TÜRKİYE’NİN ENERJİ GÜVENLİĞİ BAĞLAMINDA IRAK VE KÜRDİSTAN BÖLGESEL YÖNETİMİ İLE İLİŞKİLER (2003-2017) (original) (raw)
Related papers
The study examines character and features of interdependence theory as one of the international theories and, investigates various meaning of interdependency with the developments recorded inter governmental affairs. The relations between Turkey and Kurdistan Regional Government of Iraq (KRGI) as federated unity of federal Iraq are analyzed under framework of both interdependence theory and changing Turkish foreign policy recently. The relations between Turkey and KRGI having geographical and historical proximity with Turkey are carried out not only by means of governmental agencies but also by means of non governmental institutions and organizations. Examining the investments and commercial activities of Turkish private and public institutions in KRGI this study deals with the nature of conflicts taken place between KRGI and central government of Iraq due to request of KRGI to export energy resources via Turkey to world markets. Discussing both Turkey's importance for KRGI and active role of Turkey in the region with changing its internal and foreign policy, the study analyzes the complex and non hierarchical nature of interdependence relations of Turkey and KRGI.
2020
to the best quality of energy without damaging the environment in the right price. Security of energy is part of the International Relations hot topic and it is a term where it is very changeable and has many different aspects. This is the reason why every theory in International Relations has drawn a different point of view in security of energy. The base of energy security concept comes from 1990s and it became popular to use energy security in the context of International Relations since then. This study has been based theoretically on the exploration of the energy security concept. It analyzes Turkey's energy security relations with Iraq and North Iraq's Regional Government is starting from 2003 and to the present day. The timeline for the research that is included in the study is starting from 2003 to the end of 2019. The methodology of the study is based on snowball sampling that is composed of research that's been done with many face to face interviews and meetings with professional experts. Moreover, previous research on the subject has been used as the secondarydata. According to the findings of the study, Turkey's relations with the Kurdistan Reginal Goverment (KRG) and the Iraq Central Government is considered as the "Internal problems of the Iraq Government". Also, Turkey has been staying out of the political and governmental relations between Iraq Central Government and Kurdistan Regional Government and tries to keep a balanced political relations.
ERİLLİK/DİŞİLLİK (HOFSTEDE) BAĞLAMINDA İRAN İLE TÜRKİYE’NİN YÖNETİM KÜLTÜRLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Özet: Bu araştırmada Hofstede'in kültür boyutlarından olan, Erillik/Dişillik boyutunu kullanarak, İran ile Türkiye'nin yönetim kültürlerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Araştırma, Türkiye'nin Ankara şehrinde olan Gazi, Hacettepe ve Ankara üniversitelerinde eğitim almakta olan İran ve Türkiye uyruklu öğrencileri arasından tesadüfi yolla ulaşılan 200 öğrenci arasında uygulanmıştır. Anket formlarının geçerli olması için bu üç üniversiteden aynı oranda İran ve Türkiye uyruklu öğrenci ve aynı oranda kadın ve erkek öğrencinin katılmasına çalışılmıştır. Araştırmada veriler anket yöntemini kullanılarak toplanmıştır. Toplanan veriler SPSS programı yardımıyla analiz edilmiş ve verilerin analizinde Tek Örneklem t-Test analizi, Abstract: In this paper, Iran and Turkey's Management Culture has been compared, using masculine and femenine size, and existed Hofstede culture size. The research has been done on 200 students with Iranian and Turkish natinality and who are studying in universities of Ankara city included Gazi, Hacettepe and Ankara universities. To make the survey admissible, we selected same ratio of Iranian and Turkish students and same ratio of male and female students. In this research, we used questionnair method. We analysis collected data using SPSS program. In given analysis One sample t-Test analysis, Independent Sample t-Test and Correlation Analysis have been used. According to findings in the research, in Iranian and
Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2015
ABD-İRAN YAKINLAŞMASI VE KIRIM GERGİNLİĞİ ORTAMINDA TÜRKİYE'NİN ENERJİ TEDARİKİNDE AZERBAYCAN, İRAN VE IRAK'IN ARTAN ÖNEMİ: DIŞ TİCARET VE ENERJİ İLİŞKİLERİ AÇISINDAN YENİ FIRSATLAR (MI?)* Ö Z| İran'da yönetimin değişmesinin ardından Obama ve Ruhani arasında ortaya çıkan olumlu havaya karşın Kırım sorunu, dünyanın gündemine yeniden "soğuk savaş" havası getirmiştir. Ukrayna ile AB ülkelerinin doğalgazda bağımlı oldukları Rusya ile Kırım gerginliği günümüzde devam etmektedir. Bu olumlu ortamda Azerbaycan ile sıkı dış ticaret ve enerji ilişkileri olan Türkiye, İran ile enerji ve dış ticaret ilişkilerini canlandırmak ve Türkiye'nin ikinci önemli pazarı haline gelen Irak'ın Bağdat merkezli Şii yönetimi ile Kuzey Irak petrollerinin taşınması konusunu çözmek istemektedir. Türkiye'nin bu ülkelerle dış ticaretinin artması ve enerji tedariki çerçevesinde yeni projelerin hayata geçmesi, ABD-İran ilişkileri ve nükleer müzakerelerin olumlu yönde sürmesi ve Rusya ile gerginliğin azalmasına bağlıdır. Bu çalışmada, bu çerçevede Türkiye ile bu ülkeler arasındaki dış ticaret ve enerji dış ticareti ele alınmakta, Türkiye lehine olabilecek fırsatlar ve diğer olasılıklara değinilmektedir.
2003 SONRASI IRAK VE SURİYE’DEKİ ÇATIŞMALARIN ZORUNLU GÖÇE ETKİSİ
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2018
Irak ve Suriye, tarih boyunca dini, siyasi, ekonomik ve sosyal nedenlerle çatışmaların yaşandığı ülkelerdir. İki ülkede de günümüzde devam eden çatışmalar, bunların zorunlu göçün en çok yaşandığı ülkeler arasında yer almasına sebep olmuştur. Irak’ta 2003 müdahalesi; Suriye’deyse 2011 Arap Ayaklanmaları çatışmaları tetiklemiş; devlet dışı aktörlerin ön plana çıkmasıyla şiddetlenen çatışmalarla birlikte göç de yoğunlaşmıştır. Irak’ta yaklaşık 7 milyon kişi, Suriye’deyse yaklaşık 12 milyon kişi göç etmek zorunda kalmış; bu göçmenlerin fazlalığı kabul eden ülkelerde de krizlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Aralarındaki ilişkiyi aktarabilmek adına, çalışmanın ilk bölümünde çatışma ve göç kavramsal olarak incelenmektedir. İlerleyen bölümlerde göçlerin yoğun olarak yaşandığı Irak ve Suriye, demografik yap, tarihsel gelişim ve çatışmaları tetikleyen olaylar açısından ele alınmış, göç verileri incelenmiştir. Beklenen bir şekilde, çatışmaların yoğun olduğu dönemlerde göç hareketlerinin de yoğun olduğu sonucuna ulaşılmış, göç verileri... Iraq and Syria have historically been subject to conflicts for religious, political, economic and social reasons. The conflicts that still continue in both countries have made these countries to be among the top sources of displaced persons. 2003 intervention in Iraq; In Syria, the 2011 Arab Uprisings triggered conflicts the emergence of non-state actors on the ground have also intensified the forced mass migration of the people. Around 7 million people in Iraq and about 12 million people in Syria had to migrate; the sheer number of these displaced persons have also led to crises in the recipient countries as well. The conflict and migration are conceptually examined in the first part of the study in order to clarify the relationship between them. In the following sections, the demographic structure of Iraq and Syria, where migration movements intensified, their historical developments and events that triggered conflicts are discussed; the migration figures are examined. The data of the United Nations High Commissioner for Refugees and the International Organization for Migration were utilized and it is observed as expected that the periods of intense conflicts
BASRA KÖRFEZİ BÖLGESEL GÜVENLİK KOMPLEKSİNDE ANA MERKEZ OLARAK IRAK VE ABD-İRAN REKABETİ
Makale , 2021
ÖZET: 1979 İran İslam Devrimi ile birlikte, bölgesel ve uluslararası boyutta önemli bir müttefikini kaybeden Amerika Birleşik Devletleri bu tarihlerden itibaren İran'ı karşısında önemli bir rakip olarak bulmuştur. Gerek İran'ın jeopolitik konumu gerekse de ideolojik olarak Amerikan yönetimine dönük çeşitli söylemleri dolayısı ile; devrimden günümüze farklı konu başlıkları altında nüfuz mücadelesi kendini göstermiştir. Söz konusu mücadelenin önemli bir alanı olarak da Irak, özellikle de ABD'nin Irak işgali sonrasında öne çıkmıştır. İran İslam Devrimi sonrasında İran'ın artan etkinliğinin ikinci dalgası olarak ortaya konulan Irak'ın; çalışma kapsamında güvenlikleştirme ve bölgesel güvenlik kompleksi yaklaşımları temelinde ABD ve İran politikalarında nasıl ele alındığı analiz edilmektedir.
DEĞİŞEN ENERJİ GÜVENLİĞİ STRATEJİLERİ VE TÜRKİYE İNCELEMESİ
ULUSLARARASI GÖBEKLİTEPE SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ Kongre Tam Metin Kitabı, 2020
Toplumsal yaşamın kalitesinin devamında ve devletlerin kalkınmalarında ciddi bir önemi olan enerjinin üzerindeki tartışmaların odaklandığı temel noktalardan biri, konunun güvenlik boyutudur. Enerji güvenliği genel anlamıyla, sürdürülebilirliğe ve sürekliliğe yönelik tehditlerin ve endişelerin ortadan kaldırıldığı durumu ifade etmektedir. Geleneksel bakışla enerji güvenliği, enerji akışının en makul ve maliyetsiz çerçevede devam etmesi düşüncesiyle ele alınmıştır. Günümüzde ise enerji arzının ve fiyat kararlılığının yanı sıra farklı konu alanlarını içerecek şekilde çok boyutlu bir yapıya ulaşmıştır. Enerji güvenliği kısa, orta ve uzun vadedeki enerji politikaları kapsamında yatırım istikrarından terör saldırılarına, çevre sorunlarından kaynakların azalmasına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan bir alan halindedir. Devletlerin enerji ihracına veya ithalatına bağımlılıkları arttıkça enerji ile ilgili her türlü faaliyetin güvenliğinin sağlanması ihtiyacı daha üst seviyede hissedilmektedir. Enerji-politiğin uluslararası politikanın temel başlıklarından biri haline gelmesi ve yenilenebilir enerji alanındaki gelişmelerle birlikte güvenlik meselesinin yelpazesi genişlemiştir. Enerji güvenliği; fiyat istikrarı, teknoloji geliştirme hızının devamı, tüketime yönelik talep, küresel ve bölgesel sorunlar, verimlilik sistemlerinin işleyişi, transfer hatlarının emniyeti gibi pek çok konuyu da içerecek şekilde karmaşık bir hal almıştır. Enerji güvenliği bağlamında oluşabilecek tüm tehditlere ve sürekliliği etkileyecek gelişmelere karşı bir savunma mekanizması oluşturulması gerekmektedir. Devletler de ulusal enerji güvenliklerini yeni bir yaklaşım çerçevesinde ele almak zorunda oldukları bir dönem içerisinde bulunmaktadırlar. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin enerjiye bağımlılığı oldukça yüksektir ve enerji harcamaları ithalatının önemli bir kalemini oluşturmaktadır. Bu nedenle enerji güvenliği, enerji politikası içerisinde geniş bir başlığı ifade etmektedir. Yenilenebilir enerji yatırımlarının arttırılması, enerji nakil hatlarının siber ve terör saldırılarına karşı korunması, fiyat istikrarının sağlanması, enerji ticareti içerisinde bulunulan devletler ve şirketlerle ilgili analizlerin yapılması, enerji akışını sekteye uğratacak bölgesel ve küresel gelişmelerin takibi, bulunduğu bölgede aleyhine olacak enerjiyle ilgili girişimlere karşı konulması, herhangi bir kesintiye karşı depolama faaliyetlerinin hızlandırılması, yerli şirketlerin güçlendirilmesi, enerjinin çeşitli alanlarıyla ilgili teknolojik yeniliklerin uygulanması, hassas bilgilerin korunması gibi konular Türkiye’nin enerji güvenliğine bakışının ana hatlarını oluşturmaktadır. Türkiye ulusal, bölgesel ve küresel gelişmeler ve ihtiyaçları ışığında enerji güvenliği stratejilerini çok boyutlu, esnek, öngörülü, çözüm odaklı ve kapsamlı oluşturma arayışındadır. Bu bildiri ile öncelikle enerji güvenliğinin genel çerçevesi çizilecek, ardından küresel boyutta enerji güvenliği stratejisindeki değişim ve bu değişimin nedenleri incelenecektir. Türkiye’nin enerji güvenliği stratejisindeki değişim ise çalışmanın ikinci bölümünü oluşturacaktır. Dünyada enerjiye olan ihtiyacın artışı, bu doğrultuda giderek önem kazanan enerji politikaları ve politikaların içerisindeki güvenlik başlığının genişleyen gündemi irdelenmeye çalışılacaktır. Sonuçta ise enerji güvenliğinin sağlanması için devletlerin ne gibi adımları attıkları ve atmaları gerektiği tartışılacaktır.
İRAN-PAKİSTAN İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL GÜVENLİK
II. ULUSLARARASI GİRESUN GÜVENLİK SEMPOZYUMU BİLDİRİ E-KİTABI, 2019
Uluslararası İlişkiler disiplinindeki güvenlik temalı çalışmalarda sıklıkla İran’ın Ortadoğu’daki faaliyetlerini incelenmektedir. Zira İran’ın Şii yayılmacılığına dayanan dış politika anlayışı, pek çok Ortadoğu ülkesi tarafından kendilerinin güvenliğine yönelik tehdit olarak algılanmaktadır. Ancak İran, yalnızca Ortadoğu’da değil; Güney Asya’da rejim ihracı politikaları uygulamaktadır. İran’ın mezhepçi faaliyetleri nedeniyle güvenlik sorunu algılayan devletlerden bir tanesi de komşusu olan Pakistan’dır. Pakistan-İran ilişkilerinde İran’ın uyguladığı Şiileştirme faaliyetleri İslamabad’ın tehdit algılamasına yol açarken; Tahran da Belucistan Sorunu nedeniyle Pakistan’dan tehdit algıladığını zaman zaman dile getirmektedir. Dahası Pakistan’ın Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan gibi devletlerle olan ilişkileri de İran’ın güvenlik endişelerini arttırmaktadır. Üstelik bu endişeler, Çabahar ve Gwadar limanları üzerinden jeopolitik ve jeoekonomik bir rekabetin yaşanmasını da tetiklemektedir. Bu bildiride de İran-Pakistan ilişkileri bölgesel güvenlik çerçevesinde incelenmektedir