HÜSEYİN NİHAL ATSIZ’IN HİKÂYELERİNDE, MİLLİ DUYGU ÇERÇEVESİNDE, BİR MİLLİ ÜSLÛP DENEMESİ (original) (raw)

ARŞİV BELGELERİ ÇERÇEVESİNDE TÜRK İSTİKLAL HARBİ DOĞU CEPHESİ MUHAREBELERİ'NDE HORASAN TAYYARE MÜFREZESİ

Ermenilerin Türk köy ve kasabalarına saldırdığı dönemde, Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa önderliğinde Millî Mücadele başlamıştır. Bu mücadele, TBMM'nin açılması ile teşkilatlı ve örgütlü bir yapıya dönüşmüştür. TBMM'nin açıldığı dönemde, Mondros Mütarekesi'nin orduların terhis edilmesi kararına karşı çıkarak emrindeki 15'inci Kolordu'yu dağıtmayan Kazım (Karabekir) Paşa, birkaç kez Ermenilere karşı harekât düzenlenmesi için izin talebinde bulunmuştur. Ancak bu talep, iç ve dış politik gelişmeler değerlendirildikten sonra 1920 yılı Eylül ayında karara bağlanmıştır. Bu sırada Kazım Paşa, Doğu Cephesi Komutanlığı'na atanmıştır. Harekât öncesinde Kazım Paşa'nın emri ile Birinci Dünya Harbi'nden kalma 7'nci ve 8'inci Tayyare Bölükleri birleştirilerek 15'inci Tayyare Bölüğü kurulmuştur. Bu tayyare bölüğü, Horasan Müfrezesi olarak anılmış ve millî mücadelenin ilk muharip hava birliği olmuştur. Doğu Cephesi'nde Ermenilerin 6 tayyaresine karşı, Türk ordusunun elinde bulunan 3 tayyare ile bölgede hava harekât görevleri icra edilmiştir. Muharebelerin başından sonuna kadar Horasan Tayyare Müfrezesi, Sarıkamış ve Kars yönündeki harekâta katılarak; keşif, bombardıman ve taarruz faaliyetlerinde bulunmuştur. Muharebeler, 2-3 Aralık 1920'de yapılan Gümrü Antlaşması ile sona ererken, aynı gün Ermenilerden bir tayyare ele geçirilmiştir. Bu çalışmada, Türk İstiklal Harbi Doğu Cephesi Muharebeleri'nde Ermenilere karşı etkinlik gösteren Horasan Tayyare Müfrezesi'nin faaliyetlerine arşiv belgeleri ve tetkik eserler çerçevesinde yer verilecektir.

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ’IN TARİH ANLAYIŞININ DELİ KURT ROMANINDAKİ YANSIMALARI

Kimi çevrelerce 3 Mayıs 1944 Irkçılık-Turancılık davası ile tanınan Hüseyin Nihal Atsız, fikrî hayatının yanı sıra edebiyatçı ve tarihçi kimliği ile de ön plana çıkmaktadır. Bir dönem İstanbul Üniversitesi dekanlığında bulunmuş olan Mehmet Fuat Köprülü’nün asistanlığını yapmış; Zeki Velidi Togan, Aldulkadir İnan gibi isimlerin ilmi desteği ile Atsız Mecmua’yı çıkarmıştır. Bu isimler onda var olan tarih şuurunun sistemli bir hal almasına yardımcı olmuştur. Atsız’a göre Türk tarih yazıcılığında birçok konuda ortak bir görüş belirlenememiştir. Bu da Türk tarihinin doğru aktarımını engellemektedir. Türk Tarihinde Meseleler, Türk Tarihi Üzerine Toplamalar, Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi, Osmanlı Tarihine Ait Takvimler ve Türk Ülküsü gibi eserlerinde tarih algısının nasıl olaması gerektiği üzerinde durur. Özellikle Türk Tarihinde Meseleler’de dönemin tarihçilerine çağrıda bulunarak bir kurultay toplanmasının gerekliliğini vurgular. Öte yandan Türk tarihini ve tarih içinde kurulmuş devletleri tasnifi bakımından da diğerlerine göre farklılık arzetmektedir. Edebi eserlerinden olan Deli Kurt adlı romanı ise bu tarih anlayışının yansıması niteliğindedir. Bu çalışmada Hüseyin Nihal Atsız’ın inceleme nitelikli olan Türk Tarihinde Meseleler ve Türk Tarihi Üzerine Toplamalar adlı eserleri incelendi ve Atsız’ın tarih anlayışı saptandı. Deli Kurt adlı romanda bu anlayışın yansımaları belirlenerek eserden örnekler ile gösterildi. Hüseyin Nihal Atsız’ın Türk tarihine bütüncül yaklaşımı, adı geçen roman çerçevesinde ortaya kondu.

MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANLARIMIZDAN: DENİZLİ MÜFTÜSÜ AHMET HULUSİ EFENDİ

2020

Bu makalede bilindiği üzere hem Cumhuriyet Tarihi açısından hem de memleketim olan Denizli Tarihi açısından önem arz eden, 15 Mayıs 1919 İzmir'in işgali sırasında işgale karşı ilk direniş hareketini başlatan ve ilk protesto mitingi düzenleyen bölge olarak Denizli'de bu hareketin öncüsü olarak bilinen dönemin müftüsü Ahmet Hulusi Efendi'nin hayatı, milli mücadele dönemindeki yeri ve önemi dönemin fotoğraflarıyla desteklenip aktarılmıştır.

ATSIZ'DA ÜLKÜ, KIZILELMA VE TURAN ANLAYIŞI

IDEAL, KIZILELMA AND TURAN UNDERSTANDING IN NİHAL ATSIZ Muharrem Günay Sıddıkoğlu SÖZBAŞI According to Atsız; The driving force of a nation is called “ideal”. The object that binds people in societies together is not only the unity of roots, interests and needs, but also the ideal together with these. A community without an ideal is a mass that stands still, while a community with an ideal is a walking mass. “Ideal”, which means “oath” and “distant target” in the dictionary, is a force that drives the community on the same path, and for this purpose, people seem to have made a sincere agreement with each other. Ideal first arises in people’s hearts, in the depths of their hearts, in their subconscious, in their dreams, and first shows itself in epics. Then it passes to consciousness and is explained by great guides. We do not know why Turks called their own ideals “Kızılelma”. The purity and naturalness in this name alone is meaningful in terms of showing that the Turkish ideal is very old. The name Kızılelma must show that the ideal was born among the people before the intellectuals. Kızılelma is the spiritual nourishment of the Turkish nation. Just as the hungry eat useless, harmful and even poisonous objects when they cannot find food; the Turkish nation also reaches out to harmful and poisonous ideas such as Marxism and cosmopolitanism because "Kızılelma" is forbidden to them. However, this era is over now. In the face of the national consciousness that is awakening more and more, the heedless and traitors will not be able to deceive the Turkish nation any longer. They will not be able to block the path of Kızılelma.

TAHSİN YÜCEL’İN ÖYKÜLERİNDE BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI DÜZLEMİ

TAHSİN YÜCEL’İN ÖYKÜLERİNDE BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI DÜZLEMİ

İtibari everenin kurgusallığının oluşturulmasında bakış açısı ve anlatıcı düzlemi çok önemli bir yere sahiptir. Yazar, oluşturmuş olduğu mimetik itibari âlemi, kendi bakış açısıyla şekillendirir. Ancak bunu yaparken, yaratmış olduğu itibari âlemin içine kendini direkt olarak koyamaz. Bunun yerine sözünü ya metinin dışında birine ya da metinin içinde birisine emanet eder. İşte yazarın sözünü emanet ettiği kişi, anlatıcı yani bakış açısıdır Kurgusal eserlerin akıcılığı, canlılığı, psikolojik derinliği ve inandırıcılığı bakış açısının esere anlatım düzlemi kadar değer kazanır. Gerçek dünyanın bir uzantısı veya aynadaki bir yansıması olan kurgu evreni, bakış açısının rehberliğinde keşfedilir. Bu keşif esnasında yazar, itibari olarak yaratılan bu gizemli evreni ya eser içerisinde bir kahramana (ben)-(o) veya gizemli evrenin dışında duran ve yaratılmış olan o evrenin geçmişini, geleceğini, bütün kıvrımlarını bilen bir anlatıcıya teslim edilir. Tahsin Yücel’in öykülerinde bakış açısı ve anlatıcı düzlemi çok değişken bir yapıya sahiptir. Yücel, öykülerinde anlatıcıyı temel güç olarak konumlandırır. Yazarın öykülerde fonksiyonel bakımdan anlatıcı ile kurgu arasında sıkı bir yapısal bağ vardır. Yücel, öykülerinde tekil bakışı, tanrısal bakış açısını ve çoğul bakış açısını kullanır. Yazarın reel âlemde gördüğü nesnel gerçekleri öznel bir dünyaya dönüştürmesi, kullandığı bakış açısına göre şekillenir. Böylece yazar, okuyucu ile metin arasındaki göbek bağını yani bakış açısını güzel bir şekilde konumlandırır.

TAHSİN YÜCEL'İN ÖYKÜ KİŞİLERİ ÜZERİNDEN SOSYAL ADALET KAVRAMI VE TOPLUMSAL ELEŞTİRİ

Karadeniz Uluslararası Dergi, 2019

Sosyal adalet kavramının ortaya çıkışı insanlık tarihinin başlangıcıyla eşit olup, yüzyıllardan beridir konuyla ilgili ideolojik, felsefi ve sosyolojik anlamda pek çok görüş ileri sürülmüştür. Sosyal adalet; her bireyin ihtiyaçları doğrultusunda, hak ettiği yaşama, eşit bir vatandaş olarak ulaşması şeklinde tanımlanabilir. Günümüzde hemen her toplumda sosyal adalet; küreselleşme, bireyselleşme, nüfustaki değişim ve dönüşümlerin baskısı altında yoksulluğu önleme, eğitim ve öğretim, iş alanlarına dâhil olma, sosyal güvenlik gibi konularda karşımıza çıkmaktadır. Toplumcu gerçekçilik anlayışıyla öykülerini oluşturan Tahsin Yücel, bu kavramı ilk dönem öykülerinde sıkça ele alır. Toplumu oluşturan sosyal sınıflar arasındaki ekonomik dengesizlikler, ekonomik olarak zayıf sosyal sınıfların diğer sosyal sınıflara karşı baskısı öykü kahramanları tarafından kimi zaman ironi ile dile getirilir. Öykülerde sosyal adalet; özellikle emeği ile çalışanların yaşadıkları zorluklar, eğitim eşitsizliği yüzünden okulu bırakan bireyler, yoksulluk yüzünden topluma ve kendine yabancılaşan kişiler ve sınıf farklılıkları nedeniyle toplumdan dışlanan öykü kahramanları aracılığı ile ele alınır. Yine öykülerde; insan onuruna yaraşır bir asgari yaşam standardına kavuşmayan kimi öykü kişileri de toplumdan uzaklaşmayı tercih eder. Bu çalışmada sosyal adalet kavramının tanımı ve tarihi süreci hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra, öykü kahramanları merkeze alınarak Tahsin Yücel’in sosyal adalet meselesini eleştirel biçimde merkeze aldığı öyküleri incelenmiştir. Öykü kişileri üzerinden sosyal adalet ile ilgili kavramlara değinilerek yazarın öne sürdüğü çözümler ortaya koyulmaya çalışılmıştır.