Kurucu Bir Metin Çerçevesinde İSLÂMCILIK TARTIŞMALARINA BİR DERKENAR (original) (raw)
Related papers
Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023
Metin incelemelerinde göz önünde bulundurulması gereken hususlardan biri, metin içindeki karinelerdir. Karineler, metinle ilgili doğrudan bilgi verilmeyen birçok hususun aydınlatılmasında önemli bir işleve sahiptir. Karineler sayesinde bir eserin müellifini, müellifin adını, hayatını, ailesini, eğitim seviyesini, dostlarını, zevklerini, eserlerini vb. birçok hususu tespit etmek mümkündür. Bunun yanı sıra karineler sayesinde meşhur müelliflerimizin biyografilerinde yer almayan bazı hususların tespit edilip biyografilerine eklenmesi de mümkündür. Ancak karinelerin araştırmacıların bütün sorularını cevaplayamadığı bazı durumlar da söz konusudur. Bu durumda bile karineler, araştırmacıların en azından bazı elemeler yapıp bir yere kadar yol almalarına imkân sağladıklarından yine metin incelemelerine katkı mahiyetindedirler. Karinelerin metin incelemelerine en büyük katkılarından biri, kaynaklarda yer alan bazı yanlışlıkların düzetilmesini sağlamalarıdır. Özellikle detaylı tetkikat yapılmadan katalog bilgileri esas alınarak yapılan yanlışlıklar, karineler sayesinde tashih edilebilmektedir. Aynı şekilde araştırmacılar tarafından metin içindeki karinelerin yanlış veya eksik yorumlanması sonucu kaynaklarda yer etmiş bilgiler de mevcut karineler veya yeni ortaya çıkan nüshalardaki karinelerle düzeltilebilmektedir. Çalışmamızda bu hususlar göz önünde bulundurularak ilgili misaller üzerinden konunun önemine dikkat çekilmeye çalışılmıştır.
Metinler de Göç Eder: Karamanlıca Şiir Çevirileri Üzerine Betimleyici bir Çalışma
Texts Migrate Too: A Descriptive Study of the English Translations of Karamanli Poetry, 2023
As a result of the population exchange agreement signed between Türkiye and Greece in 1924, approximately 1.5 million people had to relocate on both sides of the Aegean. The Karamanli, who used Greek letters as a written language but had for centuries produced works in Turkish, were also included in the exchange and expressed the difficulties they encountered in their new homeland in poems. A rare example of the Karamanli migrant literature, these poems were originally published in Karamanli Turkish between 1924-1927 in Athens. Twenty-five poems from this collection were republished in 2016 under the title Muhacirname [The Poems of the Migrants] in Istanbul. The English translation of these poems almost a century later facilitated their international circulation. This study analyzes the English translations of the book and its paratext (i.e., preface, notes, articles, interviews with translators) in terms of translation norms. The first stage of the analysis shows the classification of the poems in terms of translation categories to suggest that they are after all interlingual translations. The second phase uses the concept of translation norms (Toury, 2004) to identify the explicit translator decisions regarding the challenges of poetry translation. These translations of Karamanli poems have capital importance in terms of providing historical information on the migration process of literary texts in nearby geographies as well as in terms of how the ethnolinguistic repertoire of Karamanli has been conserved across borders.
ORYANTALİST LİTERATÜRDE İSLÂMÎ RİVAYETLERİN 'KURGUSALLIĞI' MESELESİ
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2023
‘FICTIONALITY’ OF ISLAMIC NARRATIONS IN THE ORIENTALIST LITERATURE Determining the fictionality of a narration based on the literary style of a given text is one of the main topics of orientalist studies. The claim that ‘certain narrative techniques indicate factual invalidity of content’ goes back to 120 years earlier. Due to changes in Western literary theories, it appears in a different form concept in every period. At the beginning of the 20th century, Julius Wellhausen (d. 1918) and Carl Brockelmann (d. 1956) pointed out that early Muslim historiographers rewrote the narrations they inherited from their predecessors by their worldview and artistic skills. In the 60’s and 70’s, analysis of motifs and themes, around which stories were developed, came into prominence. For Eckard Stetter and Albrecht Noth (1999), certain characters, events, metaphors, similes etc. repeatedly appear in hadith or history narrations are anonymous motifs and themes. Therefore, their factual references are very uncertain. In the 90s, Stefan Leder and Daniel Beaumont claimed that narrative techniques such as well planned plots, character-oriented event descriptions, moral evaluations and fantastic elements etc. are peculiar to literary fiction, so that such features make questionable factual validity of a historical narration. Another researcher Sebastian Günther widely discussed the concept of fictionality and approached the hadith narrations as a historical novel. He claimed specific narrative techniques fictionalize a given hadith narration and cut off its extratextual referentiality. For him, rearrangement, modification or diversification of a given hadith text through the transmission process indicates its fictionalization. Formal evaluation of narrations is well-known and widely discussed by the terms taqṭīʿ, ikhtiṣār, talfīq etc., in classical hadith methodology. Unlike Muslim scholars, orientalists we have taken in this article discussed the issue within the context of the content’s factual validity, not the text’s reformation. All researchers above analysed the Islamic narrations, ḥadīth, sīrah and historiography, by ignoring the classical ḥadīth methodology and within the framework of the Western literary concepts that were valid in the period in which they lived. As is widely discussed in this article, the main problem for analysing Islamic narrations by the concept of fictionality is overlooking its historical, philosophical and cognitive background. Western literary theoreticians and history philosophers disagree about whether specific narrative techniques fictionalize factual texts such as history textbooks or biographies. Nevertheless, all these disagreements are ignored in the studies I have covered in this article, and a simplified analogy is preferred: ‘Every text having similar features to a literary work is fiction’. Therefore, depending on its textual features, claiming an Islamic narration’s fictionality is theoretically a misconception. This intentional selection of the literary theory can be considered as the fictionalization of the fiction theory. On the other hand, all Islamic narrations, whether hadīth, sīrah or historiography, claim to provide knowledge from past events. According to ʿilm al-balāgha, they are in the category of ikhbār, therefore, they are subject of true-false evaluation. However, a fictional discourse has no factual reference and is on the inshā type, therefore cannot be subject to the true-false assessment. Disregarding this categorical difference and dealing with Islamic narrations like novels makes all analyses problematic. Despite all these problematic approaches, sample studies I have taken in this article point out a real problem: Due to misunderstanding or misreporting of the rāwi and/or the collector/author, there may be inconsistency between narration and historical facts. Textual features may give clues for such problems. However, this issue can be handled by comparing diverse narrations on the same issue, isnād-matn analysis and cross-checking the narratives to the extratextual data. Simplified parallelisms between the style and validity of the content cause much more complicated problems
Muhtasar Metinlerin Hanefî Literatürü İçindeki Yeri
2018
Islâm literatur alaninda fikih adina yapilan calismalar, ozellikle Hanefi mezhebi baglaminda hic de kucumsenmeyecek kadar buyuktur. Calisma konusu olan muhtasar eserler mezhep ici fikhi literaturun onemli kismini olusturmaktadir. Hanefi kulliyati icerisinde hicri IV. asrin ilk yarisinda telif edilmeye baslayan ilk muhtasar eserleri, mezhepte itibarli metinler anlamina gelen muteber metinler takip ederken, benzeri calismalar gunumuzde ilmihal eserler olarak istifadeye sunulmaktadir. Islâmi vecibeleri ozlu bir sekilde ele alarak ogreten soz konusu muhtasar eserler, âlimlerin birakmis oldugu paha bicilmez ilmi bir mirastir. Hanefi ulemasinin –ozellikle Muteahhirin fakihlerinin- yogun olarak mesaisini harcadigi sozu edilen telifler, muhtelif turde calismalara konu olmus, mezhebin en muteber kitaplari arasinda yer almistir. Bu metinler, asirlarca medreselerde okutulmus, kadilar tarafindan el kitabi olarak kullanilmis, Musluman cogunlugun gunluk dini vecibelerini kolayca ifa edebilmeleri ...
“Siyer Merviyatında Kussas Metinleri Üzerine”
ÖZET Kıssa anlatma geleneğinin kökenleri İslâm'ın en erken dönemlerine kadar gitmektedir. Başlangıçta iyi niyetle izin verilen bu sınıf, kısa süre içerisinde camiye ve dolayısıyla da halka hâkim olmuş, kendi çıkar ve beklentileri çerçevesinde yeni bir din dili geliştirmişlerdir. Bu din dilinin bütün İslâmî ilimleri bir şekilde etkilediğini kabul etmek durumundayız. Bununla beraber hadis, tefsir metinlerindeki kıssacıların katkısından ziyade İslâm Tarih metinlerindeki kussâsın tesiri gündeme getirilmiş, âdeta diğerleri görmezden gelinmiştir. Ancak ilgili disiplinlerin bu gerçekle yüzleşmek zorunda oldukları da açıktır. İşte biz, bu çalışmamızda siyer merviyâtında kıssacıların tesiri, bu tür metinlerin özellikleri ve siyer ilmi üzerindeki yansımalarını ele almaya çalışacağız.
Zerdüşti Kutsal Metinlerinde Ahiret Tasavvuru
Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi, 2020
Öz: Günümüz bulguları açısından değerlendirildiğinde sistematik bir âhiret hayatı sunan en eski materyaller Zerdüştîlik içerisinde bulunmaktadır. Söz konusu âhiret hayatı insanın bu dünyada yaptıkları ile şekillenmekte ve dünya hayatı sonrası ödül ve ceza içermektedir. Uhrevi ödül, dönemin yaşayışına uygun olarak, en güzel yiyecekler ve zevkler ile bezenmiştir. Ceza ise bunun aksine türlü işkence ve eziyetlere maruz kalma olarak tasavvur edilmiştir. Zerdüştîliğin en eski kutsal metinlerindeki îmalara dayanarak daha sonraki dinî metinler içerisinde geliştirilen Zerdüştî düalizmi de âhiret inancına ve doktrinlerine yön vermektedir. Zerdüştî kutsal metinleri daha önceki inançlarda görülmeyen bir husus olarak cismanî bir haşir, cennet ve cehennem tahayyül etmiştir. Araştırmamızın amacı, milattan önce iki binli yıllara uzanan Zerdüştî âhiret inancının sistematik yapısını kendi materyallerini temel alarak gözler önüne sermektir. Burada, günümüze ulaşan en eski yazılı kaynakların yanı sıra kutsal olarak değerlendirilebilecek en son kaynaklar da dikkate alınmakta; bu kaynaklardaki âhiret inancına dayalı hususlar konu bazlı tasnif edilerek karşılaştırmalı bir şekilde aktarılmakta ve değerlendirilmektedir.
Metin Te'sîsinde Şiir Mecmualarının Katkısına Bir Örnek
Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2008
Aynı veya farklı yüzyıllarda yaşamış şairlere ait manzumeleri barındırma özelliğiyle birer seçki mahiyetindeki şiir mecmuaları; Klâsik edebiyat, Halk edebiyatı ve Tekke edebiyatı mahsullerini bir arada bulundurmasıyla da ayrı bir önem arzetmektedir. Şairlerin divanlarından/külliyatlarından belli bir dikkatle seçilmiş manzumelere ev sahipliği yapan bu mecmualar kültür tarihimizin önemli kaynakları arasında sayılırlar.