RESTORASYON SONRASI KUBBE-İ HADRÂ KALEM İŞLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME (original) (raw)

Restorasyon Sonrası Kubbe-i Hadrâ Kalem İşleri Üzerine Değerlendirme

İSTEM, 2019

Mevlânâ Celaleddin Rumî ile oğlu Sultan Veled’in sandukalarının bulunduğu Kubbe-i Hadrâ namıyla maruf Türbe yapısının 1274 yılında mimar Tebrizli Bedrettin tarafından inşa edildiği bilinmektedir Türbenin inşasında Alâmeddin Kayser’n maddi ve manevi desteklerinin bulunduğu bilinmekle birlikte günümüzdeki mevcut yapının o dönemde inşa edilen ilk kubbe olup olmadığı, daha sonraki dönemlerde değişikliğe uğradığı hakkında farklı bilgiler nakledilmiş olmakla birlikte bugün için kesin bir bilgiye sahip değiliz. Yeşil kubbenin iç mekânında yer alan kalem işi tezyinatın Sultan II. Bayezid döneminde yapılmış olduğunu, Kalem işi tezyinatı yapan sanatçının da Halepli Mevlevi Mehmet oğlu Abdurrahman olduğu güney cephenin duvar yüzeyinde yer alan kitabelerden anlaşılmaktadır. Kitabede tarih bulunmamakla birlikte II. Bayezid’in saltanat dönemi 1481 -1512 yılları arası olduğu dikkate alındığında tezyinatın da bu zaman diliminin herhangi bir noktasında yapılmış olduğu düşünülmektedir. 2019 yılında ...

Kubbe-İ Hadrâ Kalem İşleri̇ Üzeri̇ne Değerlendi̇rme

İSTEM, 2019

Öz Mevlânâ Celaleddin Rumî ile oğlu Sultan Veled'in sandukalarının bulunduğu Kubbe-i Hadrâ namıyla maruf Türbe yapısının 1274 yılında mimar Tebrizli Bedrettin tarafından inĢa edildiği bilinmektedir. Türbenin inĢasında Alâmeddin Kayser'in maddi ve manevi desteklerinin bulunduğu bilinmekle birlikte günümüzdeki mevcut yapının o dönemde inĢa edilen ilk kubbe olup olmadığı, daha sonraki dönemlerde değiĢikliğe uğradığı hakkında farklı bilgiler nakledilmiĢ olmakla birlikte bugün için kesin bir bilgiye sahip değiliz. YeĢil kubbenin iç mekânında yer alan kalem iĢi tezyinatın Sultan II. Bayezid Döneminde yapıl-mıĢ olduğunu, Kalem iĢi tezyinatı yapan sanatçının da Halepli Mevlevi Mehmet oğlu Abdurrahman olduğu güney cephenin duvar yüzeyinde yer alan kitabelerden anlaĢılmaktadır. Kitabede tarih bulunmamakla birlikte II. Bayezid'in saltanat dönemi 1481-1512 yılları arası olduğu dikkate alındığında tezyinatın da bu zaman diliminin herhangi bir noktasında yapılmıĢ olduğu düĢünülmektedir. 2019 yılında tamamlanan restorasyon sonucunda ortaya çıkan ve söz konusu devrin özgün tezyinat özelliklerini taĢıyan nakıĢlar, Kubbe-i Hadrâ'nın beĢ yüz yıllık bir süreçte yapısal ve sanatsal değiĢikliğe uğramadığını göstermektedir.

Restorasyon Sonrası Kubbe-i Hadrâ Kalem İşleri Üzerine Bir Değerlendirme - Ali Fuat Baysal, Ayşe Zehra Sayın

Öz Mevlânâ Celaleddin Rumî ile oğlu Sultan Veled'in sandukalarının bulunduğu Kubbe-i Hadrâ namıyla maruf Türbe yapısının 1274 yılında mimar Tebrizli Bedrettin tarafından inĢa edildiği bilinmektedir. Türbenin inĢasında Alâmeddin Kayser'in maddi ve manevi desteklerinin bulunduğu bilinmekle birlikte günümüzdeki mevcut yapının o dönemde inĢa edilen ilk kubbe olup olmadığı, daha sonraki dönemlerde değiĢikliğe uğradığı hakkında farklı bilgiler nakledilmiĢ olmakla birlikte bugün için kesin bir bilgiye sahip değiliz. YeĢil kubbenin iç mekânında yer alan kalem iĢi tezyinatın Sultan II. Bayezid Döneminde yapıl-mıĢ olduğunu, Kalem iĢi tezyinatı yapan sanatçının da Halepli Mevlevi Mehmet oğlu Abdur-rahman olduğu güney cephenin duvar yüzeyinde yer alan kitabelerden anlaĢılmaktadır. Kita-bede tarih bulunmamakla birlikte II. Bayezid'in saltanat dönemi 1481-1512 yılları arası oldu-ğu dikkate alındığında tezyinatın da bu zaman diliminin herhangi bir noktasında yapılmıĢ oldu-ğu düĢünülmektedir. 2019 yılında tamamlanan restorasyon sonucunda ortaya çıkan ve söz konusu devrin özgün tezyinat özelliklerini taĢıyan nakıĢlar, Kubbe-i Hadrâ'nın beĢ yüz yıllık bir süreçte yapısal ve sa-natsal değiĢikliğe uğramadığını göstermektedir.

MARDİN KENTSEL SİT ALANINDAKİ YAPILARIN RESTORASYON SONRASI KORUNMUŞLUK DURUMU

IV. ULUSLARARASI KÜLTÜR VE MEDENİYET KONGRESİ 21-23 Aralık 2018 Mardin Institution Of Economic Development And Social Researches Publications TAM METİN KİTABI, 2018

Bu metin; Mardin Artuklu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi Koordinatörlüğü tarafından kabul edilen “Mardin Kentsel Sit Alanındaki Yapıların Restorasyon Sonrası Korunmuşluk Durumu” adlı projeden türetilmiştir. 18 aylık süre belirlenen projeye MAÜ.BAP.18.MMF.015 numarası ile 20.03.2018 tarihinde başlanmıştır. Çalışmada, Mardin Artuklu ilçesi kentsel sit alanında son 20 yılda restorasyonu yapılmış tarihi yapıların korunmuşluk durumlarının analizi ve belgelenmesi amaçlanmıştır. Belgeleme çalışması sonucunda, Mardin kentsel sit alanındaki restorasyon uygulamalarının sonuçları incelenerek, restorasyon öncesi yapılan planlamayla örtüşüp örtüşmediği ortaya konulmaktadır. Ayrıca sürekli bakım ve basit onarım konusunda olası eksiklikler tespit edilmektedir. Analizlerden ortaya çıkan veriler ışığında, gerekli tedbirlerin alınmasının sağlanması beklenmektedir. Böylelikle tarihi yapılardaki sürekli bakım ve onarım eksikliğinden kaynaklı bozulmaların önüne geçilmesi hedeflenmektedir. İlk etapta kentsel sit alanı ile ilgili veriler toplanmıştır. Bu bilgiler ışığında koruma projeleri kurul tarafından onaylanan anıtların listesi çıkarılmıştır. Tespit edilen anıtların korunmuşluk durumlarını gösteren fişler hazırlanmıştır. Lisans öğrencilerinden oluşan bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Lisans öğrencilerinin alan araştırmasına katılarak bilgi, belge toplayarak analiz ve görselleştirme aşamalarında hem kendi bilgi birikimlerine hem de çalışmaya katkı sunmaları sağlanmıştır. Projenin başlangıç tarihinden günümüze kadar elde edilen verilere göre kentsel sit alanındaki tarihi yapıların %80 kadarı boş durumdadır.

I. MAHMUT KÜTÜPHANESİ 2008-2012 YILLARI ARASI RESTORASYON UYGULAMASI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

I. Mahmut Kütüphanesi, 1742 yılında Fatih Camisi’nin güneydoğu (mihrap) cephesine bitişik olarak inşa edilmiştir. Fatih Camisi, 1766 depreminden büyük zarar görmesine ve neredeyse tümüyle yeniden inşa edilmesine rağmen, kütüphane yapısı ayakta kalarak günümüze ulaşmayı başarmıştır. I. Mahmut Kütüphanesi, 18. Yüzyıl kütüphane (kültür) inşa faaliyetlerinin önemli bir parçası olmasının yanı sıra, bir kubbe ile örtülmüş merkezî bir ana mekan etrafında simetrik olarak konumlanmış dörder adet tonoz ve köşelerde dörder adet küçük kubbe ile döneminin kütüphane mimarisinin tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Kütüphane işlevini yıllar içerisinde gördüğü hasarlar nedeniyle 1956 yılında tamamen yitirmiş olan I. Mahmut Kütüphanesi’nin 2008-2012 yılları arasında Fatih Camisi ile birlikte ele alınan onarımında ortaya çıkan bulgular, 18. yüzyıl kagir yapım teknikleri ile ilgili yeni ipuçları verirken, bu çalışmanın da konusunu oluşturmaktadır.

KUR'ÂN'DAKİ FUÂD KELİMESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Dini Araştırmalar, 2020

Abstract: The words in the Quran can have different meanings depending on the verse and context. However, giving different meanings to any word of Quran in tafsirs and translation makes it difficult to understand the verses and may cause confusion. One of the words that we think causes such a problem is fuâd. In this study, it is aimed to reach the meaning of the word by examining the usage of the word fuâd in verses. For this purpose, the dictionary meaning of the word was researched and the relevant verses were examined in context. Descriptive method was used in the study in which dictionaries and classical tafsirs were used as sources. It has been concluded that the word fûad, which means mostly heart, brain and mind in the sources, basically refers to a sense, ability or function. It was concluded that this word contains meanings such as perception, comprehension, thinking, understanding, and intuition. However, in the verses, it is possible that the organ to which the aforementioned abilities belong is meant through metaphor. This is the reason for confusion that makes it difficult to understand. Because, although the functions such as perception, thinking, reasoning that we present as the meaning of fuâd are known as the task of the brain, the Quran has shown the heart as their place. Öz: Kur'ân'daki kelimeler ayete ve bağlama göre farklı anlamlar kazanabilir. Ancak herhangi bir kelimeye tefsirlerde ve meallerde farklı anlamlar verilme-si, bazen ayetleri anlamayı zorlaştırmakta ve anlam karışıklıklarına yol aça-bilmektedir. Böyle bir probleme sebep olduğunu düşündüğümüz kelimelerden biri fuâddır. Bu çalışmada fuâd kelimesinin ayetlerdeki kullanımı incelerek kelimenin anlamına ulaşmak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, keli-menin sözlük anlamı araştırılmış ve ilgili ayetler bağlamıyla incelenmiştir. Sözlükler ve klasik tefsirlerin kaynak olarak kullanıldığı çalışmada deskriptif yöntem kullanılmıştır. Kaynaklarda daha çok kalp, beyin, akıl anlamları veri-len fûad kelimesinin temelde bir duyu, yeti veya işlevi ifade ettiği kanaatine varılmıştır. Bu kelimenin algılama, idrak etme, düşünme, anlama, sezme gibi anlamlar içerdiği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak ayetlerde, bahsi geçen yetilerin ait olduğu organa, mecaz yoluyla işaret edilmiş olması da mümkündür. Bu ise anlamayı zorlaştıran karışıklığın ortaya çıkma sebebidir. Çünkü fuâdın anlamı olarak sunduğumuz algılama, düşünme, akıl yürütme gibi işlevler beynin görevi olarak bilinse de Kur'ân bunların yeri olarak kalbi göstermiştir.

MUKADDİMETÜ’L-EDEB’İN TELİF EDİLDİĞİ DİL ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

ÇÜTAD, 2024

Muqaddimatu’l-Adab is a work that has served many nations as a dictionary and grammar book in language teaching since the century it was written by Zamakhshari until today. When the information it contains and the name given to the work are evaluated together, it is understood that it is a work that is a beginning to Arabic linguistics. Written in five parts, each part of the work should be examined separately in its own context. The nouns section contains the dictionary, the verbs section contains sentence information, and the last three sections contain Arabic grammar information. The size of the Arabic calligraphy and the width of the lines in the first two chapters are the most obvious indicators that the work has been arranged in accordance with language teaching with the sublinear translation method. What is known about this work, whose many features have remained unchanged until today, with the manuscripts classified for this purpose and spread over a wide geography, is limited only to the information in the introduction section. The limited amount of what is known about it has been the biggest obstacle to revealing the work with all its features. The majority of the manuscripts we can access today show that the work served as an Arabic handbook. While the Arabic calligraphy in the manuscripts has survived unchanged from the oldest to the newest, the linguistic features of the below- the-line translations have come to reflect the culture in which they were classified. So much so that over time, the manuscripts acquired a multilingual structure, especially Arabic, Persian and Turkish. However, at the very beginning of this innovation and localization process, the information about the language of Zamakhshari's target nation has not yet gained validity. The evaluations made on the language of the work have also differed, just like the manuscripts with different languages and dialects. The fact that we do not have the original manuscript today has limited the evaluations made on the subject to guesses. However, when each of the elements that make up the work is evaluated within itself, it becomes possible to make an assessment of which language or languages come to the fore. The Berlin manuscript, one of the oldest manuscripts classified in Khwarezm Turkish among the known manuscripts, is important in revealing the scope and function of the work. The manuscript is one of the complete manuscripts of the work, except for the missing folios. Apart from Khwarezmian Turkish, the presence of later additions in Turkish, Persian and Arabic makes the manuscript even more valuable. For this reason, cultural factors such as Zamakhshari, Atsız, Khwarezm geography and cultural history will be evaluated on the axis of the Berlin manuscript and a conclusion will be made about the language or languages in which the work is written.