FEMİNİST KURAM BAĞLAMINDA TÜRK SİNEMASINDA KADIN İMGESİ:"TERSİNE DÜNYA" FİLM ANALİZİ (original) (raw)
Related papers
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ BAĞLAMINDA TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADIN: KURAMSAL BİR TARTIŞMA
Toplumun bireyden beklediği tutum, davranış ve rollerin, cinsiyet özellikleri kapsamında belirlenmesine toplumsal cinsiyet denilmektedir. Cinsiyet temelli ayrışmaların nedenleri ve oluşturduğu sonuçlar toplumların kültürel yapılarına göre benzerlik ve farklılık göstermektedir. Ayrımcılık, kendisinden farklı olana karşı her türlü olumsuz davranışı kapsayan sosyopsikolojik bir tutumdur. Cinsiyet rolleri bakımından ayrımcılık ise toplumun büyük bir kesimi tarafından yaygın biçimde ötekileştirme içeren düşünce ve tutumları kapsar. Bu bakımdan kadının özne olmaktan çıkarılıp, nesne olarak algılanışının temelinde, toplumsal cinsiyet kalıplarının neden olduğu düşünülmektedir. Toplumun bireyden istediği davranışların cinsiyet özellikleri üzerinden konumlandırılması ise hem sosyokültürel hem de psikolojik bir sorundur. Bu çalışmada toplumsal cinsiyet kalıplarından kaynaklanan cinsiyet ayrımlarına ilişkin yaklaşımlar ele alınmıştır ve toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında söz konusu cinsiyet farklılıklarının oluşturduğu durumlar tartışılmıştır. Toplum yaşamında kadınların yaşadığı haksızlıklar ve maruz kaldıkları olumsuz durumlar için sebeplerden bir tanesi kalıp yargılardır. Cinsiyet rollerinden kaynaklanan ayrımları belirleyen temel unsur ise toplumun sosyokültürel yapısıdır. Buna bağlı olarak geliştirilen olumsuz kalıp yargılara ilişkin Biyolojik Kuram, Bilişsel Yaklaşımlar ve Sosyal Etkileşim Temelli Kuramlar bağlamında Türk kültüründe kadına yüklenen cinsiyet rolleri tartışılmıştır. Bu kapsamda, kadının sosyal yaşam içerisindeki konumu ve algılanışına ilişkin kuramsal tartışmalar ele alınarak, söz konusu cinsiyet rollerinden kaynaklandığı düşünülen negatif ayrımcılık ve olumsuz tutumların nedenleri tartışılmıştır. Toplum yaşamında kadınların edilgen konumlandırılmasına neden olan kültürel kodlar, toplumsal hafızayı oluşturduğu ve şekillendirildiği düşünülen atasözleri ve deyimler ekseninde değerlendirilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden genel tarama modeli uygulanarak kadının yaşam içerisindeki rolünü belirleyen ayrımlar (tematik analiz) ortaya konulmuştur. Bulgularımız, olumsuz kalıp yargıların sözlü kültürden arındırılması gerektiğini açıkça göstermektedir.
Platon’un Mağarasından Sinema Perdesine Sosyolojik Film Okumaları , 2020
Çalışma, Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği 2015 yapımı ‘Mustang’ ve Emin Alper’in yönetmenliğindeki 2019 yapımı ‘Kız Kardeşler’ filmlerinde ele alınan kız kardeşlik olgusunun eleştirel söylem analizi ile çözümlenmesi etrafında oluşmaktadır. Çalışmada son dönem bağımsız Türk sinemasında ikinci dalgada tanımlanan kız kardeşlik olgusunun günümüzde nasıl temsil edildiği araştırmanın temel noktasını oluşturmaktadır. Seçilen filmlerdeki ortak nokta; anlatılarının merkezine kadın dayanışmasını oturtması ve eksenine kız kardeşlik kavramını almasıdır. Örneklem dâhilindeki filmler kadınların deneyimleri üzerinden kişisel anlatılara yer vererek çok seslilik ve farklılıklar üzerinden kız kardeşlik olgusunu aktarmakta ve ikinci dalga feminizmde ortaya çıkmış olan ve günümüzde öznel anlatılara evrilen kız kardeşlik anlayışı ekseninde kadınların bastırılmışlığını, özel deneyimlerin anlatılması aracılığıyla çözümlenebileceği yönünde temsiller ortaya koymaktadır.
Sinemada Yeni Bildiri Kitabı (Yakın Doğu Üniversitesi), 2022
Mizojinizm yani kadınlara yönelik nefret duygusu tarihi çok eskilere dayalı bir kavram olarak bilinmektedir. Kadının erkeğin boyunduruğunda bir nesne gibi görüldüğü bu terim içerisinde kadın; şiddetin, ötekileştirilmenin, tutsaklığın tam merkezinde konumlandırılmakta, böylelikle patriyarkal düzlemin kurbanı haline getirilmektedir. Sinematik evrende de bu yaklaşımın uzantıları hemen her sinema anlayışında gözlemlenebilmektedir. Söz konusu Yeşilçam ve yeni dönem Türk Sineması olduğunda da kadına yönelik kin ve nefretin uzantılarına rastlamak mümkündür. Hatta Yeni Türk Sineması’nın yakın dönem örneklerinde bu tutuma dair güçlü örnekler söz konusudur. Bu noktada bu çalışmanın temel amacı kadına yönelik olumsuz bakış açısının izleklerini Yeni Türk Sineması özelinde incelemektir. Bu doğrultuda, Halam Geldi (2013) ve Mustang (2015) filmleri mizojinizm teması bağlamında incelenmiş, yöntem olarak ise feminist eleştirel söylem analizi kullanılmıştır. Bu incelemenin sonucunda söz konusu filmlerde ataerkil düzenin kadına dayattığı normların şiddet unsuruyla birleşerek düşmanca bir noktaya geldiği görülmüştür. Hatta tüm feminist söylem ve hareketlere rağmen Yeni Türk Sinemasında hala patriyarkal nefretin izdüşümlerine rastlanılmıştır. Fakat tüm bu olumsuz tabloya rağmen Yeni dönem Türk Sineması içerisinde bazı yönetmenlerin kadınlara dayatılan bu imajlara yönelik bazı çıkış noktaları sunduğu ve faillik alanları yarattığı gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yeni Türk Sineması, Kadın, Mizojinizm, Feminist Eleştirel Söylem Analizi. MISOGYNY IN THE NEW TURKISH CINEMA: A FEMINIST REVIEW OF FILMS HALAM GELDİ AND MUSTANG IN THE SHADOW OF MASCULINE ENMITY ABSTRACT Misogyny, the feeling of hatred towards women, is known as a concept based on ancient times. In this term, where the woman is seen as an object under the yoke of the man; she is positioned at the very center of violence, marginalization, and captivity, thus making her a victim of the patriarchal system. In the cinematic universe, the extensions of this approach can be observed from almost every cinematic point of view. When it comes to Yeşilçam and the new Turkish Cinema, it is possible to encounter the extensions of hatred towards women. There are strong examples of this attitude in the recent examples in the new Turkish Cinema. At this point, the main goal of this study is to analyze the themes of the negative perspective towards women in the new Turkish Cinema. In this direction, Halam Geldi (2013) and Mustang (2015) films were gone over in the context of the theme of misogynism, and feminist critical discourse analysis was utilized as a method. As a result of this analysis, it has been seen that the norms imposed by the patriarchal order on women in the mentioned films have come to a hostile point by combining with the element of violence. In fact, despite all the feminist discourse and movements, projections of patriarchal hatred are still encountered in the new Turkish Cinema. However, in spite of all this negative figuration, it has been observed that some directors in the New Era Turkish Cinema offer some getaway points for these images imposed on women and create areas for agencies. Keywords: New Turkish Cinema, Woman, Misogyny, Feminist Critical Discourse Analysis.
FEMİNİST TEORİ BAĞLAMINDA KENTTE KADIN EMEĞİ
UMKA I. Ulusal Mimarlık ve Kent Araştırmaları Sempozyumu, 2022
Design'da Fahri Profesördür. Sanoff, elli yıldan fazladır araştırma ve profesyonel uygulamalarda yer almıştır. Pek çok makalesi ve 'Community Participation in Design and Planning', 'Democratic Design', 'Visual Research Methods in Design', ' Integrating Programming Evaluation and Participation in Design', 'Methods of Architectural Programming', 'Seeing the Environment', ve 'Design Games' adlı kitaplarıyla tanınmaktadır. Bu kitapların bazıları Japonca, Korece ve Rusça gibi başka dillere de çevrilmiştir. Araştırmaları, okul tesisleri, çocuk ortamları, topluluk sanatları, topluluk canlandırma ve yaşlanan nüfus alanlarında yoğunlaşmıştır. Profesör Sanoff, ABD'de ve yurtdışında 85'ten fazla kurumda,
Feminist Kuramda Tarihselci Bir Yaklaşım: Hermeneutik Feminizm, 2019
Batı felsefesine hâkim olan evrenselci düşünce, feminist kuramın hem başlangıç noktası hem de temel eleştiri konusu olmuştur. Eleştirel düzlemde feminist kuram esas olarak cinsiyet normlarının mutlak birer kültürel yasa olarak temellendirilmesiyle ve bunun sonucunda oluşan eril-dişil kutuplaşmasıyla mücadele eder. Bu kutuplaşmanın incelenmesi amacıyla, feminizmin tarihselci bir yaklaşımla ele alındığı çalışmalarda, genellikle post-modern ve post-yapısalcı kuramlardan yararlanılmış, hermeneutik ve feminizm arasındaki ilişkiye nadiren değinilmiştir. Oysa hermeneutik, sadece post-modern feminizmin güçlü bir müttefiki değil, aynı zamanda özellikle çağdaş feminist kuramın aşmaya çalıştığı rölativizm sorununun çözümü noktasında benzersiz bir dayanak sağlar. Bu çalışmada amaçlanan da, post-modern feminizmin kendisini tarihsel açıdan inceleme fırsatı sunan verimli bir kaynak olarak hermeneutiğe başvurmak, hermeneutik bir feminizmin imkânını araştırmaktır.
TÜRKİYE'DE KADINLARIN SİYASAL TEMSİLİ VE TOPLUMSAL CİNSİYET
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2021
Bu çalışmanın ana amacı, Türkiye’de kadınların parlamento üyeliğine ilişkin seçim sürecinde, seçim sonrası milletvekilliği döneminde ve milletvekilliği dönemi sonrasında karşılaştıkları sorunları ortaya çıkarmak, tespit edilen sorunlara yönelik çözüm önerileri ve alternatif kamu politikaları geliştirmektir. Araştırma esnasında veriler yarı yapılandırılmış mülakat ile toplanmış, görüşme yapılacak vekiller ölçüt örneklem tekniği ile belirlenmiştir. Siyasi temsil sürecinin tüm aşamalarını tamamlamış olmaları bakımından yalnızca 23. Dönem’de (2007-2011) milletvekili olan ve sonraki dönemde seçilmemiş milletvekillerinden, görüşmeyi kabul eden beş milletvekili ile mülakat gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın, Türkiye’deki kadın parlamenterlerin siyasal temsil sürecinin tüm aşamalarında yaşadıkları problemleri toplumsal cinsiyet çerçevesinde inceleyen nitel çalışmalardan birisi olarak akademik yazına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
FEMİNİST KURAM BAĞLAMINDA MASALLARDA TOPLUMSAL CİNSİYET
5. Uluslararsı İletişim Öğrencileri Sempozyumu E-Kitabı, 2019
Geçmişten günümüze süregelen anonim masallar, toplum yapısının anlam dünyasını yeniden inşa ederek ataerkil ideolojinin pekişmesini sağlar. Cinsiyete yüklenen anlamların güçlendirilmesine yönelik yazılan masallar kadına ve erkeğe bazı roller biçmektedir. Toplumsal cinsiyet, bireye toplumsal düzlemde davranış ve düşünüş biçimleri kodlar. Bu cinsiyet ayrıştırması kız çocuğunun odasının pembe, erkek çocuğunun ise mavi hazırlanmasından başlayarak, cinsiyete göre oynanacak oyuncakların seçili olmasına kadar uzanır. Kullanılan söylemler ve basmakalıp fikirler kadın kimliğini yeniden şekillendirip ''ideal kadın'' imgesi oluşturmaktadır. Ataerkil toplum yapısında bu söylem ve davranışların nasıl gerçekleştirildiği, pekiştirildiği ve topluma nasıl yansıdığı ele alınacaktır. Masallarda kadının hangi biçimlerde temsil edildiği ve kadına hangi roller biçildiği Feminist Kuram bağlamında, söylem analizi ile anlatılacaktır. Bu çalışmanın sorunu masalların toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmesidir. Ataerkil ideolojiyi yeniden üretmekte olan masallar incelenirken bu çember daraltılarak klasik masallar grubunda yer alan dört masal üzerinden gidilecektir; Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Uyuyan Güzel, Rapunzel ve Kül Kedisi masalları ''kadın temsilleri, kadının güzellik imgesi, kadın korkusu, bağımlı ve bağımsız kadın, kadına yüklenen itaatkarlık'' konuları üzerinden analiz edilecektir. Bu çalışmanın amacı masalların kadınlık ve erkeklik rollerini pekiştirerek sunduğunu ve ataerkil ideolojinin devamlılığını sağladığını ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Toplumsal Cinsiyet Rolleri, Masallar, Kadın Kimliği, Feminist Kuram, Kültürel.
“DOĞMUŞ KIZIMA MEKTUP” ÖYKÜSÜNDE KADIN DÜNYASI
THE WORLD OF WOMAN IN “THE LETTER TO MY BORN DAUGHTER” The fact that letter, biography, and autobiography have been recently written by female authors indicates the tendencies of women’s fictionalizing their own lives bravely. Known also with academic, architect, and scenarist Feride Çiçekoğlu has faced the individual and social history while narrating her own experiences and observations in her novels and stories. She has displayed an opponent stance against the patriarchal system, while narrating loneliness, mi-gration, violence, pressure in her books. In this paper the story called ‘’Doğmuş Kızıma Mektup’’ (Letter to My Born Daughter), will be evaluated in the light of feminist view, which was in ‘’100’lük Ülkeden Mektuplar’’ (Let-ters from the Hundred Country) The relation between mother and daughter, sisterhood as a notion of feminism, the critiques of female narrator against values of the patriarchal system in the story named ‘’Doğmuş Kızıma Mektup’’, will be examined based on the feminist theory. The autobiograph-ical components in the story will be determined. The following issues will be investigated: How resistance, optimism and hope are produced and transferred to different generations through the fiction? Keywords Feride Çiçekoğlu, Doğmuş Kızıma Mektup (The Letter to My Born Daughter) feminist criticism.
(ISSN: 2146-3417 / E-ISSN: 2587-2052), 2018
Özet Amaç: Yerel gündem 21 Eylem Planı ile yerel katılım ön plana çıkmıştır. Yeni bir yönetişim modeli olarak kabul edilen kent konseyleri, tüm yerel paydaşları bir araya getirerek kentin temsil gücünü arttırmaktadır. Kent konseyleri ya da benzeri platformlarda kadınların sayısının az olması, ülkenin genel temsil yapısının yerel düzeydeki izdüşümünü de etkilemektedir. Kadınların yerel seçimlerde çok düşük bir temsil oranına sahip olması, kentte ya da bölgede kadına dair sorunların ele alınmamasına, sorunların birikmesine neden olmaktadır. Kent konseylerinde önemli bir rol oynayan kadın meclisleri; vali, seçilmiş yerel yöneticiler, muhtarlar gibi temsilciler içinde kadın katılımcıların az bir sayıya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada " feminizm kavramı " kadınların yaşamış oldukları beşeri coğrafyadaki zorlukları gündeme getirmiştir. Feminist kuram, kadın erkek eşitliğini tartışmakta, katılıma ilişkin temel görüşlerini ve eleştiri noktalarını ortaya koymaktır. Feministler, kadınların toplumun her alanda görünür kılınmasına ve kadın deneyimlerinin dikkate alınması gerektiğine vurgu yapmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı feminist kuram çerçevesinde kent konseylerinin oluşumunu ve kent konseyi içinde yer alan kadın meclislerinin kentin yönetim sürecine olan katılımını incelemek ve yaşanan değişim ve gelişmelerin ışığında, feminist yaklaşımların katkılarının kent konseylerine katılımdaki etkisini analiz etmeyi hedeflemektedir. Yöntem: Çalışmada Kent konseylerin önemli alt birimini oluşturan kadın meclislerinin özelliklerinden bahsedilerek, İstanbul ilinden Esenler ve Kâğıthane Kent konseyleri kadın meclislerinin yaptığı çalışmalar feminizm kavramı ile birlikte ele alınmıştır. Çalışmada öncelikle, feminizm kavramı teorik olarak açıklanmış, feminizmin dönemleri, tartışmaları ne çerçevede değerlendirdiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada literatür taraması yapılmış ve bununla birlikte örnek alan olarak seçilmiş ilçelerin kent konseyleri ile birlikte yarı yapılandırılmış mülakat çalışması yapılarak kent konseyleri deneyimi feminist kuram çerçevesinde kadın meclisi üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Kent konseyi çalışmalarında ve alınan kararlarda kadın meclisinin durumu, kadın meclisinin alınan kararlardaki etkisi katılımcılık ilkesi bağlamında değerlendirilmiştir. Bulgular: Feminist perspektif çerçevesinde; kadınların yerel yönetimlerde daha fazla yer alması, toplumsal ve sosyal alandaki rollerini tekil şahısların üzerindeki etkilerini sorgulaması gerekmektedir. Yapılan görüşmelerde Kent Konseylerinin son iki yıldır daha aktif çalıştığını söylemek mümkündür. Kent Konseyi Kadın Meclisleri ise beş yıldır aktif faaliyetler içindedir. Bu araştırmanın verilerine dayanarak, Kağıthane Kent Konseyi Kadın Meclisinde Kadın üye sayısının 45 olması iyi bir sayı gibi görünse de; kent konseyleri yapılanmasında erkek üyelerin kadınlardan daha fazla olması kadınların kent konseyinde aktif olarak var olamadıklarını göstermektedir. Yapılan mülakat çalışmasına göre kadın meclisine kadınların katılamama nedeni, sorumluluklarının (ev-iş) fazla olması, toplumsal cinsiyetçilik, otorite olarak kabul edilmeme, kadınlara ilişkin ön yargılar, sosyal yaşamın kısıtlanması, üst yöneticilerin kadınları karar süreçlerine dahil etmemesi, genel