General Townshend ve Türk-İngiliz İlişkileri (original) (raw)

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİNDE TÜRK-İNGİLİZ İLİŞKİLERİNDE GENERAL CHARLES TOWNSHEND'IN ARABULUCULUK FAALİYETLERİ MEDIATION ACTIVITIES OF GENERAL CHARLES TOWNSHEND IN TURKISH-BRITISH RELATIONS IN THE PERIOD OF NATIONAL STRUGGLE

Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2022

Kûtülamare esiri General Charles Townshend, Mondros Ateşkes Antlaşması'nda Osmanlı Devleti ve İngiltere arasında aracılık yaptığı için serbest kaldı ve ülkesine döndü. Ancak Lloyd George Hükûmetinden beklediği ilgiyi göremediği gibi kendisine yeni bir görev de verilmedi. Townshend'ın Millî Mücadele Dönemi'nde Türkiye'ye olan ilgisi devam etti. İngiliz Hükûmetinin Türk karşıtı, Yunan yanlısı politikalarını bulduğu her fırsatta eleştirdi. Hatta taraflar arasında uzlaşı zemini oluşturmak için Hükûmetinin karşı çıkmasına rağmen milletvekili sıfatıyla Türkiye'ye geldi. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Hükûmet üyeleriyle görüştü. Fakat görüşmelere resmî bir sıfat ve somut tekliflerle gelmediği için bir sonuç çıkmadı. Townshend, Lozan' da da iki devlet arasında ilişkilerde arabulucu olmak istedi ancak dikkate alınmadı. Bu dönemde Towsnhend'ın Türkiye'ye yönelik ilgisinde iki hedefi daha vardı. Bunlardan birincisi Türkler üzerindeki nüfuzunu kullanarak İngiliz Hükûmetince yeni bir göreve atanmaktı. İkincisi ise bağlantılı olduğu şirketlerle Türk Hükûmeti arasında malî ilişki kurarak menfaat sağlamaktı. İşte bu çalışmada Townshend'ın Millî Mücadele Dönemi'nde Türk-İngiliz ilişkilerinde arabuluculuk faaliyetleri her yönüyle ele alınmıştır. Çalışmada arşiv belgeleri, süreli yayınlar, hatırat ve telif eserlerden istifade edilmiştir.

II. Dünya Savaşı Döneminde Türk-İngiliz İlişkileri

Ender İldeş, 2022

Türkiye II. Dünya Savaşı'nda tarafsızlık politikası izlemiştir. Türkiye II. Dünya Savaşı başlamadan önce boğazlar meselesini 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çözüme kavuşturmuştur. Boğazlar meselesinin çözülmesi Türkiye'nin savaş yıllarında tarafsız kalmasını sağlamıştır. Mihver ve Müttefik Devletler Türkiye'nin savaşa girmesi için çok uğraşmışlardır. Türk-İngiliz İlişkileri savaş öncesinde, İtalyan tehdidi karşısında 1930'larda yakınlaştığı, liderlerin karşılıklı olarak ziyaret gerçekleştirdiği, kredi anlaşmalarının yapıldığı bir dönemdir. Savaş döneminde Türk-İngiliz ilişkileri, Türkiye'nin Almanya ile arasını iyi tutmaya çalışması ve savaşta tarafsız kalmasından dolayı gerilmiştir. Türkiye 1945 yılında Japonya ve Almanya'ya resmi olarak savaş ilan etmiştir. Böylelikle II. Dünya Savaşı'na katılmış, yeni dünya düzeninde yerini almıştır.

Esir Kut Komutanı Townshend'ın İstanbul'a Getirilişi ve İngiliz Savaş Basınına Müdahale (Transfer of the Kut Prisoner Commander Townshend to Istanbul and Interference of the British War Press) Akademik Ortadoğu

Özet İngilizlerin Basra Körfezi'ni kontrol altında tutmak için Kasım 1914'te başlattıkları harekatın bir uzantısı olan Kut'ül Ammare kuşatma ve muharebesi İngiltere açısından tıpkı Çanakkale Muharebeleri gibi hem fiziki hem de psikolojik açıdan önemli bir yenilgiydi. Yaklaşık dört buçuk ay süren Türk kuşatması sonucunda İngiliz General Townshend komutasındaki Britanya kuvvetleri teslim oldu. Bu olay İngiliz basınında savaş şartlarında uygulanan sansür nedeniyle oldukça dikkatli biçimde haber yapıldı. Ancak İngiliz basınının hatırı sayılır bir okuyucu kitlesine sahip olan Daily Mail ve Daily Express gazetelerinde Kut'ül Ammare Muharebelerinin kaybedilmesinin ardından çıkan küçük bir haber İngiltere'nin önemli doğu uzmanlarını teyakkuza geçirdi ve bu iki haber üzerinde yazışmalar gerçekleştirildi. Kut yenilgisine kadar Afrika ve Hindistan'da parlak askeri kariyeriyle mühim başarılar elde eden Townshend'ın iki Türk görevli nezaretinde resmedildiği fotoğraf İngiltere'nin savaş hedeflerine ulaşabilmesi açısından göründüğünden daha önemli anlamlar taşıyordu. Abstract The siege and campaign of Kut al Amara as part of the Mesopotamian Campaign initiated in November of 1914 in order to keep the Persian Gulf under the British control. However, it ended up being a physical and psychological defeat just as the Dardanelles Campaign. After the Turkish siege, which lasted about four and a half months, the British forces under General Townshend's command, surrendered. The British press reporting of the defeat was very careful and considerate of the war conditions due to increased degree of censorship. Despite the lack of media coverage, the British authorities prompted and corresponded each other following a news leak on Kut al Amara in the Daily Mail and the Daily Express newspapers that had a large number of readerships. General Townshend had a brilliant military career in Africa and India and he had significant successes on different fronts until his infamous defeat in Kut. Nevertheless, General Townshend's photo, which he was depicted, being under the surveillance of two Turkish officers, conveyed a more important meaning than it seemed in reality considering the British objectives in regards to the war.

Dostluktan Çatışmaya: Osmanlı Dönemi Türk-İngiliz İlişkileri

Taha Niyazi KARACA * Özet 16. yüzyılda resmi olarak başlayan Türk-İngiliz diplomatik ilişkileri günümüze kadar devam etmektedir. Bu uzun süreç üç ana dönemde değerlendirilebilir. Birinci dönemde iki ülke arasında dostluk ilişkileri gelişti ve İngiltere ticari imtiyazlar elde etti. İki ülkenin yakınlaşmasında tehdit olarak algılanan İspanya'nın rol oynadığı görülmektedir. İkinci dönemde İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu'nu Rusya tehdidine karşı korumaya çalıştı. İki ülkeyi birbirine yaklaştıran Rus Çarlığı oldu. 18. Yüzyılda Rusya, ABD'nin bağımsızlık savaşına destek vererek ve Fransa ile de 1787 yılında ticaret anlaşması imzalayarak İngiltere karşıtlığını açıkça ortaya koydu. Rusya'nın Akdeniz'e inme çabalarını ve Balkanlar üzerindeki nüfuzunu da gören İngiltere, Rusya'yı kendi ekonomik ve siyasi gücüne karşı tehdit olarak algıladı. İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu'nu Rusya'ya karşı destekleyerek Rusya'nın Karadeniz'in kuzeyinde kalmasına çalıştı. Koruma politikası 19. Yüzyılın ortalarına kadar Muhafazakâr Parti mensupları tarafından devam ettirildi. Üçüncü dönemde ise değişen politik görüşler nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu düşman ülke ilan edildi. Bu süreç 1875 yılında Liberal Parti'nin yaptığı kara propagandanın bir sonucu olarak başladı. Artık iki ülke ortak çıkar merkezli dış politikadan uzaklaşarak çatışma merkezli bir diplomatik ilişki dönemine girdi. Balkan, Ermeni, Mısır, Yahudi yerleşim sorunları, Türkiye'nin Ortadoğu topraklarının elde edilme çabası ve nihai olarak Birinci Dünya Savaşı iki ülkenin çatışma alanları olarak belirdiler. Makalede Osmanlı dönemi Türk-İngiliz ilişkileri tahlil edilerek iki ülkenin diplomatik ilişkileri panoramik bir bakış açısıyla değerlendirilecektir.

Türk-İngiliz İlişkileri Ekseninde Şeyh Sait İsyanı

1925 yılının Şubat ayında Doğu Anadolu illerinde meydana gelen Şeyh Sait Ayaklanması hükümet güçleri tarafından ancak Nisan ayının ortalarında bastırabilmiştir. Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarında meydana gelen bu ayaklanma siyasal sonuçları açısından çok önemli bir yere sahiptir. Ne var ki Şeyh Sait Ayaklanması'nın değerlendirilmesi yakın tarihimizin siyasi ve sosyal nabzına göre defalarca şekillenmiş, farklı zümreler tarafından tarih çalışmalarının dikkat edilmesi gereken en önemli özelliği olan "yaşanılan olayların dönemin şartlarına göre değerlendirilmesi" hususu göz ardı edilmiştir. Çoğu zaman isyanın meydana geldiği dönemin hassasiyeti, kaleme alındığı dönemin şartları ile tutarlılık gösterememiş, ayaklanmanın temelini komplo teorileri ve hurafelere dayandırmaya kadar gitmiştir. Şeyh Sait Ayaklanması'nın yaşandığı süreç incelendiğinde genç Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin önemli kavşaklarından birinde bulunduğu görülmektedir. Halifeliğin kaldırılmasının üzerinden henüz bir yıl geçmemiş olması, İngiltere ile Türkiye arasındaki Musul kavgasının Milletler Cemiyeti'ne götürülmesi, Hakkâri bölgesindeki Nesturi Ayaklanması'nın patlak vermesi, Sevr Antlaşması'nın Kürtler ile ilgili hükümlerinin tekrar hayat geçirilmesi için çalışan Âzâdi Cemiyeti'nin faaliyetleri ayaklanmanın konumunun belirlenmesi açısından önemlidir. Bu dinamiklerin şekillendirdiği ayaklanma hareketinin çıkış noktası araştırmacılar tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Mevcut literatürde Şeyh Sait Ayaklanması'nın; dini söylemleri kullanırken aslında İngilizlerin Musul meselesinde lehlerine karar çıkması için kışkırtıldığı, Türkiye'nin üniter yapısına zarar vererek Sevr'in Kürdistan hedefini gerçekleştirilmek istenmesi adına tertip edildiğine dair genel bir kanı hâkimdir. Metin Toker, Ergün Aybars, Uğur Mumcu ve Behçet Cemal gibi araştırmacılar isyanın çıkışında İngiliz rolü olduğunu savunmaktadırlar 1 . Ancak Ömer Kürkçüoğlu'nun ayaklanmada İngiliz parmağı olduğuna dair iddialara karşı daha temkinli olduğu görülmektedir. Kürkçüoğlu, bu konuda İngiltere'nin kesin rolünü ortaya koyacak bir belgeye rastlayamadığını belirtmektedir 2 .

Çanakkale Cephesi’nde Bir İngiliz İstihbaratçı: Sir Douhty-Wylie

İngiltere, Çanakkale’de güçsüz addedilen düşman veya beklenenden daha fazla direniş gösteren düşmana karşı konvansiyonel yöntemler işe yaramadığında başvurduğu bir yönteme başvuracak, Osmanlı Devletini iyi tanıyan istihbaratçılarını göreve çağıracaktı. Sir Doughty-Wylie de bunlardan biri hatta en önceliklisidir. Bu dönemde İngiliz Savaş Bakanlığı görevinde bulunan Earl Kitchener, İngiliz Deniz Lordu Winston Churchill, Çanakkale Cephesi Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı General Sir Ian Hamilton ve Times, Sunday Times, Daily Mail başta olmak üzere İngiliz medyasının büyük kısmının sahibi İngiliz Medya Patronu Lord Nortcliffe ile Sir Doughty-Wylie’nin aynı zaman diliminde Çanakkale Muharebeleri ile ilgili kilit pozisyonlarda bulunmaları da asla tesadüfî değildir. Bu beş isim Çanakkale Muharebeleri’nde “İngiliz zaferi” için son kez bir araya geleceklerdi. Son kez diyoruz çünkü Sir Doughty-Wylie, Çanakkale Muharebeleri’nin sonunu göremeden savaşta, Earl Kitchener veya Türkiye’de bilindiği şekli ile Lord Kitchener da Çanakkale Muharebeleri’nden kısa bir süre sonra ölecekti. Bu makalede Çanakkale Muharebeleri’nde görev yapan ve 25 Nisan 1915 Kara çıkarmasının planlayıcılarından Sir Doughty-Wylie, İngiliz istihbaratçısı kimliği ile anlatılacaktır. Bu açıdan konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ilk olarak Çanakkale Muharebeleri öncesindeki İngiliz istihbarat yapılanmasını ana hatları ile izah etmeye çalışacağım.