Etkileşim Düzlemi ve Tüketim Mekânı Olarak Postmodern Müzeler İstanbul’daki Özel Müzeler Üzerine Bir İnceleme (original) (raw)

2012, Etkileşim Düzlemi ve Tüketim Mekânı Olarak Postmodern Müzeler İstanbul'daki Özel Müzeler Üzerine Bir İnceleme

Galatasaray University Journal of Communication, 2012

Postmodern Museums as an Interactive Matrix and a Consumption Ground: A Study on the Private Museums in Istanbul Today, the classical sociological criticism of museums, which perceives their function as strengthening the sense of belonging in some, and that of exclusion in others, seems to lose its validity. The new approach to museology has saved museum from its former perception as a temple of muses and constructed it as a hybrid place amidst a shopping mall and a public fairground. This study aims to discuss the notion of postmodern museum that has emerged in Turkey through the establishment of private museums with the concept of new museology, based on the relationship between economic and cultural capital (which became an industrial one). Moreover, the interactive relationship between postmodern museums and visitors is analysed within the context of daily life, leisure, and tourism. Theoretical discussion is complemented with the field studies conducted in Pera Museum and Sabancı Museum. Résumé La transformation des fonctions sociales du musée en tant que matrice interactionnelles et espace de consommation: Le cas des musées privés a Istanbul

Değişen Müze Kavramı ve Çağdaş Müze Mekanlarının Oluşturulmasına Yönelik Tasarım Girdileri

Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi, 2016

Müze mekânı, yeni veya mevcut bir yapı aracılığıyla, insan ve çevresinin kanıtlarını toplama, üzerinde çalışma ve sergileme edimlerini gerçekleştirmeye yönelmektedir. Fakat "Müze" oluşumunun gerçekleştirdiği işlevler ve bunları yerine getiriş biçimleri, toplumsal yaşama paralel olarak sürekli değişmektedir. Müze işlevinin gerçekleştiği fiziksel yapı da bu değişime yanıt vermek üzere yeni ve yeniden ele alınmaktadır. Uluslararası ölçekte değer gören bilimsel nitelikli girdiler ve bakış açıları çağdaş müze mekânının tasarımına ilişkin verilerin oluşturulmasında önemlidir. Ele alınan çalışma, çağdaş müze oluşumuna yönelik elde edilen verileri biraraya getirerek, müze mekanlarının yeni ve yeniden tasarlanmasına yönelik tasarım girdilerini ortaya koymayı hedeflemektedir.

Uluslararası Halkla İlişkiler Aracı Olarak Müze Diplomasisi: turkishmuseum.com Örneğinde Bir İnceleme

E-cİder, 2022

International public relations is an activity providing benefits to countries in many ways. Some of these benefits are national publicization, interaction with other countries' citizens, creation of communication possibilities, and gaining supporters. In order to carry out these purposes, international public relations may utilize various methods at times. One of the aforementioned methods is museum diplomacy as an implementation of public diplomacy. The related diplomacy may publicize real institutions and cultures virtually, narrate experiences, and provide a platform in order to communicate with the foreign public. In such environments, visitors may be impressed highly and their interest in the source country increases. In this context, the purpose of the study is to analyze the turkishmuseum.com website in terms of museum diplomacy as a means of public relations. In order to fulfill this purpose, the descriptive analysis method has been used and various research categories have been formed. It has been realized in the findings that the website has substantially attracted attention and drawn relatively numerous visitors. However, the visitors do not spend much time on the website. It has been observed that there have been schematic and contextual deficiencies on the website, virtual museum parts are not balanced in terms of proportion, and contents in English are not at the required level. Within the concept of museum diplomacy, it may be expressed that turkishmuseum.com has a potential. However, deficiencies cause negativity in many ways.

Değişen ve Gelişen Türkiye Müzeleri

Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, 2022

Ülkemizde müzecilik Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze uzanan köklü bir birikime sahiptir. İlk müzecilik faaliyetleri zengin tarihî ve kültürel mirasımızı “korumayı” hedefleyen, 19. yüzyılın Batılılaşma çabalarının bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştır. Müzeciliğimiz, 1846 yılında Tophâne-i Âmire Müşiri Ahmed Fethi Paşa’nın gayretleri ile Aya İrini Kilisesi’nde açılan “Müze-i Askeri”den itibaren sürekli bir değişim ve gelişim içinde olmuştur. Çağdaş anlamda, 1881 yılında Osman Hamdi Bey’in göreve gelmesi ile başlayan müzecilik serüvenimiz, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren atılan akılcı adımlarla günümüze kadar gelişerek gelmiştir. 1980’den sonra açılmaya başlayan özel müzeler ile yeni bir ivme kazanan müzeciliğimiz, son yıllarda yerel yönetimler tarafından açılan Kent Müzeleri ile sayısal olarak da artış göstermiştir. Anadolu’nun binlerce yıllık tarihsel ve kültürel mirasını barındıran Türkiye müzelerini, dünyadaki olumlu gelişmeler ile eş düzeye getirmek amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından son yıllarda önemli atılımlar gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde müze sayısını artırmak, çeşitlendirmek ve müzelerimizi çağdaş müzecilik anlayışı doğrultusunda yenilemek amacı ile yürütülen çalışmalar çerçevesinde birçok yeni müze inşa edilmiş ve varolan müzelerin bakımı, onarımı yapılıp teşhir tanzimi yenilenmiştir. Birçoğunun ise yenilenmesine devam edilmektedir. Yaşanan bu değişim ve dönüşüm ile birlikte, ülkemiz bugün itibarıyla çağdaş müzeler konusunda dünyaya örnek teşkil edecek müzelere ev sahipliği yapmakta ve her geçen gün bu müzelere bir yenisi eklenmektedir. Yeni müzecilik anlayışı çerçevesinde, gelişen teknolojik olanakları da kullanarak oluşturulan sergileme teknikleri sayesinde, müzelerimiz bugün farklı bir görünüm kazanmıştır. Müzelerimizin eriştiği bu çizgiyi korumak, dünyadaki değişime bağlı olarak her geçen gün geliştirmek, Kültür ve Turizm Bakanlığının ana hedefleri arasında yer almaktadır.

Tüketim Toplumunda Tarihsel Anlatıların Mekansal Temsilleri: Anma Müzeleri

İÇLİS- İç Mimarlık Lisansüstü Çalışmalar Sempozyumu IV, 2024

Evrensel ya da yerel düzeyde kalıcı maddi ve/veya manevi etki bırakan çeşitli tarihsel vakalar, evrensel ya da yerel bellekte ve toplumsal hafızada bazı izler bırakır. Kimi zaman ise, söz konusu vakalar unutulmaması için çeşitli araçlar aracılığıyla özellikle de ‘yerinde’ anımsatılır. Hatırlama ve unutma olgularına işaret eden bellek kavramı, kolektif anlamda toplumları oluşturan bireylerin anılarıyla şekillenerek sosyal olarak inşa edilmektedir (Halbwachs, 1992). Bu bağlamda, bireylerin mensubu olduğu toplulukla olan ilişkisi ve bu ilişkinin ortaya çıkardığı anlayış, ortak değerler bütünü ile oluşan bir hatırlama biçimidir. Sahip olduğu soyut ve somut değerler ile geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir araç olarak mekan, kolektif belleğin oluşturulması ve aktarılmasında bir araç olarak olarak ön plana çıkmaktadır. Pierre Nora (1984/2022) Hafıza Mekanları adlı çalışmasında, belleğin sürekliliği için mekanın önemi üzerinde dururken, hafızanın, savaş alanları, mezarlıklar, ibadethaneler ve hapishaneler gibi fiziksel mekanlarla eklemlendiğini belirtir. Travmatik bir olayın etkisinde kalarak maddi ve manevi olarak yaralanan toplumların yaşadıkları yok sayıldıkça, travmaya yol açan unsurlar normalleştirildikçe ve ortadan kalkmadıkça travma nesilden nesile aktarılmaktadır (Düzel, 2012). Tarihsel ve kültürel sürekliliği sağlamak amacıyla teşkil edilen hafıza mekanlarının korunmasının yanı sıra sembolik mekanların yeni toplumsal anlamlar üretme potansiyeli düşünüldüğünde geçmişin mekandaki temsili önem kazanır. Bu bakımdan, geçmiş ve bugünün anlatılarının taşıyıcılığını üstlenen müzeler, kolektif hafızanın şekillendirilmesinde ve geçmişe ilişkin belirli inanç ve anlayışların yayılmasında önemli bir rol oynamaktadır (Assmann, 1995). Müzeler, kültürel ve tarihsel anlatıları somutlaştırırken nesnel bilgi sunduğundan bir müzeyi kontrol etmek aynı zamanda bir topluluğun değerlerini ve gerçeklerini kontrol etmek anlamına gelmektedir (Duncan, 1995). Küreselleşen süreçlerin etkisiyle yeniden tanımlanan müzeler daha yaratıcı ve karmaşık yapılar haline gelmiş, nesne sergilemeye odaklı geleneksel müzecilik pratiği yerine ziyaretçi odaklı ve katılımcı bir anlayış benimsenmeye başlamıştır. Kolektif bir kimlik inşa etmeye yönelik hafıza politikalarının bir adımı olarak müzeler tarihsel anlatı oluşturmanın yanında büyük üzüntülere, ızdıraplara, mağduriyet ve psikolojik çöküntülere neden olan kitlesel olaylar karşısında bireylerin nasıl ve ne şekilde hissetmeleri gerektiğini de belirlemektedir. Bu yaklaşım, ziyaretçilerin pasif ziyaretçiler yerine aktif katılımcılara dönüşmesine yardımcı olurken, ortaya konulan mizansen, eleştirel düşünceyi harekete geçirerek kullanıcının travmatik olaylara yönelik tepkisini yönlendirmektedir. Bu bağlamda Wolfgang Ernst’in (2000) ‘hafıza üretme makinaları’ olarak tanımladığı müzeler barındırdığı imgeler ile, ziyaretçiler için ortak duyguları uyandırırken, bireylere ve gruplara hatırlama eylemini teşvik ederek geçmişe şimdiden ulaşmayı sağlamaktadır. Temel motivasyonu ölüm ve acı olan bu mekanların etkinliğini söylem, bellek ve hatırlama eylemi üzerinden irdelemek için, dikkate alınması gereken bir diğer unsur da anlatının geniş kitlelere, onların hafızalarında derin etkiler bırakacak şekilde ulaştırılmasıdır. Anlatıya dayalı bu tür mekanlarda ziyaretçi ve mekan arasındaki çift yönlü iletişim ve çok duyulu deneyime dayalı bir yöntemin izlenmesi, öğrenme sürecini kolaylaştırmaktadır (Şekil 1). Deneyim ekonomisine yönelik toplumsal değişimlere yanıt olarak, sahip olduğu iletişim gücünü daha etkin kılmak adına duyusal deneyime dayanan, kurgusal alanlara dönüşen anma müzeleri, yalnızca şiddet içeren ve çoğunlukla duygusal açıdan sömürücü görüntüler sergilemek yerine performatif nitelikleri ile empatiyi ve hatırlamayı teşvik eder hale gelmiştir. Tarihsel anlatıların sahnelendiği bu mekanlar geçmiş zaman mağdurları ile günümüz insanlarını buluşturmakta ve duygu ve hisler mekansallaştırılarak nesillerarası duygudaşlık kurulmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda, geçmişin mağdurları, anlatılarını mekana emanet ederek şimdinin umudu haline gelmektedir. Diğer yandan, her şeyin hızlı bir değişim içinde olduğu bu dönemde kapitalist pazar büyüdükçe, kültür endüstrileri de kitle iletişim araçlarının gelişimi ile yayılmakta, bir sosyal kontrol aracı haline gelmekte, bireylerin yaşamına ve kültürüne dair ne varsa metalaştırarak tüketimin hizmetine sunmaktadır (Graf & Güney, 2022). Bu doğrultuda, terör, soykırım, kölelik, afet, savaş gibi, travmatik olayların yaşandığı ‘gerçek’ alanlar ile bu kavramlarla ilişkili müzeler gibi ‘sembolik’ alanlar, aynı zamanda ekonomik değer yaratan tüketime ve sömürüye dayalı ‘temsil’ alanlarına dönüşmektedir (Günay, 2016). Toplumu eğitme misyonu taşısalar da tarihsel anlatıları kullanarak araçsal yarar sağlayacak şekilde üretilen bu mekanlar her geçen gün tüketime hizmet eden yeni işlevler edinirken, son yıllarda artan bu eğilim tarihsel mirasın pazarlama değeri haricinde anlam taşımayan bir ürüne dönüşmesi riskini beraberinde getirmektedir. Toplumsal belleğin en önemli bileşenleri arasında yer alan hafıza mekanlarının etki ve işlevselliğinin değişen toplumsal kültür, değerler, anlayış ve algılama biçimleri çerçevesinde güncellenmesi ve hafıza mekanlarının toplumsal bellekte kapladığı yer ve işlevsellik düzeyinin saptanması, toplumsal psikoloji açısından olduğu kadar mekan tasarımı açısından da önem taşımaktadır. Toplumsal belleğin ve hafıza mekanlarının bugünün dinamikleri çerçevesinde nasıl ve ne düzeyde karşılık bulduğu sorusu, bu çalışmanın temel çıkış noktasını ve problemini oluşturmuştur. Bu bağlamda araştırmanın amacı; anlatı teorisini anlamak, mekansal anlatı olgusunun anma müzeleri üzerinden okumalarını yapmak, etkin ve kalıcı öğrenmenin sağlanmasında deneyim odaklı tasarım yaklaşımlarının anlaşılmasına katkıda bulunmaktır. Çalışmanın ilk bölümünde bireylerin mekan ile etkileşimde bulunmasının hafızalarında nasıl yer edindiğini anlayabilmek için bellek kavramının barındırdığı anlamlar irdelenmiş, hatırlama ve unutma süreci, bireysel ve toplumsal belleğin inşa edilmesi, korunması ve yeniden üretilmesi boyutlarıyla ele alınmıştır. Travmanın temsil aracı olarak mekan ve tüketim toplumu etkisinde gelişen küresel miraslaştırma eğilimleri ile travmanın endüstrileşmesi tartışılmıştır. Bu bağlamda değişen müze tanımı ve sergileme pratikleri ortaya konmuştur. Çalışmanın ikinci bölümünde yeni deneyim temelli ekonominin mikrokosmosu olarak işleyen mekanın hikaye anlatımı bağlamında kurgulanması ile kurulması amaçlanan mekan, hafıza ve deneyim ilişkisi incelenmiştir. Mekanın protez görevi üstlenmesi ile belleğin manipülasyonu, tarihsel anlatıların mekansallaşarak belirli bir imgenin aktarılmasını sağlayan mekan algısının nasıl yaratıldığı ve nasıl okunması gerektiği üzerine odaklanılmıştır. Mekan olgusunun önemi, mekanların bireylerin geçmişte yaşanan olayları hatırlamaları ve unutmalarındaki etkisi, anılarla, deneyimlerle, algılarla, duyumlarla desteklenmiş bir mekanın bellekte fiziksel mekandan çok sembolik ve simgesel olarak tanımlanışı ele alınmış, böylelikle son bölümdeki araştırma için zemin oluşturulmuştur. Teknolojiler belleğe aracılık eder ve dolayısıyla neyi bellek olarak değerlendireceğimizi belirler. Toplumsal bellek ve hafıza-mekan ilişkisinin toplumda bulduğu karşılığı ve içerdiği anlamları; değişen toplumsal kültür, değerler, anlayış ve algılama biçimleri ve iletişim araçlarının toplumsal olana yarattığı etki düzeyinden incelemek, mekanı iletişimin bugünkü koşulları çerçevesinde görmek açısından gereklidir. Çalışmanın üçüncü bölümünde farklı coğrafyalarda yer alan farklı anlatılara sahip anma müzeleri tema, bağlamla ilişki, mekan kurgusu, materyal seçimi, hitap ettiği duyular gibi mekansal nitelikleri bağlamında karşılaştırılacaktır. Ziyaretçilerin bu mekanlara dair farkındalık düzeyleri kullanıcı sayısı düşünüldüğünde ulaştığı kapsam ve önem nedeniyle Instagram üzerinden araştırılacaktır. Çalışma kapsamında belirlenen yöntem ile coğrafi konum etiketli görseller ile ziyaretçi yorumları değerlendirilerek mekansal niteliklerin etkinliğini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Anma müzelerinin bireylerin kendi deneyimlerini aktardıkları sosyal medya platformları üzerinden incelendiği bir tez çalışması bulunmadığından bu çalışmanın bellek, mimarlık ve anma müzeleri kesişiminde yoğunlaşan mevcut çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Çağdaş Sanat ve Sanat Hamilerinin İlişkisinin Müzeler Üzerinden Değerlendirilmesi

Sanat ve Tasarım Dergisi, 2022

Paleolitik Çağlardan beri anlatılmak istenenin çeşitli biçimlerde ve tekniklerde ifade edilmesiyle şekillenen sanat, modern çağlarla birlikte, yaratıcının hislerinin de deneyimlenmesinin hedeflendiği Çağdaş Sanat’a dönüşmüş, Çağdaş Sanat ise sanayi çağlarından sonra ivme ile evrensel dile dönüşmüştür. Bir yatırım ve nüfuz etme aracı olarak kullanılarak, toplumlara çağ atlatmış sanat, Rönesans çağlarından beri maddi ve manevi gücü elinde bulunduranların yönlendirmesi ve katkılarıyla gelişmiştir. Kapitali elinde bulunduran aileler,yaptıkları yatırımlarlasanatıngelişmesi için finansal destek sağlarken aynı zamanda ona yön vermişlerdir.Sanatçı ve toplum arasındaki iletişimi kuran sanat galerileri ve müzeler, bu yönlendirmede aktif rol oynayan kurumlar haline gelmişlerdir. Vakıflardan sağlanan gelirlerle yönetilen ve sanat piyasasının gidişatını belirleyerek şubeleşme trendine giren müzeler, şube açtıkları kentlerin kültürel çerçevesini çizen etkin aktörler olarak görev almışlardır. Makalede, kapitali elinde bulunduran ailelerin sanatı yönlendirme şeklinin asırlar boyunca devam eden önemine değilmiş ve günümüzdeki somut örnekleri üzerinden ve Çağdaş Sanat’ın ve kültür sanat merkezlerinin geldiği nokta değerlendirilmiştir.

Müzelerde Görsel Ki̇mli̇k Ve Markanin Önemi̇

Journal of Turkish Studies, 2018

Müzeler, toplumun hizmetinde olan, kamuya açık, insanlığın mirasını korumayı amaç edinen kurumlardır. Toplumun gelişimi ve kültürel mirasın korunması açısından müzeler önemli bir role sahiptir. Günümüzde tarihsel bir bellek oluşturma adına bulundukları coğrafyaların sahip olduğu değerleri arşivleyip sergilemenin yanı sıra toplumun eğitilmesi görevini de üstlenmişlerdir. Bununla birlikte müzeler, koleksiyonlarında var olan farklı tarihi ve arkeolojik döneme ait eserleri topluma sunarak, bu farklı dönemler ve medeniyetler arasında ilişki kurabilmelerini de sağlamaktadır.

Özel Müzelerin Kent İmajına Etkisi Üzerine Nitel Bir Araştırma

2021

This study examines the relationship between the private museums in Istanbul and the city by evaluating the conditions of the occurrence of private museums. The role of private museums in the branding process of the city within the global city network has been tried to be understood. Qualitative research method was used in the study prepared for this purpose. An in-depth interview technique was conducted with 16 people who visited private museums. The branding process of the city and the role of culture in the changes and transformations which is experienced in this process are discussed and the relationship established by private museums with the city in this context is examined in the introduction section. In the findings section, the data obtained from the field research were discussed. In the discussion part, the findings obtained with the result of the research were evaluated. It is stated that private museums prefer the city’s symbolic places while choosing a place in the city...