BALKANLAR’DAN GELEN MÜSLÜMAN GÖÇMENLERİN MALLARI SORUNUNA GENEL BİR BAKIŞ (1913-1918) (A GENERAL OUTLOOK TO THE PROBLEMS OF BALKAN MUSLIM IMMIGRANTS’ PROPERTIES) (original) (raw)
Related papers
2021
“Malakanlar Örnekleminde Sürgün ve Göç Olgularının Kayıt Altına Alınmasına Dair Bir Değerlendirme” adlı bu makale literatür taramasını esas alarak hazırlanan yazınsal bir incelemedir. Makale toplamda üç başlıktan oluşmaktadır. İlk kısımda Malakan topluluğunun geçmişini betimlemeye yardımcı olması açısından 17. Yüzyıl Çarlık Rusya’sından bahsedilmiştir. Rus ve Osmanlı ilişkilerine, savaşlara ve antlaşmalara değinen bu bölümü takiben Malakanlar’ın tarih sahnesine çıkış sürecinden söz edilmiştir. Başlık altında Rus çarlarının Malakan topluluğuna olan bakış açılarını özetleyen bir metin kaleme alınmış, topluluğun sürgün ve göç nedenleri üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise daha çok inanç ve kültür odaklı konulara odaklanılmıştır. Bu eksende Malakanlar’ın inanışlarına, gelenek ve göreneklerine yönelik bir çerçeve çizilmiştir. Sonuç başlığı altında da genel bir değerlendirme yapılırken, müzelerin sürgün ve göç olgularının kayıt altına alınması adına teşkil ettiği öneme temas edilmiştir.
Uluslararası Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Çalışmaları Komitesi CIEPO-22 Symposium 4-8 Ekim 2016 Bildiriler Kitabı, 2018
Osmanlı Devleti, kuruluş döneminden itibaren çeşitli tarihlerde göç hareketlerine maruz kalmıştır. Milliyetçilik hareketleriyle devletten kopan topraklardan ve 17. yüzyılın sonları ile özellikle 18. yüzyıldan itibaren girilen savaşlar sonucunda kaybedilen bölgelerden Osmanlı ülkesine yönelik çok sayıda göç olmuştur. Nitekim bu savaşlarda zarar gören ve baskıya maruz kalan unsurların Osmanlı ülkesine göç etmek zorunda kaldıkları görülmektedir. Birinci Dünya Savaşı yılları boyunca göç hareketliliği artarak devam etti. Devlet, özellikle Kafkasya’dan gelen göçmenlerin sayısındaki artış üzerine bir takım önlemler almak zorunda kaldı. Dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı devam ederken devleti en çok uğraştıran sorunlardan biri, göçmenlerin iskânı olmuştur. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı yıllarında bir taraftan Kafkasya’dan gelen bu göçmenlerin uygun yerlere iskân ve iaşeleriyle uğraşırken, diğer taraftan bunların göç ettikleri ya da göçe zorlandıkları bölgelerde bıraktıkları malları sorunlarıyla da ilgilenmek zorunda kaldı. Devlet, göçmenlerin taşınabilir mallarını yanlarında getirebilmeleri için birtakım kolaylıklar sağlarken, zaman zaman bu mallardan gümrük vergisi de almadı. Ayrıca göçmenlerin iskân ve iaşeleri için kurulan komisyonlar, onların geride bıraktıkları emlak, emval ve eşyalarının korunması ve nakli hususunda önlemler almayla da sorumlu tutuldu. Ancak bu kişilerin geride bıraktıkları malları konusundaki çalışmaların kâğıt üzerindeki düzenlemelerden öteye geçemediği görülmektedir. Nitekim bu kişilerin mallarının tazmini için Osmanlı Devleti nezdinde verdikleri dilekçeler de bu fikri doğrulamaktadır.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi , 2019
Öz Gayrimüslimlerin bağımsızlık arzuları Balkanlar'da çıkan ve çıkacak olan diğer isyanları tetiklemiş, gayrimüslimler ile burada yaşayan Müslümanların karşı karşıya gelmesinin önemli bir gerekçesi olmuştur. Gayrimüslim Balkan milletleri bağımsızlık amaçlarına ulaşmalarında, tâbi bulundukları Osmanlı Devleti ve birlikte yaşadıkları Müslüman halkı tahrik etmekten geri kalmamışlardır. Bu tahrik unsurları arasında domuza da tesadüf edilmiştir. Müslümanlar arasında dinî olarak uğursuz bir mahlûk şeklinde ele alınan domuz, gayrimüslimler tarafından Müslümanların aleyhine bir tahrik aracı olarak ibadet mekânlarına, su kaynaklarına asılmış, başı camilere atılmış, kanından cami ve çeşmelere haç çizilmiş ve yağı sürülmüştür. Bu çalışmada, 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Müslümanlar tarafından uğursuz bir mahlûk olarak görülen domuz yoluyla, Balkanlarda Müslüman Türklerin tahrik edilmesine ilişkin başlıca gelişmeler ele alınmış ve irdelenmiştir. Abstract The non-muslims' desire for independence had triggered other rebellions arising and to arise in the Balkans and had been an important reason for the confontation of non-muslims and muslims living there.In their achieving independence goals, non-muslims Balkan nations did not leave behind the provocation the Ottoman Empire they were subject to and the muslims people they lived with. Among these provocation elements, the pig was also found. Considered as a religious, sirister creature among muslims, the lig was hung from worship places, water resources, its head was thrown the mosque, mosque and fountains were drown cross sign from its blood and put its oil by the non-muslims as a means of provocation against the muslims. In this study, the main developments regarding the muslims to be provoked through the pig seen as a sinister creature bu the muslims in the Balkans in second half of the 19th century and quarter of the 20th century were discussed and examined.
2015
Dünyanın farklı bölgelerinde değişik tarihlerde devam eden çatışmalar ve savaşlar; milyonlarca insanı yerinden yurdundan zorunlu göç ettirmiştir. Filistinliler için 1967 savaşından hemen sonra, 5 milyondan fazla insan, Lübnan, Suriye, Ürdün ve Filistin'de kurulan mülteci kamplarında halen yaşamaktadır. Pek çok Avrupa ülkesi ve Kuzey Amerika'da, Arnavutlar, Kosovalılar, Bosnalılar, Iraklılar ve Somalilerin oluşturduğu göçmen toplulukları göç etmişlerdir. Balkanlardaki değişik tarihlerde Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve o günkü var olan Yugoslavya'nın yapmış olduğu rejimsel baskılardan kaçan soydaşlarımız ülkemize sığınmış. Marmara bölgesi başta olmak üzere birçok bölgemizde hala yaşamaktadır. İnceleme konumuz Suriye göçlerine itici sebep olan, Beşeri unsurlardan, Suriye Baas Partisi'ne ait askerler ve bu partiyi iktidardan indirmek isteyen muhalifler arasında süregelen silahlı mücadele sonucunda gösteriler 15 Mart 2011'de başlamış ve Nisan 2011 tarihinde ülke çapına yayılmıştır. Bunun sonucu 7.6 milyon Suriyeli yerlerinden göç etmek zorunda kalmıştır. Bunların 1.532 bin 74'ü Türkiye'ye sığınmıştır. Göç edenlerden 235 bini ülkemizde değişik şehirlerde çadır kentlerde yaşarken geri kalan 1.332 bin 74 'ü Türkiye'ye geneline dağılmış durumdadır. Çalışmamız; savaşlar, iç savaşlar ve siyasi baskılar sonucu yaşadıkları topraklardan milyonlarca insanın, mültecilik ve göçmenlik ile yüz yüze bırakılmasına örnek Suriye'den Türkiye'ye gelen göç sorununa dikkat çekmektir. İncelemede ülkemizde kurulan çadır kentlerin dağılışları ve bu çadır kentlerden Akçakale kampları örnek seçilmiş olup ayrıntılı olarak incelenecektir. Suriyeli mülteci krizi bu anlamda yakın gelecekte Türkiye'de yerleşen bir Suriyeli göçmen nüfusun var olacağı yönünde bir gerçeği ortaya 'da koymaktadır.
Göçmenleri̇n Barinma Sorunu Ve Mübadi̇l Meskenleri̇
Tarih ve Günce, 2021
Ocak 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi uyarınca çok sayıda göçmenin kısa bir zamanda Türkiye'ye gelmesi, iyi bir iskân planının yapılamaması ve her türlü dış yardımdan yoksun harabe halindeki Anadolu'nun hemen imar edilememesinden kaynaklanan birtakım olumsuzluklar mübadillerin yerleştirilmesini etkilemiştir. Özellikle 1924 yılı, mübadillerin nakli ve iskanı bakımından Türkiye'nin en zor dönemini oluşturmuştur. Bu süreçte hiç şüphe yok ki mübadillerin Türkiye'de beslenme, sağlık, barınma gibi sorunlarla karşılaşması beklenmekteydi. Bu çalışmada da mübadil göçmenlerin Türkiye'ye ayak bastıkları andan itibaren karşı karşıya kaldıkları barınma meselelerine; geçici ve daimî süreçte Mübadele İmar ve İskân Vekaletinin ve Türk yetkililerinin nasıl bir çözüm bulduğunun incelenmesi amaçlanmaktadır. Mübadillerin iskelelere ayak bastıkları andan itibaren misafirhanelerden, barakalara, numune köylere yerleştirilme aşamaları, arşiv belgeleri ve resmî yayınlar ve araştırma eserlerden yararlanılarak incelenecektir.
BALKANLAR ve İSLÂM -BALKANLARDA İSLÂM DİNİ ve KÜLTÜREL HAYAT- Cilt: I
BALKANLAR ve İSLÂM -BALKANLARDA İSLÂM DİNİ ve KÜLTÜREL HAYAT- Cilt: I, 2020
İÇİNDEKİLER TAKDİM ......................................................................................... 09 AÇILIŞ KONUŞMALARI Prof. Dr. Cevdet KILIÇ ................................................................. 11 Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erhan TABAKOĞLU..................................................... 13 Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Salih TUĞ ....................................................................... 15 İslâmî İlimler Araştırma Vakfı II. Başkanı Prof. Dr. Süleyman BAKİ 16 Tetova Üniversitesi Felsefe Fakültesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İBRAHİMGİL 21 Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TEBLİĞ veTEBLİĞCİLER BİRİNCİ BÖLÜM İSLÂM DİNİNDE BİRLİKTE YAŞAMA TECRÜBESİ 1. Balkanlarda İslâm & Geçmişi Esaslı Bir Şekilde Anlamak Adnan İSMAİLİ 25 2. Balkanlar: Bir Arada Yaşama Tecrübesi ve Felsefesi Muharrem HAFIZ 496 3. Balkanlarda Bir Arada Yaşayabilmenin İmkânı Üzerine Felsefî Bir Deneme Hasan ATSIZ 63 4. Aliya İzzetbegoviç Düşüncesinde Birlikte Yaşama Tecrübesi (Çokkültürlülük) Ahmet ÇAPKU 73 5. Balkanların Geleceği Bağlamında Günümüzde Ekstremist/Aşırıcı Dini Grupların Etnik ve Dini Barışa Etkisi (Makedonya Örneği) Mehmet DALKILIÇ 93 6. Slav Uluslarının Balkanlar’da Hıristiyanlaşma Tarihi Üzerine Bir İnceleme Halim IŞIK 117 7. Fransız İhtilaline Karşı İstanbul Kilisesinden Yükselen Tepki: “Babalar Öğretisi“ (Dhidhaskalia Patriki) Salih İNCİ 165 8. Bir Arada Yaşama Sorunu Bağlamında Osmanlı-Fransisken İlişkileri Cengiz BATUK 193 İKİNCİ BÖLÜM EĞİTİM ve TOPLUM 9. Most Prominent Representatives of The Bosniak Islamic Scholars During The Ottoman Period Sedad DIZDADAREVIĆ 227 10.Türkiye’de Yüksek Öğrenim Görmüş Balkan Ülkelerindeki İlahiyatçıların Sosyo-Ekonomik ve Mesleki Problemleri Vejdi BİLGİN–Kemal ATAMAN 235 11.Osmanlı Rumelisi’nde Kur’ân Tedrîsi ve Tilâveti (Arnavutluk ve Makedonya Örneği) Ahmet GÖKDEMİR 253 12.Tevhidî Düşünce Ekseninde İslâm Medeniyetinde İctimaî yat (Toplum) Bilgisinin Gelişimi Osman ŞİMŞEK 2737 TASAVVUF 13.Balkan Tekkelerinin Tesir Halkası Kadir ÖZKÖSE 327 14.Mahmûd Râşid Belgrâdî’nin Risâle-i Ma’rûf İsimli Eseri Işığında 19. Asırda Bosna ve Belgrad’da Nakşibendîlik Necdet TOSUN 367 15.Balkanlarda Babagân Bektâşiliği ve Bektâşî Erenleri Ömer Faruk TEBER 381
ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN / JOURNAL OF WORLD OF TURKS
Özet: Osmanlı Devleti son döneminde yapmış olduğu savaşlar ile ortaya çıkan göç sorununu önceleri elindeki mevcut idari birimlerle (Şehremaneti-Zaptiye Nezareti vb.) çözmeye çalışmıştır. Ancak bu birimler sorumlu oldukları işlerin yanı sıra muhacirlerin sorunlarıyla ilgilenebilecek yapısal güce sahip değillerdi. Bu durum devleti muhacirler ile ilgilenecek müstakil idari birimler kurmaya yöneltmiştir. Böylelikle muhacir sorunlarını çözmek için değişik zamanlarda çeşitli yapısal farklılıklara sahip Muhacir Komisyonları kurulmuştur. Bu yapısal farklılıklara örnek olarak Balkan Savaşı sonrası komisyon tabiri yerine müdüriyet ifadesi kullanılmaya başlanmıştır. Aynı dönem muhacirler ile birlikte aşiretler sorunu da bu müdüriyetin çalışma alanına dahil edilmiştir. Yine Birinci Dünya Savaşı sırasında kurumun yapısı ve yetkileri genişletilmiş, Aşâir ve Muhâcirîn Müdüriyet-i Umûmiyesine dönüştürülmüştür. Bu çalışmada Aşâir ve Muhâcirîn Müdüriyet-i Umûmiyesinin faaliyetleri ele alınacaktır. Abstract: Ottoman Empire first attempted to solve the migration problem that emerged as a result of wars with existing administrative units (Şehremaneti-Zaptiye Nezareti). However, these units were not strong enough to handle both their responsibilities and refugees' problems. These circumstances directed the government to constitute separate administrative units to take care of the refugees. In this way, Refugee Committees with various structural differences were established to solve immigrants' problems. For example, following Balkan War, instead of the committee, the term directorate was started to be used. In the same period, besides refugees', tribes' problems were included in directorate's field. Moreover, following World War I, foundation's structure and authority were expanded, and General Directorate of Tribes and Immigrants was transformed. The present study discusses activities General Directorate of Tribes and Immigrants.
The Qajar Dynasty which came from Turkish origin has an important place in the history of Iran. Some problems that the dynasty experienced with the princes during the Qajar period are significant. As a result of these problems, some of the princes took refuge in the Ottoman Empire. In our study, the issue of the arrival of Abbas Mirza, one of these princes, to the Ottoman Empire, his placement in Baghdad, and the events that took place during this period and the Ottoman-Iranian relations that developed accordingly were tried to be clarified. Abbas Mirza was first asked to be sent to the Ottoman Empire as exile by Iran and England. However, Abbas Mirza's entry into the country as an exile was opposed by the Ottoman Empire and he was not allowed to enter the country in this way. But later, he was accepted to enter the country while he was a refugee. Abbas Mirza lived within the borders of the Ottoman Empire for a long period of twenty-five years. During this time, Abbas Mirza's security and all his needs were met by the Ottoman Empire. On the other hand, there was a problem of patronage of the prince between the Ottoman Empire and England, and accordingly, the issue gained an international aspect. However, the Ottoman Empire considered it a matter of dignity not to leave the protection of the prince to England. The possibility of political use of Abbas Mirza, who took refuge in the Ottoman Empire, was perceived as a threat in Iran's domestic policy. In addition, this possibility negatively affected the relations between the two countries. This process, which is the subject of our study, was written mainly by using of Ottoman archival documents. Apart from this source, studies and articles related to the subject were also used.
Balkan Savaşlari Sirasinda Muhaci̇rleri̇n İstanbul’Da Geçi̇ci̇ İskânlari Ve Karşilaşilan Sorunlar
Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi, 2023
Migration is the movement of people from their current place of residence to another for a temporary or permanent residence due to various reasons. The reason for migration movements taking place during times of war is primarily the safety of life. This vital reason that also occurred during the Balkan Wars caused many people to move toward Istanbul and Anatolia. It was necessary to settle and subsidise the migrants arriving in Istanbul as individuals or in groups in the shortest time possible. As it is understood from the Istanbul press of the period, migrants were settled in various areas. Mosques, huts, barracks, inns, and hotels were some of these as well as the most important ones. However, the physical inadequacy of the settling locations and lack of hygiene negatively affected the living conditions of the migrants. Consequently, epidemics were easily spread among migrants living in crowded groups. All these reasons made it unavoidable for the migrants to be sent to the places where they were to be permanently settled as soon as possible. The main focus of the study was to investigate where these people hosted in Istanbul for quite a while during the Balkan Wars were settled and what kind of problems they experienced in the locations in question. Institutions dealing with Balkan migrants, according to which regulations and instructions they were treated, and the general situation of the migrants in Istanbul were also investigated in the study. * Bu çalışma, 2021 yılında tamamlanan "Balkan Savaşları Sırasında İstanbul'a Gelen Balkan Muhacirlerinin Yaşadığı Sorunlar" başlıklı doktora tezinden üretilmiştir.
2010
Özet: Bu çalışmada Bulancak ilçesi köyleri örnek alınarak Giresun ili kırsal kesiminde görülen nüfus hareketlerinin yönü ve başlıca özellikleri üzerinde durulmuştur. Bulancak ilçesi, deniz seviyesinden başlayarak 0-100, 100-750 ve 750-1250 m yükseltiler arası olmak üzere üç kademeye ayrılarak incelenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre; 0-100 m seviyeler arasında bulunan köylerde yaşayan halkın, kırsal uğraşıların yanı sıra ilçe merkezi ve yakın çevresinde çeşitli işlerde çalışarak ek gelir elde etmeleri nedeniyle göçe daha az katıldıkları tespit edilmiştir. Benzer şekilde 750-1200 m yükselti kademeleri arasında bulunan köylerde de tahıl tarımı, ormancılık, hayvancılık, arıcılık, mevsimlik işgücü göçü şeklindeki gurbetçilik gibi ekonomik faaliyetlere bağlı olarak hareketlilik daha azdır. Buna karşılık, yaklaşık 100 m'den, fındık ziraatının üst sınırı olan 750 m yükselti seviyesine kadar olan ve fındık kuşağı adı verilen köyler ise çok hızlı bir şekilde nüfus kaybetmektedir. Geç...