1897-1910 KORE'NİN POLİTİK DURUMU VE DEHAN İMPARATORLUĞU (original) (raw)

KORE KOLEKTİVİZMİNİN TARİHSEL VE DÜŞÜNSEL KÖKENLERİ ÜZERİNE

Sosyal psikoloji alanında yapılmış çeşitli çalışmaların ortaya koyduğu verilere dayanılarak Kore, birçok Uzak Asya ülkesi gibi dünyanın en kolektivist toplumlarından biri olarak kabul edilmektedir. Hollandalı sosyal psikolog Hofstede tarafından farklı ulusal kültürleri anlamak için ortaya konmuş modelin verileri de Kore’nin kolektivist bir toplum olduğu görüşünü destekler niteliktedir. Kore toplumunu kolektivizme alternatif olarak ‘ilişkililik’ bağlamında değerlendiren görüşler de vardır. Bu çalışmada Kore’nin hangi değerlendirmeye daha uygun düştüğü tartışması bir kenara bırakılarak Kore insanının bireyci özellikler taşımaktan uzak olan davranış eğilimlerinin tarihsel temelleri iki düzlemde irdelenecektir. İlk olarak Kore kolektivizmini doğuran faktörlerin toplumun ekolojik ve coğrafi yapısı ile idari teşkilatlanmasında yattığı görüşünü benimseyen yaklaşımlardan yola çıkarak tarihsel deliller sunulacaktır. İkinci olarak Kore topraklarında hem kültürel hem siyasal olarak uzun yıllar etkin olmuş Konfüçyanist düşünce sisteminin Kore kolektivizmini nasıl pekiştirdiği ve olgunlaştırdığı tartışılacak ve Konfüçyüsçü değer yargılarının günümüz Kore kolektivizmine yansımaları örneklendirilecektir. Bu şekilde çağdaş Kore toplumunu daha iyi anlamak için toplumsal kökenlerine ışık tutulması amaçlanmaktadır.

ŞER'İYE SİCİLLERİ IŞIĞINDA OSMANLI DEVLETİ'NDE ADLÎ OLAYLARDA KEŞİF: KONYA ÖRNEĞİ (1690-1740)

Tarihin Peşinde , 2020

Öz Bu çalışmada, Osmanlı toplumu genelinde, Konya özelinde sosyal hayatta meydana gelen adlî vakaların keşifleri incelenmiştir. Çalışmanın ana kaynağını Konya şer'iye sicil-leri oluşturmuştur. Çalışma 1690-1740 tarihleri arasındaki ölüm ve yaralı keşif belgelerine dayanmıştır. Çalışmada, adlî vakalarla ilgili keşifler, içeriklerine göre ayrı başlıklar altın-da tasnif edilmiştir. Keşfi yapılan olaylar, genellikle kasten öldürme ve yaralama olayları; kaza ile olan ölüm ve yaralama olayları; hastalık veya tabiî afetler sebebiyle olan ölüm olayları ve çeşitli şekillerde meydana gelen intiharlar olaylarıdır. Osmanlı Devleti'nde, adlî olaylarda keşifler, mahkeme tarafından görevlendirilen bir heyet tarafından yapıl-mış; kadınlarla ilgili keşifler ise genellikle bu işten anlayan ehil kadınlar tarafından ger-çekleştirilmiştir. ABSTRACT In this study, investigations of the juridical cases that occurred in social life of the Ottoman society at large and in Konya in particular was examined. The main sources of the study are the Konya court records. The study is based on death and wounded criminal investigations between 1690-1740. Documents related to juridical cases are classified under separate titles according to their

TARİHSEL ÇEVRE KORUMA POLİTİKALARI : KONYA (1)

Bu çalışmada; öncelikle Konya tarihsel kent dokusu ve geleneksel merkezinin geçirdiği aşamalar özetlenecek, daha sonra 20. yüzyılın son yıllarında geleneksel kent dokusu ve merkezin “Koruma ve Sağlıklaştırma Amacı” doğrultusunda yeniden planlanması, projelendirilmesi ve bu doğrultuda yapılan uygulamalardan bazıları ele alınacaktır. Bu çalışmaların çeşitli aşamalarında aktif görev almış bir kişi olarak bu deneyimlerimin geleceğe aktarılmasının önem taşıdığını düşünmekteyim.

Demokrat Partinin 1950-1954 Dönemi Din Siyaseti

Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2005

Bu çalışmada, "DP'nin Yükselme Devri" olarak adlandınlan 1950-54 dönemi din siyaseti incelenmektedir. Çalışmanın DP'nin tüm iktidar dönemini değil de, amlan dönemi ele alması, çalışmayı sımdandırma kaygısından kaynaklanmaktadır. Böylece dar bir dönem ele alınarak, daha derinlemesine inceleme yapılması amaçlanmaktadır. İnceleme konusu olarak anılan dönemin seçilmesinin nedeni, çok partili siyasal yaşamla birlikte Türkiye'de din siyasetinde meydana gelen değişikliği anlama çabasıdır. Bu amaçla önce kısaca çok partili siyasal yaşama geçilmesiyle birlikte CHP'nin din siyasetinde meydana gelen değişikliklere değinilmekte; daha sonra DP'nin din siyaseti ele alınmaktadır. İnceleme yapılırken DP'nin anılan dönemde uygulamaya koyduğu düzenlemeler aynntılı bir biçimde irdelenmektedir. Bu özelliğinden dolayı çalışmanın bir vaka incelemesi (case study) olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, tek parti dönemi din siyasetinin (militan laiklik), çok partili yaşama geçişle birlikte CHP ile değişmeye başladığı; DP'nin ise söz konusu din siyasetini daha ödüncü bir biçimde sürdürdüğü; ancak özünde CHP'nin din siyasetine bağlı kaldığı söylenebilir.

1897 OSMANLI-YUNAN SAVAŞI'NDA EPİR CEPHESİNİN SAVAŞIN SONUCUNA ETKİLERİ

Özet 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşındaki yenilgiden sonraki ilk başarıdır. Bu makalede bu başarının kazanılmasında Epir cephesinin etkisi vurgulanacaktır. Bilindiği gibi, bu savaş iki cephede gerçekleşti. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Yunanlılar, kısa sürede sonuç alabileceklerini düşündükleri Pindos dağlarının batısındaki Epir cephesine önem verirlerken, Osmanlılar Teselya'ya ya daha çok önem vermişlerdi. Savaşın başında Yunanlılar'ın Epir cephesinde başarılar kazanmaları Osmanlı kuvvetlerinin cesaretinin kırılmasına ve morallerinin bozulmasına neden olmuştu. Ancak, sonraki gelişmeler Osmanlılar'ın her iki cephe de de başarı kazanmasını sağladı. Sonuç olarak, Osmanlı Devleti her iki cephede de başarı kazandığı için nihai zafere ulaşabildi.

DENİZ HÂKİMİYETİ TEORİSİ BAĞLAMINDA 1459-1476 ARASI OSMANLI DEVLETİ’NİN KARADENİZ SİYASETİNİN İNCELENMESİ.pdf

Özet Karadeniz geçmişten bu yana hem kıyıdaş ülkeler hem de küresel siyaset açısından jeopolitik önemini korumaktadır. Jeopolitik, coğrafi alandaki etkileşimleri ve bunlardan kaynaklanan güç mücadelelerini irdeler. Bu açıdan Karadeniz, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile ilgisi olması, Akdeniz’de (Ege) etkin olmak isteyen kıyıdaş ve siyasi, askeri ve ekonomik olarak etkin olmayı amaçlayan devletler için değerlidir. Tarihte Rusya’nın Akdeniz’e inmek için Osmanlı Devleti ile girmiş olduğu rekabet,2008 Gürcistan-Rusya Savaşı’nda yaşanan gelişmeler, Rusya’nın Karadeniz’de donanma açısından Türkiye ile rekabet halinde olması Karadeniz’in jeopolitik önemini ortaya koymuştur. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin 1459-1476 arası dönemde Karadeniz’e yönelik izlemiş olduğu siyaset Alfred T. Mahan tarafından ortaya koyulan Deniz Hâkimiyeti Teorisi açısından ele alınacaktır. Bu teoriye göre bir ülkenin deniz gücünü ve ulusal gücünü etkileyen unsurlar olarak coğrafi konum, ülkenin fiziki yapısı, arazinin büyüklüğü, nüfus sayısı, halkın karakteri ve hükümetin karakteri olarak belirlemiştir. 1459-1476 arasında devletin izlemiş olduğu siyaset teori ile test edilerek Mahan’ın ortaya koymuş olduğu teori açısından Osmanlı Devleti’nin Karadeniz siyasetinde ne kadar başarılı olduğu ortaya konulacaktır. Karadeniz’in jeopolitik değeri tarihin her aşamasında olduğu gibi Osmanlı Devleti zamanında da öne çıkmıştır. Bu bağlamda Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra yönünü Anadolu ve Rumeli’ye çevirmiştir. Karadeniz’in önemini görerek bir Karadeniz siyaseti gütmüştür. Fatih’in Karadeniz siyaseti, içine kısaca Boğazların güvenliğini sağlamak, Karadeniz’i bir Türk denizi haline getirmek, Bizans kalıntısı despotlukları ortadan kaldırarak Hıristiyan devletlerin Doğu Roma’yı yeniden canlandırma ümitlerini yok etmeyi alır. Bu hedefler doğrultusunda Fatih içte ve dışta Karadeniz’de hâkimiyet kurmak isteyen beylik ve devletlerle mücadele etmiştir. Karadeniz’in Anadolu yakasında Cenevizlilerden Amasra’yı, Candaroğulları’ndan Sinop ve havalisini almış, Trabzon Rum İmparatorluğu ile mücadele ederek Trabzon’u ele geçirmiştir. Dışta ise Altın Orda Devleti topraklarında kurulan Kırım Hanlığını kendine bağlamış, Eflak ve Boğdan Prenslikleri’ni kontrol altına almıştır. Bu arada III. Ivan’ın hüküm sürdüğü Moskova Knezliği, bu dönemde Altın Orda tehdidi altında olduğu için Osmanlı ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışmıştır ancak Knezlik IV. İvan’la birlikte Çarlık olunca Kırım ve dolayısıyla Karadeniz’de Osmanlı ile tekrar rekabete girecektir. Deniz hâkimiyeti teorisi açısından 1459-1476 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin Karadeniz siyaseti incelendiğinde, devletin mevcut coğrafi konumundaki etkisini ve arazisinin büyüklüğünü arttırdığı tespit edilmiştir. Karadeniz’in bir Türk denizi haline gelmesi mevcut coğrafyada ve dönemin uluslararası siyasetinde de etkinliğin artmasına katkı sunmuştur. Katılan yeni topraklarla beraber nüfus sayısı artarken, izlenen iskân siyaseti Osmanlı Devleti’nin siyasetine uygun bir şekilde ilerlemiştir. Bu dönemde hükümetin fetih veya egemenliği genişletme siyaseti izlediği görülmüş, halkın ise devletin bu politikasını desteklediği tespit edilmiştir. Genel bir açıdan bakıldığında deniz hâkimiyeti teorisi açısından Osmanlı Devleti’nin Karadeniz siyasetinin başarılı olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Deniz Hâkimiyeti Teorisi, Jeopolitik, Karadeniz, Osmanlı Devleti EXAMINATION OF BLACK SEA POLITICS OF OTTOMAN EMPIRE BETWEEN 1459-1476 IN THE CONTEXT OF SEA POWER THEORY Abstract Black Sea maintains its geopolitics importance both in terms of riparian countries and global politics from past to present. Geopolitics examines interactions in geographical area and power struggles resulted from these interactions. Black sea, in this respect, is significant for the riparian states that politically, militarily and economically desire to be effective in Mediterranean Sea, as it is related to İstanbul and Dardanelles (Çanakkale) Straits. The competition Russia gets into with Ottoman Empire to enter in Mediterranean Sea, The developments in Georgia-Russia War 2008 and the competition between Russia and Turkey upon navy have emphasized the importance of Black Sea. With this study, Ottoman Empire’s policy towards Black Sea will be considered with regard to Sea Power Theory propounded by Alfred T.Mahan. According to this theory, the factors that affect sea power and national power are geographical position, physical structure of the country, acreage, population and nature of nation and state. How successful the politics of Ottoman Empire towards Black Sea will be revealed in terms of the Mahan’s theory by testing the politics of Ottoman Empire in 1459-1476 with the theory herein. The geopolitics of Black Sea was prominent during the time of Ottoman Empire as well as it has been throughout history. Accordingly, II. Mehmed known as Conqueror diverted his attention to Anatolia and Rumelia after the conquest of İstanbul. He conducted Black Sea politics as he realized the importance of Black Sea. Fatih’s Black Sea politics briefly includes the purposes providing the security of the straits, converting Black Sea into a Turkish sea and destroying the hopes of Christian States upon revitalization of The Eastern Roma Empire by wiping out the despotism inherited from the Byzantium. In accordance with these purposes, Fatih fighted against the principalities and states that desire to dominate Black Sea both inside and outside. In the Anatolian side of Black Sea, he took Amasra from Genoese and Sinop and its environs from Jandarids and also he conquered the Trabzon fighting against The Empire of Trebizond. On the outside, He annexed the Crimean Khanate established in the land of the Golden Horde and took the control of the Romanian principalities (Wallachia, Boğdan-currently known as Moldova, Ardeal). The Grand Duchy of Moscow ruled by III. Ivan tried to get on with Ottoman Empire as it was under the threat of the Golden Horde but when The Grand Duchy of Moscow would be Czarism with IV. Ivan, it would again enter into competition with Ottoman Empire in Crimea, accordingly in Black Sea. When Ottoman Empire’s Black Sea politics is examined in terms of Sea Power Theory, it was determined that the empire increased its influence in its present geographical location and acreage. Black Sea’s being a Turkish sea contributed to the increase in activity in the present geography and in the international politics of the period. As the population increases with the new lands acquired, the settlement politics pursued in that time proceeded in accordance with Ottoman Empire’s policy. In this period, it was observed that the government followed the policy of conquest or the policy upon expansion of the sovereignty and also it was determined that the nation supported this policy. When evaluated from a general point of view, it was detected that Black Sea politics of Ottoman Empire worked out in terms of the Sea Power Theory. Key Words: Sea Power Theory, Geopolitics, Black Sea, Ottoman Empire