Kadına Yönelik Şiddet (original) (raw)
Related papers
Şiddet Kavramı ve Kadına Şiddet
Şiddetin sebepleri çeşitli nedenlere bağlı olarak değişiyor. Psikolojik şiddet, toplumsal şiddet, sözel şiddet, fiziksel şiddet gibi. Peki şiddet nedir? Kadına şiddet tamamen evrenselleşmiş bir olgu haline gelmekte. Birçok dernek topluluk ve devletin yürüttüğü kadına şiddete hayır kampanyaları ne yazık ki layıkıyla yerini bulamıyor. Bunun sebebi nedir? Neden bir türlü şiddetin ve kadına şiddetin önüne geçilmiyor? Bu makalede yukarıdaki sorular cevaplanmaya çalışılmıştır.
Kadına Yönelik Şiddetin Sosyal Durumu
Kadına karşı şiddet dünyada ve ülkemize giderek yaygınlaşmakta, olumsuz sonuçlarıyla geleceğimizi tehdit etmektedir. Tüm dünyada kadına karşı şiddeti önleme projeleri giderek önem kazanmaktadır. Bunun nedeni ise, aile içinde meydana gelen tartışmaların büyümesi ve sıkıntıların bu şekilde dışarıya vurulmasıdır. Sosyal ve manevi açıdan kadına karşı şiddetin önlenmesi toplumumuzu çağdaş toplumlar seviyesine hızla çıkartacaktır. Kadına karşı şiddetin Türkiye’deki durumunu bu şekilde değerlendirmek amacıyla 2013 yılının sonu ile 2014 yılının ilk yedi ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı idaresi dâhilinde kadına karşı şiddet suçundan dolayı haklarında soruşturma başlatılan kişilerden örneklem grubu olarak 17 kişi rastgele seçilerek incelenmiştir. Müşteki erkeklerin yaş ortalaması 37,5 iken mağdur kadınların ki de 32,5’dir. Müştekilerin meslek grubu olarak ise 17 kişinin çoğunluğu beden gücüne dayalı işler yapmakta ya da işsizdir. Araştırmamız neticesinde edindiğimiz bulgular ışığında kadına karşı işlenen suçların derecesi ve sosyal durumunun; yaşa, eğitim durumuna ve mesleki duruma bağlı olarak değiştiğini gözlemlemekteyiz.
Türkiye'de Kadına Karşı Şiddet Olgusu ve
2017
The violence seen by women in our country has increased in recent years. This situation has social, economic, psychological, cultural and legal aspects. In order to solve this social problem, the public administration must take the necessary precautions first. The public administration must take legal, economic, social and cultural precautions in particular. Violence is widespread in societies that are uneducated, deprived and poor, deprived of value judgment, and subjected to cultural degeneration. In addition, many social problems also arise in such a society, and such problems also support and spread violence. This leads to many problems that the public administration needs to solve. For this reason, the public administration should take measures to prevent violence from spreading and spread. In our day and in our country, women are still being subjected to psychological and physical violence and are even killed. Statistics of women killed by their spouses or lovers by public adm...
Kadına Karşı Şiddetin ve Şiddetle Mücadelenin Dili
Gazete Duvar, 2020
Kadına karşı şiddetin ve şiddetle mücadelenin dili Kadına şiddet probleminde hem suçlu hem de mağdur bağlamında spesifik bir kimlik söz konusu değil. Bunu Türkiye kontekstinde düşününce muhafazakar kadınlar da seküler kadınlar da, şehirde yaşayan da kırsalda yaşayan da, üniversite mezunu olan da ilkokul mezunu olan da şiddete maruz kalıyor. Aynı denklem, şiddeti işleyen için de geçerli.
Şiddete Uğrayan Kadınların Kadına Yönelik Şiddet Algısı
Araştırmanın temel amacı kadına şiddet konusunda şiddet mağduru kadınların görüşlerinden yola çıkarak onların kadına şiddet konusunu nasıl algıladıklarını anlamaktır. Kadına şiddet sorununun anlaşılması ve çözümünde şiddete maruz kalan kadınların duygu ve düşünceleri oldukça önemlidir. Temel problemi "şiddete maruz kalan kadınlar, kadına yönelik şiddeti nasıl algılamaktadır?" Bu araştırmanın evreni Türkiye'de şiddete maruz kalan kadınlardır. Araştırmanın örneklemini ise Karaman il merkezinde şiddete maruz kalan ve kartopu tekniği kullanılarak ulaşılan, araştırmaya katılmayı kabul eden şiddet mağduru 15 kadın oluşturmaktadır. Nitel araştırmada önceden hazırlamış olduğumuz soruları içeren yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmada açık uçlu sorular kullanılmış ve mülakatlar şiddet mağduru kadınlarla yüz yüze gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, şiddet mağduru kadınların; şiddet uygulayan erkeklerin dövmeli ve façalı olması gibi birkaç fiziksel özelliği dışında fiziksel özelliğinin ayırt edici olmadığını, ancak kişilik özellikleri açısından bazı belirgin özelliklere sahip olduklarını düşündükleri, ideal erkek algılarının yaşadıkları olaylardan etkilenerek şekillendiği, etkisi bakımından psikolojik ve sözel şiddetin kadınları daha çok etkilediği, acil müdahale bakımından fiziksel ve cinsel şiddete daha acil müdahale gerektiği algısına sahip oldukları, büyük bir çoğunluğunun şiddetin haklı gerekçesinin olamayacağını düşündükleri, bazı kişilik özelliklerine sahip olan erkeklerin şiddetten kaçınacağına dair algıya sahip oldukları, koruyucu ve önleyici tedbirlerin olumsuz sonuçlara sebebiyet verebileceğini değerlendirdikleri, toplumun dini ve ahlaki değerlerinde yaşanan değişimlerin kadına şiddetin artışında etkisinin olduğunu düşündükleri, Allah korkusunun kadına şiddetin önlenmesinde önemli olduğu ve medyanın kadına şiddeti artırdığına dair algıya sahip oldukları, aile içi sorunlarda kadının yardım talep etmesi durumunda ve bir bildirim veya ihbar olması durumu dışında kolluk kuvvetlerinin basit ve çözümlenebilir sorunlarda müdahale etmemesi gerektiğini düşündükleri, kadına şiddetin karşılığında cezaların ağırlaştırılması gerektiğini savundukları ve eskiden uygulanan cezaların tekrar gündeme gelmesini arzuladıkları sonuçlarına ulaşılmıştır.
Türkiye'deki feminist hareketin 1980 sonrasındaki seyrinin dönemselleştirmesini yaparken Gülnur Acar Savran esas olarak hareketi üç dönem halinde ele almak gerektiğini söylüyor. "80'lerin ilk yarısında, önce iç tartışmalarla, sonra Somut dergisi sayfalarında, daha sonraları da Kadın Çevresi gibi yapılar içinde yaşanmış bir ideolojik birikim oluşturma, mayalanma dönemi. 1987'de Dayağa Karşı Dayanışma Kampanyası ile başlayan ve yaklaşık 90'ların başına kadar süren bir kampanyalar ve hareketlilik dönemi ve 90'ların başından bu yana bir kurumsallaşma ve proje feminizmi dönemi." 2 İdeolojik mayalanma dönemi, birçoğu sosyalist örgütlerdeki militan kadınlardan oluşan hareketin kurucu feministlerinin, özgül bir ezilme ilişkisinin sistemik analizinin yapılmasını sağlaması bakımından mühim bir döneme işaret ediyor. O ana kadar toplumsal muhalefet içinde işçi sınıfı hareketini bölen bir küçük burjuva akımı olarak algılanan feminizm, artık nesnel ve somut kökenleri, işleyiş mekanizmaları ve üretim sistemleriyle çatışan ya da iç içe geçen eklemlenme biçimleri olan patriyarka adındaki sistemi analiz eden bir politik akım olarak kendini ortaya koymaya başlamıştır. İdeolojik mayalanma döneminin hem kuramsal hem de pratik tartışmaları kadınları ezen, sömüren, bedenlerine ve doğurganlıklarına, emeklerine ve sözlerine el koyan bir sistem analizini farklı biçimlerde ve teorik araçlarla da olsa son derece başarılı bir şekilde ortaya koymayı başarmıştır. Ardından gelen kampanyalar ve politik hareketlilik dönemi hareketin belki de en çok kitleselleştiği dönemdir. Dayağa Karşı Kadın Yürüyüşü ve fahişelere tecavüzde yasal ceza indirimi öngören TCK'nın 438. maddesine karşı düzenlenen kampanyayla en net biçimde kristalize olan bu dönem hareketin aynı zamanda bir bütün olarak en çok sokakta olduğu, en radikal dönemiydi. Ardından gelen kurumsallaşma ve proje feminizmi dönemi ise çelişkili unsurları bünyesinde taşımaktadır. Bu dönemde feminist hareket kimi örgütlülüklerinin yaşadığı kurumsallaşma sayesinde Türkiye'deki -belki başka coğrafyalardaki deen önemli sorunlardan biri olan süreklilik ve deneyimleri biriktirme konusunda olumlu adımlar atmış oldu. Ancak kurumsallaşma çoğu zaman sokak eylemliliklerinin yerini daha fazlaca lobi yapma faaliyetlerinin aldığı ve ufkunu kadınların hukuki ve siyasal kazanımlarıyla sınırlandırmış görece daha ehli bir feminizmin belirlenmesi 1 Bu yazı Mesele dergisinin 3 nolu sayısında (Mart 2007) yayımlanmıştır.
Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi (Çalıştay Raporu)
Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi (Çalıştay Raporu), 2022
16 Haziran 2022 tarihinde Polis Akademisi Başkanlığı ile EGM Asayiş Daire Başkanlığı’nın birlikte düzenlediği çalıştayda kadına yönelik şiddet, toplumsal çerçevede güvenlik sorunu olarak ele alınmıştır. Bu yönüyle, çalıştayda, kadına yönelik şiddete karşı mevcut ve geliştirilebilecek önleyici tedbirler üzerinde durulmuştur. Kadına yönelik şiddetin engellenmesini sağlayacak olan önleyici tedbirlerin neler olabileceği konusunun bütün paydaşlar ile birlikte ele alınmasına ve daha sağlıklı karar ve görüşlerin ortaya çıkmasına yardımcı olmayı hedefleyen bu çalıştayda bütün paydaş kurumlardan temsilcilerin yer almasına özen gösterilmiştir. Bu çerçevede, bu rapor katılımcıların bilgilerinin, birikimlerinin ve perspektiflerinin katkısıyla hazırlanmıştır.
Türkiye'de Kadına Yönelik Dilsel Şiddet
Abant Sosyal Bilimler Dergisi
Violence is a violation of an individual's personal boundaries and rights by means of a destructive force. There are many types of violence, including physical, sexual, economic, linguistic. Physical violence is the most focused and known type of violence due to its detectability. Linguistic violence, on the other hand, is probably the most common form of violence and is as psychologically hurtful as physical violence. This form of violation, which is often perceived as “blasphemy”, is in fact an insult, a threat, a mockery, a slander, a comparison, a nickname, a distortion of one's words, etc. it has many different views. In this study, linguistic violence against women in Turkey will be focused on, and a general framework will be drawn up on this issue