II. Meşrutiyet Öncesi İstanbul’una Seyahat Etmek Vicente Blasco Ibáñez Örneği /Travelling Istanbul in Pre-Second Constitutional Period: The Case of Vicente Blasco Ibáñez (original) (raw)
Related papers
Journal of History Culture and Art Research, 2014
With her forty books on history, culture, civilization, society, mysticism, and literature, Sâmiha Ayverdi, a thinker, mystic and a writer who lived between the years of 1905 and 1993, passed the culture and the accumulation of the Turkish nation to the future generations since the Ottoman times. The author was highly conscious of history, which is obvious in her history books, she also wrote intellectual novels dealing with contemporary history and social matters in addition to the subject of mysticism. The author's novel, entitled as Yolcu, Nereye Gidiyorsun (Passenger, Where Are You Going To) taking families into consideration is important as it examines the negative impacts of the Westernization and reflects what happened throughout the period from the reign of Abdülhamit II and the Second Constitutional Era. The subjects of the novel are the show off person emerged out of the Westernization and the matter of duality, the period of authoritarianism and the disappointment came after the Committee of Union and Progress had taken the power. The protagonist of the novel is Adlî and his parents blindly imitated the West. Adlî's uncle from mother side, Nâzım Bey was the member of the Committee of Union and Progress and he made her nephew conscious of the fatherland and the nation. As being the head police officer, Adlî's uncle Zîver Paşa fully benefitted from the authoritarian rule of the Abdulhamit II. The declaration of the Second Constitutional Era brought about great changes in the lives of these three families. Historical and social events from the hot period of the authoritarian rule from 1897 to one or two years following the Event of March 31, 1909, are given in the novel from the eyes of Adlî and important criticisms of the period are made.
II. Meşrutiyet’ten Mütareke Yıllarına: Türkiye’de İzciliğin İlk Evresi
II. Meşrutiyet yılları gençlik sorunlarının tartışıldığı, vatandaşın oluşum sürecinde geçmişin uhrevi değerleri yerine almış dünyevi değerlerle yüklü yeni bir insan tipine özlem duyulduğu bir dönemdi. Bu nedenle askerliğe hazırlık niteliğinde örgütler bu yıllarda revaç bulmuştu. Genç Dernekleri, Gürbüz Dernekleri, Güç Dernekleri paramiliter yapılarıyla gençliğe yeni değerler aşılamaya yönelik örgütlerdi. Aynı yıllarda izcilik ya da o günkü deyişle keşşaflık da gündemdeydi. Gençlerin terbiyesinde izciliğin apayrı bir yeri vardı.
Ibn-i Battuta’s travel to Istanbul / İbn-i Battuta’nın İstanbul Seyahati
E. Laflı/A. Çetingöz, İbn-i Battuta’nın İstanbul Seyahati, Tarih Çevresi Dergisi, 2021
This short paper in Turkish language is about the observations and comments of Ibn-i Battuta, one of the leading travelers of the Middle Ages, on his journey to Istanbul which are are compiled in our article. Keywords: Traveler, Ibn-i Battuta, travelogue, Istanbul, Middle Ages, Byzantine Istanbul.
İstanbul’un Tarihsel Kaynakları Olarak Seyahatnameler
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2010
El-hâsıl cemi İstanbul'u Sultan Mehmed Han yapıp, bir vechile mamur etti-kim, "etraf-ı âlemde anın misli şehir yoktur" diye seyyahlar şehadet ederler. 1 Neşrî Giriş Yerine İstanbul modern zamanlara kadar, Roma ve Kudüs gibi, yüzyıllarca insanlığın çekim merkezlerinden biri olagelmiştir. Bazen varılacak nihai nokta bazen de kısa süreliğine uğranan bir yer olarak, çeşitli amaçlarla yola çıkıp hatıralarını kaleme alan seyyahların anlatılarına konu olmuştur. Şehrin gözlemlenmesi ve bu gözlemlerin kaydedilmesi, en eski tarihlere kadar uzanan bir uğraştır. Philip Mansel'in de dediği gibi "Konstantiniyye, istisnai uzunlukta bir tarihsel belleğe sahip olan bir şehirdir". 2 Bu çalışmamızda tarih boyunca çeşitli sebeplerle İstanbul'u görme şansına erişip anılarını kaleme alan seyyahları ve böylelikle İstanbul tarihine katkı sağlayan seyahatnameleri ve seyahatnameler etrafında hazırlanmış çalışmaları incelemeyi deneyeceğiz.
Türkiyat Mecmuası, 2024
On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı Devleti’nde hem idari teşkilatta hem de özel sektörde finans kurumlarının batılılaştığı ve yenilerinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bankacılık faaliyetleri ile de imparatorluk bu dönemde tanışmıştır. 1849 yılında Alleon ve Baltazzi bankerlerin öncülüğünde Dersaadet Bankası’nın kurulması sonucunda bu alanda ilk ciddi adım atılmıştır. 1856 yılında Islahat Fermanı’nın ilan edilmesinden sonra ise bankacılıkta Osmanlı topraklarında yabancı girşimcilerin de imkân aradıkları ve muhtelif kurum ve kuruluşlar meydana getirdikleri bir süreç yaşanmıştır. Mevcut literatürde yerli bankerler/ bankacılara dair detaylı araştırmalar bulunmasına karşın Osmanlı topraklarında iş ve finans dünyasına katılan yabancı bankacılar hakkındaki incelemelerin temenni edilen boyutta olduğunu söylemek son derece güçtür. Bu bakımdan bu makalede söz konusu bankacılardan biri olan Ottoman Bank Müdürü Francis de Palézieux Falconnet’nin yaşamı ve İstanbul’daki icraatına yer ayrılmıştır. Kırım Savaşı’ndan sonra payitahta gelerek sadece bir bankacı olarak değil, aynı zamanda bir finans danışmanı olarak yaklaşık beş sene imparatorluğun finans sistemine ve mali idaresine katkılar sağlayan Falconnet’nin hizmetlerinin ortaya çıkarılması finans tarihi araştırmalarına farklı bir boyut kazandıracak bir çabadır. Bu amaçtan yola çıkan bu inceleme, yerli ve yabancı dildeki kaynakların karşılaştırmalı bir usul ile değerlendirilerek Falconnet’nin hayatı ve Osmanlı dünyasındaki faaliyetleri hakkında var olan boşluğun doldurulmasına hasredilmiştir. --- The 19th century was a period in which the financial institutions in the Ottoman Empire, both in the administrative organization and the private sector, were westernized and emerged anew. The empire also became acquainted with banking activities during this period, with the first serious step in this field being taken with the establishment of Dersaadet Bank in 1849 under the leadership of bankers Alléon and Baltazzi. After the declaration of the Ottoman Reform Edict of 1856, a period took place in which foreign entrepreneurs sought opportunities and established various institutions and organizations regarding banking in Ottoman lands. Although detailed studies are found on local bankers in the current literature, the studies on foreign bankers who joined the business and financial world in the Ottoman lands cannot be said to be at the desired level. In this regard, the current article covers the life and activities of the foreign banker and Ottoman Bank Manager Francis de Palézieux Falconnet in Constantinople. Revealing the services of Falconnet, who had come to the capital after the Crimean War and contributed to the monetary system and financial administration of the empire for about five years not only as a banker but also as a financial adviser, is an effort that will add a different dimension to financial history of the Empire. Based on this purpose, the current review is devoted to filling the gap regarding Falconnet’s life and activities in the Ottoman world by using a comparative method to evaluate the sources in Turkish and foreign languages.
Meşrutiyet ve Mütareke Yıllarında Türkiye’de İzcilik
İzcilik tarihi gençlik tarihinin bir parçası. Bir başka boyutuyla ulusul kimliğin oluşturulmasında benimsenecek değerlerin toplamı. Bu nedenle izcilik bir tür sosyalizasyon, ya da bizim dilimizle "toplumsallaşma". Genci topluma kazanmanın ve ona değerler aşılamanı yolu. İzcilik üzerine yazın Batı'da epey yoğun. Bizde de hatırı sayılır bir birikim oluşmuş. Ancak bunlar pek ortalıkta değil. Ancak bibliografya çalışmalarında yer alıyor. İstanbul Liesi Sakarya İzciliği Kitapları gibi... Bu yazımızda size bu yazından kesitler vermeye çalışacağız ve Türkiye'de izciliğin evrimine ışık tutacağız.
İstanbul, altı asırdan fazla süren Osmanlı saltanatının başşehri olması sebebiyle, imar, iskân, sıhhiye ve maarif gibi mühim pek çok hususta kendine mahsus özellikler taşımıştır. On sekizinci asrın ikinci yarısından itibaren nüfus artışının belirli oranı yakalaması ve bu arada gerek yerli halka, gerekse dışarıdan gelenlere götürülmesi gereken hizmette aksamaların gittikçe ziyadeleşmesi, Dersaadet'e, Osmanlı Devleti'nin bu saadet veren şehrine giriş-çıkışın kontrol altında tutulmasını, başka bir deyişle vize konulmasını zaruri kılmıştır. Sultan Abdülmecid'in, uygulamaları için 0 0 1 F ilgi lilere gönderdiği ferman-ı şerifinde yer alan ifadesiyle: " Mecmû' düvel-i ecnebiye kendü memleketlerine ve ale'l-husûs tahtgâhlarına tezkiresiz ve habersiz hiçbir kimesneyi âmed-şod ettirmeyerek vikâye-i nizâmât-ı mülkiyelerine sarf-ı makdûr ve takayyüd ve ihtimâm-ı bî-kusûr edegeldikleri beyândan müstağnî ve bu usûle taraf-ı Saltanat-ı Seniyyemden dahi itina ve dikkat olunmak lâzımeden idüği zâhir ve bedihî ise de şimdiye kadar bu maddeye bakılmayarak Dersaadetime her taraftan müsellem ve reâyâ, ahvâli belirsiz başıboş bir takım eşhâs dolup türlü türlü mehâzîri mûcib ve nizâmât-ı mülkiye-i Devlet-i Aliyyemin mihver-i lâyıkında deverân edememesini müstevcib olduğuna binâen fîmâba'd taraf-ı Devlet-i Aliyyemden dahi bu usule riayet olunarak… " 3. Sultan Abdülmecid, Batılıların kendi ülkelerine ve özellikle başşehirlerine belli kişilerin giriş-çıkışlarını bir usul ve nizâm dahilinde kayda bağlayıp yasaklayarak, asayişlerini temin edişlerini bir idare tarzı olarak takdir etmekte ve bundan sonra Osmanlı saltanatın merkezi bulunan Dersaadet'te de bu usulü uygulayacağını ilân eylemektedir. İstanbul'a vize konulmasının başlıca sebep ve usullerini kaydetmeden önce, halkın aşırı bir şekilde Dersaadet'e göç edişi üzerinde durmak gerekmektedir. Bu hususta sıralanacak maddelerden birisi, İstanbul için tertib edilen zehâyirin, taşra halkını fakirleştirmesidir. Kazalardan, İstanbul için tertip edilen ve zaten rayiçleri itibarıyla halka yük olan zehâyirin tamamen istenmesi ve üstelik gönderilen mübaşirlerin de ahaliye yük olmaları, sıkıntı çeken halkı memleketlerini terke zorlamıştır. Hicrî 1230 (1814-1815) tarihli belge, bu durumun önünün alınması için yapılması lazım gelenin Encümen-i Şûrâ'da müzakere edileceğini ifade etmektedir 4. İstanbul'a göçün diğer bir sebebini de taşradan okumak için gelen fakir talebeler teşkil etmiştir. İstanbul, sahip olduğu tahsil imkânlarıyla, hâli vakti yerinde olan aileler kadar, fakir talebeler için de bir câzibe merkeziydi. Bunların büyük bir kısmı Mekteb-i Sultanî'nin gece kısmına ücretsiz olarak yerleştirilmekle birlikte, zamanla bu imkânın da kalmadığı görülünce; taşradan gelen fakir talebelerin artık Mekteb-i Sultanî'ye ücretsiz olarak kabul edilmeyecekleri bütün vilâyetlere tebliğ edilmiştir 5. Bundan kısa bir müddet sonra bir emirle, İstanbul Mekteb-i Sultanîsi'nin ancak İstanbul'un bir buçuk milyonu aşan nüfusunun ihtiyacını karşılayabildiği, dolayısıyla mülhak kazalar hariç taşradan gelen öğrencilerin bu mektebe kayıt edilemeyecekleri tekiden ifade edilmiştir 6. Yangınlar sebebiyle İstanbul'da zuhur eden ev sıkıntısı da Dersaadet'e göçe mani olmak düşüncesinin başka bir sebebi olmuştur. Gerçekten asırlar boyunca Âsitâne-i Saadet'in sahip olduğu âsâr ve evrak-ı atika gibi pek çok değerinin düşmanı olan yangınlar, aynı zamanda mesken
Bu çal›flman›n ana tezi Osmanl› Devleti'nde Avrupa'daki modern anayasal geliflmelerden ba-¤›ms›z olarak oluflan anayasal yap› ve düflüncelerin varoldu¤udur. On dokuzuncu yüzy›l Osmanl› Devleti'ndeki modern anayasal geliflmeler bat›l›-laflman›n etkisi kadar mevcut anayasal geleneklerin de sonucudur. Konu üç ana çerçevede incelenmifltir: Birincisi, özerk yap›lar haline dönüflen ve biri di¤erine karfl› s›n›rlay›c› ifllev görmeye bafllayan askeri, mali ve dini devlet kurumlar›. ‹kincisi, Hüccet-i fier'iyye ve Sened-i ‹ttifak gibi siyasi otorite ile sosyal gruplar aras›nda akdedilen sözleflmeler. Üçüncüsü, meflveret meclislerinin düzenli karar alma kurumlar›na dönüflmesi gibi anayasal ifllev gören siyasi ve sosyal uygulamalar.