ANNELER VE ÖĞRETMENLER PERSPEKTİFİNDEN OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUKLARININ DUYGU DÜZENLEME BECERİLERİ (original) (raw)

Annelerin Ateş Korkusu ve Ateş Yönetimi

Duzce Universitesi Saglık Bilimleri Enstitusu Dergisi, 2015

ÖZ Ateş; çocukluk çağında en sık karşılaşılan bulgulardan biridir. Çocuklara verdiği rahatsızlık ve dışarıdan fark edilebilir olması nedeni ile aileler için endişe kaynağıdır ve çocuk acil servislerine en sık başvuru nedenlerinden biridir. Bu çalışma 0-6 yaş grubu çocuğu olan annelerinin ateş ile ilgili bilgi düzeylerini saptamak, ateş fobisinin nedenlerini sorgulamak ve ateş yükseldiğinde nasıl yönettiklerini belirlemek için yapılmıştır. Bu çalışmaya 2010 yılı Nisan-Ekim ayları arasında Düzce'de bir Devlet Hastanesi'nin pediatri kliniğine çeşitli nedenlerle başvuran ve çalışmayı kabul eden 0-6 yaş grubu çocuğu olan anneler alındı. Annelere 30 sorudan oluşan bir anket uygulandı. Ankette çocuk ve anneye ilişkin demografik özelikleri içeren sorular ile annelere ateşin tanımı, ölçüm yöntemleri, ateşi düşürmek için yaptığı uygulamalar, ateşin yönetimi ve potansiyel tehlikeleri ile ilişkili sorular soruldu. Çalışmada 0-6 yaş grubu çocuğu ola 135 anne ile görüşüldü. Annelerin %97.7'si çocuğun ateşinin düşürülmesi gerektiğini, %84.5'i çocuğun ateşi olunca havale geçirmesinden, %15.2 beyin hasarı, %11.4'ü ölmesinden korktuğunu belirtmişlerdir. Annelerin yalnızca %7'si 40°C ve üzerini yüksek ateş olarak tanımlamışlardır. Annelerin %38.1'i ilk ateş düşürücü ilaç olarak parasetamolü, %38.1'i ise ibuprofeni tercih etmekteydi. Ailelerin ateş fobisi çocukların yüksek dozlarda antipretik almalarına neden olmaktadır. Ailelere saglik personelleri tarafindan atesin tanimi ve atesin yonetimine ilskin dogru bilgi vermek ve yapilan geleneksel yanlış uygulamlari anlatmak bilinç düzeyini arttıracaktır. Ateşle ilgili olarak toplum düzeyinde olumlu davranış biçimlerinin desteklenmesi, zararlı olanların belirlenerek eğitim yolu ile düzeltilmesi önemlidir.

Sınıf ve Okulöncesi Eğitimi Öğretmenlerinin Sınıf Anneliği Hakkındaki Görüşleri

2012

Sinif annesi, sinifta ders saatleri disinda, sinifin duzenlenmesi, eksikliklerin giderilmesi, siniftaki cocuklarin ihtiyaclarinin karsilanmasi konusunda ogretmene yardimci olmak, diger velilerle iletisimi saglamak gibi gorevlerde bulunmaktadir. Ancak yapilan arastirmalar incelendiginde; Turkiye’de siklikla uygulanan “sinif anneligi” uzerine herhangi bir arastirmaya rastlanmamistir. Bu calismanin amaci, sinif ve okuloncesi egitimi ogretmenlerinin Turkiye’de siklikla kullanilan “Sinif Anneligi” uygulamasi hakkindaki goruslerini incelemektir. Veriler, arastirmacilar tarafindan hazirlanmis olan “Sinif Anneligi Hakkinda Ogretmen Gorusleri Anketi” ile toplanmistir. Calismaya, 91 bayan, 17 erkek olmak uzere 108 ogretmen katilmistir. Ogretmenlerin %66’si, sinif anneligi uygulamasini kullandiklarini ifade etmislerdir. Ogretmenlerin % 79’u ise sinif anneliginin yararli ve iyi bir uygulama oldugunu ifade etmislerdir

ÖZEL YETENEKLİ ÇOCUK ANNELERİNDE EBEVEYNLİK STRESİ VE EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİSİ

3. ULUSAL ÇUKUROVA KADIN ÇALIŞMALARI KONGRESi BiLDiRiLER KiTABI, 2024

Bu çalışmada özel yetenekli çocukları olan annelerin ebeveynlik stresi ve ebeveyn çocuk ilişkisi araştırılmıştır. İlişkisel tarama modelinde tasarlanan çalışmaya İstanbul’daki 32 Bilim ve Sanat Merkezi’nden 1404 anne katılmıştır. Ebeveynlik stresi ve ebeveyn çocuk ilişkisi annenin yaşı, çocuk sayısı, evlilik durumu, eğitim düzeyi, çalışma durumu ve çocuğun eğitim kademesi değişkenlerine göre incelenmiştir. Araştırma verileri Kişisel Bilgi Formu, Ebeveyn- Çocuk İlişkisi Ölçeği ve Anne Baba Stres Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde bağımsız örneklemler için t-testi, tek yönlü ANOVA ve Pearson Korelasyon testi kullanılmıştır. Ebeveynlik stresi annenin yaşı, çocuk sayısı ve annelerin çalışma durumu ve çocuğun eğitim kademesine göre farklılık göstermemiştir. Eğitim düzeyi değişkeni açısından yükseköğretim düzeyine sahip olan annelerin ebeveynlik stresinin eğitim düzeyi yükseköğretim altında olan annelere göre daha düşük olduğu görülmüştür. Evli annelerin ebeveynlik stresi puan ortalamalarının evli olmayan annelere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamaları annenin yaşına, eğitim düzeyine, çocuk sayısına ve çocuğun eğitim kademesine göre farklılık göstermemiştir. Evli annelerin olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamalarının evli olmayan annelere göre daha düşük olduğu görülmüştür. Çalışan annelerin olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamalarının çalışmayan annelere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Olumlu ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamaları çocuk sayısına ve çalışma durumuna göre farklılık göstermemiştir. 20-40 yaş aralığındaki annelerin olumlu ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamalarının 41 ve üzerindeki annelere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Evli annelerin olumlu ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamalarının evli olmayan annelere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Eğitim düzeyi yükseköğretim altındaki annelerin olumlu ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamalarının yükseköğretim düzeyindeki annelere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Çocuğu ilkokula giden annelerin olumlu ebeveyn çocuk ilişkisi puan ortalamalarının çocuğu diğer kademelerde olan annelere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Ebeveynlik stresi ile hem olumlu ebeveyn çocuk ilişkisi hem de olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisi arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki görülmüştür.

12 Aylik Çocuğu Olan Anneleri̇n Çocuk Bakimina İli̇şki̇n Başvurduklari Geleneksel Uygulamalar

journal of anatolia nursing and health sciences, 2005

Kabul Tarihi: 16.09.2004 ÖZET Araştırma, 12 aylık çocuğu olan annelerin çocuk bakımına ilişkin başvurdukları geleneksel uygulamaları saptamak amacı ile tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini Erzurum'da bulunan 10 sağlık ocağına kayıtlı 320 anne oluşturdu.Çalışmaya gönüllü olrak katılan 281 anne alındı. Anket formu Aralık 1998-Şubat 1999 tarihleri arasında ev ziyaretleri ile annelerle yüz yüze görüşülerek dolduruldu. Veriler yüzdelik ve ki-kare testi kullanılarak değerlendirildi. Araştırma sonucunda, annelerin %16'sının çeşitli geleneksel inanışlarla doğumdan hemen sonra çocuğu beslemedikleri saptandı. Annelerin %11.1' inin çocuğa ilk gıda olarak hoca tarafından okunmuş şekerli su, dadak (bisküvi, çay karışımı) verdikleri, annelerin %37.7'sinin çocuğa ilk banyosunu yarı kırkı/kırkı çıktıktan sonra yaptırdıkları, annelerin %44.1' inin çocuğun tırnaklarını 6 ay sonra veya daha gecikmeli olarak kestikleri, annelerin %49.3'ünün çocuğu 7 ay ve daha uzun süre kundak yaptıkları bulundu.

Bilim ve Sanat Merkezi Öğrencilerinin Veri Okuryazarlıklarının İncelenmesi

XI.Uluslararası Sosyal Bilgiler Eğiitmi Sempozyumu, 2023

Günümüzde görsel ve basılı medyaya ulaşımın kolaylaşmasıyla birlikte gündelik yaşamda ve öğrenim sürecinde çok fazla veriyle karşı karşıya kalınmaktadır. Bir veri seti sayfalarca bilgiyi ortaya çıkarabilir veya sayfalarca bilgi bir veri seti ile özetlenebilir. Bu nedenle özellikle raporlarda, bilimsel çalışmalarda vd. metin kaynaklarında verilerden sıklıkla yararlanılmaktadır. Yararlanılan kaynaklardan biri de ders kitaplarıdır. Ders kitaplarındaki veriler ile öğrencilerin bunları anlamlandırması ve ilgili konu hakkında bilgi sahibi olması hedeflenmektedir. Ayrıca gündelik hayatında karşılaşabileceği sayısız veriyi okuma becerisi de kazandırmak başka bir ifadeyle veri okuryazarı bireyler yetiştirmek amaçlanmaktadır. Veri okuryazarlığı okuma, analiz etme ve değerlendirme berilerini içeren bir okuryazarlık çeşidi olarak ifade edilebilir. Gerek tarihi, gerek coğrafi gerekse de ekonomi başta olmak üzere birçok sosyal bilime dair verilerden sıklıkla yararlanıldığı sosyal bilgiler dersinde veri okuryazarlığına dair çalışmalara daha fazla önem atfedilmektedir. Alanyazın incelendiğinde sosyal bilgilerde veri okuryazarlığını ele alan çalışmaların oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Bu kapsamda araştırmanın amacı bilim ve sanat merkezlerinde öğrenim gören beşinci sınıf öğrencilerinin sosyal bilgiler ders kitabındaki verileri okuma, analiz etme ve değerlendirme durumlarının incelenmesi amaçlanmaktadır. Nitel araştırmanın kullanıldığı bu çalışmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır ve 16 öğrenci ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Yapılan görüşmeler içerik analiz ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda öğrencilerin veriyi bilgi olarak değerlendirdikleri, okuryazarlığı ise bilgilerin yazılması şeklinde ifade ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Öğrencilerin tarih şeridini nispeten tanımlayabildikleri ve yorumlayabildikleri tespit edilmiştir. Araştırma sonucuna göre öğrenciler, haritayı tanımlayabilmektedir ve harita elemanlarını bilmektedir. Elde edilen diğer sonuçlara göre öğrenciler bir durumun azlığını ya da çokluğunu grafik olarak tanımlamaktadır. Bunların yanında öğrencilerin TÜİK’i bilmedikleri, grafikleri ise sadece neden sonuca dayalı yorumlayabildikleri dikkat çekici sonuçlar arasındadır.

İngiliz Dili Ve Edebiyatı Öğrencilerinin Sosyal-Duygusal Dil Öğrenme Yeterliliklerinin Demografik Değişkenlere Göre Araştırılması

2019

TEZ12239Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2019.Kaynakça (s. 47-51) var.xiv, 55 s. :_tablo ;_29 cm.Dünya; ticaret, kültür, teknoloji, turizm ve insanlarla gitgide artarak daha bağlantılı bir hale gelmektedir. Bu küreselleşme ortak bir dille iletişimi gerektirmektedir. Dil çalışmaları bu bağlamda büyük önem arz etmektedir. Dil öğrencilerinin bu ortak dili başarılı ve etkili bir şekilde kullanmaları gerekmektedir. Bir öğrenciyi başarılı yapan nedir? Öğretmenler öğrencileri sınavlardaki başarımlarına göre değerlendirirdi. Ancak yaşadığımız çağda, sınavlardan yüksek not almanın başarı göstergesi olmadığının farkına varıldı. Öğrencilerin yabancı dil ve toplum açısından kendilerinin ve toplumun farkında olmaları, öz-yönetim becerisi edinmeleri, sağduyulu kararlar almaları ve sağlıklı ilişkiler yürütmeleri gerekmektedir. Bu nitelikler öğrenciler için sosyal ve duygusal öğrenme yetileridir. Bu çalışma, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim gören İngiliz Dili öğrencile...

Bir Bilimsel Gezi Sonrası 7. Sınıf Öğrencilerinin Evsel Atıklar ve Geri Dönüşüme Yönelik Deneyimlerinin İncelenmesi

Kastamonu Eğitim Dergisi

Purpose: This research study aims to analyze the effects of teaching the subject of domestic waste and recycling, which is included in the Science course curriculum, in informal learning environments on secondary school students' learning. Design/Methodology/Approach: In the research, the phenomenology design, one of the qualitative research designs, is used. The phenomenology design focuses on a person's first-order experiences about a phenomenon. And, it aims to have in-depth information about the phenomenon. The study group of the investigation consists of 14 secondary school students receiving education at a public school in Aksaray, during the spring semester of the 2019-2020 academic year. The trip evaluation form and the semi-structured interview questions developed by the researcher as data collection tools are used as pre-test and posttest. The data acquired from the investigation were analyzed by content and descriptive analysis methods. Codes, categories, themes, and subthemes were built for the student's answers. Findings: According to the results obtained from the study, the students observed that recycling is not a simple process that can be applied easily. The students remarked that the recycling facility trip creates awakening and awareness towards the environment and facilitates learning by walking through, seeing, and having fun. Highlights: Based on this study, it is recommended to arrange field trips in different disciplines to for these trips enable students to gain interesting and catchy experiences. Öz Çalışmanın amacı: Araştırmada Fen bilimleri dersi öğretim programı içerisinde yer alan evsel atıklar ve geri dönüşüm konusunun informal öğrenme ortamları ile işlenmesinin ortaokul öğrencilerinin öğrenmeleri üzerine etkisini incelemek amaçlanmaktadır. Materyal ve Yöntem: Araştırmada nitel araştırma desenlerinden olgubilim deseni tercih edilmiştir. Olgubilim deseni ile bir olgu hakkında kişinin birinci dereceden deneyimlerine odaklanılır ve söz konusu olgu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olunması amaçlanır. Araştırmanın çalışma grubunu 2019-2020 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Aksaray il merkezindeki bir devlet okulunda öğrenim gören 14 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen gezi görüş formu ve yarı yapılandırılmış görüşme soruları ön test ve son test olarak kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler içerik analiz yöntemleriyle çözümlenmiştir. Öğrenci cevaplarına yönelik kod, kategori, tema ve alt temalar oluşturulmuştur. Bulgular: Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; öğrenciler geri dönüşümün kolaylıkla yapılan basit bir süreç olmadığını gözlemlemişlerdir. Öğrenciler geri dönüşüm tesisi gezisinin gezerek, görerek ve eğlenerek öğrenmeyi kolaylaştırdığını, çevreye yönelik bilinç ve farkındalık oluşmasını sağladığını belirtmişlerdir. Önemli Vurgular: Yapılan araştırmadan hareketle alan gezilerinin öğrencilere ilginç deneyimler sağladığı için farklı disiplinlerde de alan gezilerinin düzenlenmesi önerilmektedir.

Öğretmenlerin ve Okul Müdürlerinin Özyeterlikleri ile Değişime Gösterdikleri Direnç Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Öz: Bu araştırmanın temel amacı ilköğretim okullarında görev yapan öğretmen ve okul müdürlerinin özyeterlik inançları ile değişime gösterdikleri direnç arasındaki ilişkiyi incelemektir. Betimsel nitelikteki ve tarama modelindeki araştırmada, veriler, çalışma grubuna katılan Mersin ili merkez ilçelerde görev yapan 274 öğretmen ve 43 okul müdüründen elde edilmiştir. Araştırmada, öğretmen ve okul müdürlerinin genel özyeterlik inançlarını belirlemek için 10 maddelik genel "Özyeterlik İnanç Ölçeği", değişime dirençlerini belirlemek için de dört boyut ve 14 maddelik "Değişime Direnç Ölçeği" kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, öğretmenlerin ve yöneticilerin algılarına göre değişime gösterdikleri dirence yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Öğretmenlerin cinsiyete göre değişime gösterdikleri direnç konusunda duygusal tepki boyutunda anlamlı farklılık çıkmıştır. Kadınların değişime karşı daha fazla duygusal tepki gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Yönetici ve öğretmenlerin değişime direnç ve özyeterliğe ilişkin görüşleri ile öğretmenlerin cinsiyetlerine göre değişime direnç ve özyeterliğe ilişkin görüşleri arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Öğretmenlerin özyeterlikleri ile değişime gösterdikleri direncin alt boyutları arasındaki korelasyon analizleri sonuçlarına göre "özyeterlik" ile "kısa vadeye odaklanma" boyutu arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Diğer boyutlarda anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Anahtar Kelimeler: öğretmen ve okul müdürü, özyeterlik inancı, değişime direnç.

Bi̇reyleri̇n Algiladiklari Li̇derli̇k Tarzi İle Li̇deri̇n Tali̇matlarina Uyma Davranişlari Arasindaki̇ İli̇şki̇leri̇n İncelenmesi̇

Journal of International Social Research

Günümüzde ekonomik amaçlarla kurulan çok sayıda örgüt bulunmaktadır. Bu örgütlerin piyasadan silinmeden, başarılı olarak rekabet koşullarına sahip olabilmeleri için etkili ve stratejik yönetilmesi gerekmektedir. Yönetim sürecinin başarıyla sürdürebilmesi için de etkili bir lidere ihtiyaç vardır. Lider, çalışanların motivasyon ve verimlilik gibi süreçlerinde oldukça etkilidir. Tüm bu nedenlerden dolayı doğru lider seçimi hem çalışan hem de örgüt için oldukça önemlidir. Doğru lider ile çalışanlar, liderin örgüt çıkarlarına uygun olarak belirlediği görevlere ve talimatlara uyma sürecini daha çok yerine getirmektedir. Bu araştırma bir örgütte çalışan bireylerin algıladıkları liderlik tarzı ile liderin talimatlarına uyma davranışı arasındaki bağlantıyı incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu bağlantıya dayanarak; çalışanların, lider tarafından gelen talimatlara uyması sürecinde liderin dönüşümcü, otokratik ya da demokratik olarak algılanmasının etkisinin ne olduğu üzerinde durulmuştur. Problem sorusu merkeze alınarak; çalışanların, dönüşümcü ve otokratik olarak algıladıkları liderlik tarzlarında talimatlara uyma davranışı daha fazla görüldüğü fakat demokratik olarak algıladıkları liderin talimatlarına daha az uyma davranışı gösterdiği hipotezleri oluşturulmuştur. Hipotezleri test edebilmek amacıyla evren olarak ele alınan İstanbul, Kocaeli ve Ankara illerinden, her çalışanın eşit olarak örnekleme dahil olabilmesi için basit tesadüfi örneklem ile rastgele olarak 310 çalışana ulaşılmıştır. Bu 310 kişiye Liderlik Tarzı Davranış Ölçeği ve Örgütsel Otoriteye İtaat Ölçeği uygulanmıştır. Çalışanların lider olarak belirttiği kişilerin; Liderlik Tarzı Davranış Ölçeği ile demokratik, dönüşümcü, otoriter, etkileşimci ve serbest bırakıcı liderlik türlerinden hangisine sahip olduğu belirlenmiştir. Örgütte çalışan bireylerin; Örgütsel Otoriteye İtaat Ölçeği ile lider olarak algıladıkları kişilere uyma davranış oranları belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak bu iki ölçek arasındaki bağlantı hesaplanarak algılanan liderlik tarzı ve uyma davranışı arasındaki bağlantı saptanmaya çalışılmıştır. Nicel olarak yapılan bu araştırmanın sonucunda çalışanların dönüşümcü ve otokratik olarak algıladıkları liderlere daha fazla uyma davranışı gösterdikleri, demokratik olarak algıladıkları lidere de daha az uyma davranışı gösterdikleri kanıtlanmıştır.

İlköğretim Öğretmenlerinin Okul Nöbet Görevleri Üzerine Bir Değerlendirme

DergiPark (Istanbul University), 2014

Okullarda eğitim-öğretim sürecinin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi; okulun fizikî imkânlar, güvenlik ve disiplin gibi önemli ihtiyaçlarının giderilmesiyle mümkündür. Bu ihtiyaçların giderilmesinde ise büyük ölçüde öğretmenlere yüklenen okul nöbet görevinin önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu çalışmada okulların işleyişinde bu derece büyük önemi olan okul nöbet görevi sürecinde öğretmenlerin neler yaptıkları, ne gibi faaliyetlerde bulunduklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2013-2014 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde Çanakkale İli, Biga İlçesinde yer alan Güvemalan İlkokulu ve Güvemalan Ortaokulu'nda görev yapan toplam 10 öğretmen oluşturmaktadır. Çalışma betimsel nitelikte olup, nitel araştırma yöntemi ile oluşturulmuştur. Veri toplama aşamasında yapılandırılmamış gözlem tekniği kullanılmıştır. Öğretmenlerin iki haftalık süreç boyunca okul nöbet görevleri esnasında yaptıkları faaliyetlere ilişkin veriler, okulun dört ayrı noktasından kayıt yapan okul güvenlik kamera görüntüleriyle elde edilmiştir. Bu görüntülerden alınan gözlem notları ile gözlem sonuçları ortaya koyulmuştur. Araştırma sonucunda öğretmenlerin okul nöbet görevleri sürecinde görevlendirildikleri okul alanlarında dolaştıkları, belli bir sabit noktadan öğrencileri gözlemledikleri, koridorlarda ve bahçede dolaştıkları, öğrencileri okul servis araçlarına bindirdikten sonra sayılarını kontrol ettikleri, öğrencilerle iletişim halinde oldukları tespit edilmiştir. Bununla birlikte dersler başlamadan önce sınıfları ve okulun diğer bölümlerini kontrol etmedikleri, öğle yemeği zamanı ve öğleden sonraki teneffüslerde nöbet görev yerlerini terk ettikleri veya nöbet görev yerlerinde olmadıkları gözlemlenmiştir.