Bedelsiz Senedi Kullanma Suçu (original) (raw)

Karşılıksız Yararlanma Suçu

Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi dergisi, 2021

 İntihal  Plagiarism: Bu makale intihal programında taranmış ve en az iki hakem incelemesinden geçmiştir.  This article has been scanned via a plagiarism software and reviewed by at least two referees.

Elverişsiz Teşebbüs ve Mefruz Suç Ayrımı

2020

Karsilastirmali hukukta teorik tartismalarin odak noktasini olusturan bir konu olarak elverissiz tesebbus, Turk Ceza Kanunu’nun tesebbus konusunda benimsedigi objektif anlayis nedeniyle, Turk ceza hukuku doktrininde fazla irdelenmemis bir konu olarak karsimiza cikmaktadir. Konunun cezalandirilabilirlik sorununun ardindan en cok tartisilan yonu, mefruz suc ile ayriminin nasil yapilacagidir. Bu cercevede, bu calismada elverissiz tesebbus kurumunun kendisiyle benzerlik arz eden mefruz suc kurumu ile karsilastirilmasi yapilmaktadir. Ayrica, zorluk teskil eden elverissiz tesebbus-mefruz suc ayriminin nasil yapilacagi ve buna iliskin Alman ceza hukuku doktrininde ortaya atilan “tersine sonuc cikarma teorisi” ve teorinin bu ayrimdaki islevselligi calismada irdelenen konulardandir.

Taşınmaz Rehini İle Güvence Altına Alınan Ödünç Senetleri

Gayrimenkul Davaları, 2024

Türk Medenî Kanunu, 930 ile 938 arası hükümlerinde, toplam dokuz maddesinde, taşınmaz rehiniyle güvence altına alınan ödünç sentlerini düzenler. Mülga Türk Kanunu Medenisi de, 844 ile 852 arası hükümlerinde aynı konuyu düzenliyordu. Mülga kanun, fasıl başlığını, “Gayrimenkul Karşılık Gösterilerek Senet İhracı” şeklinde belirlemişti. Yürürlükteki başlık, “Taşınmaz Rehiniyle Güvence Altına Alınan Ödünç Senetleri” şeklindedir. Mülga kanunun 844 ile 852 arası hükümleri, bazılarının başlıklarının değiştirilmesine ek olarak, tamamının Türkçeleştirilmesiyle, yürürlükteki hükümlerin temelidir. Türk Medenî Kanunu’nun 930 ile 938 arası hükümlerine mehaz teşkil eden maddelerin biri hariç tamamı İsviçre’de yürürlükten kaldırılmıştır. Türkiye’de de, bu bölümde öngörülen rehinli tahvil veya senetlerin, ne mülga, ne de yürürlükteki kanun döneminde, rağbet görmediği şimdiden dile getirilmelidir. Aslında, taşınmaz mülkiyetinin getirilerinden biri de, teminat teşkil etmekle kredi sağlamasıdır. Malik, taşınmazını elinden çıkarmadan, teminat fonksiyonundan yararlanarak, geçici ve sınırlı ödünçle kredi bulabilir. İşte Türk Medenî Kanunu’nun 930 ile 938 arası hükümleri de, taşınmaz rehinine dair diğer hükümler gibi, kredi bulma amacına hizmet edebilir. Yalnız burada, daha profesyonel biçimde, taşınmaz rehiniyle kuvvetlenmiş alacak karşılığında, malik tarafından tahvil veya senet çıkarılması veya aracı kurum tarafından seri hâlde ipotekli borç yahut irat senedi tedavüle konulması söz konusudur. Bu hükümlerin özelliği, krediye ihtiyacı olan tarafta değil, asıl karşı tarafta kendini gösterir ki, düşük faizli de olsa neticede güvenli yoldan uzun vadeli gelir elde etmek isteyen küçük tasarruf sahiplerine hitap etmesidir. Kısacası, bu hükümler, “taşınmaz karşılığında senet çıkarma” konusunu düzenlemekte olup, büyük kredi arayan girişimcinin kendi taşınmazı üzerinde küçük tasarruf sahipleri lehine rehin kurması yoluyla bu ihtiyacını gidermesini sağlar. Gerçekte çıkarılacak her tahvil için alacaklısı lehine taşınmaz rehinlerini ayrı ayrı tesis etmek pratik olmadığından bu güçlüğün önüne geçmek adına Türk Medenî Kanunu’nun 930 ile 938 arası hükümleri ihdas edilir. Çünkü ayrı ayrı taşınmaz rehini tesis etmek hem malî yönden masraflı, hem de pratik açıdan verimsizdir. Diğer taraftan, ödünç senedi, taşınmaz rehiniyle kuvvetlendiğinde, önce rehine müracaat ilkesine rağmen, senet alacaklısı, sırf rehinle teminat altına alınan alacak aynı zamanda kambiyo senedine (kıymetli evraka) bağlı olduğundan, kambiyo senetlerine özgü haciz ya da iflâs yoluyla takip yapılabilmesinin önü açılır. Hatta, ipotekli borç ve irat senedinin, tertip hâlinde çıkarılmasına veya süresinin iki yıl olmasına bakılmaksızın, menkul kıymet özelliğini sağladığı savunulur. Sıralanan bu avantajlara rağmen, Türkiye’de ipotekli borç senedi veya irat senedi hiçbir zaman revaç kazanmamıştır ki, bunların seri hâlde çıkarılmasından bahseden kanun hükümlerinin işlerliği savunulsun. Aşağıda, taşınmaz rehiniyle güvence altına alınan ödünç senetleri konusu işlenirken, hem Türk Medenî Kanunu, hem de İsviçre Medenî Kanunu ele alınır. Yeri geldikçe, Türk Medenî Kanunu’nun ilgili maddelerinin gerekçelerine de değinilir. Mehaz kanunun güncel durumu aktarılırken, ipotekli borç senedinin yaratıcısı olması itibariyle, Fransız medenî hukuk tarihine kısaca değinilir. Nihayet, İsviçre’deki güncel durumla uyum gözetilerek, Türkiye için öneride bulunulur.

Karşılıksız Yararlanma Suçları

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2019

Ekonomik faaliyetlerin tarihin son dönemlerinde karmaşıklaşarak gelişmesi ile malvarlığı değerlerini tehdit eden fiillerin niteliği de değişmiştir. Bu hal, birçok ülke hukukunda olduğu gibi Türk Hukukunda da karşılıksız yararlanma suçlarının düzenlenmesine neden olmuştur. Bu doğrultuda, karşılıksız yararlanma başlığı altında üç ayrı suç düzenlemesine yer veren Türk Ceza Kanunu’nun m.163 hükmünün birinci fıkrasında hizmet otomatlarından; ikinci fıkrasında telefon hatlarından veya elektromanyetik yayınlardan; üçüncü fıkrasında ise elektrik, su ve doğal gazdan bedel ödemeksizin yararlanma fiili cezai yaptırıma bağlamıştır. Çalışmanın birinci bölümünde suçun tarihi gelişimi ve cezalandırma gereği irdelenmiş; ikinci bölümde Yargıtay içtihatları ışığında suç incelemesi yapılmış; üçüncü bölümde ise muhakeme aşaması anlatılmıştır.

Ceza Infaz Sistemi Ve Denetimli Serbestlik

DergiPark (Istanbul University), 2019

Çünkü suç toplumsal barışın bozulmasıdır. Sosyalleşmesi için faile bir fırsat verilerek toplumsal barışın yeniden sağlanması amaçlanmaktadır.

FAİZSİZ FİNANS SİSTEMİNE TEORİK YAKLAŞIM

AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ, 2017

Öz Faizsiz finans sistemi, modern finans sisteminde ortaya çıkan gayri adil düzenin sebep olduğu karmaşayı ortadan kaldırma amacına yönelik bir alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Önceden belirlenmiş sabit faizi yasaklayan ve gerçekleşen gelirden pay almayı öneren bu sistem, kullanılan fonlarla elde edilen ekonomik sonuca, kâra ortaklık esasına dayanmaktadır. Sırasıyla faizsiz finans sistemi, ortaklık, kar paylaşımı, helal kazanç, öz sermaye ve adil gelir bölüşümü gibi temel ilklere dayanır. Bu sistemin tarihi seyri içinde mudarebe, muşaraka, murabaha ve vakıf gibi, kendine mahsus bazı kurumları da oluşmuştur. Modern çağlara gelindiğinde bu kurumlar kendilerini yenileyememiş ve yeni gelişmelere uyum sağlayamamışlardır. Ancak yirminci yüz yılın başlarından itibaren Hint Pakistan bölgesinde ve daha sonra da Ortadoğu"da ve diğer Müslüman ülkelerde uygulama alanı bulmuştur. Artık bugün hem Müslüman ülkelerde ve hem de dünyanın birçok ülkesinde faizsiz sisteme uygun çalışan bağımlı ve bağımsız birçok finans kurumu vardır ve halen dünya finans sisteminin bir alternatifi olma yönünde ilerlemektedir. Abstract The interest-free finance system emerged as an alternative to the purpose of removing the complexity of the irregular order arising in the modern financial system. This system, which prohibits predetermined fixed interest rates and allows them to take a substantial share, is based on the principle of profit sharing, which is the economic result obtained with the funds used. The interest-free financial system is based on basic principles such as partnership, halal profits, equity and fair income distribution. In this historical system, some institutions such as mudarebe, musharaka and foundations have formed. When it comes to modern ages, these institutions have not been able to modernise themselves and adapt to new modern improvment. However, after the first quarter of the twentieth century, İslamic finance has found practice starting with the Indian Pakistani region, Middle East and then in other Muslim countries. Today, there are many dependent and independent financial institutions that work in harmony with the interest-free system both in Muslim countries and in many countries of the world, and interest-free financial system moving towards becoming a new finance method in cooperation with the world financial system, adhering to their own rule.

BEKTAŞİ İNANÇ SİSTEMİNDE MÜZİĞİN KULLANIMINA BİR BAKIŞ

Yedi İklim Çar Köşede Hacı Bektaş Veli, 2022

Bektaşi İnancı, Hacı Bektaş Veli simgesi üzerinde inşa edilmiş ve XV. yüzyıl sonrası Anadolu kültürünü düşünce, sosyal yaşam ve sanatsal üretim adına derinden etkilemiş bir kültür alanıdır. Bu inanç kültürünün fikirlerini aktarmak için kullandığı temel aktarım aracı müziktir. Bu anlamda Bektaşi İnanç Kültürü’ne ait çok değişik form ve türdeki müzik örnekleri bu geleneğin inançsal ilkelerinin yaşamla birleşmesinde öncü rol oynamışlardır. Bektaşi müzik geleneği, XIX. yüzyıl itibarıyla etki alanı daralan Bektaşi İnanç Kültürü’nün aktarım ve kendini ifade açısından kullanabildiği yegâne unsur olarak kalmıştır. Bu çalışma Bektaşi İnanç Kültürü’nde müzik kullanımı üzerinde yoğunlaşmıştır

FURÛĞ FERRUHZÂD VE SYLVIA PLATH'IN ŞİİRLERİNDE KULLANILAN ESENLİKSİZ KELİMELER ÜZERİNE

Birbirinin çağdaşı olan Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath’ın eserlerine ve hayatlarına bakıldığında birçok ortak özellik göze çarpmaktadır. Ayrı coğrafyalarda yaşayan bu iki kadının gerek yaşadıkları yıllar gerek kısa yaşam süreleri gerekse hayatlarındaki aile veya erkek figürlerinin olumsuz etkileri neredeyse paralel görünümler çizmektedir. Çalışmalarıyla olduğu kadar hayatlarıyla ve hayata veda edişleriyle de ünlü olan Ferruhzâd ile Plath’ın özellikle şiirlerine bakıldığında şiirlerinin çoğunu depresif bir ruh haliyle ve eleştirel biçimde kaleme aldıkları fark edilmektedir. Doğum ve trajik ölüm tarihleri, şiir söylemedeki amaçları ve hayatlarında tecrübe ettikleri sıkıntılar nerdeyse benzer olan bu iki kadın şairin yaşanmışlıklarını, kendilerini etkileyen olayları, toplumun kendilerine biçtiği rollere isyanlarını şiir dizelerini manipüle ederek haykırmışlardır. Topluma ve toplumun kurallarına eleştiri olarak söyledikleri şiirlerinde, hissettikleri duygu yoğunluğunu, kırgınlığı, karamsarlığı ve öfkeyi yansıtmak amacıyla esenliksiz başlıklar, sözcükler ve imgeler seçmişlerdir. Bu çalışmada, bu iki şairin hayatları ve şairlik biçemleri arasındaki benzerlikler karşılaştırmalı olarak ele alınıp, özellikle şiirlerinde yoğun bir biçimde kullandıkları esenliksiz kelimeler tespit edilmeye çalışılmıştır When the works and lives of these two contemporary female poets are studied, many common features are striking. The years that they had lived, their short life span and the negative effects of familiy and male figures in their lives of these two women living in separate geographies almost draw paralel views to each other. It’s recognized that Forough Farrokhzad and Sylvia Plath, who are famous for their lives as much as their farewells, had written many poems in a depressive and critical mood. These two female poets, who are almost similar in their birth and tragic death dates, the purpose of poetry and the difficulties they experienced in their lives, shouted at their revolts against their lives, the events that affected them, the roles the society had imposed on them in their poems. In their poetry, which they say as criticism of society and the rules of society, they have chosen dysphoric titles, words and images to reflect their intensity of feeling, frustration, pessimism and anger. In this study, similarities between these two female poets' lives and poetry styles were compared and the dysphoric words they used in their poems were tried to find out.

İşlenemez Suç

Prof. Dr. Nevzat Toroslu'ya Armağan, AÜHF Yayınları, 2015

Ceza hukukunda işlenemez suç