Sezai Özçelik. (2019). “Latin Amerika Ülkelerinin Filistin Politikası”, Pınar Özden Cankara ve Yavuz Cankara (Eds.), Küresel ve Bölgesel Aktörlerin Filistin Politikaları, Ekim 2019, İstanbul: Efe Akademi Yayınları, ss. 433-500. ISBN: 978-605-2308-73-8. (original) (raw)
Related papers
24/1, 2022
Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DYY), her zaman yüksek düzeyde ticari açıklık ve özgürlük ortamı ile ve daha düşük kurumsal yolsuzluk vakası ile ilişkilendirilmiştir. Çünkü siyasi istikrar ve kurumsal şeffaflıkta bir dalgalanma olduğunda yüksek düzeyde uluslararası sermaye hareketliliğinin, yabancı yatırımcıları daha temkinli hale getirdiği varsayılmaktadır. Çoğu Amerikan ülkesi (Kanada ve ABD hariç), önemli düzeylerde yolsuzluğa yol açan ve sonuçta belirgin şiddet düzeyi ve hatta eşitsizlik olgusu gibi diğer ciddi sorunlara yol açan kurumsal ve bürokratik prosedürlerinde her zaman şeffaflık eksikliği ile ilişkilendirilmiştir. Bu çalışma Türkiye ve Amerika ülkeleri arasında doğrudan yabancı yatırımlar üzerinde yolsuzluk endeksleri, ticari açıklık ve enflasyon oranları değişkenlerinin pozitif veya negatif etkisi olup olmadığını araştırmaktadır. Bu ekonometrik modeli analiz etmek için OECD, COMTRADE, TUIK, Heritage Foundation, UNCTAD ve Dünya Bankası Veritabanı’ndan bilgi toplanmıştır. Gözlemlenen veriler on yıla (2005-2014) tekabül etmektedir ve sadece 14 Amerika ülkesi ve Türkiye'den örneklem alınmıştır. Mevcut çalışmanın ampirik sonuçları, ticari açıklık endeksi ile DYY arasında pozitif bir korelasyon olduğunu ortaya koymuştur; yolsuzluk endeksi, enflasyon ve DYY arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Yolsuzluk endeksindeki artış, doğrudan yabancı yatırım girişinde %41'lik bir artışa neden olmaktadır.
Doğu Avrupa'nın Din Merkezli Göçmen Politikaları
Journal of Divinity Faculty of Hitit University, 2020
Migration has been the most specific characteristics of the human being and the initial step of globalization since the beginning of history. In today’s world, while globalization and migration continue to feed each other, states are seeking ways to cope up with growing numbers of newcomers. While states have been in search of the “better” and have taken steps accordingly, they have been trying to restrict the “others” to do the same. Walls have been erected or wars have been made to keep the territories safe for the inhabitants by keeping the others on the other side of the borders. However, the definition of the “others” has continually changed from region to region and from time to time. On one hand, universal and regional norms and values are discussed and, on the other hand, specific and marginal measures are considered. As being the Christian Roman Heritage, European perception of “identity” and the “other” has mostly been constructed on the fear of invasions coming from the E...
Hitit İlahiyat Dergisi
Since the Treaty of Westphalia, sovereign states have combined national security with border security, as border is accepted as the line of sovereignty that separates “us” from “others”. The step of forming a European identity as a supra-identity apart from the national identities of the European countries within the borders of each state takes its roots from this perception of being “us”. Though highlighted in Copenhagen Criteria that the stability of institutions guaranteeing democracy, rule of law, human rights and respect for and protection of minorities are ensured; when we look at today’s immigration policies we see a serious deviation from this founding approach emphasizing and ensuring multiculturalism. With labour migration in the 1960s, refugees fleeing Yugoslavia in the 1990s, and the 2015 refugee crisis, Europe's population structure began to change. Following the 9/11 terrorist attacks, the security approach has taken the place of economic considerations in migratio...
İlk Lati̇n Abeceli̇ Türk Di̇li̇ Grameri̇ni̇n Di̇l Bi̇lgi̇si̇ Öğreti̇mi̇ Açisindan Değerlendi̇
Öz Tek nüshası (eserin İtalyan kısmı diye adlandırılan ilk 55 yaprağının bir kopyası Biblioteca Medicae Laurenziana Firenze'de bulunmaktadır) Venedik'teki Biblioteca Nazionale Marciana'daki Codex Cumanicus, hem Türk dili tarihinde Kıpçakçanın en eski örneklerinden olması hem Türkler tarafından geleneksel olarak kullanılan yazıların dışında bir abece ile yazılmış Türk dili örneklerini ihtiva etmesi hem de Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesi süreci açısından çok kıymetli bir eserdir. Defter, Latin (gotik) abeceli (İtalyan kısmı) Latince-Farsça-Kıpçakça ilki abece sırasına göre ikincisi tematik sözcük listeleri ile (Alman kısmı) Kıpçakça-Almanca sözcük listeleri, bazı Katolik ilahiler ve vaazların Kıpçakça tercümeleri ve bir yapraklık Latince (gotik yazı ile) Kıpçakçanın gramerini içerir. Bu bir yapraklık Latince dil bilgisi kuralları Türkçenin ilk Latin abeceli dil bilgisi olarak kabul edilir. Kurallar Türkçenin basit çekimlerini içerir ve devamındaki 65v-65r sayfalarında bu kurallara göre çekimlenmiş Latince-Kıpçakça misallere yer verilir. Modern dil öğretimi ilke ve yöntemlerine göre bu dil bilgisi kuralları geleneksel yaklaşım ile yöntemlerden dil bilgisi-çeviri yöntemine uygun düşmektedir. Bu makalede, Macar bilim adamı Géza Kuun'un 1880'deki Latince neşrinden 2015'te Mustafa Argunşah-Galip Güner tarafından yayımlanan eserin ilk Türkçe neşrine kadar üzerinde çokça yazılan Codex Cumanicus'taki mezkûr dil bilgisi yaprağı ilk defa Türkçe olarak neşredilecek ve modern dil öğretimi yöntemlerine göre değerlendirilecektir.
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Ermeni Lobisinin Başarısını Etkileyen Faktörler
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2020
The Armenian policy network was organized very well and chose lobbying strategies in place. In 2007, the Armenian lobby and policy network worked effectively in bringing the Armenian genocide bill to the Foreign Affairs Committee of the House of Representatives. The Armenian lobby and its political network are focused on achieving outstanding success, such as moving the bill to the upper stages of the legislative processes. Nevertheless, while failing this goal in 2007, it partially succeeded in 2010 and achieved outstanding success in 2019. As a result, the lobbying strategies of the Armenian policy network have reached the goal of passing the Armenian genocide bill through both the House of Representatives and the Senate. This study argues that the Armenian policy network chooses the right lobbying strategies. The limited success in 2007, the relative success in 2010 and the outstanding success in 2019 can be explained by the dynamics of American domestic and foreign policy, as well as the sensitivity of implementing appropriate lobbying strategies. In this context, the aim of the study is to explain the factors that affect the success or failure of the Armenian lobby and policy network in the United States in the context of the Armenian genocide proposals.
Nobel, 2022
Rusya’nın Arktika politikası devletin ana önceliklerden biridir ve mevcut politikası, esas olarak tarihsel deneyimine ve sürekliliğe dayanmaktadır. Doktrinel temelini 2008, 2013 ve 2020 yıllarında yayınlanan belgeler oluşturmaktadır. Çoğu zaman Arktika politikasının oluşumu, alınan kararların reaktif doğası ile karakterize edilebilir. Bu durum hem Rus hem de Batılı birçok uzman tarafından çokça tartışılmaktadîı. İki hâkim söylem veya anlatıdan bahsedilebilir. Bunların ilki ve çoğunlukla Batılı uzmanlar tarafından dile getirilen söylem; Rusya’nın Arktika politikasının yayılmacı ve aktif olduğudur. İkincisi ve çoğunlukla Rus uzmanlar tarafından dile getirilen ise Rus Arktikası’nın öncelikle ekonomik olarak geliştirilmesi hedefidir. Çalışma, bu ikinci söylemin daha gerçekçi olduğunu iddia etmekte ve Rusya’nın Arktika politikasının arakasındaki gerçekliği ve uygulama alanlarını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.
2018
Bir karşı-politika olarak aşırı-politikleşmenin Terör'ü : Kıyım mantığı, öznelleşmiş düşmanlıklar ve insan avları Doç. Dr. M. Ertan KARDEŞ Özet Bir kişinin ya da grubun tehlikeli/zararlı olduğu gerekçesiyle şiddetli, saldırgan ve adil-olmayan takip, eziyet ve yakalama süreçlerine tabi tutulmasına Batı dillerinde "persécution" adı verilmektedir. Tarihte, bu kitlesel zulmün hedefinde köleler, ten rengi farklı olanlar, Yahudiler, işçiler, çeşitli politik militanlar ve mülteciler olmuştur. "Persécution" kelimesinin sadece zulüm ya da yıldırma kelimesi ile tercüme edilmesinin eksik kalması sebebiyle, kitlesel zulmün yanında "kıyım" kelimesini ödünç almak mümkün görünmektedir. O halde bu makale şu soruyu sormayı denemektedir: Fiili dünyanın "kıyım mantığı" nasıl işlemektedir? Kendisini sıklıkla "politik" bir etiketle dışa vuran kıyım mantığı, aşırı-politikleştirilmiş bir kitlesellik ve öznelleşmiş nefret figürlerini bir arada üretmektedir. Linç pratiklerini, cadı kazanı ile adalet imgesinin özdeşleşmesini ve dolayımsız şiddet örüntülerinin aşırı-politik duruşunu, hakiki bir politikanın tam tersi hatta hakiki bir politik praksis imkanını kapatan bir karşı-politika olarak ortaya anlamak mümkündür. Buna göre kıyım mantığı "mutlaklaştırarak" benimsediği meseleleri, politik eylemin koşullarını kapatarak toplumsal alana sunmaktadır. Toplumdaki öznelleşmiş nefretlerin kitleselliği bir yandan, politikadaki "şeytanlaştırılmış kötü"nün imhasına yönelmekte – ve bu sayede ortak iyinin açığa çıkacağını düşünülmekte, diğer yandan ise kötünün mutlaklaştırıldığı, kitlesel zulmün mekanına dönüşen toplumsal ilişkiler hakiki bir özgürlük ve ortak iyi arayışını bütünüyle ortadan kaldırmaktadır. İlginç olan, modern ve çağdaş insan avı pratikleri bütün bağlamsal ve tarihsel farklılıklarına karşın benzer mantıkları yeniden üreterek aşırı-politik görünümlü bir karşı-politika üretmektedirler. Peki geleneksel kıyım mantığına göre çağdaş pratiklerde yeni olan nedir? Zulüm hangi biçimlerde yeni "nefret mantığı" üretmektedir? Mevcut makalenin yanıt aradığı bu sorular etrafında hakiki bir politik praksisin olumsal zorunluluğu fikrini savlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Kıyım, İnsan Avı, Cadı Kazanı, Linç, Aşırı-politikleşme, Öznelleştirilmiş Düşmanlıklar
Kuşak ve Yol Girişimi Bağlamında Çin’in Arktik Politikası
International Journal of Politics and Security, 2021
Kuşak ve Yol Girişimi, Çin'in küresel ölçekte her bölgeye ulaşmayı hedefleyen bir ticaret ağı tasarımı olarak öne çıkmaktadır. Öte yandan iklimsel değişiklikler ve buzulların erimesi sonucunda Arktik'in jeopolitik ve ticari değeri günden güne artmaktadır. Bu çalışmanın amacı Çin'in Arktik politikasının hangi ölçüde ve yoğunlukta Kuşak ve Yol Girişimi ile ilişkili olduğunu ortaya koymak ve geleceğe dönük kestirimlerde bulunmaktır. Kuşak ve Yol Girişimi ile beraber Çin'in küresel ölçekte mal arzını güvenli ve hızlı bir şekilde kotarmaya çalışması Arktik'in öne çıkmasını sağlamış ve Çin'in hem bölge ülkeleri hem de küresel güçler ile olan ilişkilerini önemli hale getirmiştir. Çalışmanın teorik ve kavramsal çerçevesi jeopolitik kavramı üzerinden yapılanmaktadır. Bu noktada Halford Mackinder, Alfred Thayer Mahan ve N. Spykman'ın görüşleri esas alınmıştır. Bu çerçevede Çin'in Arktik politikasının karakteristikleri, özellikleri ve Kuşak-Yol Girişimi ile ilişkisi 2018 yılında Çin tarafından yayınlanan 'Beyaz Kitap' üzerinden incelenmiştir. Çalışma bu yönü ile nitel araştırma yöntemini tercih ederek resmi söylemin analizine odaklanmıştır. Bu çalışmada Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin etkisi ile Arktik'e olan ilgisinin arttığı ve Arktik'in alternatif bir koridor olarak jeopolitik potansiyelinin farkına varıldığı savunulmuştur. Bu farkındalık, bölgede Rusya ile beraber yeni bir ortaklığa doğru giderken aynı zamanda ABD ile keskinleşen küresel rekabette yeni bir problem alanı olarak öne çıkabilir.