SİYASAL DEMOKRASİDE KADININ VAROLMA MÜCADELESİ YENİ MEDYA ORTAMLARINDA ERİL VESAYETE DİRENİŞ (original) (raw)

SOSYAL MEDYADA VERİ SÖMÜRGECİLİĞİNİN FACEBOOK UYGULAMASI ÜZERİNDEN İNCELENMESİ

The Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 2020

ÖZ Web 2.0 ile başlayan süreç internet kullanıcılarına aktif olmanın yolunu açarak sosyal medya denilen bir olgunun da başlatıcısı olmuştur. Başlangıçta adından da yola çıkarak bireyleri "sosyal" yapacağı düşünülen bu uygulamalar zamanla bireylerin bilgilerini depolayan, onların bilgilerini üçüncü derece kişilerle paylaşan ve tüm bunları yaparken bireyleri kendine bağımlı duruma getiren bir hal almıştır. Bunlardan dolayı sosyal medyanın araştırılması, etkilerinin ortaya konularak önlemlerinin alınması üzerine yoğunlaşılması gerekli bir hal almıştır. Bu çalışmada, bireylerin sosyal medyaya olan bağımlılıklarının sebebinin neler olduğu, sosyal medyanın bireylerin hayatlarına ne getirip onlardan ne götürdüğü incelenecektir. Çalışmada, sosyal medyanın gizli kalmış taraflarından biri olan veri sömürgeciliği de Facebook uygulaması analiziyle ortaya konulacaktır. ABSTRACT The process starting with Web 2.0 has been the initiator of a phenomenon called social media by opening the way for active internet users. These practices, which were originally thought to make individuals social by taking their name from the name, have become a state that makes individuals add information to individuals, share their knowledge with third degree people and make them all dependent. For these reasons, it has become necessary to investigate the social media and to emphasize the effects of these activities. In this study, what causes the dependencies of individuals to social media and what the social media brings to and from the lives of individuals will be examined. In this study, data colonialism, which is one of the hidden sides of social media, will be revealed by Facebook application analysis.

TÜRKİYE’DE GELENEKSEL MEDYA VE YENİ MEDYADA KADIN KİMLİĞİ ÜZERİNDEN ÜRETİLEN HABERLERE ELEŞTİREL BAKIŞ

TÜRKİYE’DE GELENEKSEL MEDYA VE YENİ MEDYADA KADIN KİMLİĞİ ÜZERİNDEN ÜRETİLEN HABERLERE ELEŞTİREL BAKIŞ, 2020

Today, thanks to the developments in communication technologies, we learn everything that happens around us incredibly quickly. These instant messages overcome the curiosity of learning what's going on around the people's soul. However, this situation contains a number of different elements with the speed of access to the information provided by new communication technologies. Is every information content that individuals reach so easily correct? or how much do the visuals reflect the truth? how should this transformation of privacy concepts undergo change in an ethical sense? questions such as these are just a few of the issues that require meticulous work in the transformation. In this study, ethical evaluation of women's identity, presentation of instant messages within the changing and developing communication technologies, and those conveyed in the information stack will be carried out ethically on traditional media and news produced in the new media. In this context, the work will be carried out through the presentation of the

ULUSAL ANLATIYLA MÜZAKERE: KURULUŞ DÖNEMİ KADIN YAZININDA ERİL VESAYETİN ELEŞTİRİSİ

100.Yılında Cumhuriyet’in Kadınları/Kadınların Cumhuriyeti (1923-2023)” Sempozyum, 2023

ÖZET Feminist araştırmacı Sylvia Walby’nin işaret ettiği üzere, “toplumsal cinsiyet ile milliyetçilik arasındaki ilişkinin yolu, kadınların ve erkeklerin militarizmle kurdukları farklı ilişkilerden geç[er]” (akt. Kandiyoti, 1996, 48). Bu ilişkileniş farkı, eril vesayetin “vatan”ı kadına ve kadını “namus” kavramına eşitleyen perspektifine ve modern Türkiye’nin sunacağı “devlet feminizmi”ne rağmen, kadın yazınında yükselen talepler ve eleştiriler üzerinden izlenebilir. Cumhuriyet’in kuruluş döneminde üretilen edebi metinlerde, ulusu temsil eden kadın yazarların, aslında hukuki temsil mekanizmasından dışlandığı; kadınların “aile reisine rey vermiş gibi telakki edildiği” “İntihab-ı Mebusan” kanununun yürürlükte olduğu bir metin dışı hakikatin özneleri olduğu unutulmamalıdır (Zihnioğlu, 2016, s. 121). Dolayısıyla bu metinlerde üretilen edebi “temsil”, hukuki düzlemde yok hükmündedir. Bu çalışma, bir temsiliyet açmazı içerisinde, kadın yazınının modern Türkiye’nin devraldığı eril vesayeti eleştirerek, ulus anlatılarının konvansiyonlarını genişleten itiraz ve taleplerini görünür kılmayı amaçlar. Kadın yazınının, erkek egemen kanonun ürettiği ulusal anlatılardan ayrılarak; devlet feminizmiyle yetinmeyen bir mücadele refleksi taşıdığını teslim etmeye çalışır. Bu bağlamda, erkek egemen milli kanona dahil edilmeseler de, bir ulusal alegori olarak kurulan metinler ele alınacak; Mükerrem Kamil Su’nun Sevgim ve Istırabım (1934), Rebia Arif’in Kadın Tipleri (1934) ve Şükûfe Nihal’in Yalnız Dönüyorum (1938) romanları birlikte okunacaktır. Kuruluş Dönemi’nin Cumhuriyet, Son Posta, Vakit gibi tirajı yüksek gazetelerinde yayımlanan anketlere konu başlığı olan “Türk kadını mühlik midir?” (Son Posta, Haziran-Temmuz 1932) yahut “Kadın erkekle bir olabilir mi?” (Cumhuriyet, Nisan 1933) retorik sorusunun, bu anlatılarda nasıl yanıtlandığı gösterilmeye çalışılacaktır. Ulusal alegoriler bağlamında bir kurucu metin olarak Nutuk’un (1927) belirleyiciliğinde üretilen kanonik milli anlatıların sınırlarını aşan, bu romanları birer poliloğa dönüştüren eril vesayet eleştirisi tartışmaya açılacak; kadın yazınının kurduğu ulusal alegoriye mündemiç olan erkeklik eleştirisi, anti-militarist tahayyül ve devlet feminizmiyle girilen müzakere görünürleştirilmeye çalışılacaktır.

SON DÖNEM TÜRK FİLMLERİNİN SEYİRCİ BAKIŞIYLA SOSYAL MEDYADA YENİDEN ÜRETİLEN ALGISI

Eğitim Yayınevi, 2023

Pandemi sonrası seyircisi, bir yandan dijital platformlardaki içeriklerden beslenirken ve çoğu zaman tatmin olamazken, eskisi gibi sık olmasa da, bir yandan da sinema salonlarına gitmeyi sürdürmektedir. Seyircilerin hangi filme gidecekleri konusunda karar verme süreci eskiden gazete ya da dergilerdeki eleştirmen fikirlerinden oluşmaktayken şimdilerde tıpkı kendileri gibi sıradan seyircilerin o filmle ilgili sosyal medyadaki görüşlerinden ibarettir. Yeni bir ürün satın alırken internetteki ürün yorumlarını okuma alışkanlığı kazanan bireyler bu davranışlarını film seçme süreçlerinde de yaşamaya başlamışlardır. Vizyona yeni girecek/giren filmlerin takibini yaparken okudukları seyirci yorumlarını baz alan çoğu seyircinin sonradan kendisi de bir yorum/tavsiye üreticisi haline gelmektedir.

PROLETERLEŞMEDE YENİ BİR AŞAMA OLARAK EMEĞİN EV KADINILAŞMASI: SOSYAL MEDYA İÇERİK MODERATÖRLÜĞÜ ÖRNEĞİNİN İNCELENMESİ

International Conference on Global Practice of Multidisciplinary Scientific Studies Dedicated to the 100th Anniversary of "GEORGIAN TECHNICAL UNIVERSITY - GTU" PROCEEDINGS BOOK, 2022

Emeğin ev kadınılaşması dijital emek çalışmaları ile yeniden gündeme gelmiş bir kavramdır. Ev kadınılaşma güvencesiz, esnek, devamlı müsait, farklı görevler arasında geçiş yapmaya hazır olmaları ve kendilerine vakit ayırmadan uzun saatler boyunca çalışmaları beklenen dijital işçilerin emek süreçlerine vurgu yapmaktadır. Prekaryaya mensup bu emekçiler düşük ücretle çalışmakta, tekrarlı işler yapmakta, yeni kontrol rejimleriyle karşı karşıya kalmakta, düzensiz çalışma saatleri ve sosyal izolasyon süreçlerine maruz kalmaktadır. Sınıf çalışmalarının konularından biri olan emeğin ev kadınılaşması yeniden üretim, clender (class-gender / sınıfiyet) ve sanal göç kavramlarıyla ilişkilidir. Çalışma, kapitalizmin dijitalleşmesiyle birlikte yeni bir meslek olarak ortaya çıkan sosyal medya içerik moderatörlüğünde “emeğin ev kadınılaşması” olgusunu araştırmayı amaçlamaktadır. Bu olgunun yanında emeğin ev kadınılaşması olgusunun, kolektif bir kimlik yaratıp yaratmadığı ve Marksist “kendi için sınıf” kavramıyla birlikte ortak talepler etrafında bir araya gelip gelemeyeceği de araştırılacaktır. Dijital emekçilerin direniş potansiyeli Antonio Gramsci’nin rıza üretimi (ya da Mark Fisher’ın kullandığı “büyülü gönüllülük”) çerçevesinde değerlendirilecek ve “emeğin ev kadınılaşması”nın emekçiler üzerindeki psikopolitik etkileri incelenecektir. Çalışmadaki temel hipotez emeğin ev kadınılaşması olgusunun bir yavaş şiddet süreci olduğudur: Emekçilerde bir boyun eğiş (subsumption) süreci yaratarak ortaya çıkan kolektif depresyonun “direniş potansiyeli”nin önüne geçtiği düşünülmektedir. Çalışmada ilgili kavramlara ilişkin alanyazın taramasının ardından nitel araştırma yöntemlerinden biri olan içerik analizi ve netnografi kullanılacaktır.

KADINLARIN MEDYADA TEMSİLİ: SURİYELİ SIĞINMACILAR ÖRNEĞİ

Düşünce Dünyasında Türkiz, 2019

Bugünün dünyasının geçmişle kıyaslanamaz bir oranda değiştiğini biliyoruz. Değişim oranındaki bu artış birçok soruna da neden olmaktadır. Bu sorunların birçoğunun neredeyse tüm dünyayı etkileyen sonuçları olabilir. Dünyanın birçok yerinde, çeşitli nedenlerle çatışmalar ortaya çıkmakta ve ikamet ettikleri yeri terk etmek ve diğer ülkelere göç etmek zorunda kalan insanların karşılaştıkları sorunlar dünya gündeminde olmaya devam etmektedir. Tüm varlıklarını geride bırakıp zor durumlara giren bu insanlara sığınmacı, göçmen veya mülteci denir. Bu insanlar arasında çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve hastalar gibi daha fazla yardıma ihtiyaç duyanlar; daha fazla tehditle karşılaşabilir. Bu bağlamda, medyanın tüm bunları nasıl ele aldığını ve topluma nasıl yansıttığını araştırmak çok önemlidir.

DİJİTAL DÖNÜŞÜMLE EVRİLEN VERİ GAZETECİLİĞİ

Bolu İzzet Baysal Üniversitesi 1. Uluslararası İletişim Günleri, 2024

Yıkıcı bir evrim oluşturan dijital dönüşüm, çoğu sektörü etkilediği gibi gazetecilikte de yeni yönelimlerin ortaya çıkmasına ve gazetecilik pratiklerinin değişmesine sebep olmuştur. Gazetecilikteki bu yeni yönelimlerden birisi aslında önceleri de var olan ancak gelişen teknolojiyle beraber tamamen boyut değiştirmiş olan veri gazeteciliğidir. Gazeteler ve tüm haber kuruluşları önceleri ellerindeki sınırlı teknolojik imkanlarla kendileri açısından çok önemli buldukları konular üzerine gelişen verileri toplayabilmişlerdir. Ancak dijital dönüşümün gerçekleşmesini sağlayan en önemli unsurlardan birisi olan elastik bulut teknolojisinin gelişmesiyle birlikte haber kuruluşları çok düşük bir maliyetle çok fazla miktarda veriyi depolayabilecek bir alana sahip olarak istedikleri zaman belirledikleri konular üzerine istatiksel bilgileri görselleştirerek daha çok haber yapma imkânına kavuşmuşlardır. Dijital dönüşüm sonrası adeta bir evrim geçirmiş olan veri gazeteciliğinin ne olduğu, çalışma dinamikleri, Türkiye ve Dünya’daki örnekleri hakkında açıklayıcı bilgilerin verilmiş olduğu bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden betimleyici metot kullanılarak yapılan araştırma sürecinde haber odalarında gerçekleştirilen veri haberlerinin gazetecilik etiğine ne derece uygun olduğu konusu üzerinde titizlikle durulmuştur. Okurlara bir haberin öncesi ve sonrası hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmasını sağlayan veri gazeteciliği için yapılan araştırmalar sonucu Türkiye’de önemli bir haber ajansı Anadolu Ajansı’nın veri haberciliğini sıkça yaptığı ve okurlarına istatistiksel görsellerle hazırlanmış haberler sunduğu tespit edilmiştir. Aynı zamanda The Guardian gazetesinin de bünyesinde 15 veri gazetecisi çalıştırarak bu haberciliğe ciddi örnekler sunduğu görülmüştür. Gazetede çalışan eşik bekçilerinin internet ortamından toplanan ve kaynağı belirsiz olan verilere karşı güvensizlik duydukları gözlemlenmiştir. Bu yüzden gazetecilik etiğinin oldukça önem kazandığı veri gazeteciliğinin çalışma pratiğinde haber kuruluşlarının genellikle kendi biriktirdikleri verileri kullanarak haber yapma eğiliminde oldukları tespit edilmiştir.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN YAZILI BASINDAKİ YERİ: MİLLİYET GAZETESİ ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA

Yeditepe Üniversitesi, 2013

Kadınların emeklerine, bedenlerine kimliklerine el konularak erkek egemenliğinin iktidarı tüm dünya üzerinde devam etmektedir. Özellikle sınıflı toplumların karakteristik özelliği olan kadınlar değersizleştirilip, itibarsızlaştırılması şiddete başvurularak gerçekleşmektedir. Kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olması bu sorunun politikayla doğrudan ilişki kurmakta oluşudur. Ayrıca bilim, sanat ve ekonomiye yaratılan ortamlar da kadınları şiddetin pek çok türüyle karşı karşıya bırakmaktadır. Cinsel istismar şiddetin en bilinen, en yaygın haliyken aslında kadınlar bundan daha fazlasını günlük hayatlarının her anında yaşamaktadır. Kadınların düşünceleri önemsizleştirilip, giyim kuşamları belirli yönetim ve yönlendirmeye tabi tutularak kalıp rollerle sınırlandırılmaktadır. Toplumsal cinsiyet rolleri aynı zamanda şiddetin meşrulaşmasının ve yinelenmesinin de önünü açmaktadır. Bugün dünyanın pek çok yerinde milyonlarca kadın normal olarak konumlandırılan şiddet ekseninde yaşamaktadır. Amerika’da tecavüze, İran’da idama, Afganistan’da kurşuna, Tayland’da fuhuşa zorlanmısıyla, Mısır’da Tahrir meydanına alınmamasıyla şiddetin farklı yönleri göz önüne çıkmaktadır. Türkiye’de ise kadın bedeni üzerinden politika uygulanarak kadınlara beden özgürlük hakkı tanınmamaya adım atılmaktadır. Fas’ta kadın bedeninin kürtaj yasağı ile kontrol edilmesi, Çin’deyse zorunlu doğum kontrolü uygulaması Türkiye’nin yolunu izlediği ülkeler olarak gösterilebilmektedir. Bahsedilen mağduriyetler sadece duyarlı bir kısım insanın dışında kimsenin ilgisini çekmemektedir. Makalede bu ilginin çekilmesinde yazılı basın organı olan Milliyet Gazetesi’nin izlediği rolü sunmak amaç edinilmiştir. Yapılan literatür taraması sonucu konu ile ilgili yeterli düzeyde akademik çalışmalara ulaşılmamıştır. Bu sebeple çalışmanın amacı, ana kaynak (gazete) taraması yaparak günümüze kadar kadına yönelik şiddet vakalarını inceleyip konu hakkında genişletilmiş çalışmalara kaynak oluşturmaktır.