ERİL YARGIYA KARŞI KADININ SOYADI MÜCADELESİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ (original) (raw)
Related papers
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2013
Anayasa Mahkemesi, idarî uyuşmazlıkları adlî yargının görev alanına sokan yasal düzenlemelerin haklı neden ve kamu yararı bulunması halinde Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesini iptal eden yüksek mahkeme, idarî uyuşmazlıkların adlî yargının görev alanına dahil edilmesi konusunda yasakoyucunun mutlak bir takdir hakkının bulunmadığını vurgulamıştır. Bu kapsamda makalede Anayasa Mahkemesi kararları ışığında bu nitelikteki yasal düzenlemeler incelenecektir.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2023
Kadına yönelik şiddet bütün toplumlarda görülen kökeninde siyasal, ekonomik, kültürel, hukuki pek çok problemin yer alabildiği bir olgudur. Bu nedenle bir yandan sorunla hem çok aktörlü hem de bütüncül bir bakışla mücadele edilmesi gerekliliği ortaya çıkmakta, diğer yandan kadına yönelik şiddet nedenleri ve sonuçlarıyla, geliştirilen politik mücadele mekanizmalarıyla bilimsel araştırmalara konu edildiğinde multi-disipliner bir yaklaşımla ele alma ihtiyacı doğmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, kadına yönelik şiddet olgusunun uluslararası mevzuata girişi, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle birlikte tartışılarak 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ile geliştirilen şiddetle mücadele mekanizmaları Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde incelenmiştir. Böylece kanunun uygulanmasıyla ilgili sorunlar hak ihlalleri çerçevesinde ele alınabilecektir. Çalışma kapsamında, 2023 Ekim ayı itibarıyla Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası ilgili mevzuat bölümünden “6284 sayılı Kanun” seçilerek filtrelenmiş, otuz karara ulaşılmış, bu kararlar belgesel gözlem tekniğiyle incelenmiştir. Konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde yürütülen araştırma sayısı oldukça azdır. Bu bakımdan çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmada sadece bireysel başvuru kararları incelenmiş olup norm denetimi kararlarına yer verilmemiştir ve çalışma güncel bireysel başvuru kararları çerçevesinde hazırlanmıştır. Anahtar Kelimeler: 6284 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesi kararları, aile içi ve kadına yönelik şiddet, koruyucu ve önleyici tedbir kararları.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINDA İDARİ VE SİYASİ ÖZERKLİK KAVRAMLARI
2014
Anayasa Mahkemesi, bugüne değin birçok kararında yerel özerkliği açıklamaya ve tartışmaya çalışmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin özerklik üzerine yaptığı değerlendirmelerin iki kaynakta toplandığını söyleyebiliriz. Bunlardan İlki, iptal ve itiraz davalarında yasaların anayasaya uygunluğunu denetlerken ortaya koyduğu yaklaşım; ikincisi ise siyasi partilerin kapatılması davalarında ortaya koyduğu yaklaşımdır. Anayasa Mahkemesi, yerel özerkliği yorumlarken genellikle bu kavramı, yakın ilgisi olduğunu düşündüğü; ‘üniter (tekil) devlet’, ‘idarenin bütünlüğü’, ‘idari vesayet’, ‘yetki genişliği’, ‘mahalli müşterek ihtiyaç’, ‘idari özerklik’, ‘siyasi özerklik’ gibi kavramlarla birlikte ele alır. Bu nedenle özerklik konusunda bir değerlendirme yapmak gerektiğinde Anayasa Mahkemesi’nin bu terimlere ilişkin yorumlarının da dikkate alınması zorunluluğu ortaya çıkar. Her biri ayrı bir yoruma ihtiyaç duyan bu terimlerin Anayasa Mahkemesi kararlarında çoğu zaman bir arada kullanılıyor olmaları özerklik kavramının içeriğini doldurmayı kolaylaştırmamakta, aksine daha da zor ve karmaşık hale getirmektedir. Kuşkusuz Türkiye gibi üniter devlet esasına göre biçimlenmiş bir idari yapılanmada, özerklik konusunu bu kavramlardan bağımsız olarak değerlendirmek zordur. Ancak bu terimlerin her birinin kamu hukukunda üst/ çerceve ilke oldukları dikkate alındığında bu kavramların sürekli bir arada kullanılıyor olmaları kimi zaman subjektif değerlendirmelere ve kolaycı çıkarımlara ulaşmanın da zemini yaratmaktadır. Bu durum ise bu tür davalarda Anayasa Mahkemesi’nin kullandığı yorum tekniğinin sıhhatinin sorgulanmasına neden olmaktadır. Çalışmada, önce iptal ve itiraz davalarında ardından siyasi partilerin yasaklanması davalarında bu terimlerin Anayasa Mahkemesi’nce ne şekilde yorumlandığı ortaya konulmaya ve tartışılmaya çalışılacaktır.
Anayasa Mahkemesi (AYM), 23.09.2012 tarihinden bu yana anayasa şikâyeti 1 kararları vermektedir. Büyük çoğunluğu kabul edilemezlik kararı niteliğinde olan bu kararların bir kısmı toplanma ve örgütlenme özgürlüğü ile ilişkilidir. Bu kararlar, tüm kararlar içinde az sayıdadır. Fakat kararların ve ihlal sayısının az olması, Türkiye'de bu konularda sorun olmadığı anlamına gelmemektedir. Hatta uluslararası raporlar göstermektedir ki bu alan, Türkiye'deki en güncel sorun alanlarından biridir. 2 Öyle ki İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi verdiği ihlal kararlarına 3 rağmen Hükümet'in hiçbir adım atmaması, hatta ihlali derinleştirmesi karşısında; İzci v. Türkiye kararında, artık bir adım daha ileri gitmiş ve 40'tan fazla kararda, kolluk görevlilerinin gösterilerdeki sert müdahalelerinin veya barışçıl göstericilere karşı açılan ceza davalarının Sözleşme'nin 3 ve 11'nci maddelerini ihlal sonucuna ulaşıldığını, 20'den fazla kararda kolluk güçlerinin cezasız bırakıldığını ve hâlihazırda 130 başvurunun incelenmeyi beklediğini kaydederek, Sözleşme'nin 46'ncı maddesi çerçevesinde karar vermiştir. 4 Kolluk güçlerinin göz yaşartıcı gaz kullanımına ilişkin yetkilerinin spesifik hale getirilmediğinin, bu bağlamda öngörülebilir ve ulaşılabilir bir hukukun bulunmadığının söylendiği Abdullah Yaşa v.Türkiye 5 kararında da aynı şekilde 46'ncı madde hükmüne dayanılmıştır. Mahkeme, Ataykaya v. Türkiye kararında ise bir adım daha ileri giderek, göz yaşartıcı gaz kullanımından kaynaklanan ölüm ve yaralanma riskinin en aza indirilmesi amacıyla, göz yaşartıcı silahların kullanımına ilişkin güvencelerin, hiç geciktirilmeden güçlendirilmesine ihtiyaç bulunduğunu vurgulamıştır. 6 Büyük ihtimalle prosedürel nedenlerle bu sorunlu alan AYM kararlarına (henüz) yansımış değildir. Fakat gözlemlerimiz ve objektif veriler, bu konunun, AYM'nin önümüzdeki dönemki faaliyetlerinde niceliksel ve niteliksel olarak epeyce yer edineceği yönündedir.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINDA ÖZELLEŞTİRME
Yazıda kamulaştırma ve özelleştirme uygulamalarına yönelik Anayasa Mahkemesi kararları kronolojik olarak incelenerek tarihsel perspektiften özelleştirmenin genel hukuki çerçevesi ortaya konulmuştur.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA BİR İNSAN HAKKI OLARAK KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI
SAYIŞTAY DERGİSİ, 2022
Kişisel verilerin korunması; özel hayatın gizliliğinin, mahremiyet hakkının ve kişiliğin serbestçe geliştirilmesi hakkının korunmasına hizmet eden işlevleriyle insan hak ve özgürlüklerinin ve hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilmesinin temel gereklerinden birini oluşturmaktadır. Bu alanda ulusal ve uluslararası hukuk kapsamında geliştirilen ilke ve kuralların gereği gibi uygulamaya geçirilmesinde yargı denetimine, özellikle de anayasal yargıya önemli görevler düşmektedir. Bu çalışmanın amacı, Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları ve güncel kararları ışığında, bir insan hakkı olarak kişisel verilerin korunmasına ilişkin normların uygulama çerçevesini analiz ederek, bu alanda daha etkili bir uygulama için ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeler ve ilave tedbirler konusunda öneriler sunmaktır.
MALİ TEŞVİKLERİN YATIRIM KARARLARINA ETKİSİ: SAKARYA İLİ ÖRNEĞİ
ÖZET 2012 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ve tek mevzuat altında toplanan Türk Teşvik Sistemi, devletin 2023 yılı hedefleriyle uyumlu olarak düzenlenmiş, bölgelerin gelişmişlik düzeyine göre çeşitli uygulamalar yürürlüğe girmiştir. Mevcut teşvik sistemi bölgesel bazda düzenlenirken, Türkiye'deki coğrafi bölge ayrımından bağımsız olarak iller gelişmişlik düzeylerine göre 6 farklı bölgede sınıflandırılmıştır. En gelişmiş iller 1. Bölgede yer alırken, en az gelişmiş iller 6. Bölgede yer almıştır ve 1. Bölge en az teşvikten yararlanabilecek bölge olurken 6. Bölge en fazla teşvikten yararlanabilmektedir. Bu çalışmada Türkiye'de uygulanan mali teşviklerin yatırım kararları üzerine etkileri 2. Bölgede yer alan Sakarya İli açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır. Teşviklerin yatırım kararlarına olan etkileri, sektör seçimi, bölge seçimi ve yeni yatırım kararı alma noktasında araştırılmıştır. Mülakat yöntemi ile yapılan görüşmelerden elde edilen bulgulardan şu yargılara ulaşılmıştır. Sakarya ilinin bulunduğu 2. Bölgeye uygulanan yatırımlar, yatırımcıların kararlarını sektör seçimi, yatırımın yapılacağı il seçimi ve yeni yatırım kararı alma yönünden etkilememektedir. Yatırım teşvikleri yatırımcıların kararlarını yalnızca zamanlama açısından etkileyebilmektedir. ABSTRACT Turkish incentive system which underwent a radical change and which was brought together under a single legislation in 2012 was arranged according to 2023 targets of the government, and various practices were introduced according to the development level of the regions. The existing incentive system has been organized on a regional basis, and the provinces in Turkey have been categorized into 6 different regions regardless of their geographical locations. Most developed provinces were grouped in Region 1 where as the most least developed provinces were grouped in Region 6. Region 1 is where the least amount of incentives will be offered whereas Region 6 will receive the highest amount. This study explores the effects of fiscal incentives applied in Turkey on investment decisions based on the Sakarya Province grouped in Region 2. The effect of incentives on investment decisions was analyzed with regards to selection of industry, selection of region, and decision to make new investments. The following statements are found after interviews which are realized with interview method. Investments which are applied in Sakarya province in the 2nd region does not influence investor’s decisions about selection of sector, provincial selection to do make a new investment and taking investment decisions. Investment incentives can influence the decisions of investors only in terms of timing.
ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU KARARLARININ YERİNE GETİRİLMESİ
Anayasa Yargısı, 2019
Temel hak ve özgürlüklerinin korunmasında etkili ve ikincil nitelikte iç hukuk yollarından biri de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoludur. Anayasanın 148/3. maddesi ile 6216 sayılı Kanun’un 45/1. maddesinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular hakkındaki incelemesi, Anayasada öngörülen temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvencelere göre yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular konusunda verdiği hak ihlali kararları, Mahkemeye duyulan güvenin artmasını sağlamaktadır. Ancak bazı ilk derece yargı mercilerinin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarına uymadığı, karar gereklerini yerine getirmemekte direndiği, bu kararları sorguladığı görülmüştür. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararları, tek başına hak ve özgürlükleri korumaya yetmemekte; bu kararların gereğinin yerine getirilmesi yani kararların uygulanması da gerekmektedir. Bu çalışmada Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin kararlarının kesinliği, bağlayıcılığı ve özellikle derece mahkemeleri tarafından ihlal kararlarının gereğinin yerine getirilmesi zorunluluğu konuları başta Anayasa olmak üzere ilgili mevzuat hükümleri ve Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde incelenmiştir.