SUÇ VE ŞİDDET OLGUSUNUN TÜRK TELEVİZYON KANALLARI ANA HABER BÜLTENLERİNDE GÖRÜNÜRLÜĞÜ 1 (original) (raw)
Related papers
ÖZEL TELEVİZYON KANALLARININ TÜRK HABERCİLİĞİNE ETKİSİ
Selçuk İletişim, 2004
Televizyon haberciliği, görüntü ve sesi bir arada bulundurması nedeniyle hedef kitle üzerinde et-kili bir haberciliktir. Bu nedenle de televizyon kanalları haber konusunda sürekli yarış içerisinde-dir. Türkiye'de, 1968 yılında kurulan TRT, 1990 yılına kadar ilk ve tek televizyon kanalı durumun-dadır. TRT'nin bu tekeli, 1990 yılında Magic Box şirketinin Almanya'dan uydu kiralayarak Türki-ye'ye yayın yapmasıyla yıkılmıştır. O dönemde Türkiye'de bulunan yasa boşluğu nedeniyle Star 1 adıyla kurulan ilk özel televizyon kanalı, diğer girişimlere cesaret vermiştir. 1994 yılında özel te-levizyon yayınları yasal duruma gelmiştir. Özel televizyonların Türkiye'ye girmesiyle rating uğru-na yaptıkları yayın anlayışı, haberlerde de kendini göstermiştir. Bu kanalların habercilik anlayışı, TRT'nin benimsediği protokol haberciliğinden uzak, farklı haber değeri olan bir sistemdir. Bu çalışmada, özel televizyon kanallarının habercilik anlayışları incelenmiş, bir gün süreyle TRT, NTV ve SHOW TV'nin ana haber bültenlerinin içerik çözümlemesi yapılarak haber bültenlerinin nasıl değiştiği araştırılmıştır. Özel televizyon kanallarının Türk haberciliğine getirdiği olumlu ve olumsuz etkiler saptanmaya çalışılmıştır.
TÜRK TELEVİZYON DİZİLERİNDE TOPLUMSAL KİMLİKLERİN TEMSİLİ
Kitle iletişim araçlarına eleştirel bir açıdan yaklaşıldığında, medyanın erkek egemenliğinde olduğunu ve bu sebeple de ataerkil zihniyeti desteklediğini söylemek mümkündür. Medyanın gücünün sınırsız olduğunu savunan Frankfurt Okulu ve Kültürel Çalışmalar Birmingham Okulu gibi eleştirel yaklaşımlara göre birey, medyada gördüklerini gerçek sanma eğilimdedir. Bu durum kimi zaman bireylerin medya aracılığıyla sunulan içerikleri sorgusuz benimsemesi sonucuna varabilmektedir. Medya metinlerinde, anaakımın dışında kalanlar diğer bir ifadeyle “öteki”ler yeteri kadar temsil edilmezken, anaakımın içinde kalanlarsa belli başlı stereotipler ve çerçeveler etrafında kurgulanmaktadır. Bu bakış açısından yola çıkarak “Türk Televizyon Dizilerinde Toplumsal Kimliklerin Temsili” konulu çalışma kapsamında yerli televizyon dizilerinde yer alan karakterler analiz edilerek, bunların egemen ideolojiyi ne kadar yansıttıkları, mevcut düzeni ne kadar olumladıkları ve neleri eleştirip kimleri ötekileştirdikleri incelenmiştir. İçerik analizi yöntemi esas alınarak yapılan bu çalışma, 2011-2012 yayın döneminde reyting ölçümlerine göre en fazla izlenen ilk 5 dizi (Arka Sokaklar, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Adını Feriha Koydum ve Kuzey Güney) üzerinden yapılmıştır. Araştırmanın neticesinde ana hatları ile (a) dizi karakterlerinin egemen ideolojiyi yansıtacak biçimde kurgulandığı, (b) genel kabul görmüş ve/veya görmesi istenilen davranış kalıplarının olumlandığı, (c) toplum ve sistem açısından “öteki” olarak görülen kimliklerin ise olumsuzlanarak göz ardı edildiği bulgulanmıştır
TURKIYEDEKİ_TELEVIZYON_KANALLARINDA_GÖSTERİLEN.pdf
Medeniyetin hızla ilerlediği dünyamızda hala ne yazık ki şiddet gibi ilkel bir olgunun varlığından söz etmek mümkündür. Şiddet öğelerinin topluma kanıksatılmasında ve etkisini sürdürmesinde kitle iletişim araçlarının da yadsınamayacak oranda etkisi bulunmaktadır. Kitle iletişim araçları içinde toplumun çoğunluğuna sesleneni de televizyondur. Nitekim izleyicilerin, dinleyicilerin ve okuyucuların ilk elden başvurdukları iletişim kaynağı olan televizyonun erişiminin kolay olması ve hemen her evde bulunması, kişilerin bu yayın organını seçmesinde öncül bir etkene sahiptir. Konusu televizyonda izleyici ile buluşan dizilerde sunulan şiddetin gösterimi olan çalışmanın örneklemini ise Türk televizyonlarında gösterilen Kara Para Aşk ve Poyraz Karayel dizileri oluşturmaktadır. Bu dizilerde şiddet unsurlarının ne şekilde ele alındığı ve izleyiciye nasıl sunulduğunu analiz edebilmek için George Gerbner’in Yetiştirme Kuramı’nın ikinci bileşeni olan Mesaj Sistem Çözümlemesi kullanılmıştır. İncelemeler sonucunda adı geçen dizilerde şiddetin yoğun şekilde kullanıldığı ve bu yolla izleyicinin zihninde şiddet öğelerinin normalleştirildiği tespit edilmiştir.
TÜRKİYE'DE TELEVANJELİZM: DİNİ TELEVİZYON KANALLARI
Televanjelizm: Türkiye'de Dini Televizyon Kanalları Üzerine Bir İnceleme, 2021
Bu araştırmanın problemi, dini televizyon kanallarındaki farklı programlarda ortaya çıkan din sunumlarını incelemektir. Bu bağlamda incelenen din anlatım şekillerinin niteliği, benzerliği ya da farklılığı çalışmanın temel unsuru olarak belirlenmiştir. Bir başka ifade ile sadece dini
TÜRK TELEVİZYON KANALLARINDA YABANCI FORMATLARIN GLOKALİZASYONU: BİR SAHA ARAŞTIRMASI
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ, 2019
Bu çalışma, global ölçekteki TV program formatlarının Türk televizyonlarına uyarlanması aşamasındaki süreçleri, yerelleştirme ve uygulama çalışmaları üzerine odaklanmaktadır. Çalışmanın temel amacı, tüm bu süreçler doğrultusunda Türk televizyonlarında format glokalizasyonu işleminin nasıl gerçekleştirildiği ve bu süreci etkileyen faktörlerin neler olduğu sorularının yanıtını bulmaktır. Bu yapımlar incelenirken, sektör profesyonelleri ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Türk gelenek ve göreneklerine uygun tasarımlar yapmak, insan hikâyelerine yer vermek, güvenilir sunucu ile yol almak, hedef kitlenin beklentisini doğru analiz etmek, izleyiciyi tanımak ve ne istediğini öngörebilmek, karmaşık yapılardan uzak net içerikler üretmek, içeriğin yapısına göre her yöreye ait izler taşımasını sağlamak, izleyicide merak unsuru yaratmak, yaşamsal alışkanlıklara benzer hale getirmek gibi kriterler, Türkiye’deki televizyon programlarının yerelleştirilmelerindeki en önemli dinamikler arasında yer almaktadır.
TÜRK TELEVİZYON DİZİLERİNDE ORYANTALİST YANSIMALAR.pdf
Oryantalist çalışmalar geçmişten günümüze kadar metin, resim, film, medya aktarımı ve sosyal medya araçlar ile Doğuyu yeniden kurgulamakta ve üretmektedir. Dünyaya bakışımızı şekillendirebilen, izleyicilerin algılarını değiştirebilen, düşünce ve karar mekanizmalarını etkileyebilen medya kültür ürünleri "biz" ve "ötekiler" algısını oluşturan oryantalizmin kurduğu Doğu kurgusu sorununu ortaya çıkarmıştır. Doğulu toplumların da kendileri hakkındaki bilgilere Batılı bakış açısı ile yaklaşmaları self oryantalizmi meydana getirmektedir ve kendi toplumuna yabancılaşan Doğulunun ortaya koyduğu ürünler oryantalist batı bilgisi içerisinde şekillenmektedir. Bu araştırma ile self oryantalizm bağlamında tarihi olayların ve tarihi kişilerin yeniden üretilmesi değerlendirilecek ve Türk televizyon dizilerinde oryantalist söylemin nasıl yansıtıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda oryantalist tarih yorumu, konusunu ve kurgusunu tarihten almış olan "Muhteşem Yüzyıl" dizisi örneği ile Osmanlı tarihi gösterilirken mekân, tasarım, giyim kuşam, harem hayatı, davranış biçimleri gibi belli temalar üzerinden oryantalist kurgular değerlendirilecektir. Araştırma nitel tekniklerle gerçekleştirilecektir. Literatür çalışması ile araştırmanın kuramsal ve kavramsal bir arka planı oluşturulacak, araştırma tekniği olarak doküman incelemesi uygulanacak ve elde edilen bilgiler tartışılacaktır.
Television is one of the primary actors of social perception and information process. The perception of reality, built in the mind of audiences by means of contents produced in this regard, is generally shaped and reinforced by the used language symbols, stereotypes and representations. One of these representation examples is associated with street. As in every subject, the frames of reference established by the media in news about the street occur in different respects depending on the historical/social conditions and the nature of events. Examples for this are street celebrations, entertainment and carnivals, large-scale demonstrations, individual or collective violence, rallies, conflicts, emergencies, street restrictions applied in cases of exceptional circumstances etc. In a similar vein, after COVID 19 pandemic spread across the world, the aforementioned fictional representation changed significantly as seen on television screens. In this study, it was aimed to determine how the news subjecting street changed and transformed with an analogical evaluation based on the assumption that the reference frames established regarding the street before and after the COVID19 pandemic have changed or may have differed in terms of the motives "sociability/togetherness/loneliness","naturalness/calmness/uneasiness", "trust/insecurity/danger", "self-realization/non-self-realization", "freedom/deprivation/ prohibition" etc. In this regard, the main news bulletins of ATV, the most watched analogue broadcasting organ throughout 2020 according to rating measurements, were taken into consideration. 10 news samples, 5 before and 5 after the pandemic, broadcasted in the aforementioned TV channel were analyzed according to descriptive analysis method with regard to framing theory. In determining news sample, purposeful sampling type, also known as quota sampling, was used. To conclude, it has been achieved that some perceptions in the street have changed compared to the period before COVID 19 pandemic.
TÜRKİYE’DEKİ HABER MERKEZLERİNDE YAPAY ZEKÂ TEKNOLOJİLERİ: GAZETECİ DENEYİMLERİ VE ALGISI
TÜRKİYE’DEKİ HABER MERKEZLERİNDE YAPAY ZEKÂ TEKNOLOJİLERİ: GAZETECİ DENEYİMLERİ VE ALGISI, 2023
“Türkiye’deki Haber Merkezlerinde Yapay Zekâ Teknolojileri: Gazetecilerin Yapay Zekâ Deneyim ve Algıları” adlı bu kitap bölümünde yapay zekânın haber üretim sürecinde somut olarak nasıl kullanıldığı araştırılmakta ve gazeteciliğe etkileri gazetecilerin deneyimleri ve algıları üzerinden tartışılmaktadır. Yapay zeka haber üretiminin tüm aşamalarını etkilemektedir ve bilginin önceliklendirilmesi, sınıflandırılması, ilişkilendirilmesi ve filtrelenmesinde öneme sahiptir Üstelik bu etkinin giderek artacağı öngörülmektedir. Haber medyasını değiştiren sosyal, ekonomik ve teknolojik yapısal etkilerle birlikte yapay zekâ, gazeteciliği adım adım dönüştürmekte, haber üretimi sürecinde belirleyici rol oynamaktadır. Yapay zekâ ile gerçekleşen bu dönüşüm akademik ilginin de konusu olmaktadır. Gazetecilik alanında yapay zekâ, haberin üretimine, haber içeriğine, dağıtımına, gazetecilik emeği ve çalışma pratiklerine, gazeteciliğin temel nosyonlarına dolayısıyla demokratik toplumsal süreçlere etkileri gibi pek çok yönüyle araştırılmakta ve tartışılmaktadır. Ancak hem uluslararası literatürde hem de Türkiye’de doğrudan gazeteci deneyimlerine dayanan araştırma sayısı henüz yeterli değildir. Bölüme konu olan araştırma 13 gazeteci ve haber endüstrisi için yapay zeka araçları kullanan ya da geliştiren 7 uzman olmak üzere toplam 20 görüşmeciyle derinlemesine görüşmelere dayanmaktadır ve amacı bu teknolojilerin Türkiye’deki haber merkezlerinde neden, nasıl ve ne düzeyde kullanıldığına ilişkin bir tablo ortaya koymak ve gazetecilerin bu teknolojilerle ve mesleklerine etkileriyle ilgili deneyim ve görüşlerini ele alan literatüre Türkiye’den ampirik veri sunarak katkı sağlamaktadır. Yapay zekânın haber üretim sürecine entegrasyonunun gazetecilik pratiği üzerindeki etkileri ve gazetecilerin yapay zekâya ilişkin algıları üzerine bu ampirik çalışmanın sonuçları Türkiye’deki temel eğilimlerin uluslararası eğilimlerden nasıl ve neden farklılaştığını da tartışmaya açmaktadır. Bu çerçevede çalışmanın ilk bölümünde, uluslararası literatürde gazetecilerin yapay zekâ deneyimlerini ve yapay zekâya yönelik algılarını araştıran ampirik araştırmaların sonuçları tartışılmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye’deki haber merkezlerinin yapay zekâyı ne kadar benimsediğine, haber üretim sürecinin hangi aşamasında ne için hangi yapay zekâ teknolojilerinin kullanıldığına yönelik bir tablo ortaya konulmaktadır. Ayrıca Türkiye’deki haber merkezlerinin stratejik yapay zekâ hedeflerine yönelik sonuçlar da tablolaştırılarak aktarılmaktadır. Çalışmanın son bölümünde ise gazetecilerin bu teknolojilere ilişkin algıları ve gazeteciliğin geleceğinde yapay zekânın oynayacağı role ilişkin düşünceleri tartışılmaktadır. Buna göre, Türkiye’de gazeteciler yapay zekâ teknolojileri ile ilgili tartışmalarda dört temel mesele üzerinde durmaktadır. Bunlardan ilki yapay zekânın ve otomasyon sistemlerinin gazeteci istihdamında yaratması beklenen daralmadır. İkincisi yapay zekânın gazeteciliği daha nitelikli hale getirme potansiyeli ve iş akışlarının hızlandırılması ve kolaylaştırılması için sunduğu olanaklar ve sınırlılıklarıdır. Gazetecilerin yürüttüğü üçüncü ve yakıcı tartışma da yapay zekânın ve daha da genel olarak dijital teknolojilerin gazeteciliğin temel ilkeleri ve değerleri, gazeteciliği meslek haline getiren ontolojik ilkeleri üzerindeki aşındırıcı hatta yıkıcı etkisi üzerinedir. Dördüncü tartışma alanı da makinelerin insanın gazeteci olarak taşıdığı özellikler karşısındaki dezavantajları ve insan unsurunun vazgeçilmezliğidir.
ULUSLARARASI MEDYADA SİNCAN/DOĞU TÜRKİSTAN HABERLERİNİN ÇERÇEVELENMESİ
Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 2021
Türkiye’de Doğu Türkistan sorunu olarak bilinen Çin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki sorunlar, eskiden beri gündemde olmasına rağmen son yıllarda özellikle Çin’in “asimilasyon politikaları” çerçevesinde kurduğu iddia edilen “toplama kamplarının” faaliyete geçmesiyle birlikte daha aktif bir şekilde uluslararası kamuoyunun gündemine gelmiştir. Çin ise söz konusu kampların birer “meslek eğitim merkezi” olduğunu savunarak, iddiaları reddetmektedir. ABD ile Çin arasındaki stratejik ve ekonomik mücadele göz önünü alındığında Sincan meselesi bu mücadelenin görünür olduğu önemli alanlardan biri haline gelmiştir. Uygurlarla hem soy hem din hem de dil birliği taşıması itibariyle Türkiye’deki kamuoyunun ve yönetimin konu hakkında takındığı tavır tüm aktörler açısından oldukça önemlidir. Dolayısıyla uluslararası medya kuruluşlarının Türkiye kamuoyuna yönelik olarak yapmış olduğu Sincan haberleri stratejik anlamda önem taşımaktadır. Bu çalışmada Türkçe yayın yapan Amerika menşeli Voice of Amerika (VOA), Alman menşeli Deutsche Welle (DW), Çin menşeli China Radio International (CRI Türk) ve Rus menşeli Sputnik Türkiye’nin Sincan ile ilgili yaptığı haberlerinde nasıl bir çerçeveleme yaptığı incelenmiştir. İnternet sitelerinde Sincan üzerine yapılmış olan beşer haber (toplamda yirmi haber) incelenerek VOA ve DW’nin “insan hakları ihlalleri” ana çerçevesini CRI Türk ve Sptnik Türkiye’nin “terörle mücadele” ana çerçevesini kullandığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca VOA’nın “asimilasyon”, “zulüm”, “tepkisizlik” ve “Türkiye”; DW’nin “asimilasyon”, “zulüm” ve “Türkiye”; CRI Tük ve Sputnik Türkiye’nin “terör”, “savunma”, “kalkınma” ve “Türkiye” alt çerçevelerini kullandıkları görülmüştür. Her dört medya kuruluşunun da alt çerçevesinde “Türkiye”nin yer alması Sincan sorununda uluslararası medyanın Türkiye’ye verdiği önemi göstermektedir.