Türkiye'de İslami İlimler: Fıkıh Cumhuriyet Dönemi II- Sunuş ve İçindekiler (original) (raw)

Türkiye'de İslami İlimler: Fıkıh Osmanlı Dönemi II- Sunuş ve İçindekiler

Murat ŞİMŞEK Cilt 12 | Sayı 23 | 2014 Türkiye'de İslami İlimler: Fıkıh Osmanlı Dönemi II SAYISI Osmanlı'da Fıkıh Risâleleri Literatürü: Âlim Muhammed b. Hamza'nın Fıkıh Risâleleri 323-360 Recep CİCİ Bir Osmanlı Fakîhinin Gözüyle Osmanlı Fukahâsı: Kefevî'nin Ketâib'i Üzerine Bir Değerlendirme 361-377 Kaşif Hamdi OKUR Şeyhülislamlık Kurumunun Tarihçesi, Kaynaklar ve İlgili Literatür 379-417 İlhami YURDAKUL -Bilgin AYDIN EK: Ulusal ve Uluslararası Dergilerde Türkiye Araştırmaları Ocak 2014-Haziran 2014 419-460

Fıkıh Usulü İlmi ve Tarihselcilik Üzerine Birkaç Not

İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) İcadiye Bağlarbaşı caddesi 40 Üsküdar 34662 İstanbul Tel. (0216) 474 08 50 Faks (0216) 474 08 74 www.isam.org.tr Bu kitap; Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin 09.07.2010 tarih ve 2010 / 16 sayılı kararıyla basılmıştır. Baskı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, Ankara © Her hakkı mahfuzdur. İstanbul, Kasım 2010 Kallek, Cengiz (ed.) Dinî hükümlerin kaynağı ve dinî metinlerin anlaşılması konusundaki çağdaş yaklaşımlar çalıştayı / Cengiz Kallek (ed.). -İstanbul : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2010. 567 s. ; 24 cm. -(İSAM Yayınları ; 81. Sempozyumlar / Paneller Dizisi ; 7)

Selçuklular Döneminde Azerbaycanlı Fıkıh Âlimleri ve Fıkıh İlmine Katkıları

Turkish Studies - Comparative Religious Studies, 2024

Although the homeland of Turkish-Islamic culture and civilization is Central Asia, the places where this great culture and civilization developed and matured were regions such as Khorasan, Azerbaijan, Karabakh, Nakhchivan and Tabriz. The first seeds of these works, which are works brought to the top by the Muslim Turkish nation in a wide area extending to the Anatolia, Middle East and even the Balkans, were sown in Central Asia, developed in the Caucasus and Pre-Asia within the sovereignty of the Seljuk Empire, and experienced its most glorious era in Anatolia and the Balkans. Undoubtedly, the civilization environment created by the Seljuks has an important place in our history of science and wisdom. The Seljuk period, which is called the "Golden Age" and "Intibah period" of Azerbaijan by Azerbaijani historians, actually deserves this description as a whole. Because Seljuk Anatolia hosted leading international figures in the fields of science, literature, mysticism and even bureaucracy. Scholars, poets, literary figures, artists, sufis and bureaucrats who came to Anatolia from Central Asia, especially Azerbaijan, Khorasan and Andalusia, especially in the XII-XIV centuries. They lived in these lands for centuries. These figures did not remain just names, they also brought various sufism, culture and thought movements to these lands and made Anatolia a bright center of science, culture and thought. Most of the Azerbaijani scholars, whose traces can be seen all over the Islamic world, especially in Anatolia and Azerbaijan, have produced valuable works in fields such as tafsir, hadith, fiqh, philosophy and literature, as well as sufism. In this study, such as Ayn al-Qudât-i Hamadânî (d. 525/1131), Qadî Izzeddin Muhammad er-Râzî al-Urmawi, (d.654/1256), Qadî Shihāb ad-Dīn al-Nakhjivani (d.664/1265), Siraj al-Din al-Urmawi (d. 682/1283), Safî al-Dîn al-Hindî al-Urmawi, (d.715/1315) and other el-Azerbaijani jurists who lived during the Seljuk period and their fiqh works were discussed. The contributions of these scholars, who were the architects of the cultural bridge established between Anatolia and Azerbaijan, to the science of fiqh were discussed by evaluating the information obtained from history, literature and biographical works.

İRAN'DA DEVLET YAPISI VE TEMEL KURUMLAR-II YÜRÜTME ERKİ

Devrim sonrasında İran’da tesis edilen dine dayalı devlet anlayışı hazırlanan anayasayla kurumsal bir kimlik kazanmıştır. Din adamlarından oluşan İranlı yönetici elitler, klasik İslam devleti anlayışını modern devlet yapısına uyarlamaya çalışmıştır. Devlet Başkanının bir din adamı olmasını öngören bu devlet modelinde, yürütme erkinin yetkileri de anayasada Devrim Rehberi olarak tanımlanan otorite ile halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı arasında paylaşılmıştır. Benzer bir örneği görülmeyen bu devlet modelinin işleyişinde birtakım sorunların yaşanması kaçınılmazdır. 1989’da yapılan anayasa değişikliğiyle iktidar Devrim Rehberi ile Cumhurbaşkanı arasında taksim edilmiştir. Bu bağlamda hem Devrim Rehberi’nin hem Cumhurbaşkanının görevlerinde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Devrim Rehberi devletin başı ve Başkomutan sıfatıyla erkler üstü bir konumda mutlak otorite şeklinde yeniden tanımlanırken Cumhurbaşkanı da ikinci en yüksek siyasi otorite ve yürütme erkinin başı olarak tanımlanmıştır.