KOMPRESÖR VE TÜRBİNLERDEN OLUŞAN BİR SİSTEMİN ANALİZİ (original) (raw)

KURUMCU DÜŞÜNCE PERSPEKTİFİNDEN BLOKZİNCİRİ TEKNOLOJİSİ

Doktora Tezi, 2022

Araştırmanın amacı, hayatımıza büyük bir hızla giren blokzinciri teknolojisinin getireceği değişimi anlamaktır. Blokzinciri sadece iktisadi hayatı değil, sosyal ve politik hayatı da derinden etkilemektedir. Bu nedenle konu sosyal düzenin her alanı ile iktisat arasında sıkı bağ kuran kurumsal iktisat perspektifinden incelenmiştir. Kurumcu düşünce ve sistemci düşüncenin ontolojik ve epistemolojik temelleri örtüşmektedir. Bunların senteziyle Genel Kurum Modeli oluşturulmuştur. Blokzinciri teknolojisi iktisadi aktörler arasında güven tesis etmek için ihtiyaç duyulan merkezi gücü, kriptolojik bir algoritma vasıtasıyla ikame eden teknolojidir. Kurumsal değişimi Genel Kurum Modelinde kütük olarak tanımlanan sistem elemanı üzerinden tetikler. Bu kanaldan mevcut kurumları değiştirdiği gibi yeni kurumların oluşmasına da imkân yaratır. Bu nedenle kurumsal bir alt yapı teknolojisidir. Yeni Kurumsal Okul yaklaşımına göre değişim Schumpeterian ve Coasian niteliklidir. Büyük boyutlu ve hızlı değişimlere neden olsa dahi genel paradigma değişikliğine neden olmayacaktır. Asıl Kurumsal Okul yaklaşımına göre ise Veblenian nitelikli değişime neden olacaktır. Aktörlerin düşünce alışkanlıkları ve değer yargılarının birikimli olarak değişmesi merkeziyetsiz kurumların hâkim olduğu bir ekosisteme doğru evrimsel bir paradigma kaymasına neden olabilir. Ancak sosyal sistemlerin evrimsel değişiminin yönü belirsizdir. Sayısız eleman ve ilişki, elemanların davranışları ve değişimi tetikleyen devrimci yeniliklerin ortaya çıkmasındaki olasılıklar bu belirsizliğin temel nedenleridirler.

Araştırma Makalesi TRABZON'UN SİNEMADA SUNUMU: KOMEDİ FİLMLERİNE YÖNELİK BİR ANALİZ

Karadeniz İletişim Araştırmaları Dergisii, 2022

Kişilerin hoşça vakit geçirmesinde etkili bir sanat dalı olan sinema, toplumların sosyolojik yapılarını ve kültürlerini kitlelere aktarmada önemli bir kaynaktır. Bu çalışmada Trabzon odaklı çekilen komedi filmlerinin yöresel kültürü ve insan tipolojisini nasıl anlattığı üzerinde durulmuştur. Trabzon kültürünü ve insanını yansıtan unsurlar belirlenmiştir. Trabzon şehrinin kültürel dinamikleri, toplumsal cinsiyet algısı, Trabzon halkının kişilik özellikleri, dili, el sanatları, yemekleri, kıyafetleri, spora ve folklara bakışı gibi unsurlar incelenmiştir. Çalışmada öncelikle anlatı analiziyle filmlerdeki bu özellikler ortaya konmuş, ardından içerik analizi yapılarak hangi unsurun hangi filmde ne şekilde anlatımının yapıldığı ele alınmıştır. 2007 sonrasında çekilen Amerikalılar Karadeniz'de 2 (Tibet, 2007),

TARIM YATIRIMLARINDA ELBİRLİĞİ SİSTEMİ

YEREL KALKINMA SEMPOZYUMU YEKAS'2018, 2018

Tarım sektörü kaynakların hızla tükendiği asrımızda giderek önem kazanmaktadır. Bu gün birçok ülkede olduğu gibi Türkiye de tarım sektörüne önemli yatırım yapmaktadır. Elverişli coğrafi koşulları ve iklimi ile Türkiye, gıda ve tarım alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumundadır. İktisadi kalkınmanın temel başlangıç noktası tarım sektörüdür. İktisatçı Ouesnay fizyokrasi teorisi ile ilk kez tarım sektörünün önemine değinmiştir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin kalkınması için hayati öneme sahip olan tarım yatırımlarının elbirliği sistemi ile nasıl işletildiğini araştırıp ortaya koymaktır. Bu çalışmayı yaparken öncelikle tarımın ekonomideki önemi ve Türkiye’de tarımın önemi üzerinde durulmuştur. Sonra bu modeli işletmeye yönelik Eminevim şirketinin uyguladığı modeller incelenmiştir. Çalışmada tarım yatırımlarının ekonomiye faydaları ve kullanım alanları üzerinde daha sonra da elbirliği sistemi ile tarım yatırım modelinin işleyişi üzerinde durulmuştur. Çalışmanın sonuç bölümünde ise önerilerde bulunulmuştur. Sistemin işleyişini ön plana alan bu bildirinin reel sektöre ve bilimsel çalışmalara katkı sağlayacağı ve bu konuda yasal düzenlemelere zemin hazırlayacağı düşünülmektedir.

MİMAR SİNAN YAPILARINDA KUBBELİ ÖRTÜ SİSTEMLERİNİN YAPISAL ANALİZİ

Structural Analysis of Domed Roof Systems in Architect Sinan’s Works

" Domes in historical buildings by Architect Sinan were not only used alone as covering spaces but they were also used as a various combinations of semi-domes based on larger main and flanking areas. On the other hand, Sinan, in the early years of his profession, improved a system based on the mixture of perfectly developed main domes, pendentives, arches and semi-domes. The behavior of this monolithic system is quite complex. Therefore, to determine the structural behavior and the load mechanisms of the monolithic systems formed main dome, arches, pendentives and semi-domes is now possible through current numerical methods based on computer-aided analysis. In this study, considering the superstructure of Sinan’s important mosques, Mihrimah Sultan/Edirnekapı, Süleymaniye, Mihrimah Sultan/Üsküdar, Şehzade Mehmed mosques supported by square support system, Karaahmetpaşa, Sokullu Mehmet Paşa/Kadırga mosques supported by hexagonal support system, Sokullu Mehmet Paşa/Azapkapı and Selimiye mosques supported by octagonal support system were statically analyzed under their dead loads by Structural Analysis Programme (SAP2000) based on finite element methods. To avoid the confusion, which may come out in modeling and analyzing domed roof systems, the models of all space coves have been established for the upper levels of arches resting on columns. As a result, the structural behavior of main dome, arches, pendentives and semi-domes was determined and the structural behavior of each system was numerically revealed. Domes rested on hexagonal and octagonal support systems are superior to other systems in terms of displacements and stresses. "

ARAPÇA TERKİP SİSTEMİ VE KARŞITSAL ÇÖZÜMLEMESİ

Arapça öğrenim alanı aşırı doludur, öğrenen ve öğreten hangi set veya kitabı seçeceği hayreti içindedir. Devasa tarihi birikime ek güncel kitapların için-den iyisini seçme telaşı, odaktan saptırıyor. Sapma kaygıya, kaygı da giderek kar-gaşaya boğulan engin bir kaynak dünyasına daldırıyor. Her biri paha biçilemez değerde asırların mirası kitaplardan ihtiyacı damıtmaya ise güç yetmiyor. Aşırı zor göğüslense bile artık öğrenim ve öğretimi basitleştirme zamanıdır. Arapça öğretimi, özü koruyan basitlik ve sadeliğe muhtaçtır. Lazımı kap-sayan, gereksizi olmayan ilk doğal ve sade halinde olmalı. İletişimden soyutla-madan, özü canlı halde sade öğretilmeli. Öğretim şimdiye kadar olmadığı kadar net, hedefe odaklı ve basit yollarla yapılmalı. Odaklanma zorluğu yaşanan günü-müz dünyasında karmaşık kurallar basitleştirilmeli. İlke bir kuram bir kuralı öğ-retme olmalı, bir örnekten sadece bir fayda beklenmelidir. Arapçayı onunla ilgili bilgiler değil, üretken edindirme alıştırmaları öğ-retir. Öğretim ile öğrenimin şevklendirilmesi gereken bir zaman varsa o da bu-gündür. Hem öğreten hem de öğrenen kendini engelleyici baskılardan sıyıracak bir rahatlama ve basit bir memnunluk molasına muhtaçtır. Bu ihtiyaç giderilirse hedefe odaklanılır, dikkat devamlı olur, öğrenen-öğreten kendini iyi hisseder, ba-şarı kahramanı olacağına inanır, şevkle kanatlanır ve hedefe uçar. Yöntem, seni hedefe götüren sihirli bir güçtür, onun mütevazı olduğuna şaşırma, ona güven, onunla özdeşleşirsen başarınla coşar, kısa sürede farkını fark edersin. Kitaba güven; ancak ondan her şeyi bekleme, bilgileri senin harekete ge-çireceğini bilmelisin. Unutma, tükettiğin enerjiyle orantılı verimin katlanır. Basit ve kolay olan değil, kolay olmayan kaliteli öğrenmenin şifrelerini çözer. Gerçek öğrenme; öğrenmeyi çeker, tatminkâr olur ve üstün başarı lezzeti tattırır. Arapça terkip dilidir, terkip kurmayı bilen Arapçayı iyi öğrenir. Dilsel iletişim sadece kelimelerin oluşturduğu terkiplerle yapılır. Dilin iletişimsel gö-revi, öğretimin kelimeleri bütünler terkiplerle yapılmasını gerektirir. Terkiplerin öğretimi, sürdürülebilir ve başarılı iletişim öğretiminin olmazsa olmazıdır. Bu il-keyi benimseyen kitap, Arapça genel terkip sisteminin kısa tanıtımından sonra isim, sıfat, beyan, atıf ve fiil terkiplerini genişçe ele alır. Öğrenimi, edinime dö-nüştürmek için terkip sisteminin benzeşen ve benzeşmeyen yönlerini kısa, öz ve basit karşılaştırmalarla çözümleyerek açıklar. Terkip sistemi edinimi, iletişim becerisinin hareket alanının temelini oluşturur. Arapça terkip sistem bilgisi, beceriye dönüşmeden konuşmak mümkün değildir. Farkında olmadan hep denilen; “anlıyorum fakat konuşamıyorum” sözü, terkip sistemi bilgi eksikliğinin acı bir itirafıdır. İletişimde iletilerin çözümü, ana-dil sistemiyle yapıldığı için kolaydır. Ancak gönderilen iletilerin, hedef dilin ter-kip sistemiyle dizildiği için meleke düzeyinde gelişmesi gerekir. İletişim, dil varlığını üretimsel terkiplere dönüştürebilme becerisidir. Terkip sisteminin edinimi, iç içe giren ve karmaşık anlam ögelerinin en basit dü-zeye indirgenip hissedilerek öğrenimini sağlar. İletişimde en yoğun ihtiyaç; isim-lerin nesnelerle aidiyet ilişkisini kurma ve bütün-parça bağlantılı terkipleri bilin-çaltına yerleşme işlemidir. Bu ise yoğun kullanılan isim-nesne arası aitlik bağ-lantı terkiplerini kurma zihin gücünü, duyularla hissedilir hale getirir ve dili ile-tişimsel kullanma becerisini geliştirir. Arapça ile Türkçe terkip sisteminin karşıtsal çözümlemesi öğrenim ve öğretimi kolaylaştıran veya zorlaştıran nedenlerin bilinmesini sağlar. Çeliştiği için edinim zorluğuna sebep olan terkip sistemi veya benzeştiğinden kolay öğ-renmeyi sağlayan sisteminin bilinmesi hem engelleri kolay aşmayı hem de kolay-laştırıcı unsurları verim arttırıcı şekle getirmeyi sağlar. Terkiplerin zihninde olu-şan anadil ile hedef dil arasındaki bağdaşımı keşfeden terkip bilgileriyle iletişim-sel alan kolayca aktif hale getirilebilir. Türkçe işleyen anadil sisteminin öğrenilen Arapça sistemiyle eşleşimi edinimin kolay, hızlı ve başarılı olmasını sağlar. Bu da Arapça bilgilerin öğren-cinin öğretim geçmişine uygun olarak; zıtlık, aynılık veya benzerlik gibi çelişen-uyuşan ilkelere uygun, gerekirse karşılaştırmalı gerekirse de karşıtsal ortak uyum sistemi esas alınarak sunumunu gerektirir. Başarılı öğrenme; öğretimde iki dil sistemi arasında bilgi geçiş yollarının mümkün olanın çok daha ötesinde açıla-rak dilsel ögelerin zıtlık, aynılık ve benzerlik prensiplerine uygun yapılmasıyla mümkündür. Bununla hem öğrenen hem de öğretenin fark etmediği edi-nim engelleri, bilinçaltı sistem çatışması ve duygusal filtre etkisi azalır, engelsiz edinimle yüksek başarı sağlanır. Arapça-Türkçe isim tamlaması, ortak tabanlı bir kurulum benzerliği ye-rine daha çok kullanım benzerliği gösterir. Arapçada isim tamlaması daha çok asıl cümleye ek, ayrıntı bilgi ekleme, cümlenin bir bölümüne açıklık kazandırma veya bir ismin türünü belirtme, anlamını sınırlama, konumunu belirleme gibi gö-revler yüklenir. İki isim arasındaki bağlantı koparsa oluşan ortak anlam kaybolur. İki ismin kazandığı ortak anlam terkiple sağlanır ve tamamlayan bağlantılarla bü-tünlük oluşur. “Sistematik Uygulamalı–Alıştırmalı Arapça Terkip Sistemi ve Karşıtsal Çözümlemesi” dilin yapı taşları olan kelimelerle terkip sistemi işleyişini hissedi-lir, belki dokunsal nitelikte edinim hedefinde gerçekleştirir. Sistemi duyularla kavratarak öğreneni bilgi karmaşası içinde boğulmaktan kurtarır. Öğrenilen her bilgiyi dil sistemi içinde kendi yerine yerleştirir, rastgele bilgi yığmaktan sakın-dırır. Ne öğrenilir, niçin öğrenilir, nerede ve nasıl kullanılır bilinciyle öğrenmeyi edinime dönüştürür. Bu naçiz çabanın Arapça öğrenen ve öğreten tüm gönül erlerini hedefe ulaştırmasını Mevlâ’dan yürekten niyaz eder, üzerimde tüm hakkı olanlara özel-likle de inceleme lütfunda bulunan; Em. Kd. Öğ. Alb. Nevzat Salih GÜVEN, Yrd. Doç. Dr. Ahmed AZZAVİ, Prof. Dr. Mehmet YAVUZ ve Prof. Dr. Ahmet Suphi FURAT’a en içten teşekkür ederim. Prof. Dr. Candemir DOĞAN

KOMÜNLERİN (BELEDYELERİN) ORTAYA ÇIKISI VE İŞLEVLERİ

ÖZET Ortaçağ'da ticaret ve toplumsal gelişmeyle birlikte komünler tarih sahnesine çıkmışlardır. Komün, doğal bir birlik olmakla beraber, temelde gelenekleri sürdürmek, güvenliği sağlamak ve barışı yerleştirmek amacıyla karşılıklı yardımlaşmanın sağlandığı bir kurumdur. Bu dönemde komünler, yasama, yargı ve yürütme erkine sahip olmuşlardır. Komünlerin zayıfladığı veya güçsüzleşmeye başladığı dönemde merkezi yönetimin gelişmeye başladığı dönem olmuştur. Komünler, on üçüncü yüzyılın ortalarından başlayarak da kentsel gelişmenin durması sonucunda zayıflamış ve parçalanma sürecine girmişlerdir. Yerel yönetimin sosyolojik biçimi komün, siyasal biçimi belediye veya örgütlenmiş topluluk komün ve bunun yönetimi belediye olarak ele alındığında komünler her zaman varlığını sürdürebilmiştir. Bu çalışmada, komünlerin ortaya çıkışı, işlevleri, zayıflaması, merkezi yönetimle olan ilişkisi, Devletle bütünleşmesi ve yirminci yüzyıldaki görevleri ele alınmıştır. ABSTRACT Communes appeared in the middle-age with trade and social development. Alongside being a natural unity, the commune is a institution that provides mutual assistance for the purpose of maintaining traditions, providing security and locating peace. The communes had legislation, executive and judicial power in this age. The time when the communes weakened and lost power was the period in which central administration developed. As from the middle of thirteen century, the communes weakened and entered in the process of disintegration as a result of ceasing the urban development. Local government's sociological form is commune, its political form is municipality or organized community commune and when it is thought that the governance of this is the municipality , the communes can always obtain. This study deals with the appearance of communes, their functions, weakening, their relations between central administration, integration with the government and their duty in twentieth century.

STRÜKTÜR- MALZEME- BİÇİM BİRLİĞİ ÜZERİNE GELİŞEN MİMARİ TASARIM

Günümüz mimari tasarımların da strüktür-malzeme-biçim ilişkisi artık 20. yy başlarında modern mimarlık hareketinin tanımladığı düşünsel yapıdan başka bir boyut almıştır. Plan, strüktür, cephe tasarımı hiyerarşik düzeni içinde gelişen mimari tasarım parça-bütün ilişkisi içinde oluşan mimari bir tutumdur. Bu çerçevede malzeme daha çok tekil bir eleman olarak düşünülmüş, tasarımın ana unsurundan çok giydirilen bir kılıf, örtü elemanı gibi ele alınmıştır. Oysaki günümüz Çağdaş Dünya Mimarlığı'nda böyle bir hiyerarşik planlama olmadan hepsinin bir eleman gibi çalıştığı tasarımlar gündemdedir. Örneğin, Toyo Ito Mimarlığı'nda yüzeyin kendisi malzeme, cephe ve aynı zamanda strüktürüdür. Böyle bir çözümleme iç-dış mekân ayrımından çok, her şeyin bir bütünü oluşturduğu, yani parçalardan değil bütünden oluşmuş, parçalanamayan bir planlamaya gidilmesi öngörülmektedir. Bütüncül çözümlemelerde, sistemin kendisi malzemenin tamda kendisidir. Bu anlamda Türkiye'de de bu planlama anlayışını sürdürebilecek malzeme ve strüktür deneyleri üzerine yoğunlaşılması gerekmektedir. Ayrıca böyle bir planlamanın başlaması için malzeme üreticileri ile mimarlık şirketleri arasındaki iletişimin de geliştirilmesi gerekmektedir. Malzemenin tekil bir eleman olarak düşünülmesi, tasarımın ana unsurundan çok giydirilen bir kılıf, bir örtü elemanı gibi düşünülmesi onun önemini aslında göz ardı etmemize sebebiyet vermektedir. Sonuç olarak, bütün bu kavramsal çerçevede dünyada ele alınan strüktür-malzeme-biçim ilişkisi üzerine Toyo Ito Mimarlığı'ndan örnekler verilerek Türkiye'de de bu sistemin nasıl ele alınabileceği üzerine bir ön çalışma yapılması hedeflenilmektedir.

OSMANLI TOPRAK REJİMİ VE TIMAR SİSTEMİ

Osmanlı Devleti, tarih sahnesinde varlığını altıyüz yılı aşkın süre boyunca sürdürmüştür. Bu sürede kendi içerisinde oluşturduğu siyasi, iktisadi ve sosyal kurumlarıyla, dinleri, dilleri ve farklı tarihi mirasları ile insanların üç kıtada barış içerisinde yaşamasını sağlamıştır. Osmanlı Devleti'nin kutsal bir amacı da vardı. Bu da 'İslam'ı yeryüzüne hakim kılmaktır. Osmanlı'nın adeta bütün yapısı bu amaç etrafında gelişmiştir. Osmanlı Devlet Sistemi'nde merkeziyetçilik anlayışı vardır. Osmanlı Devleti üzerinde yoğun çalışmalarıyla tanıdığımız Ömer Lütfi Barkan'ın deyimi ile imparatorluk bir 'Padişah Çiftliği' gibiydi. Köyler, ortakçılık ve yarıcılık ile en iyi arpayı pirinci saraya temin etmekle görevliydi. Ordu için gerekli olan malzemelerin temini, top dökme, su yolu, kale inşaatı gibi bazı görevleri olan bölgeler zamanı geldiği takdirde görevlerini yerine getirmek ile sorumluydular. Osmanlı sistemi bu şekilde ilerlemekteydi. Devletin yönetimi, halkın ekonomik, sosyal, hukuki durumu o ülkede uygulanan toprak sistemi ile yakından ilgilidir. . Osmanlı Toprak Rejimi Osmanlı da toprak sistemi kaynağını İslam hukukundan almıştır. Ayrıca Selçuklular, Beylikler ve Bizans toprak sistemleri de Osmanlı toprak sistemini az ya da çok etkilemişti. Osmanlı Devleti'nde ülkenin her yerinde geçerli ve aynı olan bir sistem uygulanmamıştır. Bölgelere göre farklılık göstermektedir. Üç ayrı kıtaya, geniş bir alana yayılmış Osmanlı Devleti için zaten bu hiç kolay değildir. Toprak sistemi düzenlenirken halkın daha mutlu olması ve devletin yararına olması da göz önüne alınmıştır. 1 Toprak Sistemi dönemin getirdiği koşullara göre şekillenmişti. Osmanlı Devleti ele geçirdiği coğrafyalarda çok farklı uygulamalar gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla öncelik olarak İslam Fıkhında toprak ile ilgili hükümlerini, Emevi ve Abbasi yönetimlerinde ne şekilde uygulandığı bilinmelidir. İlk İslam fetihlerinde elde edilen topraklar askerlerin mülkü olarak kabul edilmiştir. Bir yandan ise bu durum askerleri askerlikten uzaklaştırmıştır. Bundan dolayı Hz. Ömer döneminde fethedilen araziler eski sahiplerine bırakılmıştır. Oradan alınan vergiler hazineye aktarılmıştır. Askerlerin maaşları ise bu hazineden verilmiştir. İslam da ilk ikta sistemi 1