Epistemolojik Açıdan Gazalî’de Havâtır Kavramı (original) (raw)

Kelâm İlminde Havâtır Kavramının Yeri

İslam Tetkikleri Dergisi / Journal of Islamic Review, 2022

Büşra Nur Hatipoğlu Yakut 1 *Bu makale, 2016 yılında Çanakkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladığımız "Kelam İlmi Açısından Havâtır Kavramı" başlıklı yüksek lisans tezimiz esas alınarak hazırlanmıştır.

Gazâlî’nin Te’vil Anlayışının Neresindeyiz? (Eleştirel Bir Yaklaşım)

İslami Araştırmalar, 2019

ARAŞTIRMA VE İNCELEME RESEARCH azâlî, İslâm düşünce tarihinde önemli bir yere sahiptir. Düşüncelerinde, farklı felsefi, kelami ve tasavvufî ekollerin izlerini bulmak zor değildir. Dönemindeki dinî, sosyal vesiyasîkaygılar nedeniyle geleneksel sünnî/selefî din anlayışının hâkim olması için mücadele etmiştir. Gazâlî, bu bağlamda, eserlerini normal halk, orta düzey âlimler ve üst düzey entelektüeller olmak üzere üç tabakaya yönelik yazmıştır. Gazâlî, hakikat anlayışının ve özgün düşüncelerinin yüksek ulema (rasihûn) için kaleme aldığı el-Madnûn bih, Faysalü't-Tefrika, Mişkatü'l-Envar, Kıstasü'l-G Gazâlî'nin Te'vil Anlayışının Neresindeyiz? (Eleştirel Bir Yaklaşım) *

Tanrı’nın Sesi Vicdan ve Hakikate Ulaşmanın Muharrik Gücü Olarak Havâtır Kavramı

İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2021

Tanrı’nın varlığı ve insanla ilişkisi gündeme geldiğinde O’nun varlığını kabul etsin veya etmesin her insan şayet varsa ve mümkünse bir şekilde Tanrı ile bağ kurma, O’nunla iletişime geçme arzusunu taşır. Çünkü yapısı gereği insan, varlığını bilip de görmediği ya da var olup olamayacağını düşündüğü şeylere yönelik olarak karşı konulamaz bir merak duygusu besler. Halbuki ilâhî dinler dünya hayatında Tanrı’nın sadece vahiy ve nübüvvet aracılığıyla ya da sadece seçilmiş bazı insanlarla iletişime geçtiğini, tüm evrene ve insanlığa ilişkin emir ve yasaklarını, arzularını ve hoşnutluğunu, reddettiği ve râzı olmadığı hususları yalnızca bu yolla bildirdiğini açıklamaktadır. Son Peygamber’in hak din olan İslâm’ı bir kez daha ve nihaî olarak tebliğ etmesiyle artık dünyada böyle bir ilişkinin de imkân dâhilinde olamayacağı aşikârdır. O halde Tanrı artık insanlarla irtibatını tamamen kesmiş midir ya da vahiy ve nübüvvetten bağımsız olarak Tanrı’nın insanlığın başlangıcından itibaren her bir insan ferdi ile bire bir ve farklı bir ilişkisi de var mıdır veya insanlık böyle bir olanağa ve kabiliyete sahip midir? Tanrı’nın bireysel olarak insanlarla irtibatı yoksa insanoğlunun imtihanı ve Tanrı ile ilişkisi nasıl ve ne şekilde gerçekleşmektedir? İnsanın özgür tabiatını gerçekleştirmesi mümkün olabilmekte midir? Bu türden mezkûr ve mevhum soru ve sorunların çözümünde düşünce tarihinde genelde vicdan kavramı ön plana çıkarılmış, vicdanın fonksiyonları tâdât edilerek onun insanda Tanrı’nın sesini, mesaj ve isteklerini açığa çıkaran bir mahal olduğu düşünülmüştür. Bu yönüyle dinî-felsefî gelenekte ve psikoloji alanındaki literatürde vicdan, insanda doğduğu andan itibaren var olduğuna inanılan ve kişide iyiyi kötüden ayırt etmeye yarayan içsel bir parametre, kişiden kişiye değişen ve geliştirilebilir soyut bir kavram olarak değerlendirilmiş ve vicdanın insanoğlu için yol gösterici bir rehber, ders veren bir öğretmen konumunda bulunduğu ifade edilmiştir. Vicdana, vicdanın, bir başka deyişle insanın iç sesine isnat edilen hususiyetlere benzer şekilde Kelâm âlimleri insanın kalbinde “havâtır” diye isimlendirilen içsel uyarıcıların bulunduğunu belirtmişlerdir. Kelamcılar iç uyarıcı diye adlandırdıkları hâtırları iyi ve kötü diye nitelendirerek derinlemesine tahlil etme cihetine gitmişlerdir. Bu makale Tanrı’nın sesi olarak nitelenen vicdan kavramını göz önünde bulundurarak, mütekellimlerin bu kavramın anlam alanına girecek şekilde ele aldıkları ve hakikate ulaşmanın muharrik gücü olarak tarif ettikleri havâtır mefhumu üzerinden bir araştırma yapmayı hedeflemektedir.

Gazali’nin İslam Filozoflarını Tekfir Etmesinin Yükleme Kuramları Açısından Değerlendirilmesi

2012

Islam dusunce tarihi incelendiginde Islam felsefecilerine yonelik bircok elestiri oldugu gorulmektedir. Islam felsefecilerinin elestirenleri arasinda Gazali onemli bir yer tutmaktadir. Gazali de filozoflari elestirenlerdendi. Hatta bu elestirilerinde daha da ileri giderek onlari elestirirken bazi konularda tekfirle itham etmistir. Bu durum, Islam dunyasindaki felsefe karsitliginin dogmasinda Gazali’nin bu agir elestirilerin oldugu kanisini yaygin hale getirmistir. Ancak bu kaninin dogru olup olmadigini anlayabilmek icin Gazali’nin elestirilerindeki tekfir ile niyetinin ne oldugunu ortaya cikarmak onemlidir. Bunun icin Gazali’nin donemini ve nasil bir gudulenme icinde oldugunu tahlil etmek gerekir. “Tekfir” kelimesine yuklenebilecek muhtemel anlam, dini ve itikadi kaygilardan cok toplumsal bir kayginin izalesi icin kullanilan psiko-sosyal bir (bilissel) kalip yargi olabilir. Bu surecin tahlilini ortaya koyarken sosyal psikolojinin yukleme kuramlarindan istifade edilebilir. Cunku dis...

Attâr-ı Nişâbûrî’nin Bir Gazeli Üzerine Tasavvufî Bir Şerh Denemesi

RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2024

Attâr-ı Nişâbûrî Selçuklu döneminde yaşamış, eserleriyle tasavvuf düşüncesinin gelişimine katkı sunmuş önemli şair ve müelliflerdendir. Tezkiretü’l-Evliyâ dışında bütün eserlerini manzum olarak yazan Attâr, şiirlerini derin anlamlar barındıran zengin bir dille kaleme almıştır. Mevlânâ Celâleddîn, Abdurrahmân-ı Câmî gibi önemli şahsiyetler Attâr’ın eserlerinden etkilenmiş, onun izinden gitmişlerdir. Bu çalışmada şairin Divan’ından bir gazel şerh edilmiştir. Gazellerinde kullandığı dil ve üslup, edebi zarafeti ve tasavvufî derinliği bir araya getirerek eşsiz bir ahenk oluşturmaktadır. Attar'ın her gazeli, kelimelerinin ardında saklı derin hikmetleriyle tasavvufî anlamlar taşımaktadır. Dolayısıyla okuyucu onun şiirlerinde kendine has anlamlar bulabilmektedir. Çalışmada Attâr’ın hayatına kısaca değinilen giriş bölümünden sonra gazel türü hakkında bilgi verilerek, Attâr’ın bu gazelinin yazıldığı vezin de tespit edilmiştir. Daha sonra şiirin dil ve üslup özellikleri de incelenerek şiirin sahip olduğu derin manaları açıklanmaya çalışılmıştır. Attâr, gazellerinde sembolik bir dil kullanarak az kelimeyle daha çok anlam barındıran şiirler kaleme almıştır. Seçilen bu gazelde şair, tasavvufî hakikatleri ve ilâhi aşkı anlatmıştır. Bu makalede bu sembolik dilin anlaşılmasına bir nebze de olsa katkı sunmaya çalışılmıştır.

Kavramsal ve Tarihsel Açıdan “Cahiliye”

MİLEL VE NİHAL inanç, kültür ve mitoloji araştırmaları dergisi, 2016

It has been discussed that the meaning of jahiliyyah, which is an important term in Qur'an and in Hadith literature and in using and saying of Muslim. Along with modern period, the jahiliyyah concept has progressed in the two thinking axis. Firstly, the concept is begun to be understand as a synonym for "ignorance." One of the meanings of the root "jahl" has considered determining the meaning of jahiliyyah. For a long time, the word ignorance prevented a true understanding of the concept. Then, it had argued that the jahiliyyah meant uncivilized situation rather than ignorance. Therefore, it is accepted that not to be gentle, thoughtless, unrestrained are the main characteristic of jahiliyyah. The antonymous of jahiliyyah, which fulfilled the conceptual period at Madinah, was tafaqquh in the early period. Muslims considered tafaqquh of what Allah revealed to them and of which Prophet Muhammad provided an example, as the distinctive sign of being a Muslim. Those who opposed Prophet Muhammad were at the same time those who denied the Qur'an. Jahiliyyah, in this sense, refers to any disposition-which legislates or enforces a law regarding the life of individuals or peoples-that does not take into consideration the Qur'anic revelation/wayh.

Hayâlî’nin “Satar” Redifli Gazelinin Şerhi ve Yapısalcı Açıdan İncelenmesi

İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2019

Hayâlî'nin "Satar" Redifli Gazelinin Şerhi ve Yapısalcı Açıdan İncelenmesi Öz Hayâlî, 16. yüzyılın ve klasik Türk şiirinin en büyük şairlerindendir. Bu çalışmada Hayâlî'nin "satar" redifli gazeli ele alınmıştır. Gazel klasik usulle şerh edilmiş, daha sonra ses ve söz tekrarları açısından incelenmiştir. Ses ve söz tekrarları yapısalcı anlayış çerçevesinde ifade edilmiştir. Hayâlî'nin "satar" redifli gazeli remel bahrinin "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Gazelin kafiyesi tam kafiyedir. Kullanılan kelime sayısı 88 olup bu kelimelerin 23 tanesi imalelidir. Gazelde med ve zihaf yapılmış kelimeler mevcuttur. "A" ve "n" sesleri fazlaca kullanılarak asonans ve aliterasyon yapılmıştır. Hayâlî'nin Arapça, Farsça ve Türkçeyi yüzdelik olarak birbirine yakın oranlarda kullanması onun üç dile olan hâkimiyetini göstermiştir. Hayâlî'nin gazelinde âşık ve sevgili görülmektedir. Âşığın sevgiliye hayran olduğu ve didaktik bir karakter sergilediği görülür. Sevgili ise güzelliğiyle ön plana çıkar. Hayâlî, gazelinde müstağni olunması hususunda nasihat eder.

Gazâlî’nin Felsefî Ahlâka Dair Görüşleri Hakkında İki Farklı Yaklaşım

Öz: Bu makale Gazâlî'nin filozofların ahlâk hakkındaki görüşleri bağlamında iki farklı yaklaşım örneğini ele almaktadır. Gazâlî fıkıh, kelam ve felsefe konularında döneminin etkili şahsiyetlerinden birisi olup hayatının bir safhasında, hakikî bilginin sûfîlerin yolundan gitmek suretiyle elde edilebileceğini savunmuştur. Bununla beraber Gazâlî, kitaplarını tetkik ettiği filozofların metafizik ve fizik öğretilerini eleştirmiş olmasına rağmen onların ahlâka dair söyledikleri şeylerin önceki zamanlarda yaşamış sûfîlerden gelen bilgiler olduğunu ifade etmiştir. Bu çalışmada Gazâlî'nin, filozofların ahlâk öğretilerine yaklaşımının mahiyeti üzerinde duran ve bu bağlamda Gazali'yi yorumlayan iki uzman görüşü ele alınmış ve değerlendirilmiştir.

Gazali ve İbn Rüşd’de Dışlayıcı Bakış ve Temelleri (Eleştirel Bir Yaklaşım)

2013

Bu makalede Gazali ve Ibn Rusd’un farkli fikirlere yonelik dislayici bakislarini temelleriyle birlikte ortaya koymaya calistik. Bu baglamda oncelikle Gazali ve Ibn Rusd’un Islam dunyasindaki diger dusunce/mezhep/ekol/yaklasimlara yonelik bakislarini ortaya koyduk. Sonrasinda onlarin kendi alternatif hakikat yollari hakkinda bilgi verdik. Ortaya cikan tabloda iki dusunurun de diger fikirlere yonelik dislayici bir bakis acisi sergilediklerini ve farkli gorusleri sapkinlik, dalalette kalma, bidat ve kufurle nitelediklerini gorduk. Onlari bu bakisa iten etkenlere ve bu yaklasimin kendilerinde ortaya cikardigi celiskilere vurgu yaptik. Biz bu yaklasimin felsefi, dusunsel, bilimsel tavir ve tutuma uymadigini ve hosgoruden uzak bir yaklasim oldugunu dusunmekteyiz. Dolayisiyla bu cercevede birtakim elestirilerimize bu makalede yer vermeyi ihmal etmedik.