MUSHAF-I ŞERİFLER (original) (raw)

MEVLEVİHANELERDE MATBAH-I ŞERİF

ÖZ 1925 yılında tekke ve dergahların kapatılmasına yönelik kabul edilen kanunla tüm tarikatlar gibi; Mevlevilik tarikatı da başta Konya' daki Mevlana Dergahı olmak üzere bütün Mevlevihaneler kapatılmış; çelebilik, şeyhlik, dervişlik ve dedelik gibi bütün Mevlevi unvanları ve faaliyetleri yasaklanmıştır. Ne yazık ki bu tarihten sonra kapatılan tarikat yapılarına gereken önem verilmemiş ve yok olmaya mahkûm bırakılmışlardır. Bu araştırmada bu yapıların mimari mekânsal özellikleri araştırılmış ve bu bağlamda diğer tarikat yapılarından farklı olan noktaları ortaya konmuştur. Özellikle, derviş adayının hem ruhen hem de bilgi ve görgü olarak olgunlaştırıldığı yer olmasından; hem de 1001 günlük çilenin çekildiği mekân olmasından dolayı Mevlevilikte önemli bir yere sahip olan Matbah-ı Şerifler üzerinde durulmuştur.

MİZAH TEORİLERİNE GÖRE ŞANLIURFA FIKRALARI 1

Gülme, eğlenme, eğlendirme, hoşça vakit geçirmenin yanı sıra ders verme ve düşündürme gibi amaçlarla anlatılan; kısa ve mensur yapılarıyla akılda kalıcı, işlevsellikleriyle gündelik hayatın çeşitli aşamalarında kullanılan fıkralar; Türk mizah geleneğinin en önemli anlatı türlerindendir. Mizah teorileri ise araştırmacıların gülmenin nedenleri ve nasıl meydana geldiğine dair ilk çağlardan beri öne sürdükleri fikirlerin ve bu çerçevede oluşan kanaatlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada farklı etnik ve dinî grupların bir arada yaşadığı, özgün sosyokültürel yapısı, tarihî ve dinî birçok anlatının ortaya çıktığı şehir olan Şanlıurfa'dan derlenen fıkralar mizah teorilerine göre incelenmiştir. Şanlıurfa yöresinde fıkra başta olmak üzere diğer anlatı türlerinin üretim, icra ve aktarımına zemin hazırlayan en önemli unsur anlatı ortamlarıdır. Şehir merkezinde ve kırsal kesimlerde farklı faktörlerin etkisiyle şekillenen bu ortamlar; yöre insanının inanç, gelenek, âdet ve hayat felsefe hakkında bizlere fikir verir. Yöreden bağlam unsurları dikkate alınarak derlenen fıkralarda üstünlük ve uyumsuzluk teorilerine göre değerlendirilebilecek fıkra sayısı fazladır. Farklı bölgelere paralel olarak fıkra türünün daha çok erkekler arasında yaygın olması; fıkraların genellikle eğlenme, eğlendirme gibi amaçlarla anlatılması yöre fıkralarının zaman zaman argodan beslenmelerine neden olmuştur. Şanlıurfa fıkraları, yöresel dil başta olmak üzere mahallî özellikleriyle beraber incelendiğinde anlamlı hale gelmekte ve yörenin mizah anlayışı bu yolla fıkralarda ortaya çıkmaktadır.

GELİBOLULU MUSTAFA ÂLÎ - MİHR Ü MÂH

With adoption İslam, Turks, who have a rooted literature culture, have entered into a real interaction process with Arabic and Persian civilizations.Turkish poets have given the best work of mathnawi, whose form they have just acquainted with, thanks to their own rooted nuncupative and inscriptive literature tradition. Written both as prose an as verse in Turkish and Persian literatures, tales of Mihr ü Mâh, as well as other tales, are much important from aspect of symbolical usage. And in these works, the names of the characters are from the names of celestial bodies and the names given to their actions. Mihr ü Mâh, mathnawi of Mustafa Âlî, who is from Gelibolu, is one of these. Written with symbolic expression, this work is available to different evolutions and commentaries. The matter that forms the theme, in the literary works is the love of Mihr and Mâh. In theme, there are also the celestial bodies’ actions. Furthermore with symbolism that is based on Mihr and Mâh, the love between the human and God is expressed by Islamic mysticism. Written in the 16th century, the work has three manuscripts known in the libraries Turkey and the world. The comparative transcription of the mathnawi of Mihr ü Mâh will be done in this analysis. The analyzing of the text, whose transcription has been done, is going to be based on the analyzing method of the works which are based on narration.

TÜRKÇE-FARSÇA MANZUM SÖZLÜKLERDEN TUHFE-İ ŞÂHİDÎ (METİN)

turkishstudies.net

A t a b e y K I L I Ç * ÖZET Klâsik Türk Edebiyatı sahasında manzum eserler arasında üzerinde çalışılmayı bekleyen alanlardan birisi de manzum sözlüklerdir. Manzum sözlükler son zamanlarda gerek kendilerini tanıtır nitelikte yazılar, gerekse metinlerinin neşri suretiyle dikkat çekmektedir. Bu eserlerin bir kısmı yazıldıkları dönemde sıbyan mekteplerinde ders kitabı olarak okutulmuş, bir kısmına ise daha sonraki yıllarda şerhler yapılmıştır. Hatta bu eserlerin önemli olanlarından bir kısmı bir mecmua içerisinde bir araya getirilmiştir. Bu mecmualardan biri de Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi 4026 numarada kayıtlıdır. Bu çalışma çerçevesinde, daha önce bazı kaynaklarda hakkında belli ölçüde bilgi verilmiş bulunan Tuhfe-i Şahidî'nin metnini, Konya Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi 4026 numarada kayıtlı bulunan manzum sözlük mecmuasının 41b-72a varakları arasında yer alan nüshasından hareketle bilim dünyasının istifadesine sunmaya çalışacağız.

BEKTAŞİ DÜŞÜNCESİNDE SALAVAT-I ŞERİFLER VE BİR MUKAYESE ÖRNEĞİ

Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 2023

Bektaşi geleneği ve bu geleneğe bağlı olarak gelişen sistematik kurumsal yapı İslâm düşünce ekollerinden biridir. Bektaşi öğretisi Mâveraünnehir merkezli olarak Hoca Ahmet Yesevî anlayışı ve ananesi çerçevesinde XIII. yüzyılda Hacı Bektâş-ı Velî ile birlikte Anadolu ve Balkan coğrafyasında etkili olmuş bir tarikat formudur. Tarikat, zamanımıza kadar dönem dönem Osmanlı Devlet idarecilerinden aldığı destek sayesinde yüksek seviyede bir ilgi görmüş, Sultan II. Mahmut döneminde de ilga edilmiştir. Her tarikat formunda olduğu gibi bu teşekkülde de belirli ritüeller, evrat ve rükünler, tarikat geleneğinin gelişmesinde ve müntesiplerinin itikadî, ictimaî ve ahlakî bütünlüğünü sağlayabilmek için önemli misyona sahip olmuştur. Bektaşilik düşüncesinin işlendiği yazılı kaynaklarda yer alan bu ritüellerden birisi de Hz. Peygamber'e, Ehl-i Beytine ve Bektaşilerce takdis edilen On Dört Mâsûmân-ı Pâk ile On Yedi Kemer-Best'e yapılan salatüselamlardır. Bu çalışmamızda Anadolu'da yaşayan Dedegân (Çelebi) koluna ve çoğunlukla da Balkanlarda yerleşik Bâbâgân Bektaşi topluluklarının yazılı literatüründe sıkça görülebilen salavatlar ve çağrıştırdığı dinî-sosyal işlevleri hakkında bilgi vereceğiz. Ayrıca konuyu doğrudan ifade eden Türkiye kütüphaneleri yazma koleksiyonlarının bir parçası Milli Kütüphane 461 Numarada kayıtlı yazma eserin 33a-34b varakları arasındaki salavat-ı şerifenin transkripsiyonunu ve orijinal metnini çalışmamızın sonuna ekleyeceğiz.

MİKAYIL MÜŞFİK’İN ŞİİRLERİNDE HAYAT FELSEFESİ

MİKAYIL MÜŞFİK’İN ŞİİRLERİNDE HAYAT FELSEFESİ , 2023

Makale Azerbaycan romantik şairi Mikayıl Müşfik’in hayat konulu şiirlerine adanmıştır. Romantik ruhlu, hayatı delicesine seven Müşfik, Sovyetler Birliği tarafından Türk ajanı olarak itham edilmiş, kısa süren mahkeme ile ölüm cezasına çarptırılmıştır. Kısa ömrüne 11 kitap sığdırmayı başaran Müşfik, romantik şiirleriyle Azerbaycan edebiyatına damga vuran isimlerdendir. Hayatı romantik bakış açısından analiz eden şairin şiirlerinde sonsuz aşk, hayat sevgisi, milli değerlere, örf adetlere bağlılık, ana babaya saygı, geleceğe inanmak duygusu güçlüdür. Onun kişiliği, millî şuur ve vatanseverliğin sembolü olup, edebi kişiliği genç neslin milli benlik bilincinin gelişmesi ve genç nesilde vatanseverlik duygularının eğitimi için paha biçilmez bir hazinedir. Müşfik’in eserlerinin ana kahramanı hayatın kurucusu, aktif bir liderdir. Bu şiirlerin benzersiz özelliklerinden biri, şairin kendisinin tüm olayların merkezinde olması ve aktif bir katılımcı olarak ortaya çıkmasıdır. Bu şiirler, hayat severlerin karşısında mutlu bir gelecek manzarası oluşturmaktadır. Hayat sorunu, hayat meselesi yazarın yaratıcılığında her zaman çok önemli bir yer tutmuştur. Hayatı, yaşamayı seven Müşfik, tüm şiirlerinde bunu dile getirmiştir. Bu doğrultuda onun hayat konulu şiirleri günümüz edebi teknikleri açısından incelenerek tahlil edilecektir.