TAŞERONLAŞMA VE TAŞERON UYGULAMALARI BAĞLAMINDA ‘HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ’ İDEALİ ÜZERİNE BİR İNCELEME (original) (raw)
Related papers
ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN TAHIL KORİDORU ANDLAŞMASININ KISA BİR ANALİZİ
Ankara Barosu Dergisi, 2022
24 Şubat 2022 Perşembe günü Rusya Federasyonu tarafından Ukrayna topraklarına yönelik başlatılan askeri saldırı, uluslararası toplumda yoğun tepkiler doğurmuştur. Bu tepkiler sonucunda, başta Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) üyeleri tarafından Rusya’ya yönelik geniş kapsamlı yaptırım kararları alınmıştır. Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna limanlarına yönelik uyguladığı askeri abluka nedeniyle, Ukrayna’dan başta Kuzey Afrika ülkelerine olmak üzere 3. ülkelere yönelik tahıl ihracatı engellenmektedir. Bu durum, Dünya tahıl fiyatlarında yüksek fiyat artışına yol açarak, küresel düzeyde bir gıda güvenliği sorununa ve açlık tehdidine sebep olmuştur. Bu sorunun çözümü için başta Türkiye olmak üzere BM aracılığıyla yürütülen diplomatik girişimler başarılı olmuş ve 22 Temmuz 2022 tarihinde Rusya, Ukrayna, Türkiye ve BM tarafından kısaca “Tahıl Koridoru Andlaşması” olarak ifade edilen “Tahıl ve Yiyecek Maddelerin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi” imzalanmıştır. Bu andlaşma ile Ukrayna’nın Odesa, Çornomorsk ve Yujniy limanları üzerinden çizilen kırmızı hat boyunca güvenli rotaların oluşturulması ve bu güvenli koridorlardan yararlanılarak gıda sevkiyatının sağlanması gıda maddelerinin ve özellikle de tahıl ürünlerinin güvenli bir şekilde geçişi sağlanarak, küresel gıda fiyatlarının ve gıda kıtlığının azaltılması amaçlanmıştır. İmzalanmasında Türkiye’nin de önemli rol üstlendiği bu uzlaşma metninin hazırlık süreci, kapsamı ve uygulanmasının hukuki olarak değerlendirilmesi bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır.
TÜRK HUKUKUNDA TAŞINIR KÜLTÜR VARLIĞI KOLEKSİYONCULUĞU
Taşınır kültür varlıkları; insan elinin ürünü olan, bulunduğu ortamla birlikte korunmak zorunda olmayan ve bir yerden başka bir yere nakledilme imkânı bulunan kültür varlıklarıdır. Taşınır kültür varlığı koleksiyonculuğu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda düzenlenen ve taşınır kültür varlıklarının korunmasında önem taşıyan bir faaliyettir. Taşınır kültür varlığı koleksiyonculuğu, diğer nesnelerden oluşan koleksiyonlardan farklı olarak birtakım özel şartlara bağlanmıştır. Bu farklılık, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının devlet malı niteliğinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu makale, taşınır kültür varlığı koleksiyonculuğuna ilişkin usul ve esasları incelemeyi amaçlamaktadır. Makale kapsamında ilk olarak koleksiyon kavramı ve koleksiyonculuğun tarihsel gelişimi ele alınacaktır. Devamında ise 2863 sayılı Kanun ve Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelik hükümlerinden hareketle Koleksiyonculuk faaliyetinin hukuki rejimi incelenecektir.
ÖZET Kamulaştırma, mülkiyet hakkına doğrudan müdahale eden bir idari işlem olup, kuralları ve sınırları 1982 Anayasasında belirlenmiştir. Belirlenen ilkeler çerçevesinde bu işlemin yapılma usulü ile ilgili detaylar, ayrıntılı olarak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda düzenlenmiştir. Bu kanun çerçevesinde taşınmazı hakkında kamulaştırma kararı verilen eski malike; idarenin, kanundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde taşınmazı geri alma hakkı verilmiştir. Bu hakkın kullanılmasının şartları kanunda; özetle, kamulaştırma tarihinden itibaren 5 yıl geçmesi ve sürenin dolmasından itibaren bir yıl içinde eski malikin talepte bulunması olarak belirlenmiştir. Kanundan kaynaklanan bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen idare tarafından, eski malike yüklenen bedel ödeme yükümlülüğü, idare hukukunun ilkeleri ve özelde de idarenin kusur sorumluluğu açısından değerlendirilmeye muhtaçtır.
ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN ŞUŞA BEYANNAMESİ VE ÖNEMİ
II. ULUSLARARASI KAFKASYA’NIN GELECEĞİ KONGRESİ BİLDİRİ KİTABI (11-13 MAYIS 2022), 2022
Muzaffer Azerbaycan Ordusunun zaferi ile sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı, bölgenin sadece askeri, siyasi ve ekonomik hayatına değil, uluslararası hukuk açısından güvenliğin sağlanmasına da olumlu yansıyarak, küresel düzeyde de dengelerin yeniden şekillenmesini beraberinde getirmiştir. Karabağ Zaferi, askeri operasyonların ilk gününden itibaren Azerbaycan'ı haklı mücadelesinde destekleyen Türkiye ile karşılıklı iş birliğinin birçok bölgesel sorunu çözmedeki etkinliğini göstermiştir. Kars Anlaşması’nın 100. yıldönümünde Karabağ'ın kalbi-Şuşa’da imzalanan Beyanname, hem ikili ilişkilerde hem de savaş sonrası bölgesel konfigürasyonlar bağlamında Türk dünyası için yeni bir dönemin başlangıcına işaret etmektedir. Şuşa’da verilen mesajlar dikkate alındığında, Beyanname, Türkiye-Azerbaycan iş birliğinin izleyeceği rotayı belirleyen önemli belgelerden birisi olarak değerlendirilebilir. Literatür taraması yöntemi kullanılan bu çalışmada, Şuşa Beyannamesi’nin iki ülke ilişkilerinde stratejik öneminin değerlendirilmesi, belirtilen hususların uluslararası hukuk perspektifinden incelenmesi ve yorumlanması amaçlanmaktadır. The Second Karabakh War, which resulted in the victory of the victorious Azerbaijan Army, not only reflected on the military, political and economic life of the region, but also on the provision of security in terms of international law, and brought about a reshaping of the balances at the global level. The Karabakh Victory demonstrated the effectiveness of mutual cooperation with Turkey, which has supported Azerbaijan in its just struggle from the first day of military operations, in solving many regional problems. The Declaration signed in Shusha, the heart of Karabakh on the 100th anniversary of the Kars Agreement, marks the beginning of a new era for the Turkish world, both in bilateral relations and in the context of post-war regional configurations. Considering the messages given in Shusha, the Declaration can be considered as one of the important documents determining the route to be followed by Turkey-Azerbaijan cooperation. This study used the literature review method, is aimed to evaluate the strategic importance of the Shusha Declaration in the relations of the two countries, to examine and interpret the issues specified from the perspective of international law.
Kesit Akademi Dergisi, 2023
AN ICONOGRAPHIC STUDY ON THE UNICORN DEPICTION ON 13th CENTURY LUSTRE TILE FROM NATIONAL MUSEUM OF TEHRAN Abstract: As a symbol of purity, modesty, virtue, longevity and wise leadership in diverse cultures and belief systems, the unicorn is one of the graceful members of the group of fantastic creatures with its long and magical horn projecting from the middle of its forehead. Owing to the records of travelers where they alleged a variety of opinions about its existence since antiquity, it was claimed to be a real animal, and represented in wide ranging depictions with bodies and limbs of different animals. Whether it is a real or an imaginary creature remains a controversial subject, yet the prevalent notion has been that it is a wild, elusive and agile creature living alone in the forest. The single and pointed horn, that is its defining feature, is commonly referred in all myths and legends as an antidote holding magical properties to cure diseases and detect poisons. In this article, narratives of the unicorn figure in Ancient artworks, as well as the semantic realm in iconographic and allegorical scenes observed in Medieval Christian art and Renaissance period works are briefly expressed. Themes and scenes in the compositions featuring the winged unicorn depictions, which unlike its allegorical depictions in Western art are observed on various techniques and materials in Islamic art, are identified and examined from a symbolic perspective. Investigating the unicorn depictions on tiles and ceramics constitutes the backbone of this article. Due to its limited examples encountered in Seljuk tiles and ceramics, and thus scarcely engaged in literature, the unicorn depiction is comparatively analyzed through its rare example identified on the lustre tile dated to the 13th century with inventory number 3212 in National Museum of Tehran. The winged unicorn figure in moulded lustre technique observed on the border of a broken tile fragment is studied within the scope of stylization, compositional lay out and scenic symbolism; to display technical and iconographic similarities, it is evaluated through the coeval tile examples produced in the 13-14th centuries in Iran. In this context, the aim is to shed light on the unicorn figure, a fantastic creature graceful and alone in the wilderness, through the unique depictions identified in limited numbers when compared to other fantastic animal depictions on Seljuk tile art. Keywords: Traditional Turkish arts, tile, unicorn, fantastic creature, lustre.
HUKUK VE İKTİSAT DİSİPLİNLERİ İLİŞKİSİNDE GÜVENİLİR TAAHHÜDÜN ÖNEMİ
Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 2022
Bu çalışmada öncelikle hukuk ve iktisat disiplinleri ilişkisinden bahsedilmektedir. İki disiplinin nasıl birlikte geliştiği, kurumsal politikaların nasıl oluştuğu ve politika oluşturma süreci devam eden alt başlıktır. Bu başlıkta kurumsal yapıda kamu politikasını oluşturan erklerin arasındaki işleyiş anlatılmaktadır. Ardından güvenilir taahhüt kavramı açıklanmaktadır. Bu kısımda devletin yatırımcıya vereceği taahhüdün güvenilir olması için alternatif 4 farklı rejimden bahsedilmektedir. Bunlar bağımsız düzenleyici kurumlar, sözleşme hukukunun kullanılması, düzenleyici süreç, hukuki denetim ve uluslararası tahkim şeklindedir. Sonuç bölümünde güvenilir taahhüdün iktisadi büyüme açısından neden önemli olduğu tartışılmaktadır. Sonuç olarak hukuk ve iktisat disiplininin ortaya çıkaracağı güvenilir taahhüt ekonomik performans açısından önem arz etmektedir.
GÜNCEL GELİŞMELERİN IŞIĞINDA ÇEKTEN DOĞAN YABANCI UNSURLU UYUŞMAZLIKLARA UYGULANACAK HUKUKUN TESPİTİ
Bir ödeme vasıtası olarak çek ticarî hayatta yaygın şekilde kullanılmaktadır. Çekin düzenlenmiş olduğu ülke dışında da tedavül etmesi çok sık görülen bir durumdur. Dolayısıyla çekle ilgili işlemlerin farklı ülkelerin sınırları içinde yapılması icap edebilir. Bu nedenle, uluslararası ticaret alanında çekle ilgili olarak yabancı unsurun varlığıyla sık karşılaşılmakta, dolayısıyla çeşitli kanunlar ihtilâfı hukuku meseleleri ortaya çıkmaktadır. Genel olarak, kambiyo senetleri hukuku alanında iki büyük sistemin varlığı söz konusudur. Bunlardan ilki, Cenevre Konvansiyonlarını önemli ölçüde benimseyen Cenevre Konvansiyonları sistemi, diğeri de 1882 tarihli Bills of Exchange Act’e dayanan Anglo-sakson hukuk sistemidir. Cenevre Konvansiyonları sistemini benimseyen hukuk çevrelerinde kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi ön plândadır. Dolayısıyla çeke uygulanacak hukuka ilişkin olarak kanunlar ihtilâfı kuralları, kambiyo senedinin temelinde yatan ilişkiye bakılmaksızın, bağımsız olarak düzenlenmektedir. Türk hukukunda Türk Ticaret Kanununda yer alan çeke ilişkin kanunlar ihtilâfı kurallarının kaynağı, 1931 yılında kabul edilen Çeklere İlişkin Bazı Hukuk İhtilâflarının Çözümüne Dair Cenevre Konvansiyonu hükümleridir. Söz konusu Konvansiyon hükümleri dolaylı yoldan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa alınmıştır. Çalışmamızda yabancı unsurlu çekten doğan uyuşmazlıklara uygulanacak hukuka ilişkin, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek yeni 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümler değerlendirilecektir. Aynı zamanda çalışmada çek başta olmak üzere kambiyo senetlerinde kanunlar ihtilâfına ilişkin yargı kararlarına da yer verilecektir.
KARAHANLI TÜRKÇESİNİN HUKUKLA İLGİLİ SÖZ VARLIĞINA KÜLTÜR DİLBİLİMİ AÇISINDAN BİR BAKIŞ
2023 "Karahanlı Türkçesinin Hukukla İlgili Söz Varlığına Kültür Dilbilimi Açısından Bir Bakış", Doğumunun 80. Yılında Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Armağanı, (Editörler: L. Karahan, H. Yıldız), Ankara: TDK Yayınları., 2023
Dil ve birey arasında olduğu gibi dil ve toplum arasında da karşılıklı bir ilişki, bir etkileşim mevcuttur. Dil, toplumun izlerini taşırken toplum da kullandığı dilin çerçevesi içinde yer alır. * XIII. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu'nda sunulan bildirinin yeniden düzenlenmiş ve geliştirilmiş şeklidir (XIII.
AİHM KARARLARI IŞIĞINDA TUTUKLAMA TEDBİRİNİN HUKUKA UYGUNLUĞUNUN DENETİMİ
Türkiye Barolar Birliği Dergisi , 2021
Bu makalede tutuklama tedbirinin uygulanması ile ilgili olarak ortaya çıkan sorunlar nedeniyle AİHM’e yapılan başvurularda, AİHM’in tutuklama tedbirinin hukuka uygunluğunu denetlerken kullandığı kıstaslar ve konuya yaklaşımı tartışılmış, özellikle son 5 yıl içerisinde Mahkeme’nin Türkiye aleyhine verdiği kararların taranması suretiyle Türkiye’deki uygulamanın AİHM uygulaması ile tutarlı olup olmadığı incelenmiştir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesiyle ilgili mahkemenin temel içtihatları ve Türkiye aleyhine verdiği kararlar ışığında, tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için gerekli asgari şartlar, AİHM’in inceleme yetkisinin kapsamı, makul süreyi aşan tutukluluk halleri ve bu tutukluluk hallerinde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruların etkili bir iç hukuk yolu sağlayıp sağlamadığı tartışılmış ve bazı çözüm önerilerinde bulunulmuştur.
ULUSLARARASI HUKUKA ÇÖZÜM ÖNERİSİ: İYİLEŞTİRİCİ YAKLAŞIM BAĞLAMINDA BİR DEĞERLENDİRME
Uluslararası Hukuka Çözüm Önerisi: İyileştirici Yaklaşım Bağlamında Bir Değerlendirme/SOLUTION PROPOSAL TO INTERNATIONAL LAW: AN EVALUATION IN THE CONTEXT OF PROGRESSIVE APPROACH, 2020
ABSTRACT: The relationship between law and politics has affected the international system since the emergence of nation states. Law and politics have sometimes been handled together and sometimes as separate concepts and facts, and they have frequently guided each other. Especially this relationship has been effective in determining the behavior of the states that make up the international system. Considering the past periods when the functioning of the international system was carried out through war and peace, the international system should be established on normative grounds and the law should be determined as a guarantee on these established foundations. The normative foundations of international law have an important place in today's international system. The fair implementation of the international system and how the position of international law should be, will be evaluated from a normative perspective. By giving place to the philosophers who constitute the historical background of the normative thought and the meanings attributed to the concept of norm, how the international law should be today will be discussed with a critical approach. In this study, it will be revealed that the Progressive Approach offers important opportunities in preventing the humanitarian tragedies and the unilateral interventions of the states, based on the idea that international law should be regulated with a general consensus of the international community. ÖZET:Hukuk ile siyaset arasındaki ilişki, ulus devletlerin ortaya çıkmasından bu yana uluslararası sistemi etkilemiştir. Hukuk ve politika bazen birlikte bazen de ayrı kavram ve olgular olarak ele alınmış ve çoğu zaman birbirlerine yön vermişlerdir. Özellikle bu ilişki, uluslararası sistemi oluşturan devletlerin davranışlarını belirleme de etkin olmuştur. Uluslararası sistemin işleyişinin savaş ve barış üzerinden yürütüldüğü geçmiş dönemler dikkate alındığında uluslararası sistemin normatif temellerde kurulması ve hukukun bu kurulan temellerde bir güvence olarak belirlenmesi gerekmektedir. Uluslararası hukukun normatif temelleri, günümüz uluslararası sisteminde önemli bir yere sahiptir. Uluslararası sistemin adil bir şekilde sürdürülmesi ve uluslararası hukukun konumunun nasıl olması gerektiği normatif bakış açısı ile değerlendirilecektir. Normatif düşüncenin ve norm kavramına yüklenen anlamların tarihsel arka planını oluşturan düşünürlere yer verilerek uluslararası hukukun günümüzde nasıl olması gerektiği eleştirel bir yaklaşımla ele alınacaktır. Bu çalışmada İyileştirici Yaklaşımın (Progressive Approach), uluslararası hukukun uluslararası toplumun genel bir fikir birliği ile düzenlenmesi gerektiği düşüncesinden hareketle günümüzde yaşanan insanlık trajedileri ve devletlerin tek taraflı müdahalelerinin engellenmesinde önemli fırsatlar sunduğu ortaya konulacaktır.