Hayat Ne Zaman Başlar, Ne Zaman Biter? -Tıbbi, Dini ve Etik Sorunlar- (original) (raw)
Related papers
İnsanın “Uzun Ölüm”le Sınavı ya da Ötenazi Tartışmalarının Felsefi Değeri
2017
İnsan, var olduğunun farkında olan ve varoluşunu sona erdiren ölüme karşı hayatı ve hayatta kalmayı tercih eden otonom, özgür ve bilinçli bir canlıdır. Akıllı ve ahlaksal bir varlık olduğu için, Otto Rank'ın deyimiyle ilk travmayı yaşadığı doğum ile yine Ernst Becker'in deyimiyle, son travmayı yaşayacağı ölüm arasında, diğer canlılardan farklı olarak bilinçli ve iyi-kötü ayırtını yapabilecek bir kişiliktir. Felsefe, doğum ile ölüm arasındaki bilinçli ya da bilinçsiz, tüm yaşamı ve yaşam-insan ilişkisini çözümlemeyi görev edinir. Din insan-yaşam ilişkisinin en önemli öğesi olarak felsefenin temel konularından olduğu için ayrıca başlıkta belirtmeye gerek görmedim. Çünkü "ölüm"ü, sadece dini açıdan değerlendirmek, yaşamın diğer pek çok tecrübelerini dışta bırakarak, ötenazi lehinde ya da aleyhinde aceleci hükme varmamıza yol açar. Oysa din başta olmak üzere insan yaşamının tüm deneyimlerini bir bütün olarak görüp çözümlemeye çalıştığı için, felsefi bir bakış, yerinde bir yöntem olacaktır. Onulmaz hastalık ya da acılara tutulmuş; tıbben yaşaması tartışmalı hale gelen insan için, ötenazi kertesine kadar, benim "uzun ölüm" diye kavramlaştırdığım bir süreç söz konusudur. "Merhametli", "iyi" ya da "çabuk" ölüm diye bilinen ötenazi, ötenazi öncesi "uzun ölüm"den çok daha fazla tartışılmaktadır. "Ölümün sınırı" üzerinde yoğunlaşan tartışmalar, önceki sürecin yeterince analiz edilmemesi nedeniyle, "ötenazi taraftarları" ile "ötenazi karşıtları" arasında kutsal bir savaşa dönüşmüş durumdadır. Ancak bu iki görüşün ortak noktası, uzun ölümü, insanı, ağırlıklı olarak fiziksel yaşam ya da biyolojik varlık olarak tanımlamakla yetinerek atlamasıdır. Özellikle ötenaziye karşı çıkanlar, temel tezlerini böyle bir insan tanımı üzerinden geliştirdikleri için, başta İslam olmak üzere bütün dinler, daha çok ruhani varlık olarak gördükleri insana, "en asgari biyolojik fonksiyonlara sahip" bir canlı gibi bakmaktadırlar. İnsanın kutsal varlık olduğu, dolayısıyla hayatın kutsal olduğu şeklindeki dini tezler, uzun ölümü felsefi analize tabi tutulmayan bir hastanın "kısa ölümü" yani ötenazisi üzerinden gerekçelendirilmekte; ötenazi aleyhinde elde edilen dini sonuçlar, tıbbın biyolojik insan tanımı ile meşrulaştırılmaktadır. Din ile tıbbın dili aynıdır. İslam'ın ötenaziye bakışı, tıbbın bakışından kalkarak kurulmakta; insan, felsefenin kapsamlı dili ile ele alınmadığı için, uzun ölüme maruz olmak asıl tartışma konusu iken, evet-hayır'la sonuçlandırılabilecek ötenazi veya kısa ölüm üzerinde ayrıntılı durulmaktadır. Oysa ötenazi bir sonuçtur; uzun ölüm ise, bir sebeptir. Ötenazi tartışmaları, içerikleri farklı olsa da insan varoluşunun aynı "dili" konuşan bilim ile dinin arasında kalmasına yol açmakta; buna karşılık, felsefenin her ikisini de ele alıp insanı "insanın diliyle" çözümlemesi kaçınılmaz olmaktadır.
Ya amın sonuna ili kin olarak alınacak/verilecek kararlar, bugün tıp eti i ve biyoetik alanlarının en tartı malı konularındandır. Özellikle "terminal dönem" adı verilen, hastanın ölüme yakla tı ının tahmin edildi i dönemle alakalı kararları kimin verece i ve verilecek bu kararda "ya am kalitesinin yükseltilmesi" ile "ya amı uzatma" çabalarından hangisinin tercih edilece i temelinde ciddi ikilemler ya anmaktadır. 1 Ancak özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar konunun uzmanları arasında "ya amın kutsallı ı" dü üncesi yaygın oldu u halde, bu * Ar . Gör., Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, slâm Hukuku Anabilim Dalı. LER YE YÖNEL K SA LIK TAL MATLARI UYGULAMASI 189 VE SLÂM HUKUKU AÇISINDAN DE ERLEND R LMES nin bizzat kendisi tarafından söylenmesi gerekti i vurgulanmaktadır. Ne var ki, otonomi prensibinin i letilmesi sonucu karar verici konumuna getirilen tek mercii "ki i/ben", bazı durumlarda kendi isteklerini ifade etme ansına sahip olamayabilirdi. Öyleyse bu tür haller için, ki inin kararını önceden yazılı olarak ifade etmesini sa layan bir yöntem geli tirmek gerekecekti. te özellikle Batı dünyasına hakim olan otonomi algısının bir sonucu olarak görülebilecek ve literatürde "ileriye yönelik sa lık 7 Stuart Hornett, "Advance Directives: A Legal and Ethical Analysis", ed. 11 CPR (Kardiyopulmoner resüsitasyon) hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. "Belgenin mkan Verdi i Uygulamaların De erlendirilmesi" ba lı ı. 12 Aksoy vd., s. 267.
Türk toplulukları mitolojik arka planı, tarihi alt yapısı, gelenekleri, ritüeliyle şekillendirdikleri etik anlayışları ve bu unsurların birlikteliğiyle ulaştıkları halk felsefelerinde, devletlerinin zamanda kalıcı olmasını hedefleyerek bu amacın gerçekleştirilmesi yolundaki bilgileri ve tecrübeleri yeni nesillere mitolojik anlatılar vasıtasıyla aktarmaya çalışmışlardır. Çalışmamızın konusu, Zamanda Kalıcı Olmak Olumlu/Olumsuz Etik Değerinin halkbilimsel olarak temellendirilip metaetiksel olarak çözümlenmesidir. Çalışmamızda, Türk mitolojisinde zamanda kalıcı olmak olumlu etik değerinin halkbilimsel anlamda halk fikirlerini, metaetiksel anlamda önermelerini ortaya koyarak halk felsefesindeki yerini saptamak ve Halkbilimsel Metaetik Kuramın mitolojik anlatılara uygulanması noktasında örnek bir çalışma yapmak amaçlanmıştır. Halkbilimsel Metaetik Kuram'ı mitolojik anlatılara uyguladığımız, halkbilimi alanında bir ilk durumunda olan çalışmamızın sonucunda; Türk mitolojisinde zaman olgusunun, yüksek bir etik anlayış beraberinde, olumlu/olumsuz bir etik değer olmanın yanı sıra zamanda kalıcı olmak fikriyle özdeşik bir amacı, bir ülküyü ifade eden etik eylemlerle pekiştirilerek bir mefkûre teması olarak Türk halk felsefesindeki müstesna yeri tespit edilmiş ve kuramımızın Türk kültürünü, Türk halk felsefesini ifade eden eserlerimizin etik indeksini hazırlamak için yapılacak çalışmalarda nasıl kullanılacağı örneklenmiştir.