Türkiye'de ortak bir kimlik olarak ötekilik (original) (raw)

Tunceli'de Öteki Olmak: "Öteki"nin "Ötekisi"ne Bakışı Üzerine Bir Alan Araştırması (2018)

TURKISH STUDIES - SOSYAL BİLİMLER, 2018

Bu çalışma, farklı nedenlerle Tunceli’de yaşayan ve Tuncelili olmayanlar üzerine yapılmıştır. Çalışmanın temel amacı, bu kişilerin “öteki” olmayı nasıl algıladıkları ile bir “öteki” olarak kentte yaşadıkları sorunları ortaya çıkarmaya yöneliktir. Bu araştırmanın verileri, 175 kişiye uygulanan anket çalışmasından elde edilen sonuçlara dayanmaktadır. Tüm anketler, 2017 yılının Ocak ve Şubat aylarında yapılmıştır. Çalışmanın temel kavramını oluşturan “ötekilik” meselesi, cinsiyet, kimlik, dil, inanç, siyasal görüş, meslek vb. kategorilerde ele alınmıştır. Ötekilik ya da ötekileştirme esasen, kimlik, dil, inanç vb. farklılıkların insanlar tarafından sıradanlaştırılması, belli bir süre sonra bu farklılıkların doğal, kalıcı, içkin farklılıklarmış gibi algılanmasına dayanır. Üstelik her kimliğin, bir toplumsal süreç sonucunda ortaya çıktığını, kültür aşamalarında inşa edildiğini ve meşru olduğunu görmezden gelen ötekileştirme durumu, geniş genellemeler, ilgisiz çıkarımlar ve katı önyargılarla doludur. Böylelikle “öteki” kavramıyla ifadesini bulan kişiler, kitlenin/grubun genel yargısında değiştirilmesi güç bir yer işgal etmeye başlarlar. Bu yer, benzerlikler karşısında farklılıkların ikamet ettiği, biz’e karşı onlar’ın tanımlandığı, bazen kalın sınırlarla çevrili bir kültürel alanı kapsar. Dolayısıyla, Tunceli gibi ufak bir şehirde “öteki olmak”, bir takım sosyolojik gerçekleri de içerisinde taşımaktadır. Netice itibarıyla bu çalışmanın odaklandığı nokta, Tunceli’de “öteki” olarak yaşadığını düşündüğümüz insanların bu sosyolojik gerçekliklerine temas edebilmek, böylesi bir “ötekilik” durumunun günlük hayatta nasıl ve hangi şekillerde yaşadığını keşfedebilmektir.

Ötekinin Keşfi ve Benlik Sancısı Olarak Batılılaşma

Türkiye Günlüğü, 2008

Memleketimizi asrîleştirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de asrî, binaenaleyh garbî bir hükûmet vücude getirmektir. Medeniyete girmek arzu edip de, garba teveccüh etmemiş millet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin ayağında bağlı zincirlerle işkâl edildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür." Mustafa Kemal Atatürk (29.10.1923, Fransız Muhariri Maurice Pernot'ya Demeç)

Türkiye Türkçesi Ağızlarında Öteki'yi Etiketleme

Disiplinler Arası Dil Araştırmaları Dergisi [DADA] , 2023

The unusual characteristic of every individual with any distinctive feature brings with it a redefini-tion. In these identification processes, which are called labeling which emerges in relational processes in society, there is a change and reshaping of others' view of the labeled individual and even the person's view of himself. When considered with different social environments, a person who is in a constant state of change accepts his own subjectivity as the self in the center while defining himself, and considers all the remaining elements as the other with many different characteristics positions: me and others. In this study, it will be determined what the positive and negative labeling forms in the context of the other, which individuals voluntarily or involuntarily position against the self element in the society they exist in, during the process of recognizing and understanding, and thus the linguistic and cultural codes of labeling the other will be revealed.

Tasavvuf Geleneği̇nde “Öteki̇” Algisi

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015

The main purpose of this article is to deal with the search for truth in the tradition of Sufism and to examine their approaches to various faiths. For his purpose, it gives some examples in terms of relationship of Muslim mystics with various followers of faiths in the history of Sufism and then, it sets forth the theoretical basis of the subject based on the views of Ibn Arabi and Mawlana Jalal al-Din Rumi

Eğitimde Çocuk ve 'Öteki'nin Kimliği Problemi

Istanbul Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, 2002

Bu yazımızda, çocuk kavramının tarihi süreçte hangi aşamalardan geçtiğini ve ülkemizde çocu ğa ne şekilde yaklaşıldığını ele almış bulunmaktayız. Özellikle, aşırı müdahalelerle çocuğun nasıl ken di olmaktan çıkarıldığı ve "öteki"leştirildiği bir problem olarak tartışılmış ve bu doğrultuda bir takım çö züm önerilerinde bulunulmuştur. Bu yapılırken, yaygın ve örgün eğitimde, eğitim ve öğretimin pedago ji ilminin verileri ışığında yapılması ve insanın kendini gerçekleştirebilmesine imkan tanınması gerekti ği vurgulanmıştır Makale, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çocuk kavramının tarihi süreçte hangi aşamalardan geçerek günümüze kadar geldiği ve günümüzde aile ve toplum içerisindeki konumunun ne olduğu üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, çocuğun aile ve toplum içerisindeki yerinin tespiti yapıl mış; üçüncü bölümde bilinçsiz eğitim, baskı, otorite ve aşırı disiplin gibi yöntemlerle çocukların kendi leri olmaktan uzaklaştırılarak nasıl "öteki"leştirildikleri çeşitli örneklerle ortaya konulmuştur. Dördüncü ve sonuç bölümünde ise, "öteki" olmanın olumsuz sonuçlarına işaret edilerek, bazı çözüm önerilerinde bulunulmuştur. SUMMARY CHILD EDUCATION AND THE IDENDITY PROBLEM OF "THE OTHER" * * * İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabiiim Dalı Öğretim Üyesi.

Atatürk; Türk Kimliği ve Ötekileştirme

21 Yuzyılda Egitim Ve Toplum, 2012

Özet Türkler, binlerce yıllık tarihleri boyunca yerleşik olarak çeşitli coğrafyalarda yaşamışlar ve uygarlık adına kalıcı izler bırakmışlardır. İslamiyet'le tanışmadan önce Çinliler, Moğollar gibi çeşitli yabancı uygarlıklarla siyasi, sosyal ve kültürel münasebetlerde bulunmuşlar ve karşılıklı etkileşim yaşamışlardır. Bu etkileşimin çoğu savaş yoluyla olmuş, neticede uygarlığın evrenselliği Türk kimliği üzerinde etkisini göstermiştir. Tarihi serüven içerisinde Türkler, kimlik olarak; yerleşik hayata geçtikten ve İslamiyet'le tanıştıktan sonra bazı karakteristik değişimler yaşamışlardır. Bilhassa İslam'ı kabul etmeleriyle birlikte kurdukları devletlerde, yöneticiler tarafından çeşitli sosyal ve siyasi nedenlerden dolayı geri plana itilmiş ve ötekileştirilmişlerdir. Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecine dek, bu ötekileştirme ve geri kalmışlığın doğurduğu durum, Türk milleti üzerinde etkisini sürdürmüş, ancak Mustafa Kemal Atatürk ile "milli şuur" tekrar dirilmiştir. Çalışmamızda tarihi süreç içerisinde özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün açtığı ufuk ile başlayan dönemi konu olarak ele alacağız.