FOTOĞRAF SAHTECİLİĞİ VE TARİHİ GERÇEKLERİN İTİBARSIZLAŞTIRILMASI ÇABASINA BİR ÖRNEK DAHA - Hazel ÇAĞAN ELBİR (original) (raw)
FRANSA KARANLIK TARİHİNİ PAYLAŞACAK BİR ORTAK ARAYIŞINDA - Hazel ÇAĞAN ELBİR
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, son günlerde hassas konularla gündeme gelmeye başlamıştır. Bu hassasiyet pek çok açıdan değerlendirilebilir. Gündemine “katliam”, “soykırım” kavramlarını alan Macron, önce Fransa ordusunun 1950 ve 1960’larda Cezayir’de sistemli bir işkence uyguladığını kabul etmiş, ancak geçmişte yaşananların ne reddedilebileceğini ne de yaşananlardan pişmanlık duyulacağını ifade etmiştir. Macron, 2017’deki Cezayir ziyareti sırasında Fransız sömürgeciliği dolayısıyla “insanlığa karşı suç işlendiğini” ifade etmiş, acı bir milli tartışmayı yeniden alevlendirmişti.
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DOĞU ORTAKLIĞI ANLAŞMASI VE "DOĞU"DAKİ VAZGEÇEMEDİĞİ ORTAĞI - Hazel ÇAĞAN ELBİR
18-19 Ekim 2017 tarihlerinde Brüksel’de Ermenistan’ın Dışişleri Bakanı Edward Nalbandian’ın da konuşmacı olarak katıldığı Dördüncü Avrupa Ermeni Kongresi düzenlenmiştir. Kongrenin organizasyonu “Adalet ve Demokrasi için Avrupa Ermeni Federasyonu” (The European Armenian Federatiopn for Justice and Democracy – EAFJD) tarafından üstlenilmiştir . Nalbandian toplantıda Avrupa Birliği ile Kasım ayında yapacakları anlaşmanın Ermenistan’a sağlayacağı olanaklardan bahsetmiştir.
GAZETECİLİĞİN ULUSLARARASI İLİŞKİLERDEKİ ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ÜZERİNE - Hazel ÇAĞAN ELBİR
AVİM BÜLTEN, 2018
Türkiye’nin 2011’den beri Suriye’den ve Irak’tan gelen mültecilere ayırım yapmaksızın sınırlarını açtığı bilinmektedir. Son zamanlarda Türk basınında bazı yazarların bu konuda kaleme aldıkları bazı yazılarda gerçekler hilafına haberler yaptıkları görülmektedir. Bu haberlerin her ne kadar objektif bir şekilde yazıldığı izlenimi verilmeye çalışılsa da bunların belli amaçlarla kaleme alındığı, hiç olmazsa zihinlerde bir kavram kargaşası yaratılmak istenildiği kolaylıkla görülmektedir.
TERÖRİSTLERİN KAHRAMANLAŞTIRILMASI ÇAĞI – Hazel ÇAĞAN ELBİR
Terörist ve terör örgütü olarak bilinen kişi ve gruplar son yıllarda kahraman gibi gösterilmeye ve bu yönde haberler, çağrılar ve anmalar yapılmaya başlanmıştır. Uluslararası akademik camiada ün sahibi üniversiteler, dergiler, haber kaynakları terörizmi öven makaleler ve haberler yayınlamaktadırlar. Teröristlerin kahramanlaştırılması durumuna son örnek Andranik Ozanyan'ı anma törenleridir.
FOTOĞRAFÇININ TEKNOLOJİ İLE İMTİHANI, PİKSEL SAYISI YARATICILIĞI ÖLDÜRÜR MÜ ?
Bütün Dünyada fotoğrafçılar ile meslekleri arasında bir soğukluk yaşanıyor. Reklam fotoğrafçıları içinde durum aynı. Küresel bir dijitalleşmenin yaşandığı günümüzde, fotoğraf makinelerİ ve video kameralar dönüşüyor ve değişiyor. Yeni fotoğraf makineleri ile birlikte yaygınlaşan fotoğrafçılık anlayışı klasik fotoğraf anlayışını kökünden değiştiriyor. Buna reklamcılığın da dijitalleşmesi ve bu dönüşüme uyum sağlaması eklenince reklam fotoğrafçılarının sektördeki yeri de tartışılıyor. Ülkemizde zaten yapısal diyebileceğimiz sorunlar yaşayan reklam sektöründe reklamcılığa, görsel kullanımına ilişkin problem çeşitli vesilelerle ortaya çıkıyor.
Geçtiğimiz haftalarda Uluslararası Frankofoni Örgütü’nün gerçekleştirdiği 17. Zirve Erivan’da düzenlenmişti. Daha önce zirveye ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşmıştık. Üzerinden zaman geçtikçe zirveye dair dikkat çeken noktalara ilişkin başka değerlendirmeler yapılması gerekmektedir. Bunlardan biri, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun zirvedeki tutumu, tarihi ve hukuki gerçeklerle uyuşmayan ermeni söylemini benimsemesi ve sözde soykırımı destekleyen ifadeleridir.
ÇAĞDAŞ FOTOĞRAF SANATINDA ANLATIMCI YAKLAŞIM
2013
ÖZET İnsanoğlu, yeryüzündeki varlığının gizem dolu zamanlarından beri gelen süreçte, birçok ifade biçimi gelişitirmiş, kendinden sonraki nesillere bilgilerini, tecrübelerini ve duygularını aktarmaya çalışmıştır. Zaman ilerledikçe toplum halinde yaşamaya geçilmiş, bunun sonucunda ortak deneyimler artmıştır. Gelişen fizyolojik yapısı ve algısı izin verdiği oranda bu deneyimleri kaydetmenin ve aktarmanın yollarını aramıştır. Öncelikle, yaşamda kalması için doğal ortamında yaptığına benzer biçimde en basit yöntemlerle kayıt yapmaya çalışan insan, daha sonra bu faaliyetlerde yetkinleşmeye başlamıştır. Bu yetkinlik, çevresinden aldığı duyumları daha anlaşılır biçimde kaydetmesini sağlamıştır. Bunun sonucunda ortaya çıkan “dil” olgusu çerçevesinde “anlatı” mekanizması gelişmiştir. İ fade biçimleri anlatıyı geliştirerek günümüze kadar gelmiştir. Endüstriyel devrim sırasında meydana gelen bilimsel keşiflerin sonuçları doğrultusunda, insanın içinde yaşadığı toplumsal yapı değişiklik göstermiş, yeni bir sorgulama ve algılama biçimi geliştirmesine olanak sağlamış, bu doğrultuda yeni ifade biçimleri geliştirmek zorunda kalmıştır. Ondokuzuncu yüzyıl'ın ortalarında ilan edilen fotoğraf teknolojisi de bu gelişmelerin içinde sayılmıştır. Önceleri bir kopyalama cihazı olarak görülen fotoğraf, sanat ve bilim çevresinden gördüğü ilgi ile kısa zamanda güzel sanatlar alanında kendine önemli bir yer edinmiştir. Bu sayede kendi özgün dilini oluşturma sürecine adım atan fotoğraf, ilk öncelikle modernist sanat döneminin temel dinamiklerinden olmuştur. Paylaşımı kolay olan fotoğraf teknolojisi, kültür aktarımını demokratik bir hale getirmiş, sanatsal üretime yaratıcılık açısından geniş bir alan açmıştır. Aynı zamanda fotoğraf, modernizm ile, ideolojilerin yayılmasından, popüler imge üretimine kadar geniş bir sahada propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Modernist hareketin sonucunda yaşanan savaşların getirdiği yıkım, sanat eserinin çoğaltım aracına bağlı olarak yaşadığı metalaşma süreci, temsilin inanılırlığını temelinden sarsmış ve kavramsal sanata uygun bir zemin hazırlamıştır. Egemen düşüncenin sahip olduğu insanlık için “mutlak doğru” arayışı sona ermiştir. Bunun yerine yerleşik olan her türlü düşünceye karşı çıkan bir anlayış hakim olmuştur. Kavramsal sanat bu zeminde gelişimini gösterirken metalaşma sürecine karşı duran görüş “pop-art”ı üretmiştir. Pop-art ve kavramsal sanat, imge üretimi alanında devrim niteliğinde değişikliklere yol açmıştır. İ deolojik olmayan, gündelik ve sıradan nesnelerin konu alındığı pop-art ile, nesneye yönelmek yerine düşüncelerin ve kavramların etüdünü esas alan kavramsal sanat, postmodernist bakış açısının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Üretim biçimlerinin niteliklerinin, çizgisel bir tarih anlayışının, ahlaki açıdan mesaj vermenin, nesneye yönelmenin önemli olmadığı postmodern anlayış, yapısal çözümlemenin tekrar sanat alanına geri dönmesinde etkili olmuştur. “Göstergebilim” yönteminin olgunlaşmasına ve anlatının sanat eserine tekrar hakim olmasına yol açan bu gelişmeler, en yoğun biçimde fotoğraf sanatında kendini göstermiştir. Bir hikayenin egemen olduğu anlatımcı yaklaşım, postmodernizmin farklı referans alanlarını kullanmasından faydalanır. Kurgu ile oluşturulan veya daha sonra fotoğrafların bir arada getirilerek düzenlemesinden bir anlatı ortaya çıkar. Fotoğrafın her zaman sahip olduğu iletişimsel niteliği açığa çıkaran anlatımcı yaklaşım, fotoğraf sanatında bugün ve gelecekte yaratıcı çalışmaların üretilmesine olanak sağlar. Anahtar Kelimeler:Anlatı, dilbilim, yapısalcılık, modernizm, postmodernizm, kurgusal, dokümanter. SUMMARY Humankind has developed a myriad of expression styles and made an effort to transform its knowledge, experience and feelings to succeeding generations thoroughout the time of its mysterious existence. Over time, they began to live as a society, and consequently had more common experiences. They also have searched for ways to record and transform these experiences to the extent their physical state and perception allows them. Initially, men who tried to record experiences drawing upon the simplest methods akin to those he used to survive in his natural environment, later began to develop more sophisticated methods. This expertise allowed him to record the sensations received from the environment in a more understandable way. Within the framework of the concept of ‘language’ that emerged as a consequence of this, the mechanism of ‘narrative’ was developed. These means of expression brought narrative into the present improving its premises. As a result of the scientific inventions and discoveries during the Industrial Revolution, the social structures in which people live have undergone changes. These changes have generated an opportunity for them to develop new ways of questioning and perception, thus forcing them to develop new styles of expression. The technology of photography that emerged towards mid-nineteenth century has also been considered among these developments. Phototography, initially seen as a copying device, found a significant place in the field of fine arts thanks to the attention it drew from artistic and scientific circles. Thus, photography began to initiate the process of creating its own unique language and became one of the fundamental artistic forms of the modernist era. Easily reproducible, photographic technology democratized cultural transmission and opened up a wider arena for artistic production in terms of creativity. Simultaneously, photography, with modernism, has been used as a propaganda tool in broad realms extending from the dissemination of ideology to the production of popular images. The devastation experienced due to the wars resulting from the modernist movement, and the commodification process that works of art have undergone in relation to the means of reproduction have undermined the credibility of representation and generated a convenient base for conceptual art. The quest for “ultimate truth” by the status quo has come to an end. Instead, a kind of understanding that opposes any kind of set idea has emerged. While conceptual art achieved progress on such bases, it also produced “pop-art”, which resists the process of commodification. Pop Art and conceptual art have generated revolutionary changes in the area of image production. Pop Art, whose topics cover non-ideologic, daily and ordinary objects, along with conceptual art, which privileges the examination of ideas and concepts rather than a tendency towards objects, generate the basis for the emergence of a postmodernist view. The postmodernist point of view, in which the qualities of means of production, a linear understanding of history, delivery of a moral message and a tendency towards the object bear no importance, have helped structural analysis return to the field of art. These developments that resulted in the maturation of semiology and the hegemony of narrative in the arts have revealed themselves in the most intensive manner within photography. A narrative approach that draws upon a story benefits from the fact that postmodernism uses a variety of reference points. A narrative is formed by construction or later bringing together and ordering of the photos. A narrative approach that reveals the usual communicative quality of photography, renders the production of creative works possible in the art of photography, both in the present and in the future. Keywords: Narrative, Linguistics, structuralism, modernism, postmodernism, fiction, documentary.
“THE OTTOMAN LIEUTENANT” FİLMİNİN ANCA’DA YARATTIĞI RAHATSIZLIK - Hazel ÇAĞAN ELBİR
Son günlerde Ermeni diasporasında tartışmalara sebep olan “The Ottoman Lieutenant”, 10 Mart 2017 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde gösterime girdi. Türk-Ermeni ilişkileri bakımından Amerika’daki Ermeni lobisi tarafından desteklenen diğer film projeleri göz önünde bulundurulduğunda, “The Ottoman Lieutenant” filminin Hollywood yapımcıları arasında dengeli bir yapım olduğu görüşü yaygındır. Ermeni lobilerinin film hakkındaki saldırgan tutumları ise Türk – Ermeni uzlaşmasına yönelik diyalogun kurulması önünde bir engeldir.
ALMANYA İSTİHBARATI VE AŞIRI SAĞ - Hazel ÇAĞAN ELBİR
Eylül ayı içinde, Almanya’nın istihbarat teşkilatı olan Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Hans-Georg Maassen Almanya’da yükselen aşırı sağa hoşgörülü yaklaşımı nedeniyle görevden alındı. Bu gelişme sürpriz bir karar olmamıştır. Maassen Almanya’da 8’i Türk 10 kişinin öldürülmesinden sorumlu Neo-Nazi eğilimli Nasyonel Sosyalist Yeraltı (NSU ) terör örgütüne karşı verilen mücadeleyi de bloke ettiği gerekçesiyle zamanında eleştirilmişti. Avrupa’nın genelinde olduğu gibi Almanya’da da sağ popülizmin yükselmesiyle Hans-Georg Maassen’in aşırı sağ eğilimler sergilemesinin paralellik göstermesi Alman kamuoyunda büyük ses getirmiştir. Bu durum Merkel’in iktidarının eleştirilmesine neden olmuştur.