Bir İnsan Hakkı Olarak Yerel Haklar ve Avrupa Kentsel Şartı (original) (raw)
Related papers
Avrupa Birliği Sürecinde Yerel Haklar ve Kente Yansıması
Özet nsanlığın en büyük özlemlerinden birisi, insan haklarından herkesin eşit olarak faydalanmasını ve insanlar arasında rengine, cinsiyetine, siyasi düşüncesine ve bulunduğu yere bakılmaksızın aynı statüye tabi kılınmasını sağlamaktır. Yerel haklar içinde kentsel haklar oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedeni, ekonomide yaşanan dönüşümlerin etkisiyle her geçen gün daha çok insanın kentlerde yaşıyor; kısaca dünyanın kentleşiyor olmasıdır. Kent, insan için yaşama ortamlarından (habitat) birisidir. Dolayısı ile Avrupa Birliği sürecinde kentlerin, insan onuruna uygun sosyal ve kültürel yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlik amacı doğrultusunda yapılandırılması her kentlinin hakkı niteliğinde gerekli bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, yerel haklar, dayanışma hakları ve kent hakkı. Abstract The one of the biggest dreams of humankind is to benefit equally from human rights, regardless to their race, color, sex, religion, political or other opinion, national or social origin, birth or other status. Urban rights constitute a significant place in the local rights. The reason for this can be attributed to the fact that the more people lives in urban areas day by day due to the transformation of economies. Urban is one of habitation places for human. Therefore, urban configuration in this framework is the right for everyone living in a city and should be done in order to achieve the aims of social and cultural habitability and sustainability in the process of European Union membership. Giriş çinde bulunulan 21. yüzyılda toplumsal, ekonomik, siyasal düzlemler başta olmak üzere yaşamın tüm alanlarında hızlı değişimlere tanık olunmaktadır. Bilgi toplumuna ve ulus devletler dünyasından ulus üstü dünya algılamasına doğru önemli dönüşümler yaşanmaktadır. Dünyanın küreselleşmekte ve küçülmekte olduğu ve tek bir yer haline geldiği şeklindeki söylemlere; eş zamanlı olarak küçülen dünyada farklılıkların altı çizilerek yerelleşme söylemleri de eşlik etmektedir. Buna göre, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte farklı kültürler dünya düzlemine çıkabilmekte ve kendilerini tanıtabilmektedirler. Dünya bir yandan gelişmelerle bütünleşmekte; diğer yandan kültürel farklılıklarla yerel temelde ayrıntılaşmaktadır. Fakat söz konusu küreselleşme ve yerelleşme süreçleri, bu bağlamda birbirine zıt iki oluşum değildir, aksine birbirlerinin tamamlayıcısı olan süreçlerdir. Küresel eğilimlerin etkisiyle yerel değerlerin ön plana çıkması ve kentleşme hızının yükselmesinin bir sonucu olarak, gelişmiş ülkeler ve özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için daha fazla yetki ve özerklik tanınmaktadır. Bu amaçla bir yandan çeşitli uygulamalar ve hukuksal metinlerle yerel yönetim birimlerine mali, hukuksal ve yönetsel açıdan daha geniş yetkiler tanınırken, diğer yandan yerel yönetim birimlerinde yaşayan yerel topluluk üyelerinin hakları genişletilerek güvence altına alınmaktadır. Şekillenmeye başlayan
Kentte İnsan Hakları ve Kent Hakkı
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021
Sanayileşmenin ilk döneminden itibaren kente yerleşme ve kentte söz sahibi olma isteği yalnızca mekânsal bir hak isteği olmamıştır. Kent hem fiziksel hem de sosyokültürel bir olgu olması nedeniyle içinde bulunduğu toplum yapısı ile ilgili önemli bilgiler taşımaktadır. Kentsel mekânın hızlı bir biçimde dönüşümü, içinde bulunduğu toplum yapısını da hızla değiştirmekte ve toplum tarafından değiştirilmektedir. Kent toprağının sakinlerine açılan alanlar, içinde bulunulan döneme ve iktidar yapısına göre değişmektedir. İktidar, kentin anlam dünyasını yaratmakta ve çerçevesini çizmektedir. Kente yerleşmede, kentte söz sahibi olmada ve kentteki hizmetlerin dağılımında sınıf mücadeleleri önemli bir rol oynamaktadır. Kentsel haklar, kent mekanında yaşayanların, kente ait haklarının neler olduğu ve kentsel mekan için alınan kararlarda söz sahibi olmaları üzerine tasarlanmıştır. Kentte insan hakları; günümüzde kentlerde ortaya çıkan hak ihlallerinin engelleyebilmek adına dikkat edilmesi gereken hakları içermektedir. Kentle ilgili olan hakları tanımlamak, kentli hakları açısından önemli bir alanı tanımlayabilmeye olanağı sağlamaktadır. Bu makalenin amacı, kentte en temel insan hakkı olan "kent hakkı" kavramını tarihsel olarak açıklamaktır. Makalenin diğer bir amacı mülkiyet hakkını, kent hakkı kavramı üzerinden tartışmaya açmaktır.
Büyükşehir Tasarısı ve Kent Hakkı
İl belediyeleri büyükşehir olmak istiyor. Kendi belediyeleri açısından son derece haklıdırlar. Ancak konuya daha yukarıdan, Türkiye geneli için baktığımızda tasarının son derece sorunlu olduğunu görüyoruz.
Kentli haklarına karşı şehir hakkı: farklılıklar, benzerlikler, eğilimler
2017
Öz "Şehir hakkı" David Harvey tarafından, kenti değiştirerek kendini değiştirme hakkı olarak yorumlanmıştır. Henry Lefebvre'nin kavramsallaştırmasıyla faili işçi sınıfı-dır. Değişim değerinin karşısına katılım hakkını, sahiplenme hakkını ve kullanım değerini yerleştirmektedir. Tek ve kolektif bir haktır. Kenti değiştirme meselesini nihai bir varış noktası olarak değil, dünyayı değiştirme pratiği içinde bir uğrak ola-rak düşünmeyi gerektirir. "Kentli hakları" ise kabaca şehir hakkının makulleştiril-miş halidir ve kentte var olan hizmetlere erişimi ifade etmektedir. Bireyseldir ve bir haklar kümesidir. Avrupa Kentsel Şartı gibi "hukuk" metinlerine dayanmakta-dır. Bu anlamda şehir hakkı kavramı emek-sermaye çelişkisi üzerinde temellenen ve sınıfsal duruma işaret eden bir olguyken, kentli hakları kavramı ise bu çelişkiyi yeniden üreten ve sınıfsal konumları dışlama eğilimi gösteren bir araçtır. Kentli hakları kapitalizme içkin çelişkileri gizleyerek ideolojik bir işlev görür. Bu çalışma-da şehir hakkı ve kentli haklarının kavramsallaştırılmaları ve ait oldukları evrenler arasındaki farklılıkların açıklanması, failin şehir hakkı mı yoksa kentli hakları mı ta-lep ettiğinin saptanması amaçlanmaktadır. İşçi sınıfının şehir hakkının faili olarak ele alınacağı bu çalışmada, kol emeğinden çok jest, mimik ve bilgisini kullanarak artı değer yaratan kesimin üretim ilişkileri içinde bulundukları nesnel konumları dolayısıyla işçi sınıfına mensup oldukları düşüncesinden hareket edilecektir. Bu gruba mensup kişiler örneklem olarak ele alınacak ve gerçekleştirilecek yüz yüze görüşmeler ile failin eğilimine ilişkin bir fikir edinilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: şehir hakkı, kentli hakları, gündelik hayat, işçi sınıfı The Right to the City Versus the Urban Rights: Differences, Similarities and Tendencies Abstract David Harvey is interpreting "the right to the city" as the right of changing oneself by transforming the city. According to Henry Lefebvre, its actor is the working class. It puts the right to participate and to appropriate and the use value 1 Bu çalışma 14. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi'nde sunulmuş ve özeti basılmış bildirinin geliştirilmiş tam metnidir.
Haklar ve İstisnalar: Kentsel Yurttaşlığı Derinleştirmek (Ayrıntı Dergi 15/2016)
Yurttaşlığın kentte doğduğu, kelimenin birçok Batı dilindeki etimolojik kökeninde kent kelimesinin yattığı malum. Keza kent ile yurttaşlık arasındaki kavramsal ve siyasal ilişkinin modernite ile gevşediği, yurttaşlığın ulusallaştığı ve ulus-devlet ile özdeşleştiği de ortada. Kent her ne kadar bu yeni ulusal yurttaşlık pratiklerinin ve imgelerinin mekanı olarak önemli bir rol oynasa da yurttaşlık kentsel aidiyeti, kentte kazanılan ve/veya kente dair hakları ifade etmeyi ulus-devletin hegemonikleşme sürecinde büyük ölçüde bıraktı, kendi evrensel geçmişini unuttu ve unutturdu.[1] Kent ile yurttaşlık arasındaki bu kavramsal ve siyasal kopuşu günümüzde artık sosyolojik olarak devam ettirmek mümkün olmadığı gibi, bu durum demokratik bir yurttaşlığın mücadelesini verenler için istenilebilir de değil. Bunun tek sebebi 21. yüzyılda yurttaşların çoğunluğunun irili ufaklı kentlerde yaşayacak olması değil şüphesiz. Bundan daha önemlisi bu yaşanan yerlerin neoliberal kapitalizm çağında aldığı nitelik. Heller ve Evans'ın vurguladığı üzere
Dünya ve Türkiye Deneyimi Üzerinden Güncel Şehir Hakkı Gündemi ve Toplumsal Hareketlerin Evrimi
Dosya: Tahakküm ve İnşa, mimar.ist, 64, 28-34, 2019
1960’lı yılların son döneminden itibaren, yeni toplumsal hareketler, genel olarak kentlerde çok farklı alanlarda ortaya çıkan eşitsizlik ve ayrışmaların görünürlük kazanmasıyla ortaya çıkmıştır. Lefebvre, “kent mekânının üretimi” ve “şehir hakkı” kavramlarını 1960’ların sonunda gündeme getirdiğinde, kapitalizmin ciddi yapısal krizine, sermaye birikim imkânlarında gerilemeye ve kapitalist sistemin sürdürülebilirliğin sağlanmasında önemli bir rol oynayan refah devleti uygulamalarının da sonuna işaret ediyordu (Lefebvre, 1991). Yerel yönetimlere aktarılan kaynakların daralması ve devletin emeğin yeniden üretim alanından geri çekilerek bu alanı piyasa aktörlerine bırakması, eğitim, sağlık, sosyal güvence gibi alanlarla birlikte barınma konusunda da önemli sorunlara yol açmaya başlamıştı. Aynı yıllarda, toplumsal sınıflar, iktidar ve kent¬sel sistemler arasındaki kritik ilişki üzerine önemli tespitlerde bulunan Castells’e (1977, 1983) göre kent, işgücünün yeniden üretimi için gerekli olan eğitim, sağlık, konut gibi kolektif tüketim ihtiyaçlarının sağlandığı mekânlardır. Merkezi ve yerel yönetimler, emeğin yeniden üretilme sürecine, sermayenin uzun dönemli çıkarlarını korumak amacıyla müdahale etmekte ve sermaye birikiminin kesintisiz sürmesine aracılık etmektedir. 1960’lardan sonra kolektif tüketim ihtiyaçlarının karşılanmasında ortaya çıkan yetersizlikler, özelleştirilmeler ve bu hizmetlerin dağıtımında artan eşitsizlikler; öte yandan değişim değerinin giderek kullanım değerinin yerine geçmesine yönelik itirazlar ile yerel düzeyde özyönetim talebi gibi konular, çevreci örgüt ve partilerin giderek seslerini duyurmasına ve önemli kentsel toplumsal hareketlerin de ortaya çıkmasına yol açacaktı. Bu durum aslında giderek derinleşen bir “kent ve çevre krizine” işaret etmekte, kenti siyasi çatışmaların ve hareketlerin odağı haline getirmekteydi. Devlet, bu krizi çözmek üzere kente giderek daha fazla müdahale etmekteydi ancak toplumdaki güç ilişkilerine göre ve genellikle de hâkim sınıfların yararına hareket et¬tiği için bu krizi aşma imkânına sahip değildi (Castells, 2015).
Enformelliğin Sınırları Değişirken Kent Hakkı
1980 sonrasında Türkiye'nin kentleşme ve mekân politikalarında radikal dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. Özellikle büyük kentlerde gerek konut gerekse çalışma alanlarında ve hatta kamusal alanlarda, ulaşımda ve diğer kentsel hizmetlerde formelleştirme anlamına gelen önemli bir değişim süreci gözlenir. Aynı dönem bir yandan da neoliberal politikaların da etkisiyle sosyal devlet politikalarının sağladığı kazanımların ortadan kalktığı, formel olanın enformelleştiği, formel ile enformelin yeniden tanımlanıp, sınırlarının yeniden çizildiği bir dönem oldu. Kentin kullanım değeri gözden düşüp değişim değerine odaklanan projeler çoğalırken, kentli vatandaşlar da ödeme güçlerine göre farklı tüketici sınıflara ayrıldı. Kentte gündelik hayatı sürdürmek üzere barınmadan çalışmaya, ulaşımdan kültüre, afetlerden hizmetlere dek birçok alanda yeni zorluklar, ihlaller ve mücadeleler ortaya çıktı. Bu gelişmeler yaklaşık 50 yıl önce geliştirilmiş bir söylemi, bütünsel bir hak olarak Kent Hakkı'nı yeniden gündemimize taşıdı. Kapitalist kentleşme süreçlerine karşı sürdürülen kentsel mücadeleleri Gramscici anlamda çeşitli siperler olarak düşünmek mümkün görünüyor. Peki bu mücadelelerin bir araya gelip eklemlenmesi ve bütüncül bir Kent Hakkı tesisi mümkün olabilir mi? Kent Hakkı ihlallerini formellik enformellik ekseninde tartışmak kentlerin yaşadığı dönüşümleri anlamak ve Kent Hakkı'na yönelik talep ve mücadelelerin ufkunu belirlemek üzere yeni imkanlar sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Enformellik ve Formelleşme, Kent Hakkı, Siper Savaşları, İstanbul Abstract
Ulusal ve Uluslararası Hukuk Sisteminde Kentli Hakları ve Katılım
Kent Akademisi, 2019
“Hak” kavramı bir insanın isteyebileceği, öne sürebileceği ve eylemli olarak kullanabileceği bir durumu anlatır. Sanayileşme neticesinde artan kentleşme olgusu beraberinde kentli haklarını gündeme getirmiş ve en önemli hak grupları arasında ilk sıralara yerleştirmiştir. Bireylerin yaşamının büyük bir oranında yer almasına karşın özellikle Türkiye’de kentli haklarının tam olarak bilindiği söylenemez. Yurttaşların sahip oldukları haklardan gerçekten yararlanabilmesi için bu hakların öznesinin, konusunun, sınırlarının, uyuşmazlıkların nasıl çözüleceğinin, hangi durumlarda yararlanılabileceklerinin ve hangi eylemlerin cezai müeyyide gerektirdiğinin bilinmesi şarttır. Kentli haklarında temel gaye, kentlilere insan onuruna yakışan bir yaşamın sağlanmasıdır. Kentlerde yaşamın artmasıyla önemi daha da artan kentli hakları birçok uluslararası belgelerde yer aldığı gibi Türk hukuk sistemi içerisinde de yer almaktadır. Bu çalışmada bir kentli hakkı olarak “katılım hakkı”, ulusal ve uluslararası mevzuat karşılaştırılarak incelenmiştir. Yerelleşen günümüz dünyasında demokrasi yalnızca ulusal düzeydeki mekanizmalarda değil, yerel düzeydeki mekanizmalarda da sağlanmak istenmektedir. Çalışma hem yerel mevzuatın ne denli uluslararası mevzuat ile uyumlu olduğunu, hem de yerel mevzuatın katılım, yönetişim ve yerel demokrasiyi ne denli gerçekleştirdiğini göstermeyi amaçlamıştır. Yapılan incelemenin sonucunda yerel mevzuatın katılım, yönetişim ve demokrasi bağlamında kent sakinlerine -uluslararası mevzuata uygun- belli başlı haklar verdiği, ancak kent sakinlerinin kentli haklarını bilmedikleri ve yerel düzeyde tam anlamıyla bir katılımın gerçekleşmediği görülmüştür. The concept of right refers to a situation in which a human being may want, assert, and act. As a result of industrialization, the increasing urbanization phenomenon has brought the city rights to the agenda and placed it among the most important rights groups. Although a large proportion of individuals involved in city life, especially human rights in Turkey do not exactly known. In order for the citizens to benefit from the rights they have, it is necessary to know the subject, subject, limits, disputes, the situations in which they can be used, and what actions require criminal sanctions. The main purpose of city rights is to provide a city with a life worthy of human dignity. City rights, whose importance increases with the increase in life in cities, are included in many international documents as well as in Turkish legal system. In this study, the right to participate as a city right is examined by comparing national and international legislation. In today's localized world, democracy is not only aimed at mechanisms at national level, but also at local level mechanisms. The study aims to show whether the local legislation is in line with the international legislation and the extent to which local legislation implements participation, governance and local democracy. As a result of the investigation, it was seen that local legislation gave the citizens of the city in the context of participation, governance and democracy in accordance with the international legislation, but they did not know the city rights of the city dwellers and no full participation at the local level.