Bir Osmanlı Şehrinde Frenkleşenler: Diyarbekir Katolikleri (original) (raw)

Di̇yarbakir’Da Hanbeli̇ Mezhebi̇ni̇n İzleri̇

2019

Islâm dininin Arap yarimadasindan baska cografyalara yayilmaya basladigi bir donemde Hz. Omer’in halifeligi sirasinda fethedilen Diyarbakir, Islâmi ilimlerin egitim-ogretiminde onemli bir merkez olmustur. Muslumanlarin hâkimiyetine girdikten sonra Diyarbakir’da kurulan ilim merkezlerinde (medrese) fikih, tefsir ve hadis basta olmak uzere bircok Islâmi ilimler ogretilmeye baslanmistir. Burada yetisen âlimler arasinda Amidi, Fâriki, Kurdi ve Hanevi nispetini tasiyan âlimler dikkat cekmektedir. Tarihi kaynaklar incelendiginde gunumuzde Şâfii mezhebine mensup olanlarin cogunlukta yasadigi bu sehrin farkli mezheplere de ev sahipligi yaptigi gorulmektedir. Bu mezheplerden biri de Hanbeli mezhebidir. Bu calismada Diyarbakir sehrinin Hanbeli mezhebi icin onemi irdelenecek ve gecmiste Harran (Urfa) bolgesi ile birlikte Hanbeliligin kuzeydeki merkezi olma ihtimali uzerinde durulmakla beraber Hanbeli mezhebinin Diyarbakir’da yayilmasindaki temel etkenler uzerinde durulacaktir. Bunun yaninda Di...

Diyarbekirli Nigâhî Dîvânı

Diyârbekir şairler silsilesinin önemli simalarından biri olan Nigâhî, on sekizinci yüzyılın son çeyreği ile on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına kadar yaşamıştır. Hayatı ve şahsiyetiyle ilgili yeterli malumat bulunmayan şairin seksen yıl yaşadığı ve H. 1277 (M. 1860-61)'de vefât ettiği bilinmektedir. Düzenli bir eğitim alıp almadığı da müphem olan şair, tasavvufî mensubiyeti ve yaşadığı şehir kastedilerek Nigâhî Baba, Diyârbekirli Nigâhî, Nigâhî-i Âmidî adlarıyla anılmıştır. Hafızasında eski şâirlere ait çok sayıda şiir bulunan ve tabiî bir şairlik yeteneği olan şairin mevcut şiirleri içerisinde kıymetli parçalar dikkat çeker.

Osmanlı Devleti Döneminde (Diyarbakır) Diyarbekir Belediyesi // Municipal Works in Diyarbakir in Ottoman Empire

Osmanlı Devleti Döneminde Diyarbekir Belediyesi, 2018

Osmanlı modernleşmesinin en kapsamlı dönemi Tanzimat devridir. Tanzimat, modern hukuk devletine geçiş süreci olduğundan birçok idari, mali, hukuki kurumun kurulması bu döneme denk gelmiştir. Bu kurumlardan biri de belediye daireleridir. Klasik dönemde çeşitli müessese ve kişiler vasıtasıyla yerine getirilen beledi hizmetler, başkent İstanbul’da 1854’te kurulan Şehremaneti’ne devredilmiştir. Taşrada ise modern belediyelere geçiş 1864 Vilayet Nizamnamesi ile sağlanmıştır. Nizamnameyi takip eden yıllarda yeni kanunlarla birlikte tüm vilayetlerde belediyelerin kurulmasına çaba sarf edilmiştir.Osmanlı belediyelerinin asıl kurumsallaşma dönemi ise I. Meşrutiyet’ten sonrasına denk gelmektedir. Bu dönemde belediyelerin görev ve yetkileri genişletilmiştir. Belediyelere, imar ve bayındırlık işleri, temizlik, emlak ve nüfus sayımı, alışveriş kontrolü, sağlık gibi birçok görev yük- lenmiştir. Fakat belediyelerden kanun dâhilinde belirtilen şekilde verim sağlanamamıştır. Zira XIX. yüzyılın genelini kapsayan isyanlar, savaşlar ve ekonomik bunalımlar belediye gelirlerinin düzenli toplanması ve harcanmasına müsaade etmemiştir. Diyarbekir belediyesinin kuruluşu 1864 Nizamnamesine yakın bir döneme denk gelmektedir. Modernleşmenin merkezi olan başkent İstanbul’a oldukça uzak olan bu taşra kentinde belediyecilik faaliyetleri oldukça kısıtlı kalmış ve belediye daha çok sağlık işleriyle anılmıştır. Bu çalışmada Osmanlı arşiv belgelerinden hareketle Diyarbekir belediye reisleri, meclis üyeleri ve ilgili dairelerinin vazifeleri ile bunların etkinlik derecesi incelenecektir. Bu çerçevede belgelerin yoğunlaştığı XIX. yüzyılın son çeyreği ile XX. yüzyılın başları çalışmanın temel dönemini oluşturacaktır.

Dubrovnik Baş Diyakozluğu’nun Hersek Katoliklerini Himaye Yetkisi ve Dubrovnikli Ruhbanın Balkanlarda Ortodokslarla ve Ehl-i Örf Taifesiyle Yaşadığı Bazı Problemler (XVI. ve XVII. Yüzyıllar)

CIEES 2020 - Ortodoks Kiliseleri Tarihi / History of Orthodox Churches, 2020

Katolik Kilisesinin teşkilatı ve hiyerarşisi içerisinde Dubrovnik Baş Diyakozluğu, Trebinje-Mrkan diyakozluk bölgesi ile Balkan coğrafyasında İstanbul, Sofya, Üsküp, Yenişehir ve Selanik’teki bazı diyakozluklar üzerinde sorumlu ve yetkili olagelmiştir. Bunların yanı sıra Dubrovniklilerin ticaret kolonilerinin yer aldığı ve/veya yoğun faaliyet gösterdikleri pek çok yerleşim birimindeki kilise ve şapelin tasarruf ve himaye hakkı da Dubrovnik Baş Diyakozluğu’na aitti. Tüm bu görev bölgelerine diyakoz, vaiz, rahip, papaz ve misyoner atamaları, Dubrovnikli din adamları arasından seçilmeleri kaydıyla Dubrovnik Baş Diyakozluğu tarafından yapılmaktaydı. Bu dinî kurumların işleyişi ve tadilatı hakkındaki meselelerin Osmanlı İmparatorluğu’nun yetkili mercileri nezdindeki muameleleriyle ise Dubrovnik Cumhuriyeti’nin gönderdiği elçiler ilgilenmekteydi. Yine Dubrovnikli ruhbanın yollarda ve yerleşim bölgelerinde Sırp, Karadağlı, Yunan ve Bulgar Ortodokslarıyla gerek kurumsal seviyede gerekse halk tarafından asayiş yönünden maruz kaldıkları sorunlar da elçilerin Divân-ı Hümâyûn’a taşıyarak arz ettikleri konulara dahildi. Hatta Katolik mezhebindeki diğer bazı rakip fraksiyonlar ve Osmanlı ehl-i örf taifesi mensupları tarafından meydana gelen problemler de elçilerin Divân’a bildirdiği şikayetler arasında yer almaktaydı. Bu makalede, yakın tarihte Balkanlarda ortaya çıkan birçok çatışmanın dinî ve mezhepsel yönü hakkında bazı ipuçlarını da bünyesinde barındıran bahsi geçen meseleler, Dubrovnik Devlet Arşivi ile Osmanlı Arşivi’nden elde edilen belgelerin kaynaklığında ele alınmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, Dubrovnik Baş Diyakozluğu, Osmanlı Balkanları, Ortodoksluk, Mezhep Çatışmaları. Abstract Within the organization and hierarchy of the Catholic Church, the Dubrovnik Chief Deacon, Trebinje-Mrkan has been responsible and in charge of the deacon region and some deacons in the Balkan geography and Istanbul, Sofia, Skopje, Larissa and Thessaloniki. In addition to mentioned above, the right of disposition and protection of churches and chapels in many settlements where Dubrovnik’s trade colonies are located and/or where they operate intensely belonged to the Dubrovnik Chief Dealership. The appointments of deacons, preachers, priests, priests, and missionaries to all these areas of duty were made by the Dubrovnik Chief Deacon, provided that they were selected from among the Dubrovnik clergy. The envoys sent by the Dubrovnik Republic were concerned with the handling of the issues regarding the functioning and modification of these religious institutions before the competent authorities of the Ottoman Empire. Also, the problems faced by the clergy from Dubrovnik with Serbian, Montenegrin, Greek and Bulgarian Orthodox on the roads and settlements, both at the institutional level and by the people in terms of public order, were included in the issues presented by the ambassadors to the Divân-ı Hümâyûn. Even the problems arising from some other rival factions in the Catholic sect and the members of the Ottoman traditions were among the complaints the ambassadors reported to the Court. In this article, the aforementioned issues, which include some clues about the religious and sectarian aspects of many conflicts that have emerged in the Balkans in the recent past, are tried to be addressed in the source of the documents obtained from the Dubrovnik State Archive and the Ottoman Archive. Keywords: Ottoman Empire, Dubrovnik Chief Dealer, Ottoman Balkans, Orthodoxy, Sectarian Conflicts.

Timur'un Seferine Kadar Kafkasya'da Katolik Rahipler ve Kiliseleri Üzerine

Tarih Araştırmaları Dergisi, 2020

Kafkasya Avrupa için asırlar boyunca merak edilen bir bölge olsa da Haçlı seferlerine kadar bilinmeyen bir ülke olarak kalmıştı. Belki bundan sonraki yıllarda da bilinmeyen bir bölge olarak kalabilirdi. Ancak Ortadoğu'daki Haçlıların askerî desteğe ihtiyaç duymaları Katolik din adamlarının gözlerini Kafkasya'daki güçlü Gürcü Krallığı'na doğru çeviriyordu. Bu vaziyet kısa süre içerisinde Papalık ile Gürcüler arasında diplomatik bir temasa neden olurken diğer taraftan Katolik din adamları da Kafkasya'da kiliseler kurabilecekleri bir imkâna sahip oldular. Onlar burada güvenilir bir ortam bulmuşlardı. Bu güvenilir ortam bir süre sonra Kafkasya'nın Moğol egemenliği altına alınmasıyla sarsılsa da Moğollar bir süre sonra Katolik din adamlarını desteklediler. Bu sayede de onlar sadece Gürcü Krallığı egemenliğindeki topraklarda değil, aynı zamanda Kafkasya'nın diğer bölgelerinde de kiliselerini kurdular. Aynı zamanda birbirleri arasında irtibat halindelerdi ve bu irtibat onların bir teşkilat olarak giderek güçlenmelerine de kapı aralıyordu. Artık onlar sadece Katolikliği vaaz eden bir kilise teşkilatı olmaktan çıkarak bölgede misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ve bunda da başarı sağlayan bir teşkilat haline gelmişlerdi. Bu çalışmamızda Timur'un XIV. yüzyılın sonlarındaki seferine kadar Kafkasya'daki Katolik din adamları ve kiliselerinin varlığını ele alacak ve Kafkasya'daki teşkilatlanmaları üzerinde duracağız.

Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Halkın Aile Yapısı Üzerine Bir İnceleme: Tanzimat Dönemi Diyarbekir Örneği

Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2021

Tereke defterleri, kişilerin vefatları halinde varislerine intikal eden her türlü mal ve eşyalarının cins, adet ve değerleri bakımından kaydedildiği evraklardır. Defterlerde, vefat eden şahısların adres ve aile bilgileri, menkul ve gayrimenkul mal ve eşyaları, borç ve alacakları ve toplam servet miktarlarının yer alması bu defterleri Osmanlı Devleti'nin idari, sosyal, ekonomik ve kültürel tarih araştırmalarının önemli kaynakları haline getirmiştir. Tanzimat Dönemi Diyarbekir'deki Gayrimüslim tebaaya ait tereke kayıtlarındaki verilerin ışığında hazırlanan bu çalışmada Gayrimüslimlerin aile yapısı incelenmiştir. Bu dönemde Diyarbekir'de ikamet eden Ermeni, Süryani, Keldani ve Rum toplumunun evlilik tipleri, medeni durumları, yerleşim birimleri, çocuk sayıları ve bunun sahip oldukları servetleri ile ilişkileri gibi konular ele alınmıştır. Çalışma sonucunda gayrimüslimlerin tereke paylaşımı noktasında şer'i mahkemeye başvurdukları, daha çok şehir merkezinde yaşadıkları, çok eşli evlilik yapmadıkları ve aile başına ortalama 4,78 çocuğa sahip oldukları bilgisine ulaşılmıştır. Çalışmada, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nden temin edilen ve Diyarbekir’in Tanzimat Dönemine ait olan 280, 281, 293, 296, 297, 308, 353, 377 ve 576 numaralı tereke defterlerindeki 109 Gayrimüslim şahsın tereke kayıtlarından yararlanılmıştır. Anahtar Kelimeler Tanzimat Dönemi, Diyarbekir, Tereke Defterleri, Gayrimüslim, Aile Abstract Probate records are the documents in which all kinds of wealth and belongings transferred to their heirs in case of death of persons, are recorded in terms of their type, quantity, and values. The fact that, their location, family information, property, debit, credit, and total wealth of deceased persons were included in the registers made these registers essential sources of administrative, social, economic, and cultural history research of the Ottoman Empire. The study which is prepared based on the data in probate registers of non-Muslim people in the Tanzimat Period in Diyarbakir was examined. Issues such as marriage types, marital status, locations, and relationship of their wealth to the number of children of Armenian, Assyrian, Chaldean and Greek communities who were residing in Diyarbakir during this period were discussed. As a result of the study, it was found that non-Muslims applied to the Sharia court at the point of sharing their estate, they mostly live in the city center, they do not have polygamy and they have an average of 4.78 children per family. In this study, the probate records of 109 non-Muslims in the probate registers which were numbered 280, 281, 293, 296, 297, 308, 353, 377 and 576 belonging to the Tanzimat Period of Diyarbakir and obtained from the Presidential Ottoman Archives were utilized. Keywords Ottoman Empire, Tanzimat Period, Diyarbakir, Probate Registers, Non-Muslim, Family

Bosnali Di̇van Şai̇rleri̇nde Mahallîleşme

2012

Osmanli edebiyatinda mahalli konularin, Turkce deyim ve atasozlerinin kullanilmasiyla ortaya cikan bir surec olarak degerlendirilen mahallilesme son zamanlarda bilim cevrelerinde cok tartisilan bir konu olmustur. Osmanli edebiyati uzerinde calisan bilim adamlarinin ulastiklari genel sonuc, ozellikle Osmanli Imparatorlugu gibi cok dilli ve cok kulturlu bir devlet icinde milli bir dilin yayginlastirilmasi fikrinin eksik ve tartisilir oldugunu gostermektedir. Her ne kadar mahallilesme sureci siirde gorulse de sairin oz Turkce arayisi icinde oldugunda israr edilmesi anakronik bir yaklasimdir ve bu olgu mahallilesme surecinin bir parcasi olarak degerlendirilebilir. Bu surec, Bosnali Divan sairleri dahil olmak ozere Osmanli Imparatorlugunun farkli bolgelerinden gelen sairlerde dikkat cekmektedir. Bu calismada Sâbit, Mezâki, Osman Şehdi ve Hâtem gibi Bosnali sairlerin eserleri, yerel konu ve deyimleri kullanmalari, yerel olay ve yer adlarina gonderme yapmalari bakimindan incelenmektedir. B...

Osmanlı Mektepleri ve Dârülfünûn

Modern mektepler deyince 18. Yüzyılın sonunda kurulmaya başlanan ve 19. Yüzyıl boyunca yenileri kurulmaya devam edilen Batı modelinde yüksekokulları kast ediyoruz. Bu okullar modern ve merkeziyetçi anlayışla reforme edilmeye çalışılan devletin ihtiyaç duyduğu kadroları yetiştirmeyi hedefliyordu. Bu çerçevede "mütefennin zabit", "münevver bendegan", "diplomalı efendi" gibi adlarla anılan yeni insan tipini yetiştiriyorlardı. Mühendishane ile başlayan mektepler Tıbbiye, Harbiye, Mülkiye, Mekteb-i Sultani, Hukuk Mektebi vb. ile devam etti. Bu mektepler araştırma açısından yetersiz olduğu için akademik açıdan daha üst düzey bir kurum olarak Dârülfünûn kurulması gündeme geldi. Bu yüzden Dârülfünûnu bilimsel karakterli (en azından öyle olması isteniyordu), Modern Mektepleri ise mesleki esaslı kurumlar olarak kategorize edebiliriz. Mektepler pratik ihtiyaca binaen doğmaları ve mezunlarına iş garantisi sunmaları hasebiyle kurulmaları sancılı olmazken, Dârülfünûnu inşa etmek kolay olmadı. Kurulması 1845 yılında gündeme gelen bu kurum, yeşermesine uygun bir iklim olmadığı için 1900 yılına kadar süreklilik kazanamadı. Üniversite eğitimine hazır öğrenci, ders verebilecek evsafta hoca ve ders kitapları olmaması, literatü-* Dr.

19. yüzyılda Diyarbekir'de Kıtlık

19. YÜZYILDA DİYARBEKİR’DE KITLIK/FAMINE IN DIYARBEKIR IN THE 19th CENTURY, 2021

Kıtlıklar, insanların geçmişten bu yana en fazla etkilendikleri afetlerin başında gelmektedir. Ortaya çıkmaları ve sonuçları itibariyle etki alanları büyük olan bu afetler toplumların sosyo-ekonomik yapılarını her açıdan etkilemiştir. Bu çalışmada 19. yüzyılda Diyarbekir’de meydana gelen kıtlıklar sebepleri ve sonuçları bağlamında incelenmiştir. Ayrıca konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu dönemde Diyarbekir’de başta tarım olmak üzere toplumsal refahın kaynakları ile ulaşım ve haberleşme imkânları da değerlendirilmiştir. Çalışmada ele alınan diğer konular kıtlıkların 19. yüzyıl Diyarbekir’inde sosyal yapıya ne şekilde etki ettiği ve devletin kıtlıklarla mücadele stratejileridir. Kıtlıklar, ortaya çıkışları itibariyle birçok olumsuzluğun müşterek sonuçlarıdır. Dolayısıyla bu çalışmada 19. yüzyıl Diyarbekir’inde meydana gelen kıtlıklar, başta asayişsizlik olmak üzere dönemin yerel meseleleri ile beraber ele alınmıştır. Bu nedenle Osmanlı arşiv belgeleri, konsolosluk raporları, Diyarbekir Vilayet Gazetesi gibi yerel kaynaklar analiz edilmiştir. Ayrıca Diyarbekir’e gelen seyyahların ve dönemin bazı müelliflerinin yazdıkları kitaplar da bu çalışmanın ana kaynaklarındandır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre 19. yüzyılda Diyarbekir’de ulaşım ve taşıma imkânlarının yetersizliği tüketim maddelerinin teminini tamamen yerele bağımlı hale getirmiştir. Bu dönemde Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Diyarbekir’de de iaşe büyük oranda buğdaya bağlı olduğundan, tarımsal üretimi olumsuz etkileyen başta kuraklıklar, göçebe aşiretlerin baskıları, çekirge istilaları, salgın hastalıklar gibi birçok mesele kıtlıklara zemin hazırlamıştır. Özellikle yüzyıl boyunca eksik olmayan asayişsizlikler kıtlığa neden olan bu olumsuzlukların etkilerini daha da artırmış hatta bunların etkilerini de aşarak kıtlığın sürekli hale gelmesinde katalizör görevi görmüştür. ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Famines are one of the disasters that people have been most affected by since the past. These disasters, which have a large impact area in terms of their emergence and consequences, have affected the socio-economic structures of societies in every aspect. In this study, the famines that occurred in Diyarbekir in the 19th century were examined in the context of their causes and consequences. In addition, in order to better understand the subject, the resources of social welfare, especially agriculture, as well as transportation and communication opportunities in Diyarbekir during this period were evaluated. Other topics discussed in the study are how famines affected the social structure in 19th century Diyarbekir and what the government's strategies were to combat famines. Famines are the common result of many negativities. Therefore, in this study, the famines that occurred in Diyarbekir in the 19th century were discussed together with the local issues of the period, especially the disorder. For this reason, local sources such as Ottoman archive documents, consular reports, Diyarbekir Vilayet Newspaper were analyzed. In addition, the books written by the travelers who came to Diyarbekir and some authors of the period are also the main sources of this study. According to the results of this study, the inadequacy of transportation facilities in Diyarbekir in the 19th century made the supply of consumer goods completely dependent on the local. In this period, as in many parts of Anatolia, as the nutrition was largely dependent on wheat in Diyarbekir, many issues such as droughts, pressure of nomadic tribes, infestation of locust, epidemic diseases, which adversely affected agricultural production, paved the way for famines. In particular, the constant insecurity throughout the century increased the effects of these negativities that caused famine and even surpassed their effects and acted as a catalyst for the famine to become permanent.