Rusça-Türkçe Lügat (Ahmed Sedad, Hazırlayan: Uğur Gürsu) (original) (raw)
Related papers
Türk-Bulgar İli̇şki̇leri̇ Ve Türk Azinlik 1923-1934
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2017
Bu bildiri 1923-1934 yılları arasında Türkiye ile Bulgaristan'ın ilişkilerini ve bu ilişkilerin Bulgaristan'daki Müslüman ve Türk azınlık üzerindeki etkilerini tartışmaktadır. Bu amaçla farklı ülkelerin arşivleri ve dönemin gazeteleri incelenmiştir. 1920'lerin ikinci yarısında iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulduktan sonra Ankara ve Sofya azınlık sorununun ilişkilerinin gelişimini sınırlamaması için çaba sarf etmiştir. İki ülke arasında ilişkiler iyi olduğunda Bulgaristan'daki Türk azınlığın konumu bu ilişkilerin niteliğini ve yönünü pek etkilememiştir. Öte yandan ikili ilişkiler kötüye doğru gittiğinde Bulgar hükümeti Türk azınlığa baskı yapmaya başlamıştır. Ayrıca diğer Balkan ülkelerinin bölgesel ve uluslararası ilişkilere tepkileri Türk-Bulgar ilişkilerini etkilemiştir.
HAGIA SOPHIA 3.International Conference On On Multidisciplinary Scientific Studies / AYASOFYA 3.Uluslararası Multidisipliner Bilimsel Araştırmalar Kongresi, 2021
ÖZET İstanbul’un fethedilmesinden sonra Cami’ye çevrilen hem içerisine hem de çevresine eklenen çeşitli yapılarla birlikte Ayasofya klasik bir Türk külliyesi hâline gelmiştir. Fatih’ten itibaren başlayan Ayasofya’nın tamiri meselesi de günümüze kadar uzanan, zaman zaman da devam edegelen bir faaliyet olmuştur. Ayasofya’nın Sultan Abdülmecit devrinde Fossati tarafından gerçekleştirilen onarımdan sonra ciddî bir tadilat geçirmemiş, savaşlar ve benzeri sebeplerle 1925 yılına gelindiğinde Ayasofya’da restorasyonu meselesini tekrar gündeme gelmiştir. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1926 yılında aldığı kararla kısmî de olsa Ayasofya bir tadilattan geçirilmiştir. Bu tadilat hemen Avrupa kamuoyu tarafından yakından takip edilmiş, Avrupa medyası bu tadilata duyarsız kalmamıştır. Avrupa basınında çıkan söz konusu haberlerin neticesi olarak Türk kamuoyunda dönemin entelektüelleri de yazılar yazmışlardır. Yazı yazan bu isimlerin biri de ülkemizde çağdaş resmin kurucularından Ressam Hüseyin Avni Lifij gelmektedir. Lifij’in Ayasofya’yla ilgili yazdığı yazılar tadilatın hemen gerçekleştiği zamana 1926 yılının aralık ayına ve 1927 yılının ocak ayına denk gelmektedir. Yazımızın konusunu oluşturan ve yazarın 1927’de yayımladığı “Sanat Aleminde Beynelmilel ve Mühim Bir Mesele” başlıklı makale ressamın Ayasofya’yla ilgili olarak yazdığı son yazıdır. Ressam, bu makalesinde Bizans tarihçisinin Ayasofya’yla ilgili yazına ve Ayasofya’da daha önceden incelemelerde bulunan yüksek mimar Henri Prost’un mektubunun Türkçesine yer vermiştir. Yazıyı önemli kılan faktörlerden birisi de Lifij’in kadrajından 1926 yılının son aylarında bizzat kendisinin çektiği Ayasofya fotoğrafına ve kaynağı şu an için belirsiz olan karakalem Ayasofya çizimine yer vermesidir. Ressam Hüseyin Avni Lifij’in Ayasofya’ya olan yakından ilgisi hem kişisel hem ulusal hem de evrensel sebeplerledir ve tek isteği Bizans mimarîsinin son ve en büyük örneğinin yıkılmadan gelecek kuşaklara içerisindeki sanat abideleriyle taşınmasıdır. Anahtar Sözcükler : Ayasofya, Ressam Hüseyin Avni Lifij, Henri Prost, Ayasofya’nın tamiri, mimarî. ABSTRACT After the conquest of Istanbul, Hagia Sophia became a classical Turkish complex, with various structures added both inside and around it, which were converted into a mosque. The issue of repairing Hagia Sophia, which started from Fatih, has also been an activity that continues until today and continues from time to time. After the restoration carried out by Fossati during the reign of Sultan Abdülmecit, Hagia Sophia did not undergo a serious renovation, and in 1925, due to wars and similar reasons, the issue of restoration in Hagia Sophia was brought to the agenda again. Thereupon, Hagia Sophia was renovated, albeit partially, with the decision taken by the State of the Republic of Turkey in 1926. This renovation was immediately followed by the European public, and the European media did not remain indifferent to this amendment. As a result of the news in the European press, the intellectuals of the period also wrote articles in the Turkish public opinion. One of these writers is Painter Hüseyin Avni Lifij, one of the founders of contemporary painting in our country. Lifij’s writings about Hagia Sophia correspond to december of 1926 and january of 1927, when the renovation took place immediately. The article titled “Sanat Aleminde Beynelmilel ve Mühim Bir Mesele”, which is the subject of our article and published by the author in 1927, is the last article of the artist about Hagia Sophia. In this article, the painter included the Byzantine historian’s writing about Hagia Sophia and the Turkish version of the letter of the master architect Henri Prost, who had previously examined Hagia Sophia. One of the factors that makes the article important is that it includes the Hagia Sophia photograph taken by Lifij himself in the last months of 1926, and the charcoal drawing of Hagia Sophia, the source of which is currently unknown. Painter Hüseyin Avni Lifij’s close interest in Hagia Sophia is for both personal, national and universal reasons, and her only wish is to convey the last and greatest example of Byzantine architecture to future generations with the art monuments inside it, without being destroyed. Keywords : Hagia Sophia, Painter Huseyin Avni Lifij, Henri Prost, Repair of Hagia Sophia, Architectural.
Türkiye-Batı İlişkileri, 2022
Baltık denizine kıyıdaş olan Estonya, Letonya ve Litvanya uluslararası camia tarafından Baltık ülkeleri olarak tanımlanmaktadır. Bölgesel bir tanımlama olan bu yaklaşım birbirinden farklı üç ülkeyi tek bir parça şeklinde görme eğilimindedir. Bu çalışmada bu bölgeselci yaklaşım çerçevesinde Türkiye ile Baltık ülkelerinin diplomatik, siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkileri ele alınmaktadır. Tarihin çeşitli dönemlerinde Almanya ve Rusya gibi büyük güçlerin hâkimiyetinde kalan bu üç küçük devlet Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlığın tadına varıp egemen birer devlet oldular. İkinci Dünya Savaşı’na kadar süren bu dönemde Türkiye ile ilişkiler birçok yönden gelişme gösterdi. Türkiye’nin iki savaş arası dönemde Baltık Ülkeleri Elçiliği ihdas etmesi yukarıda belirtilen bölgeselci yaklaşımı destekler niteliktedir. İlk bağımsızlık döneminde dostluk ve iyi niyet anlaşmaları çerçevesinde ilerleyen ilişkiler Sovyet işgaliyle beraber kesintiye uğradı. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle Baltık ülkeleri 1991 yılında bağımsızlığına kavuştu ve Türkiye bölgeyle olan ilişkilerini önceki dönemden daha güçlü bir şekilde geliştirmenin yollarını aradı. Sovyet işgalinin Türkiye tarafından asla tanınmaması ilişkilerin sağlam bir zemin üzerinde yükselmesini sağlayacak etmenlerden oldu.
Türkçe'de Kalıp Anlatımlar: Türkçe Ulusal Derlemi'nden Görünümler
2016
Kalip anlatimlar yada sabit ifade dizileri (formuller) bir dilde en sik gozlenen bicimlerden olusur. Dildeki formullerin belirlenmesi; dilbilimi, yabanci dil ogrenimi, dogal dil isleme gibi pek cok alan icin faydalidir. Bir dildeki sabit ifade dizilerini belirleyebilmek icin en cok tercih edilen yontem bir derlem kullanmak ve derlemdeki dizilerin sayisini belirlemektir. Turkce’deki formuller ile ilgili az sayida calisma bulunmaktadir. Bu calismada, Tukce’de eklerde yer alan formul dizilerini Turkce Ulusal Derlemi’ni kullanarak, yazili ve sozlu Turkce’de en sik gorulen n’li bicimbirim dizilerinin sayisal dagilimini ortaya cikarmaya calismaktayiz. Tum sozcuk kategorileri icin en sik ek kombinasyonlari listelenmektedir. Sozlu Turkce’de yazili Turkce’ye gore daha kisa ek dizilerinin tercih edildigi, n’li bicimbirim dizilerinin uzunluklari arttikca yazili ve sozlu Turkce’de farkli formul dizilerinin kullanildigi gorulmektedir.
Uluslararası Güvenliğin Tesisinde Türkiye'nin Rolü: Rusya- Ukrayna Savaşında Arabuluculuk Çabaları
2. Uluslararası Ortadoğu Disiplinlerararası Bilimsel Çalışmalar Kongresi, 2023
Uluslararası ilişkilerde yaşanan gelişmeler küresel sistem içerisinde yer alan devletlerin güvenliğini tehdit etmektedir. İçerisinde bulunduğumuz zaman diliminde güvenlik, sadece askerle ya da silahla tesis edilen bir husus olmaktan çıkmıştır. Zira yaşanacak olan kıtlık, açlık, enerji yoksunluğu, yaşanan göçler ve benzeri durumlar devletlerin güvenlik endişeleri içerisinde önemli bir konum elde etmiştir. 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya yönelik başlattığı harekâtı açıklamasıyla birlikte Türkiye ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyada derin bir endişe hâkim olmuştur. Nitekim Rusya ile Ukrayna arasında başlayan savaş ülkeler açısından pek çok parametreyi gündeme getirmiştir. Bu parametrelerden bir tanesi Ukrayna’dan Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere çeşitli ülkelere gerçekleşen mülteci akını olmuştur. Diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte Batı dünyasının Rusya’ya uyguladığı ambargoya karşılık Rusya’nın Batı’ya enerji akışını kesmesi Avrupa ve bölge ülkeleri açısından ciddi bir enerji krizini gündeme getirmiştir. Ayrıca “tahıl krizi” olarak literatüre geçen ve Rusya-Ukrayna Savaşına bağlı olarak önemli bir tahıl deposu olan Ukrayna’dan tahıl yüklü gemilerin çıkış yapamaması dünya ölçeğinde ciddi bir etki yaratmış ve dünya tahıl piyasasını yerle yeksan etmiştir. Tüm bu gelişmeler ışığında ortaya çıkan küresel endişelerin giderilmesinde Erdoğan liderliğindeki Türkiye önemli bir adım atarak önemli bir arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Türkiye hem Ukrayna ile hem de Rusya ile sağlıklı bir iletişim kurarak dünyayı endişeye sevk eden konuların çözümünde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle yürüttüğü başarılı diplomasi ile tahıl krizini çözmesi, savaş esirlerinin takasında önemli bir rol üstlenmesi ve yaşanabilecek enerji krizine yönelik ön alması Türkiye’nin uluslararası güvenliğe ve barışa sağladığı önemli katkılar olarak görülmelidir. Nitekim bu çalışmada Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşın sona erdirilmesi ve küresel güvenliğe katkı sunması açısından Türkiye’nin göstermiş olduğu çabalar ele alınmaktadır.
14.-16. Yüzyil Doğu Türkçesi̇nde “Öz” İle Kurulan Sözcük Öbekleri̇ Üzeri̇ne
2019
Bir cumlede canli ve cansiz varliklar ve nesneler ile olay, olgu ve durumlarin dogrudan ifade edilmeyip temsilleri ile isaret edildigi durumlarda zamirler ortaya cikmaktadir. Zamirler, isim turundeki sozcuk veya sozcuk obeklerinin yerine kullanilarak onlari karsilayan ve o sozcuklerin aldigi tum isim cekim eklerini bunyesine dâhil ederek genisleyebilen, cumlede olusabilecek tekrarli anlatimlara engel olarak dildeki sozcuk kullanisliligina katki saglayan sozcuk turlerindendir. Cogu calismada zamir basligi altinda degerlendirilen ama diger zamirlerden farkli bir fonksiyona sahip olan donusluluk zamirleri ise isi yapan veya isten etkilenen sahsi, pekistirmek vasfiyla tekrarlayan ve sahis kavramini on plâna cikaran bir zamir cesididir. Donusluluk zamirleri, diger zamirler gibi canli veya cansiz her turdeki ismin yerini tutmaz, bu isimlerden sadece sahis isimleri ile birlikte kullanilarak o ismin karsiladigi kavrama altini cizmek suretiyle vurgu yapar ve o kavramin karsiladigi manaya guc...
1897 Türk-Yunan Harbi̇'Nde Trabzon Redi̇f Taburlari
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2018
Bağımsızlığını kazanmasının ardından Yunanistan'ın bitmek bilmeyen genişleme arzusu dolayısıyla, Osmanlı tebaası Rumları devlete karşı sürekli kışkırtmaktaydı. Alınan tedbirlerin isyanları bastırmaya yeterli olmaması ve Yunanistan'ın da geri adım atmaması 1897 yılında Türk-Yunan Harbi'ni getirdi. Savaş için Osmanlı seferberliği ilan edildiğinde ordunun büyük bir bölümü redif taburlarından teşkil edilmişti ve bu taburların içerisinde Trabzon taburları da mevcuttu.
Bir Türk Ulus-Devleti Yaratma Projesi Çerçevesinde 1934 Trakya Olayları ve Türk Basınının Tutumu
2021
Türkiye Yahudileri 1934'te, Türkiye'nin Trakya bölgesinde bir dizi saldırının hedefi olmuşlardır. 'Trakya Olayları' olarak bilinen bu saldırıların gerçekleşmesinde ülkenin güvenliğini sağlama gerekçesiyle ilan edilen 1934 İskân Kanunu önemli bir etken olmuşsa da, olaylar, etnik olarak homojen bir ulus-devlet yaratma amacı çerçevesinde Yahudilerin 'ötekileştirilmesi' bağlamında gerçekleşmiştir. Bu bağlamda makale, olayların Türk basını tarafından nasıl bir çerçeve içerisinde ele alındığını incelemektedir. Her ne kadar basının geneli homojen bir ulus-devlet yaratma amacı çerçevesinde Yahudi cemaatinin ötekileştirilmesinde dikkat çekici bir rol oynamışsa da, ana akım basın radikal yayın organları tarafından kullanılan anti-Semitik ifadelerden kaçınmıştır. İki savaş arası dönemde Türkiye'de anti-Semitizm'in kapsamlı bir araştırması yapılmamakla birlikte, Türk milliyetçiliğinin ve medyanın o yıllarda Cumhuriyet'in Yahudi yurttaşlarını nasıl değerlendirdiğini anlayabilmek amacıyla çalışma, 9 ana akım gazete ile 2 radikal dergiyi nitel olarak incelemiştir.
Akdeni̇zli̇ Bi̇r Kahraman: Tari̇hsel Gerçekli̇kten Kurmaca Karaktere, Le Cid’İn Türki̇ye Seyahati̇
Asosjournal, 2022
Adı kurgu dünyasında Le Cid olarak bilinen Rodrigue Diaz de Vivar (1043-1099), tiyatro ve film gibi kurgusal eserler sayesinde gündemde kalmış tarihsel kişiliklerden biridir. Pierre Corneille (1606-1684) tarafından yazılan ve 1637 yılında yayımlanan Le Cid trajedisinin kaynağı İspanyol edebiyatıdır. Bununla birlikte onun İspanya dışına çıkmasını ve dünyaca tanınmasını sağlayan oyun/trajedi yazarı Pierre Corneille olmuştur. Nitekim Türk edebiyatına da Pierre Corneille ve Fransız edebiyatı yoluyla girmiştir. Le Cid, sadece Batı edebiyatı tarihinde değil Türk edebiyatı tarihinde de önemli bir figürdür. Bu ünlü eser, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk aydınlarca da tanınmaya başlar ve 1890'lardaki bir tartışma sonucu Ahmet Mithat Efendi tarafından özet ve mensur olarak Türkçeye çevrilir. Eserin manzum olarak tam çevirisi ancak 1961'de yapılır. Bu araştırmanın amacı, Le Cid'in Türk edebiyatında ilk ortaya çıkışından 1961 yılına kadar olan edebî görünümünü Türkçe kaynaklara dayalı olarak incelemektir.