Hint Üslubu Şairlerinde Orijinalliğin Tezahürü Olarak Yeni Terkipler [New Phrases As The Manifestation Of Originality In Indian Style Poets] (original) (raw)
Related papers
Klasik Türk Şiirinde Terkiplerdeki Somutlaştırma ve Duygu Aktarımı
Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Öz Edebî dilde somut ve soyut olanın anlatımında benzetmelere başvurulur. Soyut olanın anlatımında yapılan benzetmeler aynı zamanda birer somutlaştırmadır. Şiirde somutlaştırmaların benzetme yoluyla ve daha çok terkip/tamlama gibi yapılar kullanılarak oluşturulduğu görülmüştür. Klasik Türk şiirindeki terkiplerde somutlaştırma, şairin beyitte oluşturmak istediği hayal ile doğrudan ilgili olup, şiirin kilit taşı görevindedir. Bu çalışmada, klasik Türk şiirinde hemen hemen her şairde rastlanan terkiplerle yapılmış somutlaştırmalar ele alınmıştır. Nâilî ve Neşâtî gibi Sebk-i Hindî şairlerinin yanı sıra Fuzûlî ve Bâkî gibi klasik üslubu benimseyen şairlerden de örnekler seçilerek farklı üsluba sahip şairlerde terkiplerle yapılan somutlaştırma ve duygu aktarımları görülmek istenmiştir. Terkipler aracılığıyla somutlaştırmaların yanında soyut olan duyguların aktarımı da etkili bir şekilde yapılmaktadır. Çalışmanın sonucunda sanatsal dil kullanımlarının gerçekleştiği terkiplerde somutlaştırma ve duygu aktarımı yapılırken şair muhayyilesinin şiire nasıl yansıdığı görülmüştür.
Klasik Türk Şiirinde Bir Devir Üslubu: Sebk-i Hindî
Her türden sanat eserinde olduğu gibi, edebî eserlerde de konudan ziyade üslubun, başka bir ifadeyle ne söylendiğinden ziyade nasıl söylendiğinin önemli olduğu konusunda yaygın bir kanaat vardır. Her çağda okur, edebî bir eseri, konusu için olduğu kadar, üslubu sebebiyle de okuma arzusu duyar. "sanatkâr ne anlatıyor?" sorusunun yanısıra "sanatkâr nasıl anlatıyor?" sorusuna da cevap arayan okurun, fikir ve zevk bakımından eserden tatmin olması gerekir. O halde, eserin ayrılmaz bir parçası ve en belirgin özelliği olan üslubun kavranması, eserin anlaşılmasının en önemli gereğidir. söz konusu klasik Türk edebiyatı olduğunda ise gelenek, yeni yetişen her şairi, kendinden önce mevcut olanı değiştirmeden devam ettirmeye, nesilden nesle devralınanı kabullenmeye mecbur bırakmıştır. bu edebî disiplini kabul ettikten sonra ise şairden beklenen, kendisine geleneğin tanıdığı imkân ve sınırlar içerisinde üslubunu bulması ve en üst seviyede sanat göstermesidir (uçan eke 2017: 19). ancak geleneğe sıkı sıkıya bağlı klasik Türk şairleri, zaman zaman farklı üslup arayışlarına da girmiştir. bu üslup denemelerinin bazıları ferdî üslup boyutunda kalırken, kimileri ise devrin edebî ürünlerinde kendini daha çok hissettirmiş ve sıklıkla tekrar-* doç. dr., Muğla sıtkı koçman üniversitesi edebiyat Fakültesi Türk dili ve edebiyatı bölümü.
Eski Türk Şiirinde Bir Üslup Özelliği Olarak Söz Yinelemeleri
Eski Uygurca Üzerine Araştırmalar II, 2024
Yayın No. : 2520 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Yeni Türk Edebiyatında Kaynak Olarak Poetika
Poetika, şimdiki manası ile şiir üzerine düşüncelerin ve kuramların hepsine denir. Özellikle şimdiki manası ile başladım tanıma. Çünkü Aristo'nun poetikasından günümüze kadar poetika terimi hep farklı anlam ve manalarda kullanılmıştır. Bir çok estetik alanda Poetika, Yunanca "poiein" fiilinden türetilmiş yapmak, üretmek ve yaratmak manalarında kullanılır. Eskiden Fransızca 'da güzel duyguları ifade eden bu kelime, birden fazla manada da kullanılmıştır. Bunun için Poetika, günümüzde genel manasıyla şiir sanatı olarak kullanılır.
Klâsi̇k Türk Edebi̇yati’Nda Yeni̇ Bi̇r Ti̇p: Erdemli̇ Aydin Ti̇pi̇
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2016
Öz XIX. yüzyıl Encümen-i Şuara şairlerinden olan Hersekli Ârif Hikmet'in Manzûme başlıklı kasidesinde devleti yönetenlerin güvenilir olmadıkları üzerinde durulur. Böylece metinde devlet adamlarına güvenmeyen, güvensizlik ortamında kendi içine kapanan bir toplum söz konusu olur. Siyasi ve ekonomik başarısızlıklar, yöneticilerin dünya zevkleri peşinde koşmaktan devlet işleriyle ilgilenmemeleri halkı bezdirmiş, birey ve kurumlar sorgulanır hâle gelmiştir. Bu süreçte, yüzyıllardır otoriter devletin baskısı altında yaşayan kul, artık gözünü açmış ve devletini bu hâle getiren sorunları görmeye başlamıştır. Bireyleşmeye çalışan kulun mutsuzluğunun en büyük nedeni de aslında yanlış yönetim, dolayısıyla çöküş içindeki devlettir. Kasidedeki temsilî insan, kul olmaktan çıkıp bir birey olma çabasıyla metinde yer alır. Ne gelenekten kopan ne de tam anlamıyla yeni olabilen bir bireyle karşılaşılır. Metinde bu bireyin dünyayı gözlemlediği ve onu yorumlamaya çalıştığı anlaşılır. Bu anlamda birey tam olarak bir kaos içindedir. Bu nedenle yeni insan mutsuzdur. Metinde, bireyleşmeye çalışan erdemli insanların mutsuz olduğu belirtilir. Böylece metinde çizilen yeni insanla Erdemli Aydın Tipi işaret edilir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ‚Yapı‛ başlığı altında metnin anlam birimleri aracılığıyla dönemin ideal insanına dair izler belirlenmiştir. İkinci bölümde, ‚Yapı‛dan elde edilen veriler ışığında dönemin ideal insan tipini belirlemeyi merkeze alan bir yöntem eşliğinde şiir tahlil edilerek bir kültür yorumuna ulaşılması hedeflenmiştir.
III. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu 26-27-28 Ekim 2017, 2017
Öz Bir edebî eserin tesir ve güzelliğinde en belirleyici unsurun lafız mı yoksa mana mı olduğu hususunda edebiyat eleştirmenleri, şairler ve yazarlar muhtelif görüşler öne sürmüşlerdir. Yeni ve ince manalar bulmaya büyük önem veren Hint üslûbu şairleri de lafız ve manaya dair görüşlerini şiirlerinde dile getirmişlerdir. Bu çalışmada Hint üslubu şairlerinden Sâib-i Tebrîzî, Bîdil-i Dehlevî ve Şevket-i Buhârî'nin ve yine az veya çok aynı üslup etkisinde şiir yazan Nef'î, Nâbî, Şeyh Gâlib, Nâili ve Fehîm-i Kadîm gibi Türk şairlerinin lafız ve manaya ilişkin görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda ayrıca söz konusu şairlerin lafız ve mana ile ilgili yaptıkları teşbih ve istiareler tespit edilerek şairlerin bu meseleyi ele alışlarındaki benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulmaktadır. Abstract Literary critics, poets and writers have argued different opinions on whether the power and beauty of a literary work is primarily determined by its wording or its meaning. Poets of Hindi style, who attached great importance on finding new and subtle meanings, gave utterance in their poetry to their thoughts on wording and meaning. In this study, we aim to find out the thoughts of Hindi style poets like Saib-e Tabrizi, Bidil-e Dehlavi and Shevket-e Bukhari along with some Turkish poets like Nef'i, Nabi, Sheikh Ghalib, Naili and Fehim-e Kadim, who, to a certain extent, wrote under the influence of the same style. We also locate the "teshbih"s (similes) and "istiare"s (metaphors) used by aforementioned poets on the question of wording and meaning, and similarities and differences of how they approach to this matter.
Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatında Bir Tercüme Tenkidi Örneği: Sefiller
Bir toplumu oluşturan kültürel ve kolektif bağların bir başka topluma aktarılmasında en temel vasıtalardan biri olan tercümeler, her şeyden önce bir medeniyet birikimine kaynaklık eder. XIX. yüzyıl itibarıyla Batılılaşma faaliyetlerinin etkisinde kalarak yenileşme sürecine giren Türk edebiyatında, bu kültürel bağların oluşturulması sürecine özellikle Batı edebiyatından yapılan edebî tercümelerle katkı sağlanmıştır. Başlangıçta şahsî gayretlerle yapılan bu çeviri faaliyeti zamanla tercüme kavramı etrafında yeni söylemlerin ortaya çıkmasıyla beraber daha sistemli bir hâle getirilmiştir. Bu dönemde söz konusu muhtelif söylemlerin ortaya çıkması, çeviri kavramına ilişkin birtakım tartışma ve polemiklerin yaşanmasına da zemin hazırlamıştır. Bu çalışmada, Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatında tercüme tenkidi konusunda mühim bir örnek teşkil eden Şemseddin Sami’nin Fransız yazar Victor Hugo’dan yaptığı Sefiller çevirisi etrafında gelişen tenkit ve tartışmalara odaklanılmıştır. Victor Hugo’nun özgün adı Les Misérables olan romanını 1879 yılında Türkçeye tercüme ederek cüzler hâlinde yayımlamaya başlayan Şemseddin Sami, bu çevirisinden dolayı başta Ahmet Mithat Efendi, Namık Kemal, Halit Ziya, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Beşir Fuat vb. olmak üzere birçok yazar tarafından olumlu veya olumsuz anlamda eleştiriye tabi tutulmuştur. Burada sözü edilen yazarlar ve çeviriye dair söylemleri kronolojik bir şekilde ele alınarak incelenmiştir. Bu sayede hem edebî çeviri meselesinde devrin mühim yazarlarının muhtelif görüşlerine yer verilmiş hem de ayrıntılı olarak üzerinde durulmamış olan Sefiller tercümesi etrafında yapılan tartışmalar değerlendirilmiştir.