BİR SEMTE ADINI VEREN DERVİŞ-ŞAİR: EBU'L-VEFA (original) (raw)
Related papers
EBU 'AMR ED-DÂNÎ'YE GÖRE YEDİ HARFİN ANLAMI
Yedi harf olgusu, tefsir ve kıraat literatüründe çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Kur'an kıraatı ilgili olan yedi harf konusu, muğlak bir yapıya sahip olduğu için konuyla ilgili tatmin edici bir çözüm ortaya konamamıştır. Yedi harfin anlamı ve mahiyeti ile ilgili ihtilafların çok olması, hadislerde konunun mahiyeti açıkça ve tafsilatlı bir şekilde açıklanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi Kur'an'ın yedi harfle indirilmiş olduğu hadislerle sabittir. Kur'an, Hz. Peygamber ve Kavminin lehçesiyle (Kureyş lehçesiyle) indirilmiştir. 1 Ancak yedi harf ile Kur'an'ın farklı Arap lehçeleriyle okunmasına müsaade edilmiştir. Şüphesiz yedi harf konusunu, sadece Arap lehçeleri ile açıklamak mümkün değildir. Arabistan yarım adasında İslam'ın yayılmasıyla farklı lehçeler birbiriyle bir iletişim içine girmeye başlamıştır. Şüphesiz bu kabile üyelerine Kur'an'ı öğretmek bir zorunluluktu. Ancak bu insanlardan özellikle ümmî, çocuk, yaşlı vb. kişilerden Kureyş lehçesi ile nazil olan Kur'an'ı, bu lehçeyle okumalarını istemek zorluklar ortaya çıkarmıştır. 2 Bu nedenle yedi harfle, Kur'an'ın farklı lehçelerle okunmasına müsaade edilmiş, böylece Müslümanlara bu konuda kolaylık sağlanmıştır. 3 Hadislerde yedi harf ile Kur'an'ın okunmasına müsaade edilerek, tek lehçe ile okuma sonucu ortaya çıkan zorlukların aşılması amaçlanmıştır. Yedi harf meselesi, Kur'an'ın okunuşu yani telaffuzu ile ilgili bir kolaylık olması dolayısıyla Kıraat ilminin konusu ve temelidir. Şüphesiz konu ile ilgili çalışmalar yapılmış, ancak yine de bu mevzuda son söz söylenmiş değildir. Yedi harf meselesi Mekkî b. Ebî Talib (ö.437/1005), İbnü'l-Cezerî (ö.833/1429), Ebu Amr ed-Danî (ö.444/1053) gibi birçok âlimi meşgul etmiş ve bu konuda birçok görüş ortaya çıkmıştır. Ed-Danî, Kur'an'ın farklı vecihlerle okunmaya başlanmasının yedi harf meselesiyle birlikte başladığını şöyle ifade eder: Hz. Peygamber her yıl Cebrail'e Kur'an'ı arz ediyordu. Hz. Peygamber, vefat edeceği yıl bu arzı iki defa yapmıştır. Cebrail her arzayı farklı vecihler ve kıraatlarla yapıyordu. Bundan dolayı Hz. Peygamber: "Kur'an yedi harf üzere indirilmiştir, hepsi de şafî, kafîdir." 4 buyurmuştur. Böylece Hz. Peygamber bu
ÇEVİRİ / DÎVÂN-I ŞEMS-İ TEBRÎZÎ
Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî (The Dîvân of Şems-i Tebrîzî); consists of the poems of Mawlana which do not take place in his poetry book of Mathnawi. They are known as Dîvân-ı Kebîr (Great Divan), Külliyât-i Şems-i Tebrîzî (The Collection of Şems-i Tebrizi) or Gazeliyyât-i Şems (The Songs of Şems). This book was named Dîvân-ı Kebîr by Mawlawis. Though gazel was written in the form of poetry, Mawlana named some poems of Dîvân-ı Kebîr as 'kıta'(quartets) and some others as "kaside". All of the gazelles in the Dîvân are in Persian language, though there are also some couplets in Arabic, Greek, and Turkish. The poems in the Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî reveal the excitement and enthusiasm of Mawlana. One of the basic topics in these poems is the eagerness that the wiseman feels for his original country (paradise). There is no any direct address in the Dîvân-ı Kebîr. The oldest copy of Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî is found in the Mawlana Museum in Konya. This copy was written by the scribe Hasan b. Osman Mevlevî between the years 768-770 AH. Generally, today based on this copy, a work called Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî was prepared. This article is the translation of the article "Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî" in the Iran Dânişnâme-i Jihân-i İslam. In this study, information was given about Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî and it was mentioned by whom it was prepared later.
SEYYİD İBRAHİM-İ ENVERÎ'NİN ESMÂ-İ HÜSNÂ ŞERHİ
2022
Özet Seyyid İbrahim-i Enverî (ö. 1870’den sonra), Girit Adası’nda defterdarlık görevinde bulunup emekli olmuş ve Mevlevî tarikatına mensup bir esmâ-i hüsnâ şârihidir. Klasik Türk edebiyatında esmâ-i hüsnâ türü hem mensur hem manzum biçimde kaleme alınmıştır. Esmâ-i hüsnâyı devamlı okuyan ve anlamına nüfuz etmek isteyen Enverî, kendi gibi Arapça’yı çok iyi bilmeyen kimseler, zikir yapanlar ve süluk ehli tasavvuf erbabının esmâ-i hüsnâyı daha iyi anlaması için çeşitli eserlerden faydalanarak bir şerh kaleme almıştır. Bu minvalde Müstakimzâde Süleyman Sadeddin’in (ö.1202/1788) Tarhu’l-Ma’nâ fî Şerhi’lEsmâ isimli esmâ-i hüsnâ şerhi, İbrahim Nureddin’in (ö. 1286/1869-70) Ferâ’idü’l-le’âlî fî Beyânî Esmâi’lmüte’âlî ve Vahîd Paşa’nın (ö. 1828) Mirkât-ı Münâcât (Şerh-i Kasîde-i Dimyâtiyye) adlı Kasîde-i Dimyâtiyye şerhlerini merkeze alarak bir eser yazmıştır. Makalenin giriş bölümünde esmâ-i hüsna türünün önemine değinilmiş ve belli başlı eserler zikredilerek mezkûr tür hakkında umumi bilgi verilmiştir. İnceleme bölümünde İbrahim-i Enverî’nin eserinden hareketle hayatı hakkındaki bilgiler verilmiş, kullandığı kaynaklara değinilmiş, kaynak eserler ile şerh karşılaştırmaya tabi tutularak şarihin şerh metodu açığa çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca biyografisi hakkında bazı ihtilaflı noktaların bulunduğu Şeyh İbrahim Nuredddin’in hayatı üzerinde mahsusen durularak güncel kaynaklardan yararlanılmış ve ek bilgiler verilmiştir. Son bölümde Enverî’nin tablo şeklinde kaleme aldığı eser, yazarın biçimsel özelliklerine bağlı kalınarak bilinen tek nüshası üzerinden çeviriyazısı gerçekleştirilmiştir. Abstract Seyyid Ibrahim-i Enveri (d. after 1870) was a retired defterdar on the island of Crete who belonged to the Mawlavi order and esma-i husna commentator. Esma-i husna genre in classical Turkish literature has been written both in prose and in verse. Enveri, who constantly read esma-i husna and wanted to penetrate its meaning, wrote a commentary by using various works in order to better understand the esmâ-i hüsnâ for those who did not know Arabic very well like himself, those who chanted and the Sufi men who made seyr-i süluk. In this regard, Müstakimzâde Süleyman Sadeddin (d. 1202/1788) wrote a work centering on the esma-i husna commentary titled Tarhu'l-Ma'nâ fî Şerhi'l-Esmâ, and İbrahim Nureddin (d. 1286/1869-70)'s commentaries on Ferâ'idü'l-le'âlî fî Beyânî Esmâi'l-müte'âlî and Vahîd Paşa (d. 1828)'s Mirkât-ı Münâcât (Şerh-i Kasîde-i Dimyâtiyye). In the introduction section of the article, the importance of the esmâ-i hüsnâ genre is mentioned and certain works are mentioned and general information about the mentioned genre is given. In the review section, information about his life was given based on the work of Ibrahim Enveri, the sources he used were mentioned, and the commentary method of the commentator was tried to be revealed by subjecting the source works to comparison with the commentary. In addition, the life of Şeyh Ibrahim Nuredddin, about which there are some controversial points about his biography, was emphasized specifically and newly unearthed sources were used and additional information was given. In the last part, the work written by Enveri in the form of a table was translated by using the only known copy adhering to the formal characteristics of the author and the text was transliterated.
SÜFYAN ES-SEVRÎ'NİN FIKIHÇILIĞI
Islamic Jurisprundence of Sufyan al-Thawra, 2015
Süfyan es-Sevrî (ö.161/778), Emevî devletinin yıkılmaya yüz tuttuğu bir zamanda dünyaya gelmiş, bu yıkılışa tanık olmuş ve ardından kurulan Abbâsi devleti içerisinde otuz yılını geçirmiştir. Süfyan es-Sevrî fıkıh mezheplerinin teşekkül ettiği hicri II. asırda fıkıhta "müstakil bir mezhep sahibi" olarak bilinmektedir. "Sevrî mezhebi" hicri VII. asra kadar varlığını sürdürebilmiştir. Süfyan es-Sevrî'nin fıkhî görüşlerine baktığımızda onun zaman zaman Hicaz ekolü ve Kûfe ekolü, yer yer de bu iki ekol arasında bir çizgide bulunduğu görülmektedir. Bazı tabakât kitapları Süfyan es-Sevrî'yi "Ehl-i Eser"in, bazıları da "Ehl-i Rey"in temsilcisi olarak nitelendirmektedirler. Bu durum Süfyan es-Sevrî'nin her iki ekolün de görüşlerine muvâfık fıkhî ictihadlarının olmasından kaynaklanmaktadır. Süfyan es-Sevrî'yi salt olarak Irak ya da Hicaz ekolü içerisinde değerlendirmek yerine Sevrî'nin bu iki ekol arasında müstakil içtihatlar yapabilen bir müçtehit olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bize göre ise Süfyan es-Sevrî Irak/Kûfe ve Hicaz ekolleri arasında yer alan bir fıkıh âlimi olmakla beraber sahabeden İbn Mes'ud'un öncülüğünü yaptığı Irak/Kûfe ekolüne daha yakın bir çizgide durmuştur. Anahtar Kelimeler: Süfyan es-Sevrî, Müctehid, Fıkıh, Usûl-ü Fıkh, Mezhep. Born in the time in which Emevi state was on the brink of collapse, Sufyan alThawra witnessed its collapse and subsequently spent 30 years in Abbasi state founded upon the collapse of Emevis. Sufyan al-Thawra was known to have a distinct interpretation of Islamic jurisprudence in the 2nd century (Islamic calendar) in which different interpretations of islamic jurisprudence started to be formed. When looked at his own interpretations of Islamic jurisprudence, Sufyan al-Thawra was seen occasionally to be following the Hijaz, Kufa school of thoughts and rarely stood between them. Some “tabaqat books” described him either as a representative of Ehli Eser or Ehli Rey. It was due to his interpretations which were suitable in both of the school of thoughts. it would better to introduce him as an interpreter of Islamic law (Mujtahid) who could interpret between these two distinct Islamic schools through using ra’y and hadith in a balanced way instead of being identified a mere follower of Iraq or Hijaz school. What we considered was that he was an islamic scholar standing between these school of thoughts and also stood in the point closer to Iraq/Kufa thought pioneered by İbn Mesud who was a companion of prophet Mohammed (Peace and blessings be upon him) Keywords: Sufyan al-Thawra, Mujtahid, Islâmic Jurisprudence Law, Method of Fiqh, Madhhab.
EFE DUYAN'IN 'BİR CEVİZ AĞACI' ŞİİRİ
İktibas Dergisi, 2021
Efe Duyan'ın "Bir Ceviz Ağacı" şiirinin tahlili. İktibas Dergisi, S. 507 (Mart 2021), s. 62-64'te yayımlanan işbu yazı, Cevat Akkanat'ın "Ayın Şiiri" başlığı altında metinlerden birisidir.
SERVET-İ FÜNÛN DEVRİNDE EDEBÎ TENKİDİN YÖNTEMİNE DAİR TARTIŞMALAR
SERVET-İ FÜNÛN DEVRİNDE EDEBÎ TENKİDİN YÖNTEMİNE DAİR TARTIŞMALAR, 2023
Tenkidin bir sanat olduğu, mutlak kurallarının bulunmadığı, tek bir güzelden söz edilemeyeceği, güzele his ve izlenimlerle ulaşılacağı görüşü öne çıkar. Ancak tenkit etrafındaki tartışmalar Servet-i Fünûn tenkidinde yöntem birliği bulunmadığını, bu konuda farklı görüşlerin öne sürüldüğünü, farklı tenkit pratiklerinin var olduğunu gösterir. Bu farklı görüşler ve yönelişler Servet-i Fünûn edebiyatının teorik ve estetik gelişimine, tenkidin bir edebî tür hâline gelmesine katkı sağlar. Anahtar Kelimeler Servet-i Fünûn, edebî tenkit, yöntem, romantik tenkit, biyografik tenkit, toplumbilimsel tenkit, izlenimcilik.