CODEX CUMANİCUS'TA HRİSTİYANLIĞIN BABA, OĞUL VE KUTSAL RUH ÜÇLEMESİNİ KARŞILAYAN TÜRKÇE SÖZ VARLIĞI (original) (raw)
Related papers
CODEX CUMANICUS VE KARAÇAY-MALKAR TÜRKÇESİ
ÖZET Kuzey-Batı Türk lehçeleri araştırmaları açısından son derece önemli bir kaynak olan Codex Cumanicus, XIV. yüzyılda İtalyan ve Alman misyoner rahipleri tarafından hazırlanmış, Karadeniz'in kuzeyinde yaşamakta olan çeşitli Türk boyları ile birlikte farklı dillerde konuşan bazı milletlerin ortak anlaşma ve ticaret dili olan Kıpçak (Kuman) Türkçesinin bir sözlüğünü ve hıristiyanlığa ait dinî metinleri ihtiva eden mühim bir eserdir. Codex Cumanicus'un Kıpçak Türkçesine ait kelime hazinesi ile Kıpçak grubuna giren çağdaş Türk lehçelerinden Kazan Tatarcası ve Karaimce arasındaki benzerlik ve paralellikler konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Kafkasya'da konuşulan Kıpçak lehçelerinden Karaçay-Malkar Türkçesi de aynı mirası paylaşan bir Türk lehçesi olması sebebiyle Codex Cumanicus ile büyük benzerlik ve paralellikler taşımaktadır. Bu makalede Codex Cumanicus ile Karaçay-Malkar Türkçesinde ortak olan kelimeler incelenmektedir. ABSTRACT Codex Cumanicus that has been prepared by Italian and German missionaries in XIVth century is an important resource for research of NorthWest Turkic dialects. It is a dictionary of Kypchak (Kuman) Turkish which is a lingua franca on the northern regions of Black Sea. There are several linguistic research about the parallelism of the vocabulary of Codex Cumanicus with Kazan Tatar and Karaim Turkic dialects. Karachai-Balkar Turkish which is a Kypchak dialect spoken in the Caucasus holds parallellism with the vocabulary of Codex Cumanicus. This article studies the common words in the vocabulary of Codex Cumanicus and Karachai-Balkar Turkish.
CODEX CUMANİCUS'TA GEÇEN 'AGIR SIY' VE 'SIY TABUḪ' İKİLEMELERİ ÜZERİNE
2019
Güner ile birlikte 2015 yılında yayımladığımız Codex Cumanicus'ta (= CC) agırsıy bile (31a/6) biçiminde geçen yapıdaki agır sıy ikilemesindeki ikinci kelimeyi yanlışlıkla bir ek gibi düşünerek bitişik okumuş (Argunşah-Güner 189) ve agırsıy "onur, saygı, hürmet", agırsıy bile "onurlu, saygılı, hürmetli" (416) anlamlarını vermiştik. Codex Cumanicus'un birinci defterinde (İtalyan bölümü) geçen bu yapıya ikinci bir el tarafından sonradan eklenen kelimeleri de avursı bile (Argunşah-Güner 189) biçiminde okumuş, yine sonradan eklenen ve yalnız ḫor hecesi okunabilen üçüncü eş anlamlı biçimi metin bağlamında ḫor[mat bile] (189) olarak kaydetmiştik. Bunlara da kitabın Dizin bölümünde aynı anlamları vermiştik.
CODEX CUMANICUS'TA sıfat+kılı YAPISI
Türklük Bilimi Araştırmaları, 2019
Codex Cumanicus written in the Golden Horde region and in Kipchaks’ north dialect has a unique quality with its own structure and contents for Kumans’/Kipchaks’ both culture, and, history and language. The most important reason why the work is so valuable in point of the quality is surely the language material of the work. The vestige not only presents the cultural diversity and originality of Kuman/Kipchak with its various vocabulary but also has an exceptional position in Turkish language history with the data that frequently digresses from the standard language of XIII century. Nearly all the texts produced in the Turkish historical periods were written in literary/standard language; this causes difficulties to identify the nonstandard usage of the language. It also causes the problem of not having knowledge about the people’s usage of the daily language. Codex Cumanicus constitutes one of the best examples of this variety with its enormous data which was recorded by Italian and German merchants and/or priests from the words of the folks who were living in the geography of Kumans/Kipchaks. Moving from the data obtained by scanning of Codex Cumanicus, this paper was prepared to explain sıfat+kılı structure, we think that this structure was derived from Kumans’/Kipchaks’ mouth dialects in XIII century, and to enlighten the grammatical formation underlying in this structure root.
TÜRKMENİSTAN SAHASINDAN BİR KAHRAMANLIK HİKÂYESİ: “BABA RÖVŞEN
ABSTRACT It is possible to see the deep love and respect of the Turks for Ali, the Caliph, in the oral and written literary works alike. As a result of this love and respect, many narrations have emerged in the different parts of the Turk World. In these narrations, Ali represents the ideal person of Islamic culture and serves as a source of morale because of his heroism and behaviours. “Baba Rövşen”, the work of an 18th century Turkmen poet has the same characteristics. Nurmuhammet Andalıp (1710-1770) is an important representative of epic tradition in the 18th century Turkmen literature. The poet has the epics “Leyli- Mecnun”, “Yusup- Züleyha”, “Baba Rövşen”, “Zeynel-Arap” and poemas “Risale-i-Nesimi”, “Oguznama”, “Sagdı-Vakgas”, “Kıssa-yı Firgaun”. Andalıp is also famous for his ‘tahmis’ in addition to these. In this paper, after giving some information about the life and literary personality of Andalıp, his work “Baba Rövşen” will be studied. Keywords: Andalıp, Baba Rövşen, Ali, Turkmen Literature. Özet Türk milletinin Hz. Ali’ye olan derin sevgi ve bağlılığını hem sözlü hem de yazılı edebiyat ürünlerimizde görmek mümkündür. Bu sevgi ve hürmetin neticesinde Türk dünyası edebiyatlarının birbirinden farklı sahalarında Hz. Ali ile ilgili anlatmalar teşekkül etmiştir. Bu anlatmalarda Hz. Ali, Türk İslam kültürünün ideal insan tipini temsil etmiş, örnek davranışları ve kahramanlıkları ile halka güç kaynağı olmuştur. 18. yüzyıl Türkmen edebiyatının önde gelen isimlerinden Nurmuhammet Andalıp’ın “Baba Rövşen” adlı eseri de bu özelliklere sahiptir. Nurmuhammet Andalıp (1710-1770), 18. Yüzyıl Türkmen edebiyatında destan geleneğinin en önemli temsilcisidir. Şairin, “Leyli-Mecnun”, “Yusup-Züleyha”, “Baba Rövşen”, “Zeynel-Arap” adlı destanları ile “Risale-i-Nesimi”, “Oguznama”, “Sagdı-Vakgas”, “Kıssa-yı Firgaun” adlı poemaları bulunmaktadır. Andalıp, bu eserlerinin yanında tahmisleriyle de tanınan bir şairdir. Bu çalışmada, Andalıp’ın hayatı ve edebî şahsiyeti hakkında bilgi verildikten sonra, şairin Baba Rövşen adlı eseri incelenecektir. Anahtar kelimeler: Andalıp, Baba Rövşen, Hz. Ali, Türkmen Edebiyatı.
5. ULUSLARARASI FARKLI ŞİDDET BOYUTLARI VE TOPLUMSAL ALGI KONGRESİ, 2021
Bu çalışmada, postfeminist kuram eşliğinde hem toplumsalın belirlediği baskıcı bir rolü olan hem de kadının deneyimlerinin sınırlarını genişletme potansiyeline sahip derin şahsi anlamlar barındıran anneliğin paradoksal karakteri üzerinde durulmaktadır. Anneliğin özgünlüğü ve özgüllüğünün altı çizilerek annelik deneyimi, arzusu veya öznelliğinin sabit veya temel bir yönüne işaret eden tüm düşünceler reddedilmektedir. Böylelikle klasik polisiye roman ile geleneksel anneliğin beslendiği ideolojinin ana fikri aydınlatılmakta ve yapıbozuma uğratılmaktadır. Anneliğin kadın kimliği üzerindeki etkilerinin bilinçli şekilde anlaşılması, dikte edici insan ilişkileri modellerinin eleştirisi için temel bir çerçeve sunmaktadır. Şebnem İşigüzel’in Sarmaşık isimli romanında, toplumsal baskıları ifşa etmek için bir çerçeve olarak polisiye kurgu kullanılmaktadır. Yazar, postfeminist düşüncelerinin anahtarı olan kadın ve şiddet arasındaki ilişkiyi özellikle annelik üzerinden yeniden yazmakta; sınıf, medeni durum ve çalışmanın kadınların kendileri için kimlik yaratma yöntemlerini nasıl şekillendirdiğine dair veriler sunmaktadır. Ebeveynlik/ annelik ve cinsellik sistemlerinde erkek egemenliğinin kökenleri, ısrarı ve yeniden üretimi hakkında bir bakış açısı sağlayan metin, annelik aracılığıyla kadına uygulanan şiddet biçimlerini görünür kılmakta ve anneliğin tarihsel inşasına yeni ve uyarıcı bakış açıları kazandırmaktadır. Bunu yaparken, kadınlara uygulanan şiddet hususunda anneliği suçlamak yerine ebeveynliğe yönelik kültürel yaklaşımlar arasında bulunan ve yoğun annelik ideolojisi olarak adlandırılan düşünüş tarzını etkileyen inanç ve varsayımların açık bir şekilde ortaya konulmasıyla ilgilenmektedir.
RUMELİ YÖRESİ OTMAN BABA SÜREĞİNDEKİ TURNALAR SEMAHI: KÖŞENÇİFTLİĞİ VE TÜRKGÜCÜ YERLEŞİM YERİ ÖRNEĞİ
TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2021
Alevi ve Bektaşi inancına göre, manevi bir dünyada yaratanla bütünleşme hali olan ve aynı zamanda müziğin bir uygulama alanı olarak kullanıldığı cem törenleri, müziğin aktarımı ve devamlılığı bakımından önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte cemlerde icra edilen eserler müzikal anlamda Tasavvufi Türk Halk Müziğinin repertuvarını da oluşturmaktadır. Araştırmaya konu olan Otman Baba Süreği cemlerinde karşımıza çıkan repertuvar içerisinde de söz konusu repertuvar örneklerinden nefesler ve semahlar yer almaktadır. Ancak icra edilen semahlar üzerine yazılmış kaynakların sınırlı olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada araştırmaya konu olan Otman Baba’dan kısaca bahsedilerek cemlerde bir ibadet uygulaması olan semahın, etimolojik anlamına ve konuyla ilgili çeşitli görüşlere yer verilecektir. Daha sonra çalışmanın asıl kısmını oluşturan Otman Baba Süreği cemlerinde dönülen Turnalar Semahı’nın bölümleri, icra ediliş biçimi, figüratif yapısı, kişi sayıları hakkında bilgiler verilip bu semahın yörede yaşayan dede/babalar, zâkirler ve insanlar için ne ifade ettiği aktarılacaktır. Son olarak eser müzikal yönden (ritmik, makamsal, melodik) incelenecektir. Çalışmada esas olarak, Otman Baba Süreğinde yer alan Turnalar Semahı’nın yerel müzik özelliklerinin ortaya konulması, dönülen semahın temel müzik özellikleri ile birlikte yerel özelliklerinin belirlenmesi ve daha sonra yapılacak olan benzer çalışmalara müzik analizi açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Platon’un Mağarasından Sinema Perdesine Sosyolojik Film Okumaları , 2020
Çalışma, Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği 2015 yapımı ‘Mustang’ ve Emin Alper’in yönetmenliğindeki 2019 yapımı ‘Kız Kardeşler’ filmlerinde ele alınan kız kardeşlik olgusunun eleştirel söylem analizi ile çözümlenmesi etrafında oluşmaktadır. Çalışmada son dönem bağımsız Türk sinemasında ikinci dalgada tanımlanan kız kardeşlik olgusunun günümüzde nasıl temsil edildiği araştırmanın temel noktasını oluşturmaktadır. Seçilen filmlerdeki ortak nokta; anlatılarının merkezine kadın dayanışmasını oturtması ve eksenine kız kardeşlik kavramını almasıdır. Örneklem dâhilindeki filmler kadınların deneyimleri üzerinden kişisel anlatılara yer vererek çok seslilik ve farklılıklar üzerinden kız kardeşlik olgusunu aktarmakta ve ikinci dalga feminizmde ortaya çıkmış olan ve günümüzde öznel anlatılara evrilen kız kardeşlik anlayışı ekseninde kadınların bastırılmışlığını, özel deneyimlerin anlatılması aracılığıyla çözümlenebileceği yönünde temsiller ortaya koymaktadır.
KUDÜS'E GELEN RUS HACILARIN MÜRÛR TEZKİRESİ MESELESİ
KUDÜS'E GELEN RUS HACILARIN MÜRÛR TEZKİRESİ MESELESİ, 2019
ÖZ: Kudüs Hristiyanlar için yüzyıllardır bir hac mekânıdır. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Kudüs'e hac amacıyla gelenlerin sayılarında çok büyük artışlar yaşanmıştır. Özellikle Rusya, kutsal topraklarda varlık gösterebilmenin bir unsuru olarak vatandaşlarını Kudüs'e gitmeleri için teşvik etmiştir. Bu teşvikler neticesinde, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, Ruslardan oluşan çok büyük hacı kafileleri Kudüs'e gelmiş ve en kalabalık hac gruplarını Ruslar oluşturmuşlardır. Osmanlı Devleti'nin yolculardan talep ettiği mürûr tezkiresi için istenilen ücret, maddi açıdan oldukça sıkıntılı olan bu hacılara ilave bir külfet oluşturduğu gerekçesiyle Rus makamları tarafından antlaşmalar dayanak gösterilerek şikâyet konusu yapılmıştır. Bu makalede, mürûr tezkiresinin ne olduğu kısaca özetlendikten sonra Kudüs'ün Rus hacılar için ne ifade ettiği, Osmanlı'nın onlara verdiği imtiyazlar, Rusya'nın Kudüs'e gitmeleri hususunda kendi vatandaşlarını teşvik için attığı adımlar kısaca ele alınacak ve Osmanlı arşiv vesikalarına yansıdığı boyutuyla Rusların mürûr tezkiresi harcı ödemeleriyle ile ilgili şikâyetleri ve Osmanlı makamlarının bu husustaki farklı mütalaaları değerlendirilecektir. ANAHTAR KELİMELER: Kudüs, Hristiyan, hacılar, Rus hacılar, mürûr tezkiresi, Osmanlı-Rus ilişkileri. The Issue of Mürûr Tezkiresi (trip permit) for Russian Pilgrims coming to Jerusalem ABSTRACT: Jerusalem has been a place of pilgrimage for Christians for centuries. After the second half of the 19 th century, the number of people who came to Jerusalem for pilgrimage has increased considerably. Russia, in particular, has encouraged its citizens to go to Jerusalem as an indicator of its presence in the Holy Land. As a result of these incentives, at the end of the 19 th century and at the beginning of the 20 th century, very large groups of Russian pilgrims came to Jerusalem and formed the most crowded pilgrimage groups. The fees charged for the trip permits-mürûr tezkiresi-demanded by the Ottoman State from the passengers were subject to complaints by the Russian authorities on the grounds that they constitute an extra burden on these materially troubled pilgrims. In this study after summarising what the trip permits or certificate-mürûr tezkiresi-is, the