HİNT-FARS-OSMANLI HATTINDA BİR KÜLTÜR DURAĞI OLARAK DİYARBAKIR (original) (raw)

OSMANLI ŞARKI GÜFTELERİNİN DiL ARAŞTIRMALARINDA MALZEME OLARAK DEGERi

ÖZET: Şarkı, Türk edebiyatında bestelenrnek amacıyla yazılrruş şiiriere verilen genel addır. Bu terim az-çok farklı anlarnlar da ifade etmekle birlikte genellikle Farsça güfte kelimesiyle aynı anlamda kullanılrruştır. Şarkıların bir musiki formunu ve nazım şeklini ifade etmek için ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak genel ve yaygın görüş, şarkı türünün klasik Osmanlı ca döneminde yani 17. yüzyılda ortaya çıktığı biçimindedir. Türkiye'de bu şarkı metinleri üzerinde yapılan bazı çalışmalar vardır. Bu çalışmalar, daha çok müzik araştırmacılan tarafından yapılrruştır. Ancak şarkı metinleri dil araştırmaları bakımından da eşsiz malzemelerdir. Çünkü bu metinlerle, hem geleneksel yöntemle klasik Osmanlı Türkçesi araştırmaları yapılabilir hem de şarkılar aynı zamanda icra edildiği için, bu metinlerle klasik dönem söyleyişleri ile irnla ilişkisi ortaya konulabilir. Bu çalışmayla, bir şarkı metni üzerinden, şarkı metinlerinin dil araştırmalanndaki önemi üzerinde dunılacaktır .

OSMANLI DÖNEMİNDE HARPUT’UN (MA’MURATÜ’L-AZİZ) İDARİ YAPISI

OSMANLI DÖNEMİNDE HARPUT’UN (MA’MURATÜ’L-AZİZ) İDARİ YAPISI, 2020

1516 yılında Osmanlı İdaresine geçen Harput 1846 yılına kadar Diyarbekir Eyaletine bağlı bir sancak olarak idari statüsünü sürdürmüştür. 1846 yılında Harput dört sancak ve otuz kazadan oluşan büyük bir Eyalet halini almıştır. 1864 Vilayet Nizamnamesi düzen- lemesiyle Vilayet merkezi olan Harput’un ismi 1867 yılında Ma’muratü’l-Aziz olarak de- ğiştirilmiştir. 1868 yılında Diyarbekir vilayetine bağlı bir sancak olarak idari yapısı değiş- tirilen Ma’muratü’l-Aziz 1883 yılında tekrar Vilayet merkezi olmuş ve bu idari statüsünü Cumhuriyetin ilanına kadar sürdürmüştür.

OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE HATTI TAŞIYAN DİYARBEKİRLİ HATTAT: HAMİD AYTAÇ

ULUSLARARASI DİYARBAKIR SSEMPOZYUMU, 2016

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE HATTI TAŞIYAN DİYARBEKİRLİ HATTAT: HAMİD AYTAÇ Özet İslam medeniyeti, bir yazı medeniyeti olup insanlık tarihinde yazıyı sanata dönüştüren sayılı birkaç medeniyetten biridir. Yazının hüsn-i hatta dönüşerek bir sanat ve medeniyet sembolü olması ise Kur’an sayesinde olmuştur. Her hattat en az bir Mushaf yazarak hattın ana gayesinin tezahür ettiği bu alanda nasibdar olma hayaliyle yaşar. Diyarbakır’ın bağrından yetişen büyük hattat Hamid Aytaç, iki Mushaf yazarak hem bu kutlu vazifeyi icra etmiş hem de hat sanatını inkırazdan koruyarak Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine taşıyan bir sanatkar olarak temayüz etmiştir. İlk gençlik yıllarında İstanbul’a giderek sanatını tekamül ettiren ve büyük hattatlar arasına girmeye hak kazanan Hamid Bey, memleketi Diyarbakır’a olan aidiyet ve muhabbetini her vesileyle izhar etmiş, bir çok levhasının altına yazdığı “ketebehu Hamid el-Amidi” (Bu levhayı Diyarbakır’lı Hamid yazdı) ibaresiyle doğduğu topraklara olan aidiyetini tescil etmiştir. Hamid Bey, Cumhuriyetin ilk yıllarında, hat sanatının pek de rağbet görmediği bir dönemde maişetini temin için bir çok işle iştigal etmiş fakat asıl uğraşı olan hüsn-i hattı asla bırakmamış, ilerlemiş yaşına rağmen “ben vazifeliyim” diyerek dünyanın dört bir köşesinden talep edenlere bu sanatı öğretmiş ve onun bugünlere ulaşmasında hayati bir rol oynamıştır. İslam alemindeki haklı şöhretinin zıddına memleketi Diyarbakır’da maalesef pek tanınmayan ve adına sadece bir ortaokulun bulunduğu Hamid Bey’e memleketi Diyarbakır’ın bir kadirşinaslık borcu vardır. Bu borcu ifa etmek babında Hükümet ve Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerince gündeme getirilen ve Hattat Hamid Bey’in adını taşıyan bir “Kültür ve Sanat Merkezi” inşa edilmesi projesinde henüz somut bir netice ortaya konulamamıştır. Bu projenin gerçekleşmesi hem şehrin kadim köklerine dönmesini temin etmesi hem de yeni sanatkarların neşvü nema bulacağı bir atmosfer teşkil etmesi bakımından hayati bir ehemmiyeti haizdir. Anahtar Kelimeler: Hat sanatı, İslam Medeniyeti, Diyarbekir, Hattat Hamid Aytaç HAMİD AYTAÇ, THE İSLAMİC CALLİGRAPHER FROM DİYARBEKİR WHO HAS PLAYED A CRUCİAL ROLE İN CARRYİNG THE İSLAMİC CALLİGRAPHY TO THE PRESENT İsmail Kanbaz⃰ Abstract İslamic calligraphy is one of the most important signs of İslamic civilization. So it is placed in the centre of the İslamic arts. Writing in the İslamic civilization is not only an instrument for recording and transmitting of the information, at the same time it is considered as an instrument for writing the Holy Quran in the best way. Hamid Aytaç, who grew up in Diyarbekir and became a great calligraphy master in İstanbul, is regarded as an artist who protected the calligraphy from decline and conveyed it to the new generations. Despite his worlwide reputation he is not appriceated at his hometown, Diyarbekir. He was deeply relevant to his hometown and emphasised it on all occasions. Furthermore he signed some of his artworks as “Hamid al-Amidi” (an old name for Diyarbekir) expressing his longing and belonging to this ancient city. Unfortunately there is no reminder place of him in Diyarbekir except a school. At least he deserves a “centre of İslamic arts” bearing his name. Key words: İslamic calligraphy, İslamic civilisation, Diyarbekir, Hamid Aytaç

OSMANLI BERATLARI KAPSAMINDA DİPLOMATİKA İLMİ veya “İLM-İ İNŞÂ”

2008

Islam devletlerinde ilm-i insâadiverilen ve kisaca “vesika ilmi” seklinde ifade edebilecegimiz bu ilim, “Diplomatika” (Ing. Diplomatics) adiyla 17. Yuzyidan itibaren batida bagimsiz bir bilim dalihaline gelmistir. Biz bu calismamizda oncelikle, diplomatika ilminin ortacagbatiâleminde ve latin kulturunde ortaya cikisi, gelisimi ve kullanilan resmi belgelerin rukun ve sartlariniele aldik.Islam dunyasindaki diplomatika calismalariniayriayritesbit ettik. Yine bu bolumler icinde bir tur diplomatika eseri olan insâ eserleri uzerinde durduk. Bu alanlarda ortaya konmusonemli eserleri ve Islam ulkelerinde kullanilan vesika turleri ve diplomatika unsurlariniornekleri ile belirttik. Osmanlidiplomatikasikonusunu, munseat gelenegi ve modern anlamda diplomatika calismalari seklinde iki baslik altinda ele aldik. Bu arada diplomatikanin kaynagiolan arsivler uzerinde durduk. Son bolumde ise; Berat formunu ele aldik. Padisah adina hazirlanan beratin, Osmanlidiplomatikasindaki onemine isaret ettik.

OSMANLI DİVÂN EDEBİYATINDA BİR AŞK MÜHENDİSİ: FERHÂD

Özet Klasik kültürümüzde destan ve savaş kahramanlarımız olduğu gibi, gönül kalelerini fethetmiş ve bizlere kalp vadisinde kılavuzluk yapmış olan aşk kahramanlarımız da vardır. Ferhad, Mecnun, Hüsrev, Cemşid, Hüma, Vamık, Ramin bunlardan meşhur olanlardır. Aşk meydanında, topu çevgenleriyle çalmışlar ve kimseye kaptırmamışlardır. Biz bu kahramanlar arasında bir aşk mühendisi olan Ferhad'ın, Osmanlı şiir varaklarına yansımış olan aşka bakış ve duyuş portresini klasik edebiyatımızın en bilinen şairlerinden; Şeyhî, Ahmed Paşa, Necatî Bey, Fuzulî, Bakî, Hayalî Bey, Nâbî, Nefî, Neşatî, Şeyhülislam Yahya, Nedim ve Şeyh Galib divânlarını incelemek suretiyle ortaya koymaya çalıştık. Bir suyolu mühendisi olan Ferhad'ın aşk sahasında da gerçek bir mühendis olduğunu gördük. Edebiyat tarihimiz boyunca divân şairlerimiz Ferhad'ın ağzından aşka dair sözler söylemiş ve nahif duygularını Ferhad vasıtasıyla dile getirmişlerdir. Seçilerek zikredilen beyitler bu duyguların birer şahididirler. ANAHTAR KELİMELER: OSMANLI ŞİİRİ, DİVÂN EDEBİYATI, AŞK, FERHAD Abstract Just as we have war heroes in our classical culture and legends who have conquered the fortress of our souls, there are amorous heroes whose love and passion has led us through the valley of our hearts. Of these heroes, Ferhad, Mecnun, Hüsrev, Cemşid, Hüma, Vamık and Ramin are among the famous ones. They have been the eternal winners in the field of love and have not lost their glory or place to any other opponent. Among these heroes we have chosen to focus on the love protagonist Ferhad, whose views and perspective of romance has been portrayed and documented in the poetry and classic works of the literary connoisseurs of Ottoman period such as Şeyhî, Ahmed Paşa, Necatî Bey, Fuzulî, Bakî, Hayalî Bey, Nâbî, Nefî, Neşatî, Şeyhülislam Yahya, Nedim and Şeyh Galib. We have tried to compile and put together these works for an analysis. Ferhad, who was known to be an expert in the canals and conduits, proved his expertise equally in the field of love. Throughout the history of literature, the council of our poets have voiced their romantic expressions through Ferhad's lips and have reflected their sensitive feelings and words through Ferhad. Each of the couplets mentioned here is a witness to these feelings.  Doç.Dr.,Mevlana Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, saydin@mevlana.edu.tr