ÖZBEK ŞAİRİ MEVLÂNA HABİBİY’NİN “DİVAN” ADLI ESERİNDE BULUNAN GAZELLER ÜZERİNE TEMATİK BİR DEĞERLENDİRME (original) (raw)
Related papers
EVLİYA ÇELEBİ’NİN SEYAHATNAMESİ’NDE YER VERDİĞİ HÜNKÂR MAHFİLLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Bu çalışma 17. yüzyılın ünlü seyyahı ve bir Osmanlı aydını olan Evliya Çelebi’nin gezip gördüğü, seyahatnamesinde yer verdiği hünkâr mahfilleri hakkındaki izlenimlerini aktarmaktır. Ayrıca bu çalışma ile Evliya Çelebi’nin tanıttığı hünkâr mahfillerinin günümüzdeki mevcut halleri ile 17. yüzyıl içerisindeki durumları arasında bir karşılaştırma yapma imkânı da elde edilmiş olacaktır. Osmanlı mimarisinin erken ve klasik dönemlerine ait hünkâr mahfillerinin birçoğu Evliya Çelebi tarafından bizzat görülmüştür. Evliya Çelebi seyahatnamesinde günümüze ulaşamamış dört hünkâr mahfili ile birlikte toplam 16 hünkâr mahfili hakkında bilgi verilmektedir. İstanbul Fatih, Ayasofya, Eyüp Sultan, Kırım Giray Han ve Bursa Ulu camilerinin hünkâr mahfilleri, Evliya Çelebi’nin ziyaretinden sonra tamamen yenilendikleri için daha önceki durumlarını ve mimari özelliklerini anlayabilmek için seyahatname önemli bir başvuru kaynağı haline gelmektedir. Evliya Çelebi hünkâr mahfilleri hakkında kimi zaman ilk elden bilgiler verirken, kimi zaman da cami ile alakası olan kişilerden veya kitaplardan elde ettiği bilgileri aktarmaktadır. Bu nedenle söz konusu bilgiler, hünkâr mahfillerini tanımlamada önemli bir kaynak haline gelmektedir. Ancak verilen bilgilerin içeriği Evliya Çelebi’nin kişisel ilgi alanına göre değişiklik gösterebilmektedir. Hünkâr mahfillerinin bazen sadece yeri belirtilmekle yetinilirken, bazen de ayrıntılı bilgiler verilebilmektedir. Çalışmada Evliya Çelebi’nin tanıttığı hünkâr mahfilleri, özgün hallerini koruyarak günümüze ulaşanlar, tamamen yenilenenler ve günümüze ulaşamayan örnekler olarak üç ayrı başlık altında ele alınmış ve genel bir değerlendirme yapılmıştır.
HOCA AHMED YESEVİ’NİN “DİVAN-I HİKMET” ADLI ESERİNE FIKHÎ AÇIDAN BAKIŞ
ÖZET İslam dininin Türkistan bölgesine ulaşmasından sonra Anadolu’ya, oradan da tüm dünyaya yayılmasında Türk boylarının önemli katkıları oldu. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde İslam ile tanışan Türkler, Ömer b. Abdülaziz dönemi ve sonrasında İslam’ı bir din olarak benimseyerek İslam’a hizmet ettiler ve neticede İslam ve dünya tarihine önemli izler bıraktılar. Türklerin Müslüman olma sürecini hızlandıran pek çok unsurdan biri de Yesevî tarikatının kurucusu Hoca Ahmed Yesevî’nin bölgedeki etkisidir. Fikri alt yapısını İslam düşüncesinin şekillendirdiği Ahmed Yesevî, konargöçer bir hayat yaşayan Türk boyları arasında İslam’ın iman, amel ve ahlaka yönelik hükümlerinin benimsenip uygulanmasında etkili oldu, hikmetleri vasıtasıyla İslam’ın yayılmasına katkı sağladı. Ahmed Yesevî’nin en önemli eseri olan Dîvân-ı Hikmet’in kaynağı, -kendisinin de ifade ettiği gibi- ayet ve hadislerdir. Yesevî’nin, İslam’ın iki ana kaynağı olan Kitap ve Sünneti esas alarak hikmetlerini oluşturması, İslam’ın hükümlerine olan bağlılığını göstermesi bakımından önemlidir. Tebliğimizde Yesevî’nin hikmetlerinde İslam’ın ameli hükümlerini konu edinen fıkıh ilmine ne derecede temas ettiğine, fıkhın terimlerine ne ölçüde yer verdiğine örneklerle değinmeye çalışacağız.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ, 2020
Avrupa Ortak Öneriler Çerçevesi, dil öğrenenlerin iletişimsel ve işlevsel gereksinmeleri doğrultusunda dilin kullanım alanlarını belirlemiştir. Bu belirlemeler sonucunda temalar oluşmuştur. Bir konu alanı etrafında yapılandırılan ünitelerin içeriğindeki metinler ve sözcükler kavramsal olarak birbiriyle bağlantılı olmalıdır. Bu kavramsal bütünlüğün sağlanması ve öğretilmek istenilen sözcüklerin öğrencilere konu bütünlüğü içinde aktarılması tematik yöntemin kullanılmasını gerektirmektedir. Bu araştırmanın temel amacı, yabancılara Türkçe öğretiminde kullanılan ders kitaplarındaki hedef sözvarlığını tematik bağlamda karşılaştırmalı olarak incelemektir. Bu amaçla yabancılara Türkçe öğreten kurumlarda yaygın olarak kullanılan ders kitaplarından oluşan dört farklı öğretim seti uzman görüşleri sonucunda seçilmiştir. C düzeyi üst düzey dil kullanımına karşılık geldiğinden ve üst düzey dil kullanımı bu çalışmanın kapsamı dışında olduğundan çalışmada setlerin A ve B düzeyleri incelenmiştir. İncelenen kitaplarda bulunan temalardaki sözvarlığı listelenip yayınlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar sayısal açıdan belirlenmiştir. Çalışmada Avrupa Ortak Öneriler Çerçeve Metni ve Amerikan Yabancı Diller Yeterlik Kılavuzu’nun önerdiği dil kullanım alanlarından, yabancılara Türkçe öğretimi kitaplarından, TS Corpus Türkçenin sıklık derleminden ve uzman görüşlerinden hareketle tematik sözcük listesi oluşturulmuştur. Çalışmanın bulgularından edinilen önemli bir sonuç, incelenen yabancılara Türkçe öğretim setlerinde tematik olarak bir ölçüt bulunmadığı şeklindedir. Çalışmada incelenen setlerin toplam sözvarlığı, tematik sözcük listesi ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucunda “Yeni Hitit” adlı setin % 74, “Yedi İklim” setinin % 74, “İstanbul Yabancılar İçin Türkçe” setinin % 70, “Gazi Yabancılar İçin Türkçe Öğretim Seti”nin ise %69 oranlarında tematik liste ile uyum gösterdiği görülmüştür. Öte yandan, düzeyler içerisinde temalara ilişkin sözvarlığı tek tek incelendiğinde tematik sözcük listesi ile uyumun az olduğu belirlenmiştir.
AŞKA VE ZEVKE ADANMIŞLIĞIN SİMGESİ BİR ESRİKLİK MEKÂNI DİVAN ŞİİRİNDE MEYHANE
AŞKA VE ZEVKE ADANMIŞLIĞIN SİMGESİ BİR ESRİKLİK MEKÂNI DİVAN ŞİİRİNDE MEYHANE, 2023
Şâdmân ol bu gün Emrî ki leb-i rûze gibi Hamdüli'llah ki açıldı der-i meyhâne yine (Emrî, g.497/5) Divan şiirinde irfanî boyuttan dünyevî boyuta doğru geniş bir perspektifte ele alınan ve aşkın kaynağı olarak konumlanan MEYHANE algılarının çok çeşitli söylemleri bulunmaktadır. Bu algılarda dünyevi ve gerçek anlamda şarabın konu edildiği sayısız örnek te bulunmaktadır. Bu kitap, meyhane algısının irfanî/manevî boyutlarını değil, DÜNYEVÎ/MADDÎ çehresini aydınlatmak amacıyla yazılmıştır. Konunun dünyevilik bağlamında sayısız örnekleri bulunmasına rağmen, yeterince dillendirilmediği bir gerçeklik olarak durmaktadır. Bu bağlamda kitap, meyhane algısının dünyevi boyutlarını içermekle alandaki boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Çünkü kaynaklarda da görüldüğü gibi meyhane ve rintlik konulu beyitlerin tamamını tasavvufî boyutuyla değerlendirmemiz mümkün değildir. Onların gerçek anlamda şarabı ve meyhaneye adanmışlığı içeren örneklerinden de bahsetmek gerekmektedir. Bunlar aşka ve zevke adanmışlığın estetik numuneleri olarak sayısız Divanı doldurmuş bulunmaktadır. İşlenmediği takdirde klasik şiirin geniş perspektifi ve şiirsel söylem dili de eksik bırakılmış olacaktır. Kitabın içeriğindeki beyitler, meyhane konulu şiirlerin birincil kaynağı durumundaki Arap şiiri ve ağırlıklı olarak Fars şiirindeki örnekleri ile mukayeseli olarak ele alınıp işlenmiş, Klasik Türk şiirindeki farklı ve orijinal söylemleri ortaya konulmuştur. Söz konusu beyitlere bakıldığında meyhane ve ona ait birincil zevk unsuru şarap ile şaraba dair diğer olguların (saki, kadeh, sürahi, küp, fıçı vs.) Divan şiirinin aşk anlayışı ile bağını kuran zevk unsurları hâlini aldığı ve bu yönde bir kullanıma sahip oldukları görülür. Bu yönüyle meyhane, dünyevi manada bakıldığında zevkin âdeta simgeleştirildiği bir mekân olma vasfını da taşımaktadır. Böyle söylemlerde Ortaköy, Kumkapı ve en önemlisi Galata sırtlarını bir dilberdudağı misali sahil boyunca kuşattığı görülen meyhanelerin şaraba olan tutkunluk ve vazgeçilmezlik hissini pekiştirme görevi üstlendikleri de görülmektedir. Bu betimlemelerde Ramazan’da bayram muştusu veren açılışının “elhamdüllillah” denilerek bir şükür sözü ile pekiştirilip sunulmasına dahi rastlanabilmektedir. Böylece meyhane, Divan şiirinin sosyal hayata açılan pencerelerinden biri olarak zevke dayalı yaşam biçiminin dünyevî alandaki en önemli timsallerinden biri hâline gelmektedir. Bu kitap meyhanenin bu yöndeki niteliklerini derli toplu bütünleyerek, maddî ve dünyevî hemen tüm yönlerine açıklık getirmesiyle alandaki önemli bir boşluğu doldurmuş olacağı aşikârdır.
DEVR-İ HAMÎDÎDE AZERBAYCAN'IN İNŞÂSINDA CÖMERT BİR İŞADAMI: HACI ZEYNELABİDİN TAĞIYEV
ÖZ Bu makale; Hacı Zeynelabidin Tağıyev hakkındadır. Azerbaycan'ın inşasında büyük desteği olan cömert işadamı Hacı Zeynelabidin Tağıyev Bakü'ye bağlı İçerişehir beldesinde yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1823 senesinde doğmuştur. Dünyada enerji kaynağı olarak ehemmiyeti iyice anlaşılmış olan petrolün XIX. yüzyılın son çeyreğinde ekonomik kalkınma hamlelerinin lokomotifi konumuna erişmesi karşısında; Tağıyev birkaç arkadaşıyla birlikte Bakü'de petrol arama gayreti içine girmiştir. Aramaktan yorulan arkadaşları pes etmişti. Tağıyev'in hayatında bir dönüm noktası olmak üzere; onu Azerbaycan'ın hayırsever "milyoncu" işadamı kılacak hadise, satın aldığı tüm arazilerde petrol çıkması oldu. Hacı Zeynelabidin Tağıyev'i diğer yerli ve yabancı sermayedarlardan ayıran en temel hususiyeti ülkesinin insanlarına bir hizmet duygusu içerisinde Azerbaycan'ın inşasında yaptığı dikkate değer muhtelif katkılar olmuştur. Azerbaycan'ın 1901 senesinde açılan ilk kız mektebinin bânîsi odur. Destekleri sayesinde Azerbaycan medyasının ilk tohumları kabul edilebilecek olan pek çok mecmûa ve gazete onun yardımlarıyla ayakta kalabilmiş ve yayın hayatını sürdürmüştür. Onun talimatıyla "Kaspi" gazetesinde 1895 senesinde Azerbaycan'da ilk olarak Kur'ân-ı Kerîm ve meali neşredilmiştir. Tağıyev'in Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid ile muhabere içerisinde olduğu bilinmektedir. Sultan II. Abdülhamid'e kıymetli mücevher taşları ile tezyin edilmiş Azerbaycan Türkçesi ile hazırlanmış bir Kur'ân-ı Kerîm meali hediye etmiştir. Hacı Zeynelabidin Tağıyev; Hindistan, Rusya ve Mısır gibi dünyanın diğer bölgelerindeki Müslümanlara da zaman zaman maddi desteklerde bulunmuştur. Bulgar mezaliminden kaçabilen Müslümanlar için bin altın destekte bulunmuştur. Petersburg'da bir cami yaptırmıştır. Balkan Harpleri esnasında Osmanlı Devleti'ne çeşitli yardımlar yapmıştır. 1908 senesinde İslami muhafazakâr yayın yaptığı gerekçesiyle kapatılmış olan "Taze Hayat" gazetesinin sahibi de Tağıyev'dir. 25 Şubat 1914 yılında Edirne'de inşa edilen "Dârü'l-Eytam'a beş bin manat teberru eden, Selimiye Camii'nin kütüphanesine kitaplar hediye eden, Laleli yangını zamanı evleri yanan insanlar için apartmanlar yaptıran da odur. 1917 senesinde Bakü'de toplanan Kafkas Müslümanları Kurultayı'na katılan Tağıyev; 50.000 ruble para yardımında bulunmuştur. Bakü'yü 15 Eylül 1918 tarihinde işgalden kurtaran Enver Paşa'nın kardeşi Osmanlı Ordusu Komutanı Nuri Paşa ile Tağıyev arasında dostluk oluşmuştur. 10 Ekim 1905 tarihinde pek çok hayırsever ile birlikte Bakü Hayriye Cemiyeti'ni kuran Tağıyev Azerbaycan'ın inşasında çokça emeği geçmiş vatansever bir "milyoncu" olarak hatırlanmaya devam edecektir. Makalede biyografi metodu ve doküman inceleme tekniği kullanılmıştır.
BİLTEK ULUSLARARASI BİLİM, TEKNOLOJİ VE SOSYAL BİLİMLERDE GÜNCEL GELİŞMELER SEMPOZYUMU TAM METİN KİTABI, 2019
Saf ve temiz duyguların tahrikiyle, Arabistan’ın çetin çöllerinde filizlenen iffetli aşk şiirleri, İslam öncesinden itibaren klasik Arap edebiyatının dikkat çekici temalarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Emevî Dönemiyle birlikte gelişen ve standartlaştırılan bu özgün tema, Abbâsî Döneminde de etkisini devam ettirmeyi başarmış ve asrın önemli şairlerinden olan el-‘Abbâs b. el-Ahnef’in dizelerinde geniş şekilde işlenmiştir. Öte yandan kendine has yönleriyle seleflerinden ayrılan bu şair, ortaya koyduğu özgün ürünleri sayesinde, kendisinden sonraki kuşakların üzerinde de büyük bir etki meydana getirmeyi başarmıştır. Emevî Döneminin afif aşk şiirlerinden aşina olduğumuz gelenekselliğin aksine, onun kasidelerinde birkaç sevgilinin konu edinilebildiği gözlemlenmektedir. Hatta bazen maddî aşka değindiği dahi vakidir. Lakin bu türdeki gazellerinin, o dönemde aşırılaşma eğiliminde olan müstehcen şiirlerden çok daha seviyeli olduğu belirtilmelidir. Arap edebiyatının meşhur halifesi Harun er-Reşîd’in yanında saray şairliği yapması, diğer bir deyişle seleflerinin düştüğü “aşk çılgınlığı” kavramına takılmaksızın işini profesyonelleştirebilmesi, el-‘Abbâs b. el-Ahnef’in gazele bakışıyla eski nazım ustalarının temayülleri arasındaki farklılığın belirginleştiği önemli noktalardandır. Manzumeleri yine de ‘Uzrî gazel geleneğinden belirgin izler taşımakta ve aşkın umutsuzluğuna değinmektedir. Şiirlerinde konu edindiği kadın unsuru, gerçekten de üslup kazanmış bir metotla ele alındığından, bu söylemlerin geçmişin klişelerinin sanatsallaştırılmış bir tekrarı mı yoksa şairin gerçek tecrübesi mi olduğunu öngörmek pek güçtür. Irak’ın Basra kentinden olan ve Bağdat’ta büyüyen bu meşhur aşk şairi, 193/808 senesinde hayatını kaybetmiştir. Fakat Hicazın seçkin şairleri olan Ömer b. Ebî Rebî‘a'dan ve özellikle Cemîl b. Ma‘mer, el-Ahvas ve el-‘Arcî’den aldığı ilhamlarla şekillendirdiği şiiri, literatüre yaptığı katkılar sayesinde, Endülüs gibi uzak diyarlarda dahi uzun yıllar terennüm edilmeye ve yeni şairlere esin kaynağı olmaya devam edecektir. Onun şiirleri için, döneminin tanınmış musikişinaslarının besteler yaptığı bilinmektedir.
SÜNBÜLZÂDE VEHBİ'NİN GAZELLERİNDE MEYHÂNE VE MEYHÂNEYE AİT UNSURLAR
SÜNBÜLZÂDE VEHBİ'NİN GAZELLERİNDE MEYHÂNE VE MEYHÂNEYE AİT UNSURLAR, 2016
Öz Divan şiiri, gerçek hayatta karşılaşılan ve ruh dünyasında yeri olan her türlü olayı, kavramı, bilgiyi geniş bir şekilde içerisine alır, üç dilin imkânlarından yararlanarak işler, zengin bir estetik değer katar ve kullanıma kazandırır. Ayrıca Divan Edebiyatı şairleri, günlük hayat sahnelerini, gördükleri reel unsurları kendi zihinlerinde belagatın imkânlarını kullanarak ve muhayyileleri yardımıyla işlerler. En olmadık sıradan sayılabilecek bir metaforu bile şiirlerinde görebiliriz. Bunu yaparken ele aldığı metaforu değiştirme yoluna gitmeden günlük hayattan akisleriyle şiirlerinde yer verir. Bundan dolayı rahatlıkla, Divan Edebiyatı gerçeklikten kopuk değildir, bilakis gerçek hayata dayanır diyebiliriz. Bu makalede de on sekizinci yüzyıl şairi Sümbülzâde Vehbî'nin Divan'ındaki gazellerinde yer alan-Divan Edebiyatı şairlerinin en sık kullandığı-meyhane kavramı ele alınmış, meyhanede bulunan unsurlar Divan'daki gazellerden seçilen örnek beyitlerle belirtilmiştir. Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Edebiyatı, Meyhane, Sümbülzâde Vehbi, Gazel. Abstract Divan Literature includes every phenomenon and every notion and every knowledge in life that has a place in spirit, and process these using the three languages, adds aesthetic value and makes it ready to use. Besides, the poets of Divan Literature process daily life situations in their minds using their imagination. We can see even the most ordinary metaphors in their poems. While doing this, they wouldn't change the metaphor and use it with its reflections in daily life. Thus, Divan literature is not isolated from reality. In this article, tavern and properties related to tavern-often used by Divan poets-in ghazals of 18 th century poet Sünbülzâde Vehbi were discussed and the properties in tavern were shown on couplets chosen Keywords: Classical Turkish Literature, tavern, Sümbülzâde Vehbi, Ghazals. GİRİŞ Sanatkârlar her dönemde eserlerini meydana getirirken döneminin yaşayışına ait gelenek-görenek, örf-adet, yaşayış şekilleri, günlük hayata dair eşyaları kullanarak eserlerine şekil vermişlerdir. Divan şairleri de eserlerini oluştururken kendi duygu dünyasını döneminin birçok unsurlarını kullanarak kâğıda dökmüşlerdir. Klasik Türk Edebiyatı uzun bir dönem halka hitap etmediği ve yüksek zümreye hitap ettiği gerekçe gösterilerek eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Fakat son dönemlerde yapılan araştırma ve incelemelerle bu edebiyatın sanıldığı gibi sadece yüksek zümreye hitap etmediği, aksine halkın yaşayışlarını şiirlerde sıklıkla kullanıldığı görülmüştür. Fakat bunları kullanmaktaki amacı toplumun yaşantısını şiirlere yansıtmak değildir. Zaten Divan Edebiyatı'nın da yaşantıyı yansıtma gibi bir amacı yoktu. Fakat hayatı ve günlük unsurları beyitlerde görmek mümkündür (Çakır, 2011: 105-124). Bu çalışmada öncelikle Sünbülzâde Vehbi'nin yaşantısı hakkında bilgi verip daha sonra gazellerinde yer alan meyhane ve meyhaneye ait kavramların beyitlerde kullanımını göstermeye ve o sosyal hayatın o dönemine ait kimi izleri görmeye çalışacağız. I. SÜNBÜL-ZÂDE VEHBÎ EFENDİ 1 1. Hayatı Asıl adı Mehmed bin Râşid bin Mehmed olan şairin mahlası Vehbî'dir. Osmanlı'nın sancağı olan Maraş'ın Sünbülzâdeler adıyla bilinen köklü bir ailesine mensuptur. Eski kaynaklarda doğum tarihiyle ilgili bilgi bulunmayan şairin 1718 yılında doğduğu tespit edilmiştir (Beyzadeoğlu, 2000: 13). Vehbî'nin doğumundan itibaren Maraş'ta ne kadar kaldığı bilinmiyor. Çocukluğunun ve gençliğinin bir kısmını Maraş'ta geçiren Sünbül-zâde Vehbî Efendi memleketinde mükemmel bir tahsil gördükten sonra kendisine şöhret kapılarını açacak olan İstanbul'a gelmiştir. Yazdığı tarihler ve kasideler sayesinde devrin önemli şahsiyetlerinin meclislerine kadar girdi. İstanbul'daki eğitim hayatı ve kadılık mesleğine ne zaman başladığı hakkında kaynaklarda bir bilgi bulunmamaktadır. Sarayda tesis ettiği güven neticesinde ve Farsçaya olan vukûfiyeti de göz önüne alınarak Bağdat valisi Ömer Paşa ile 1189 (1775)'te Basra'yı kuşatarak Doğu Anadolu'yu yağmalattıran İran hükümdarı Zend • Okt., Abant İzzet Baysal Üniversitesi; Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi. 1 Sünbül-zâde Vehbî'nin hayatı hakkındaki bilgilerde Ahmet Yenikale'nin Sünbül-zâde Vehbî adlı çalışmasından yararlanılmıştır.
VEHB BİN MÜNEBBİH’İN RİVAYETİNE DAYANAN BİR MESNEVÎ: DÂSİTÂN-I ERVE HATUN
2013
Ka'b Al-Akhbar the early history of Islam, and many Muslims and people of Jewish descent sciences of hadith and tafsir İsra'iliyat element of concern in many Islamic culture came into being. Many of them originated in the Old Testament stories, some of which are among the Jews recited religious stories were created in order to give the lesson and course. The stories of the early scholars of Jewish descent interpretation of Islam under the guise of science of this period sokmalarıyla İsra'iliyat tafsir started. One of these scholars is Wahb bin Munabbih. Wahb bin Munabbih, narrated the history of Islam While many stories are recognized. These stories are used as a source recognized by many Muslim historians. This is the beginning of the Muslim scholars are names like Al-Tabari and Mas'udi. One of the stories narrated by Wahb bin Munabbih’s Erve story. Islamic culture has been transferred to many different versions of this story. Encountered only two instance of Turkish literature. The first of these 17, is the work of the poet who lived in another century, author unknown, Bilal called a "folk-type mathnawi" example. Wahb bin Munabbih’s worked primarily explained by the historical personality of this article. Its origins come from and what were his family. Copy of the transaction is characterized mathnawi’s made. Then mathnawi’s form and content were examined. In addition, a comparison of his work was named Bilal Kissa-i Erve. At the conclusion of the overall evaluation of the work place.