Tâhirü'l-Mevlevî'nin Hayatı ve Eserleri (original) (raw)
Related papers
Suûdü’l-Mevlevî: Hayatı, Eserleri ve Dîvânı (Zâdegân)
Suûdü’l-Mevlevî: Hayatı, Eserleri ve Dîvânı (Zâdegân), 2021
Suûdü’l-Mevlevî, Osmanlı’nın son dönemine, Cumhuriyet’in ise ilk yıllarına şahit olmuş hattat ve şâir bir zattır. Edebi kişiliğinin oluşmasında babasının, Mevlevî dostlarından Tahirü’l-Mevlevî’nin ve İstanbul’un ilim ve kültür ortamının katkıları olmuştur. Dönemin ünlü hattatlarından dersler alarak kendisini hat sanatında yetiştirmiştir. Osmanlı döneminde yirmi yıl encümen katipliği yapan Suûdü’l-Mevlevî, medreselerde yazı muallimliğinde de bulunmuştur. Millet Kütüphanesi ve Merkez Efendi Camii’nde görev yapmıştır. Suûdü’l-Mevlevî, “Encümen-i Şuara” adı altında bir araya gelen şâirler topluluğunu takip etmiştir. Bu topluluğun kuvvetli şâirlerinden Yenişehirli Avnî’yi örnek almıştır. Suûdü’l-Mevlevî’nin bütün şiirlerini toplayan tek eseri Zâdegân’dır. Şiirlerinin tamamına yakınında “Suûd” mahlasını kullanmıstır. Pek çok gazel ve kaside yazmıştır. Zâdegân’da 806 adet manzume vardır. Bu manzumelerden 389 adedi gazeldir. Mevlânâ ve Mesnevî sevgisi Zâdegân’da ayrı bir yer tutmaktadır.
Tahirü'l-Mevlevî ve CENGİZ VE HÜLGÛ MEZLİMİ Adlı Eseri
2005
The Mongol invasion can be considered as one of the most interesting events in generalWorld history, particularly in Islamic history. As a result of it, almost all Turkish Muslimsliving in Central Asia had to move to Anatolia, where they had established the OttomanEmpire. The relation of Mongols with the Ottoman Turks had been based on the enmity.However, in the years before the World War I, due to the spread of the West currentsamong the Ottoman intelligentsia, there appeared some studies dealing with therelationship between the Turks and the Mongols, and the resemblance of these twonations in linguistics and cultural area. Some Muslim historians, disappointed from mostof these studies, and in turn they also published some articles about this matter. Taheer al-Mawlawi, in particular, issued a series of article entitled as “to the Muslim soldier”. Inthese articles, he gathered most of the accounts that had been recorded by Muslimhistorians, and he also cited the Mongol cruelty and c...
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi
Milletlerin geleceğinde ve ferdlerin hayatında eğitim ve öğretimin önemi bilinmektedir. Bu nedenle Türkler Anadolu’ya geldikten sonra bu coğrafyada çok sayıda medrese inşâ etmiştir. Medreselerde hesap, hey’et, hendese, fıkıh, kelâm, hadîs, tefsîr, mantık, belâgat, lügat, hikmet, sarf, nahiv gibi derslerin verildiği görülmektedir. Medreseler ilmî faaliyetlerine göre derece ve sınıflara ayrılmaktadır. Ayrıca medreselerde eğitim verenler için de müderris ve şeyh gibi sözcüklerin kullanıldığı görülmektedir. Bir ilim dalı anılmadan müderris kelimesi kullanıldığı zaman fıkıh âlimi kastedilirken hadis, kıraat, tasavvuf ve nahiv gibi ilimleri öğreten kişiler için çoğunlukla şeyh sözcüğünün kullanıldığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Medresetü’l-Meşâyih adıyla bir medresenin kurulması teşebbüsüne istinaden Tâhirü’l-Mevlevî tarafından kaleme alınan “Medresetü’l-Meşâyih Tolayısıyla Bir Hatıra” başlıklı yazı üzerinde durulacaktır. Hatıra, 26 Şubat 1914 yılında basılmış olan Sebilü’r-Reşâd (S...
Süfyân es-Sevrî'nin Hayatı ve Eserleri
Öz: Hicrî II. asırdaki tedvin ve tasnif faaliyetlerinin öncülerinden biri olan Süfyân es-Sevrî, tâbiûn ve etbâu't-tâbiînden tevarüs ettiği ilim mirasını gerek tedvin ve tasnif gerekse tedris ile sonraki nesillere ulaştırmış, başta hadis ve fıkıh olmak üze-re tefsir, akaid, rical gibi pek çok ilme önemli katkılarda bulunmuş hadis imamla-rındandır. Bu çalışma Süfyân es-Sevrî'yi, hayatı, ilim yolculukları, hocaları, talebe-leri ve eserleri çerçevesinde bir nebze tanıtmak, İslam kültür ve düşünce tarihinde-ki yerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Abstract: Sufyan al-Thawri, one of the pioneers of compilations of hadith in the second century after hijra, had been transferred wisdom heritage which had been inherited from the Prophet Mohammad's companions' students and their also, to the next generation by both compilate and teaching (by compilate both teaching). He has made significant contributions to sciences as tafseer (commentary), kalam (theology), rijal (biography), in particular hadith and fıqh (islamic law). This essay intended to introduce him within the framework of his life, scholarly journeys, teachers and students and Works; and his place also importance of early Islamic history of thought somewhat.
TEFSİR VE TEFSİR TARİHİ AÇISINDAN MÂTÜRÎDÎ'NİN TE'VÎLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİ
2019
İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı tefsiri, bir tefsir kitabı olmasının yanısıra pek çok ilim dalı için önemli bir kaynak niteliğindedir. Yaşadığı bölge kelamî ve felsefi açıdan ciddi bir hareketliliğe sahip olduğu için Mâtürîdî, Mâverâünnehir’de ortaya çıkan akımlarla mücadele etmiş ve bunların fikirlerine hem Kitâbü’t-Tevhîdi’nde hem Te’vîlatı’nda yer vermiştir. O, aynı şekilde hem tefsir ilmini şekillendirecek görüşleriyle hem de tefsir tarihinde önemli yere sahip olan şahısların ayet açıklamalarını tefsirinde günümüze taşımasıyla ilim tarihine katkılarda bulunmuştur. Tefsirinde yer verdiği kişilerden bir kısmı önemli pek çok âlim tarafından çeşitli nedenlerle makbul görülmemiş şahıslardır. Onların bu âlimlere yönelik kanaatleri belirli alanlarda olmasına rağmen bu olumsuz kanaat onlara karşı daha geniş alanlara taşınmış ve görüşlerine ehemmiyet verilmemiştir. Ancak Mâtürîdî, ilmi bir hassasiyet gereği bunlara itibar etmeden tefsir alanında onların hakkını teslim etmiş ve onların tefsir yaklaşımlarını eserine almıştır. Böylece bu şahısların tefsirleri bizlere kadar ulaşabilmiştir. Bunlardan bir kaçı Mutezili âlim Ebu Bekir el-Asam (ö. 200/816), tarihçi ve nesep âlimi Muhammed b. Sâib el-Kelbî (146/763) ve büyük müfessir Mukâtil b. Süleyman’dır (146/767). Tefsirde kendisinden önceki görüşleri toplayıp nakletmesi açısından Maverdi, en- Nüket ve’l-Uyûn’da kaydadeğer bir çaba ortaya koymuştur. Ondan önce yaşayan Mâtürîdî ise onun bu tarzını çok daha önce gerçekleştirmiş ve ayetlerle ilgili farklı yorumları günümüze taşımıştır. Ancak Mâtürîdî’nin bu yönüne araştırmalarda yeteri kadar dikkat çekilmemiştir. Bu itibarla Mâtürîdî, bahsettiğimiz açıdan bir mecmua olma niteliği kazanarak ilim dünyasını zenginleştirmiştir. Zikrettiğimiz hususlar bildiğimiz kadarı ile daha önce bir araştırmada ele alınmamıştır. Bu nedenle bu bildirimiz bu konu üzerine olacaktır. Araştırma daha çok Mâtürîdî’nin tefsiri özelinde yapılacaktır. Fakat yeri geldikçe Kitâbü’t-Tevhîd adlı eserine de müracaat edilecektir.
Journal of Turkish Research Institute, 2016
Öz XVIII. asrın ilk yarısında Şam'ın önde gelen âlim ve mutasavvıflarından olan Abdülganî en-Nablusî (ö. 1143/1731), telif ettiği üç yüzü aşkın eseri ve tasavvufi seyahatleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Kâdiriyye, Sühreverdiyye ve Nakşibendiyye tarikatları ile Ekberiyye Mektebine bağlı olan en-Nablusî, çocukluğundan beri aşina olduğu Mevleviyye tarikatı mensuplarıyla da dostane ilişkiler kurmuştur. Şam'da Mevleviyye tarikatına yönelik artan tenkitler karşısında el-Ukûdü'l-lü'lüiyye adlı eserini kaleme almış ve bu tarikatın uygulamalarının dinin özüne uygun olduğunu delillerle ispata çalışmıştır. Bu makalede en-Nablusî'nin yaşadığı dönemde Şam'da Mevleviliğe yöneltilen eleştirilerin tespiti ve onun el-Ukûdü'l-lü'lüiyye adlı eserinde bu tenkitlere verdiği cevapların irdelenmesi hedeflenmektedir.
Mecmua, 2022
Öz Mûsikî nazarîyâı tarihinde, Safîyüddîn Urmevî"nin 13.yy"ın ilk yarısında kaleme aldığı Edvâr adlı eseri önemli bir yere sahiptir. İslamiyette mûsikî nazariyatı risâleleri ile temellerini oluşturan İshâk-ı Mevsilî ve Kindî gibi âlimlerin çalışmaları, daha sonra Fârâbî, İhvân-ı safâ, İbn-i Sînâ, İbn-i Zeyle"nin çalışmalarıyla ilerleyerek mûsikî nazarîyâtınıda olan eksiklerin ve hataların giderilmesi doğrultusunda devam ettirildi Bu çalışmaların zirve noktasına ulaşması Safiyyüddin Urmevî"nin mûsikî nazariyatını ilgilendiren tüm konuları yeni bir düzenle ortaya koyduğu Edvâr"ıyla gerçekleşmiştir. Urmevî"den sonra gelen mûsikîşinâslar da onun ortaya koyduğu sistemi kabul ederek, kurduğu çizgide hareket edip eserlerini ya Edvâr"ı genişletilmiş bir şekilde yeniden yazdıkları ya da Edvâr"in şerhi veya tercümesi olarak kaleme aldıkları gözlenmektedir. Edvâr üzerinde yoğunluklu olarak şerh çalışmalarının yapıldığı dönem 14. yüzyıldır. Günümüz araştırmalarında bu döneme ait Edvâr şerhlerinden birisi de dönemin ünlü hattâtı Abdullah Sayrafî"ye nisbet edilen Hulâsatü'l-efkâr fî ma'rifeti"l-Edvâr isimli eserdir. Bu makalede, zikredilen eserin müellifi, içeriği ve nüshalarına dair bilgi verildikten sonra, eserin içeriği ve nüshalarına dayanarak sunulan deliller ile bu eserin Sayrafî"ye ait olup olmadığı ortaya konulacaktır. Bununla birlikte eserin müellifinin, eserin en eski nüshasının müstensihi olan Fahreddîn-i Müstevfî"nin Risâle fî fenn"il-elhân adlı eseri olup olmadığı irdelenecektir.