KAHRAMANLIKTAN KALEBENDLİĞE : KULELİ VAK’ASININ BAŞ AKTÖRÜ SÜLEYMANİYELİ ŞEYH AHMED’E DAİR BİLİNMEYENLER/FROM HEROISM TO CONFINEMENT IN A FORTRESS: SOME UNKNOWNS ABOUT SILEMANI SHEIKH AHMED AS A LEADER OF KULELI INCIDENT (original) (raw)

AN AID EPIC: SHEIKH SULEYMAN HAMDI OF QADIRI'S MANZUME-I ISTIMDADIYYE BİR MEDED DESTÂNI: KÂDÎRÎ ŞEYHİ SÜLEYMÂN HAMDÎ'NİN MANZÛME-İ İSTİMDÂDİYYESİ

2018

This article which aims to study Sheikh Suleymân Hamdi of Kadirî's manzûme-i istimdaddiye was firstly intended to explain "istimdâd" as a concept, then featured its usage in literature. Some assesments were made about Shiekh Suleyman Hamdi and his divan has been introduced according to his poems. After thathis manzume i istimdaddiye has been evaluated by its from and content. The comparative transcription text has been attached to the end of the study. Istimdad, which is a mystical term means to beg for help from prophets' or saints' spirits for easement. Thus istimdaddiye-or istimdadname-is the name given to these works in verse. This subject is one of the commons in classic turkish literature and religious-mystical turkish literature. Shiekh Suleyman Hamdi, whose life is still uncertain, is one of the representatives of 19th century mystical turkish literature. He is an associate of Kadiri order. His only known work is divan. There are poems written both in syllabic and aruz metre. The subject of this work "manzume-i istimdadiyye" has been identified as independent in the National Library of Manuscripts Collection in a small macmua registered at 06 Mil Yze 4394/1. As a result of the researches, Hamdi's divan, registered 06 Mil Yz FB 472, has been reached and it was seen that the said poem was the first text of Hamdi's Divan. In this case; there are two copies of this istimdaddiye, one of which is independent and the other is in the divan. This poem is the length of 111 stanzas, written in 11-syllable metre (hendecasyllable). The poet is begging poetically via religious and cult leaders mainly like. Hz. Mohammad, some other prophets, twelve imams. According to the names the poet said, this poem is a succession written in verse. In this istimdadname Hamdi sincerely expressed his beliefs; he didn't worry about art, thus making his work geniune, not artificial or forced. Özet Kâdirî şeyhi Süleymân Hamdî'nin 'Manzûme-i İstimdâdiyye'sini incelemeyi amaçlayan bu makalede öncelikle bir kavram olarak "istimdâd" açıklanmaya çalışılmış, daha sonra edebiyattaki kullanılışına yer verilmiştir. Şeyh Süleymân Hamdî hakkında şiirlerinden hareketle bazı değerlendirmeler yapılmış, divanı tanıtılmıştır. Daha sonra manzûme-i istimdâdiyyesi şekil ve muhteva olarak incelenmiştir. Çalışmanın sonuna metnin karşılaştırmalı çevriyazısı eklenmiştir. Tasavvufî bir terim olan istimdâd, sıkıntılarından kurtulmak için peygamberlerin veya velîlerin ruhaniyetinden yardım istemek anlamındadır. İstimdâdiyye ya da istimdâdnâme ise bu eksende daha ziyade manzum yazılmış eserlere verilen isimdir. Bu konu klasik Türk edebiyatının ve dinî-tasavvufî Türk edebiyatının müştereklerindendir. Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunamayan Şeyh Süleymân Hamdî, 19. yüzyıl dinî-tasavvufî edebiyatın temsilcilerindendir. Kâdirî tarikatı müntesibidir. Tespit edilen tek eseri Divanı'dır. Eserde hem hece hem de arûzla yazılmış şiirler mevcuttur. Bu çalışmanın konusu olan "manzûme-i istimdâdiyye" önce müstakil bir şekilde Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu'nda 06 Mil Yz A 4394/1 numarada kayıtlı küçük bir mecmua içerisinde tespit edilmiştir. Araştırmalar sonucunda Hamdî'nin Milli Kütüphane 06 Mil Yz FB 472 kayıtlı divanına ulaşılmış, söz konusu manzûmenin Hamdî Divanı'nın ilk metni olduğu görülmüştür. Bu durumda istimdâdiyyenin biri bağımsız diğeri de divanda olma üzere iki nüshası vardır. Manzûme 11'li hece ölçüsüyle yazılmış 111 dörtlük uzunluğunda bir destandır. Müellif şiirinde Hz. Peygamber başta olmak üzere diğer bazı peygamberler, Hz. Ali, on iki imam gibi din ve tarikat ulularını vesile kılarak yalvarmakta, saydığı isimlerden nazmen meded dilemektedir. Şairin sıraladığı isimlerden hareketle şiir aynı zamanda manzum bir silsile görünümündedir. Hamdî'nin samimi bir şekilde telakkisini dile getirdiği bu istimdâdnâmede sanat kaygısı güdülmemiş, yapmacıklığa düşülmemiştir.

LÂMİÎ'NİN MUKADDİMELERİNDEKİ KUDRETLİ HÜKÜMDAR KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN THE MIGHTY KING SULEIMAN THE MAGNIFICENT IN THE INTRODUCTIONS OF LÂMİÎ

Bir eserin giriş kısmını ifade eden mukaddime terimi, klasik kültürdeki kitap yazma geleneği içerisinde özel bir konuma sahiptir. Bunun sebebi; müelliflerin, mukaddimelerinde çok daha rahat ve kendilerinden açıkça bahsedebiliyor olmalarıdır. Mukaddimeler bir müellifi tanımak, anlayabilmek ve etrafında olup bitenlere nasıl yaklaştığını görebilmek için oldukça elverişli metinlerdir. Yine bir müellifin mukaddimelerinde sıkça bahsettiği hususlar, hem müellifi hem de dönemini anlamaya yardımcı olmaktadır. Bunun Klasik Türk edebiyatındaki yansıması Lâmiî Çelebi ve Kanunî Sultan Süleyman örneği üzerinden görülebilir. 30 civarında eser veren Lâmiî, son 12 yılını Kanunî Sultan Süleyman'ın tebaası olarak geçirmiştir. Bu süreçte yazdığı 11 eserinin mukaddimesinde Kanunî Sultan Süleyman'dan bahsetmiştir. Lâmiî'nin kendini açıkça ifade edebildiği mukaddimelerinde Kanunî Sultan Süleyman'dan nasıl bahsettiği, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Yine bu çalışmada Lâmiî, Kanunî'den bahsederken veya onu överken hangi kavramları öne çıkarmıştır, Lâmiî için Kanunî neyi ifade etmektedir gibi sorulara cevap aranacaktır. Ayrıca Kanunî'nin yaptığı fetihler ve Lâmiî'nin bu fetihlere yazdığı fetihnamelerden bahsedilecek ve konu bütünlüklü bir şekilde ele alınmaya çalışılacaktır.

AHMED HAMDİ AKSEKİ'NİN KUR'ÂN-I KERÎM ANLAYIŞI VE TEFSİR İLMİNE KATKILARI

Akseki Tarih ve Kültür Sempozyumu, 2021

AHMED HAMDİ AKSEKİ'S UNDERSTANDING OF THE QURAN AND HIS CONTRIBUTIONS TO TAFSIR STUDIES Ahmed Hamdi Akseki is one of the important scientists who shaped the events of recent history. In this article, the method of interpretation of the Qur'an in the works of a scholar who was born in Akseki (1887) and lived in the last period of the Ottoman Empire and in the first years of the Republic is discussed. The relationship between his views, whose interpretation is dominant in terms of interpretation, with the idea of neo-Salafism has been tried to be understood. In the article, mainly in the examination of Akseki's works, fiqh and theological interpretations in terms of interpretation of the directive and the concept of the Qur'an in general are emphasized. Thus, the determination of his understanding on the subject will shed light on the understanding of the world of thought of the scholars in the early republic. Because he was the third president of Religious Affairs in 1947 and he expressed the representation of religious thought shows that it is important to understand his views. In addition, Akseki wrote refusals against intellectual attacks and publications targeting the Quran in the modern period and played an important role in the transfer of religious thought to our country in the Islamic world.

"KAHRAMANIN SONSUZ YOLCULUĞU" BAĞLAMINDA KİRMANŞAH HİKÂYESİNİN ÇÖZÜMLENMESİ ANALYSIS OF KİRMANŞAH STORY IN THE CONTEXT OF THE HERO WITH A THOUSAND FACES

Kaynağını mitoslardan alan ve evrensel insan yaşamının ortak mirası olarak kabul edilen ‘arketipler’, genel olarak ilk model/ilk örnek olarak kabul edilirler. İnsan hayatının sanat eserlerine yansıması, bu yansımanın inşa ediliş biçimleri; sanat eserinin arketipsel yönüne temas etmesini sağlamaktadır. Yirminci yüzyılda ortaya çıkan arketipsel eleştiri, edebi eserde yer alan sembol ve figürlerin esere yansımasına odaklanır. Bu yöntem, birçok şekilde eserin içeriği doğrultusunda esere uygulanabilir. Bu metotlardan biri ise: “yolculuk/aşama” arketipidir. Olayın kurgusunu belirli bir süreçle kısıtlamayan yolculuk arketipinin evreleri (yola çıkış-erginlenme-dönüş) evrelerinden oluşmaktadır. Eserin merkezindeki kahraman, yolcuğu süresince bu üç aşamadan geçerek kendilik bilincine varır. Bu çalışmada “Kirmanşah Hikayesi”, Joseph Campbell’in Kahraman’ın Sonsuz Yolculuğu adlı kitabında üzerinde durulan “yola çıkış erginlenme ve geri dönüş” şeklinde özetlenen aşama arketipi açısından ele alınmış ve çözümlenmiştir.

KAHRAMANIN SEMBOLİK YOLCULUĞU BAĞLAMINDA FERHAT İLE ŞİRİN HİKÂYESİ ÜZERİNE BİR İNCELEME AN INVESTIGATION OF THE FOLK TALE NAMED " FERHAT WITH ŞİRİN " WITH THE CONTEXT OF HERO'S SYMBOLIC JOURNEY

ÖZ Türk halk edebiyatı içerisinde oldukça önemli yeri olan halk hikâyeleri, kolektif bilinç dışını yansıtan sembolleri zengin şekilde barındıran bir anlatı türüdür. Bu sembolik içerikli anlatı türlerinin en önemli vasfı bir kahraman etrafında şekillenmesidir. Halkın temsilci olarak seçtiği ve çeşitli özellikleri ile halkı temsil eden bu kahraman hikâyenin merkezinde yer almaktadır. Çünkü kahraman aslında halkın ortak hafızasının bir sonucu olarak hikâyelerde karşımıza çıkmaktadır. Kolektif bilinç dışının yansıması olarak kahraman, üzerine düşen görevleri yerine getirmek amacıyla, sembolik bir yolculuğa çıkar. Kahramanın yolculuğu esnasında karşımıza çıkan bu sembollerin çözümlenmesi, millî kültürümüze ışık tutacak niteliktedir. Halk hikâyeleri arasında, kültürel mirasımız açısından oldukça değerli olan hikâyelerden biri de Ferhat ile Şirin hikâyesidir. Ferhat adlı kahramanın Şirin'e olan aşkı etrafında şekillenen hikâye, sembolik yönden oldukça zengin motiflere sahiptir. Bu çalışmada Ferhat ile Şirin hikâyesi, arketipsel sembolizm doğrultusunda ele alınarak, hikâyenin başkahramanı olan Ferhat'ın sembolik yolculuğu, monomitin çekirdeğini teşkil eden ayrılma, erginleşme ve dönüş aşamaları bağlamında incelenecektir. ABSTRACT Folk tales which are quite an important place in Turkish folk literature are non-narrative forms that contain the symbols of collective unconscious richly. This symbolic narrative content type is shaping around a hero. Folk tales most important qualification is this. The hero who elected for representation by people and representing people with various features is located the centre of the story. Because in the folk tale the hero actually appear as a result of the people's collective memory. As a reflection of the collective unconscious, the hero goes on a symbolic journey for the purpose of his mission. Resolving these symbols that encountered during the journey of the hero is shed light on our national culture. Between folk tales, one of the most valuable folk tale for our cultural heritage is " Ferhat with Şirin. " The folk tale which shaped the love of the hero named Ferhat for his love named Şirin has rich symbolic motifs. In this study, folk tale named Ferhat with Şirin will be evaluated in accordance with archetypal symbolism. The symbolic journey of Ferhat who is the protagonist of the tale will be examined with the context of leaving, maturation and return steps.

SEYYİD SÜLEYMAN AŞKÎ'NİN KERBELÂ HADİSESİNE DAİR RİSALESİ: HÜLÂSA-İ VÂVEYLÂ SEYYİDÜ'Ş-ŞÜHEDÂ

İslam tarihinin en üzücü hadiselerinden biri olan Kerbelâ olayı, 10 Muharrem 61/ 10 Ekim 680 tarihinde Hz. Hüseyin ve beraberinde bulunan yetmişten fazla kişinin şehadetiyle neticelenmiştir. Siyasî, dinî ve sosyal tesirlerinin yanı sıra sanat mefhumu etrafında asırlarca işlenen bu olay, kültürel ve edebî akisleri ile belki de en çok edebiyat sahasında şekillenmiştir. Edebî eserlerde tema ve konu unsurlarının ortak zemininde "Maktel", "Maktel-i Hüseyinler" ile müstakil olarak ele alınan bu hadise, daha ziyade mersiyeler etrafında yoğunlaşmıştır. Bu minvalde divanlar içerisinde yer alan Kerbelâ mersiyeleri dışında mecmualar, birden fazla şaire ait manzumeleri bir araya getiren antoloji tipi çalışmalar ve bu hadise üzerine münferit olarak yazılmış risaleler yazınsal faaliyetler içerisinde ön plana çıkmıştır. Manzum, mensur ya da manzum-mensur bir arada tertip edilen risalelerden biri de Seyyid Süleyman Aşkî el-Hüseynî el-Alevî tarafından kaleme alınmıştır. Manzum olarak telif edilen Hülâsa-i Vâveylâ Seyyidü'ş-Şühedâ adlı risalede, Ehl-i beyt'e duyulan sevginin bir nişanesi olarak söylenen mersiyeler, ayrıca Kerbelâ hadisesini anlatan bölümler yer almıştır. Seyyid Süleyman Aşkî el-Hüseynî el-Alevî tarafından kaleme alınan risalenin tanıtıldığı bu makalede ilk olarak Türk edebiyatında Hz. Hüseyin'in şehadetinin edebî anlamda yansımaları ifade edilmiş, akabinde Hülâsa-i Vâveylâ Seyyidü'ş-Şühedâ adlı risale üzerinde durulmuştur. Eser biçim ve muhteva yönünden değerlendirilmiş, akabinde transkripsiyonlu metni verilmiştir.

KANUNi DEVRi SÜLEYMANNÂME YAZICILIĞI VE KENZU’L-CEVÂHĠRĠ’SSENĠYYE FÎ FUTÛHÂTİ’S-SÜLEYMÂNİYYE

Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2019

Eserin dil ve üslup özelliklerine gelince her ne kadar anlaĢılması güç olmasa da özellikle Kanûnî Sultan Süleyman'ı öven giriĢ kısmı oldukça ağdalı ve uzun cümlelerin kullanıldığı tasvir ve Ģiirlere yer vermektedir. Tarihi olayların anlatıldığı sonraki bölümler nispeten daha açık ifadeler ile kaleme alınmıĢtır. ÇalıĢmamızda daha önce içerikleri hakkında bilgi sahibi olduğumuz öne çıkan eserlere değinilmiĢ ve bu zamana kadar üzerinde henüz detaylı bir inceleme yapılmayan,1520-1530 yıllarının tarihi geliĢmelerini içeren Kenzu'l-Cevâhiri's-Seniyye fî Futûhâti's-Süleymâniyye'nin nüsha özellikler, içeriği, müellifi ve dil ve üslup özellikleri ile ilgili araĢtırmalarımıza muhtasar bir Ģekilde yer verilmiĢtir