Tağlib Kabilesi’nin İslâm Devleti Egemenliği Altına Alınma Süreci/The Process of Taking Beni Tağlib Under the Islamic Domination (original) (raw)
Related papers
LATÎFÎ’NİN MAZHARU’L-ACÂYİB’İNİN TÜRKÇE TÛTÎNÂME TERCÜMELERİ ARASINDAKİ YERİ
arasındaki yerine işaret edilecektir. Çalışmamızda, Mazharu'l-Acâyib ve diğer iki Türkçe tercüme hakkında bilgi verildikten sonra tercümeler kaynak metinleri, giriş ve sonuç bölümleri, muhtevaları, hikâyelerin başlıklandırılması ve başlama tarzları ile dil ve üslup özellikleri bakımından karşılaştırılacaktır. Bu karşılaştırma sonucunda, Mazharu'l-Acâyib'in diğer Tutinâme tercümelerine göre hem kaynak metin ve mütercim hakkında bilgiler sunduğu hem de daha fazla hikâye içerdiği görülmüştür.
Ki̇nde Kabi̇lesi̇ Ve İslâm’A Gi̇ri̇şi̇ (Hz. Ebû Bekr Dönemi̇ Sonuna Kadar)
2018
İsmail TANRIVERDİ * Öz Güney Arabistan kökenli bir kabîle olan Kinde, III. yüzyıldan itibaren Kuzey ve Orta Arabistan'a göç etmiş V. yüzyılın ortalarında ise, Himyerîlere bağlı olarak Hucr b. 'Amr liderliğinde Necid dolaylarında bir devlet kurmuştur. Kinde devleti, daha çok Sâsânîlerle iyi ilişkiler kurarak varlığını korumakla birlikte Bizans ve Sâsânîler arasında kurdukları denge politikası sayesinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. VI. yüzyılın başlarında Hâris b. 'Amr liderliğinde en parlak dönemini yaşayan Kinde devleti, Hâris'in ölümü üzerine oğulları arasında çıkan çatışmaların sonunda parçalanmış ve bir daha devlet kuramamışlardır. Hz. Peygamber, Mekke döneminde ticaret için gelen Kinde kabilesine mensup bazı grupları İslâm'a davet etmiş; ancak olumlu cevap alamamıştı. Hicretin 10. senesinde Kinde kabilesini temsil eden bir heyet Eş'as b. Kays'ın liderliğinde Medine'ye gelmiş, Hz. Peygamberle görüşmüş ve İslâmiyet'i kabul etmiştir. Bu görüşme esnasında Hz. Peygamber Eş'as b. Kays'ın kız kardeşiyle nişanlanmış ancak Hz. Peygamberin vefatı üzerine evlilik gerçekleşmemiştir. Hz. Ebû Bekr Halife olunca Kinde kabilesi zekât meselesinden dolayı merkezi otoriteye karşı ayaklanmıştır. Kindeliler bu isyan hareketinde Hz. Ebû Bekr'in gönderdiği ordulara karşı fazla direnemeyip teslim olmuştur. Tutsak edilen Kindelilerden bir grup, liderleri Eş'as'la birlikte Medine'ye getirildiler. Burada durumunu zekice savunan Eş'as ve beraberindekiler Hz. Ebû Bekir tarafından serbest bırakılmıştır. Eş'as bu olaydan sonra Hz. Ebû Bekr'in kız kardeşi Ümmü Ferve'yle evlenmiş bu yolla Kinde kabilesiyle merkezi hükümet arasındaki bağların güçlenmesini sağlamıştır.
Din ile yaşanılan hayat arasındaki irtibatı kurma çabalarının bir uzantısı olarak İslâm tefekkür geleneğinde bir yer edinen tecdîd kavramının modern öncesi dönemde nasıl anlaşıldığı ve ne gibi tartışma alanlarına sahip olduğu konusunun incelendiği bu makalede Suyûtî’nin et-Tenbie bi-men yeb‘asühüllahü ala re’si külli mie adlı eseri esas alınarak bazı tespitlerde bulunulmuştur. Tecdîd hadisinin sıhhati ve farklı lazıflarla rivayet edilmesinin sonuçları, müceddid olma kriterleri ve tecdîd olgusunun mahiyeti, müceddidlerin isimleri ve tecdîd hadisindeki yüzyıl kaydının nasıl anlaşılması gerektiği gibi konular makalenin iskeletini oluşturmaktadır. The concept of tajdîd has an important place in the Islamic thought because of its crucial role for the endeavors that try to establish a strong relationship between religion and the actual life. This article focuses on the tajdîd and its different interpretations before the modern age based on Suyûtî’s al-Tanbia bi-man yab‘asuhu Allâh alâ ra’s kull mia. The article consists of the authenticity of tajdîd tradition, results that arise because of its different narrations, criteria of being a mujaddid, nature of the tajdîd, names of mujaddids, and how the expression of century in the tajdîd tradition can be understood.
Tûr Abdîn Yöresinin İslâmlaşma Süreci
Tur Abdin, eskiden beri Süryaniliğin önemli merkezlerinden biri olmuştur. Hz. Ömer döneminde büyük bir hızla yayılan fetih hareketleriyle birlikte burası islam hakimiyeti altına girmiştir. Makalede genel olarak Cezire bölgesi, özel olarak da Tur Abdin yöresinin islamiaşma süreci, temel islam tarihi kaynaklarından hareketle işlenecektir. Öncelikle Hz. Muhammed ve Raşid halifeler döneminde yaşanan geliş melerin Tur Abdin ve çevresinde görülen etkisi, söz konusu dönemlerde bölgenin içinde bulunduğu siyasi, dini ve etnik durum incelenecektir. Daha sonra, islam fetihleriyle başlayan islamiaşmanın hangi dönemlerde nasıl bir seyir izlediği ve bölgenin son asırlara kadar nasıl bir hal aldığı tespit edilmeye çalışı lacaktır.
PhD Introduction, 2023
Mawlānā Jalāl al-Dīn Rūmī (d. 672/1273) was a scholar, mystic and poet who made great contributions to the development of sufism in Anatolia and Turkish sufi literature through his works. Many studies have been conducted on his life and teachings, as well as the Mevlevi order that was established based on his teachings. One of the foundational sources for these studies is Manāqib al-Ārifīn, written in Persian by Ulu Ārif Chalabi, the grandson of Mawlānā, and a murid of Ahmad al-Aflākī (d. 761/1360), in 754/1353. The subject of our study, Mahzan al-Asrār, is a source work that emerged during the reign of Sultan Murad II (d. 855/1451) due to the increasing translation activities during his era and was the first Turkish translation of Aflākī’s Manāqib al-Ārifīn under the sultan’s command. This study is divided into four main sections: introduction, analysis, text, and vocabulary-index. The introduction provides insights into Mawlānā’s life, works, and the socio-religious context of the Anatolian Seljuk State during his time. In the analysis section, the original text Manāqib al-Ārifīn, its author Ahmad al-Aflākī, the subject text Mahzan al-Asrār, and information about the translator are discussed. Following this, a linguistic analysis of the text is presented. The text section offers the transcribed version of the work in Latin script. Lastly, in the vocabulary-index section the vocabulary of the text is revealed, meaning of the words are defined, and page numbers are displayed. The aim of this study is to contribute to the historical development of the Turkish language by examining Mahzan al-Asrār, which reflects the characteristic features of Old Anatolian Turkish in terms of vocabulary, ortography, and grammar. Additionally, the period in which Mawlānā lived, his life, and his thoughts are evaluated based on primary sources. Therefore, an extensive literature review was conducted on Mawlānā, Mawlawiyah and Old Anatolian Turkish, primary and secondary sources were examined to create a composition through comparative readings. The vocabulary-index study aims to identify the vocabulary used in the text. Thus, a new source on Mawlānā and Mawlawiyah was contributed for the literature, and it was determined that this source contributes to the historical development of the Turkish language.
Üçüncü Emevî halifesi Muâviye b. Yezîd'in, çok kısa bir süre sonra yerine kim-seyi tayin etmeden halifelikten ayrılması ve ardından gelen ani vefatı, Emevî devle-tinde yaklaşık yedi buçuk ay süren ciddi bir siyasî krize neden olmuştur. Bu kriz dönemi, Mervân b. Hakem'in halife seçilmesiyle sona ermiştir. Bu çalışmada, ön-celikle Muâviye b. Yezîd'in tahta çıktığı esnada devletin içinde bulunduğu siyasî şartlar belirlenmeye çalışılmıştır. Ardından günümüz tarihçileri arasında önemli görüş farklılıklarına neden olan Muâviye b. Yezîd'in halifelikten ayrılmasıyla ala-kalı rivâyetler tartışılmıştır. Son kısımda ise Mervân b. Hakem'in halife seçilmesiy-le neticelenen Câbiye toplantısı ve akabinde meydana gelen Mercirâhit savaşı ele alınmıştır. ABSTRACT Mu'awiya b. Yazid's Abdication of Caliphate and Its Transferring to Marwanid Line The Third Umayyad Caliph Mu'awiya b. Yazid's abdication of caliphate without nominating a successor and then his sudden death caused a serious political crisis for seven and half months approximately, in the Umayyad State. This period ended with Marwan b. al-Hakam's installation as caliph. In this study, first, it has been tried to determine the political conditions of the state when Mu'awiya b. Yazid ascended the throne. Then, the accounts related to Mu'awiya's leaving caliphate, which caused important differences of opinion among modern historians, have been argued. In the last chapter, the meeting at Djabiya, which ended with Marwan b. al-Hakam's installation as caliph and the battle of Mardj al-Rahit which took place immediately after this meeting have been dealt with.
Karabağ’In Si̇yasi̇ Serüveni̇: İslam Öncesi̇nden Sovyet İdaresi̇ne
2017
Azerbaycan topraklarindaki Karabag’in oldukca karmasik bir siyasi gecmisi vardir. Bolge, Rusya, Ermenistan, Turkiye, ABD, Fransa ve Iran arasinda ciddi bir cekisme alani halinde olma ozelligini halen surdurmektedir. Turkiye, bolgede Azerbaycan’a destek vermeye calisan tek ulke olmus, Ermenistan ise Azerbaycan ve Turkiye’nin Karabag konusundaki bariscil yaklasimlarini genellikle reddetmistir. Iran, bolgedeki mezhepsel durumun kendi aleyhine donmemesi icin Turkiye’ye Karabag sorununun cozumunde yardimci olmamisken, zaman zaman bolgede sorun cikarmaktadir. Rusya, ABD ve Avrupali devletleri etkisi altina alarak bolgedeki cikarlarini korumaya calismakta, yani sira Ermenistan’a sahip cikmakta ve destek olmaktadir. Karabag sorunu konusunda Fransa’nin tavri da hic bir zaman Turklerin lehine olmamistir. Fransiz parlamenterler Ermenistan’in “soykirim” iddialarina Fransiz teziyle yardimci olmuslar, sozde soykirimi kabul ederek Turkiye’ye karsi soguk savas kivaminda bir baski uygulamaya calismi...
Saffârîler’in Kuruluş Süreci ve Sîstân’a Hâkim Olmaları
Saffârîler’in Kuruluş Süreci ve Sîstân’a Hâkim Olmaları, 2020
861-1003 yılları arasında Sîstân ve Horâsân bölgesinde hüküm süren Saffârîler'in kurucusu Ebû Yûsuf Yakûb b. Leys'tir. Sîstân'da bakırcılık yaparak hayatını idame ettiren Yakûb b. Leys kısa süre içinde arkadaĢları arasında cömertliğiyle temayüz ederek taraftar kazanmıĢ ve etrafına topladığı kiĢilerle ilk baĢlarda hırsızlık yapıp yol keserek isminden söz ettirdi. Fakat zamanla gücünü artırarak etrafında topladığı kiĢilerle birlikte 232 (846-847) yılında Sîstân'da Tâhiriler'e karĢı isyan etmiĢ olan Salih b. Nasr el-Kinânî'nin emrine girip ordu kumandanlığına kadar yükselerek, bu görevde önemli baĢarılar elde etti. Bu geliĢmelerle birlikte daha da güçlenen Yakûb b. Leys, Salih b. Nasr'ın Sistân'ı ele geçirip, burada bulunan ganimetleri hâkimiyeti altında bulunan Büst'e götürmek istemesi üzerine onun emrinden çıkarak ona karĢı mücadeleye giriĢip Salih b. Nasr'ı yenip onu Sîstân'dan uzaklaĢtırdı. Daha sonra ise Salih b. Nasr'ın yerine Sistân hâkimi olan Dirhem b. en-Nasr'a biat edip, Sîstân ordusunun baĢına getirildi. Yakûb b. Leys bu görevi icra ettiği süre zarfında cömertliği ve cesaretiyle bir kez daha temeyyüz ederek halkın teveccühünü kazandı. Bu durum ise Dirhem b. en-Nasr'ın tepkisine neden oldu. Nitekim Dirhem b. en-Nasr, Yakûb b. Leys'i ortadan kaldırmak için harekete geçti. Fakat Yakûb b. Leys daha erken davranarak ona karĢı üstünlük sağlamıĢ ve Sistân halkının da desteğiyle 25 Muharrem 247 (10 Nisan 861) Yakûb b. Leys Sistân'ın yeni emiri oldu ve böylece Yakûb b. Leys 247 (861) yılında Sîstân'da Saffârîler'i kurmuĢ oldu. Bu çalıĢmamızda temel amacımız 861-1003 yılları arasında Sîstân ve Horâsân hüküm sürmüĢ olan Yakûb b. Leys'in ilk faaliyetleri ve Sistân'a hâkim olup Saffârîler'i kurmasına dair kaynaklarda yer alan bilgiler sistematik bir Ģekilde ele almaktır.
Tanzimat Dönemi Taşra Politikalarının Cebel-i Lübnan Örneğinde Analizi
Özet: Kamu politikası ile ilgili çalışmaların Türkiye için görece yeni olduğu söylenebilir. Kamu politikası, toplumun tümüne ya da belirli bir kesimine ilişkin sorunların çözüme kavuşturulma çabası olarak tanımlanabilir. Böylece devlet kurumlarının aldığı ve uyguladığı kararlar bütünü kamu politikalarını oluşturmaktadır. Tanzimat dönemi kamu politikalarının çoğunlukla artırmacı yaklaşımla oluşturulduğu söylenebilir. Fakat Cebel-i Lübnan Nizamnamesi örneğinde görüldüğü gibi, öngörülemeyen olaylar neticesinde de politikalar belirlenmiştir. Bu çalışmada, oluşturulan taşra politikası, süreç analizi yön-temiyle analiz edilmiştir. Bu Nizamname çerçevesinde yürütülen politikanın daha sonraki düzenleme ve politikalar için yol gösterici olduğu anlaşılmıştır.