalı eğitim aldılar 2. Almanya ve Osmanlı Devleti arasında kurulan ittifakın savaş cephelerinin ötesinde ekonomik ve toplumsal kalkınmayı da içermesi amaçlandı. Bu çerçevede ittifakın kültürel boyutunu hayata geçirmesi için 1915'te kurulan Türk-Alman Dostluk Cemiyeti, öğrencilerin seçilerek Almanya'ya gönderilmesinde rol aldı. 3 Çoğu küçük yaşta ve yetimlerden oluşan bu öğrenciler çırak statüsüyle Alman ailelerin yanına yerleştirildiler. Alman dilini mükemmel bir şekilde öğrenmeleri ve Alman toplumsal hayatını yakından tanımaları amaçlanmıştı. 4 1916-* "Bu yazı, yurt dışı eğitim uygulamasının modern okullaşmaya etkisine ve yurt dışı eğitimli-mektepli profillerinin karşılaştırmasına odaklanılarak doktora çalışmasından üretilmiştir. Söz konusu doktora çalışması için bk. Erdoğan, Aynur. Osmanlı'da Yurt Dışı Eğitim ve Modernleşme (İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2016)."
Copyright © Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Eğitim Yayınevi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre kitabı yayımlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik/mekanik yolla, fotokopi yoluyla ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayımlanamaz.
ÖĞRETMENLERİN OKUL MÜDÜRLERİNİN ETİK ve OTANTİK LİDERLİK DAVRANIŞLARINA İLİŞKİN ALGILARI İLE ÖRGÜTSEL ADALET ALGILARI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Araştırmanın amacı, öğretmenlerin okul müdürlerinin etik ve otantik liderlik davranışlarına ilişkin algıları ile örgütsel adalet algıları arasındaki ilişkiyi incelemektir. İlişkisel tarama yöntemi kullanılan araştırmanın çalışma grubunu 2016-2017 eğitim-öğretim yılı 1. döneminde Bolu ili Yeniçağa ilçesinde görev yapan 101 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırmada verilerin toplanmasında Etik ve Otantik Liderlik Ölçekleri ile Örgütsel Adalet Ölçeği kullanılmıştır. Toplanan verilere yapılacak analizleri belirlemek için Kolmogorov-Smirnov testi yapılmıştır. Kolmogorov-Smirnov testi sonucuna göre tüm değişkenlerin p<.05 normal dağılım göstermediği bulunmuş ve bu nedenle çalışmada nonparametrik testler kullanılmıştır. Cinsiyet ve branş değişkenlerinde Mann- Whitney U testi, yaş ve kıdem değişkenlerinde Kruskal-Wallis Testi, algı düzeylerini belirlemede ortalama, kişisel değişkenler için yüzde, frekans, öğretmenlerin okul müdürlerinin etik liderlik davranışları ile otantik liderlik davranışları algıları ve örgütsel adalet algıları arasındaki ilişkileri belirlemek için Pearson korelasyon katsayısı yapılmıştır. Araştırma bulgularına göre öğretmenlerin okul müdürlerinin etik liderlik davranışları ile otantik liderlik davranışları algıları yüksek düzeyde, örgütsel adalet algılarının ise orta düzeyde olduğu; cinsiyet, branş, yaş ve kıdem değişkenlerinin öğretmenlerin okul müdürünün etik ve otantik liderlik davranışlarına yönelik algılarında ve örgütsel adalet algılarında anlamlı fark ortaya çıkarmadığı; öğretmenlerin okul müdürlerinin etik liderlik davranışlarına yönelik algıları ile otantik liderlik davranışlarına yönelik algıları, okul müdürlerinin etik liderlik davranışlarına yönelik algıları ile örgütsel adalet algıları ve okul müdürlerinin otantik liderlik davranışlarına yönelik algıları ile örgütsel adalet algıları arasında pozitif yönlü ve yüksek düzeyde anlamlı ilişkiler olduğu saptanmıştır.
Kültür, diğer bir deyişle insan topluluklarının her birine özgü dini, ahlaki, ticari, teknik, estetik yönler ve nesneler; toplulukların birbirleriyle girdikleri ilişkiler neticesinde karışarak, farklılaşarak ve zenginleşerek varlıklarını sürdürür. Yahut da savaş zamanlarında olduğu gibi güç kullanımı sonunda sönümlenerek, yıkılarak veya kaybolarak unutulur. Tarih öncesi zamanlardan bugüne kültürün gelişimi birbirine benzeyen ve benzemeyen sayısız eşsiz yolla gerçekleşmiştir. Kültürel gelişiminin ifadesi olan varlıklardan bir sonraki nesle devredilebilenler mirası oluştururlar. Topluluklar kültürlerini diğerleriyle giriştikleri "alışverişler sayesinde yaşatmayı" başardılarsa da bu alışverişin kuralları, muhatapları ve biçimine dair seçimlerin yanı sıra mirasın hangi üretim biçimi ve dönemin ürünü olduğu da kültürün korunmasında belirleyicidir. İmparatorluk Roma'sından Napoléon Fransa'sına farklı koruma yolları vardır ancak bunlar istisnai, tesadüfi ve keyfi yollardır. Uzun Osmanlı tecrübesi ise vakıf kurumu ve imaret sistemine dayanır. Son yüzyılda devletin Batı karşısında girdiği buhran bu alanı da etkisi altına almış; zengin Osmanlı asar-ı atikasını koruma görevi Batı reformlarına emanet edilmiştir. Oysa bu reformlar söz konusu alanı koruyan genel ilkelerden ibaretti. Bu ilkeler, Düvel-i