Kopuzdan "Telli Kur'an"a Türklerde Sazın Kültürel Serüveni ve Kutsallığı (original) (raw)
Related papers
Eyüp Akman / TÜRK MİTOLOJİSİNDE VE HALK ŞİİRLERİNDE “SARI/KIZIL ÖKÜZ” İNANCI
Hemen hemen her Türk coğrafyasında depremlerin oluşu ile ilgili bazı inançlar mevcuttur. Bu inançların başında geleni "dünyanın sarı bir öküzün boynuzları üzerinde durduğu ve öküzün boynuzlarını oynattığı zaman depremlerin olduğu" dur. Türk ve dünya mitolojisinde dünyanın balık üzerinde durduğu inancı da yaygındır. Özellikle balıkçılıkla uğraşan toplumlarda bu inanç daha belirgindir. Balığın hareket etmesi durumunda depremlerin meydana geldiğine inanılır. Bu araştırmamızda, sarı renk ile "toprak" arasındaki münasebete değindik ve depremlerin nasıl meydana geldiği hakkındaki halk telakkilerini mitolojik metinlerden ve halk şiirinden tespit ederek bazı değerlendirmelerde bulunduk.
“Kutsal”dan “Kurgu”ya: Alevi-Bektaşi Ziyaret Kültürünün Talip Apaydın Romanlarına Yansıması
ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Alevi inanç sisteminde; Cemler (Musahip Cemi, Görgü Cemi, Muharrem Cemi vb.), niyaz, semah, on iki hizmet, yakadan geçirme, aşure gibi ritüellerle benzer şekilde geleneksel ritüel bağlamı ziyaret kültüründe de yoğun olarak gözlemlenir. Atalar ve tabiat kültleri (ağaç, ateş, su, toprak, kaya, dağ) inanışlarıyla kutsal olduğuna inanılan mekânları türlü istek ve dileklerle ziyaret etmeyi ifade eden ziyaret kültürü, halk inanışlarının kaynaklık ettiği kutsal mekân ritüelleri, inanç anlatıları, kutsal mekân deneyimi ve katılım motivasyonuyla bir bütünlük teşkil eder. Alevi geleneksel yaşamında oldukça canlı bir profil çizen ziyaret kültürünün olay örgüsüne bağlı olarak kurgusal dünyada da oldukça canlılık gösterdiği Alevi inanç kültürüne hâkim yazarların inanış, anlatı, ritüel ve deneyim noktasında karakterleri ve kurgusal mekânları ziyaret yerleri çevresinde şekillendirdikleri görülür. Bu çalışmada, Köy Enstitülü bir yazar olan Talip Apaydın’ın romanlarında Alevi-Bektaşi inanç dairesind...
TARİHÎ VE ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDE "KÜSE-" FİİLİ
idil Dil ve Sanat Dergisi, 2018
ÖZ Eski Türkçe metinlerde yer alıp bugün Türkiye Türkçesi ölçünlü yazı dilinde kullanılmadığı halde Anadolu Ağızlarında yaşamakta olan birtakım kelimeler vardır. Bu kelimelerden birisi de " küse-" fiilidir. Bu fiil; hem Moğolca ile Türkçe dillerinin her ikisinde de çok eski devirler-den bu yana tanıklanabilmesi, hem de kökeni, yapısı ve imlasıyla ilgili çeşitli tartışmalara yol açması bakımından dikkate değerdir. Söz konusu fiilden türeyen ve yine Türkiye Türkçesi ölçünlü yazı dilinde yer almamasına rağmen Yalova İli Yerli Ağzından derlenen metinler-de tespit edilen " güsenç " kelimesinden yola çıkılarak hazırlanan bu makalede " küse-" fiili-nin etimolojisi, imlası ve morfolojisinin yanı sıra Tarihî ve Çağdaş Türk Lehçeleri ile Moğol Lehçelerindeki dilsel yolculuğu, leksikolojik durumu ve türevleri ele alınmış, lehçeler arası karşılaştırmalar yapılarak fiilin kullanımları örneklendirilmeye çalışılmış, kelime haritaları meydana getirilmiştir. ABSTRACT There are some words that exist in the old Turkic texts and live in Anatolian subdialects, although they are not used in the standart writing language of Turkey Turkish. One of these words is the verb " küse-". This verb can be witnessed both in Mongolian and Turkic dialects since the ancient times and it is also remarkable in terms of its origin, its structure and its spelling. This article is based on the word " güsenç " which was found in the texts compiled from the local subdialect of Yalova. The word " güsenç " is derived from the verb " küse-" and it is not included in the standart writing language of Turkey Turkish either. In this article; the etymology, spelling and morphology of the verb " küse-" are discussed. In addition to this, the linguistic journey of this verb, its lexicological condition, and its derivatives are studied. By making comparisons between the dialects, the use of this verb is tried to be sampled and word maps are created.
Kültürel Ki̇mli̇k Bağlaminda “Kapi”Da Türk Ve Süryani̇ Olmak
Motif akademi halkbilim dergisi, 2022
Bu çalışmanın amacı kültürel kimlik ve sinema arasındaki ilişkiyi Süryani ve Türk kimlikleri üzerinden okumaktır. Kültürel kimlik temsillerinin sinemada yeniden inşa edildiği varsayımından yola çıkan çalışma, Kapı (Nihat Durak, 2019) filminde yer alan Süryani ve Türk kimliklerinin kültürel kimlik inşasını, temsil alanı olan sinema üzerinden karşılaştırmalı analiz etme amacındadır. Filmin kültürel kimlikleri sunuş biçimi üzerinde durulacaktır. Araştırmanın çıkış noktası Türk ve Süryani kimliklerinin filmde karşıt olarak konumlandırıldığı ve bunun kimlik temsilinde farklıklara yol açtığı yönündedir. Filmin analizi Türk ve Süryani kültürel kimliklerinin sunuş biçimi ve ötekileştirme bağlamında gerçekleştirilmiştir. Film kültürel kimlik bağımlı değişkeni ile gelenek ve görenekler, ortak geçmiş, etik değerler (ahlaki anlayışlar), sanat ve mimari anlayış bağımsız değişkenleri çerçevesinde analiz edilmiştir. Karşıt toplumlar veya karşıt karakterlerin aidiyet bağı ile bağlı olduğu toplumlara atfedilen karşıt özellikler tespit edilmiştir. Sinemanın toplumu siyasi, kültürel ve toplumsal olarak etkileme gücü düşünüldüğünde karşıt kimliklerin dengeli temsil biçimlerinin toplumsal bütünlüğün sağlanmasına önemli katkı sunacağı muhakkaktır.
Bağlamindan Kopuk Kur’Ân Okumalarinin Serencami
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2020
Bu makalede bağlamından kopuk Kur'ân okumaları konu edinilmiştir. Kur'ân'dan istifade etmenin en önemli yanı onun doğru bir şekilde anlaşılmasıdır. Doğru anlama eyleminin gerçekleşmesi ise sağlam bir yöntemle mümkündür. Bu yöntemin en önemli ilkelerinden birisi de bağlamdır. Bağlamsız yapılan Kur'ân okumalarıyla doğru anlamı yakalamak mümkün değildir. Bağlamsız okumalar günümüze has bir durum olmayıp sahabe döneminden bugüne kadar hep var olmuştur. Bağlamsız Kur'ân okumalarının birçok nedeni bulunmaktadır. Bunların her birinin tespit ve tayini oldukça güçtür. Makalenin sınırları içinde bunlardan sadece bir kısmına değinilmiştir. Bu makalede öncelikle bağlamın lügat ve terim anlamları üzerinde durulmakta ardından bağlamın oturduğu zemin tartışılmaktadır. Daha sonra sınırlı sayıda olsa da kimi âyetlerin bağlamlarından koparılarak nasıl yanlış anlaşılıp amacından uzak bir şekilde istihdam edilebildiği meselesi üzerinde durulmaktadır. Âyetleri bağlamından kopuk okumaların nasıl bir sonuca gö-*
Dürzî Kutsal Metinleri "Resailü'l-Hikme
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2010
Resailü'l-Hikme, Dürzî fırkası tarafından içerisinde herhangi bir hata ve yanlışlığın bulunmadığına inanılan risalelerden meydana gelen bir koleksiyondur. 1017 senesinde tarih sahnesine çıkan fırkanın ezoterik bir yapıya sahip olması, bu metinlerin uzun müddet özel mahfillerde gizlenmesine sebep olmuştur. Resailü'l-Hikme metinleri ilk defa XVIII. yüzyıl başlarında, Fransa Kralı XIV. Louis'e hediye edilen risale nüshalarıyla ortaya çıkmıştır. Risalelerin ortaya çıkmasıyla birlikte, özellikle Avrupa'da, fırkanın öğretileriyle ilgili ilmi çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.<br>Resailü'l-Hikme mecmuası 111 risaleden meydana gelmektedir. Bu risalelerin bilinen yazarları Hamza b. Ali, İsmail et-Temimi, Muktena Bahauddin ve Lahik'tir. Mecmua içerisinde Lahik tarafından yazılan yalnızca bir risale bulunmaktadır. Mürted bir dai olan Lahik'in yazmış olduğu bir risalenin Resailü'l-Hikme koleksiyonu içerisinde bulunması dikkat çekici bir husustur. Mecmua içe...
XVI. YÜZYILDA SURİYE'DE YAŞAYAN SALUR VE ÇOĞUN TÜRKMENLERİ
* ÖZET Oğuzlar'ın Üç-Ok koluna mensup olan Salur ve Çoğun Türkmenleri XVI. yüzyılda Şam, Haleb, Hama, Hums ve Trablusşam sancaklarında yaşıyorlardı. Bu Türkmen grupları önemli bir nüfusa sahip oldukları gibi, çok sayıda hayvan da besliyorlardı ve onlara yiyecek temin etmek maksadıyla mevsimden mevsime yerlerini değiştiriyorlardı. Türkmen toplulukları cemâat adı verilen farklı gruplara bölünmüşlerdi ve her cemâat bir kethüda tarafından idare olunuyordu. Salur ve Çoğun Türkmenleri has reayası oldukları için serbest statüde idiler. Bu nedenle sancakbeyi ve subaşıları onlara doğrudan müdahale edemiyorlardı. Türkmenlere ait bütün vergi gelirleri Türkmen eminleri tarafından padişah hesabına toplanıyordu. ABSTRACT The Turkomans of Salur and Çoğun in the branch of Üç-ok of Oğuzs lived in the sanjaks of Damascus, Aleppo, Hamah, Homs and Tripoli as nomadic in the period of Ottomans. They had a significant population and a lot of animals, such as sheep and goats, in the sixteenth century. Because of having animals they needed new fields to survive and so changed their places from season to season. The communities of Turkomans were divided in different units (cemâ'ats). Every subdivision of a great tribe was managed by scoutmaster known as the kethüdâ. The Turkomans of Salur and Çoğun had free statute for being the population of hâs (their revenues were belong to sultan or state directly). So the sanjakbegi (administrator of sancak) and subaşı (police superintendent) didn't have the authority to interfere them. In sixteenth century, the whole revenue that belongs to Turkomans was collected by the Turkoman's emin (tax officer) for state.
UKDA Prof. Dr. A. Halûk DURSUN anısına ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU DİL – TARİH – COĞRAFYA TAM METİN KİTABI, 2019
Yabancı dil öğrenim süreci aynı zamanda yabancı bir kültürle karşılaşma sürecidir. Dil ve kültürü birbirinden ayırmak mümkün değildir. Çünkü dil; bir milletin kültür kodlarını, tarihini, ezelini ve ebedini üzerinde taşır. O dilin sahip olduğu milletin düşünce dünyası, yaşayış biçimi hedef dilin içinde gizlidir. Günümüzde kültürel ögelerin aktarılmasında medyanın etkisi oldukça yüksektir. Özellikle televizyon dizileri, filmler ve sanal âlemde paylaşılan videolar; bu aktarım sürecinde önemli bir role sahiptir. Yabancı dil öğretiminde kullanılan yazılı materyaller hedef dilin kültür kodlarını aktarmada eksik kalmaktadır. Çoklu öğrenme kuramlarına dayanarak yabancı dil öğretiminde medya kullanımı; kültür aktarım sürecine de katkı sağlayarak dinlediğini anlama, okuduğunu anlama, konuşma, yazma temel dil becerilerinin yanı sıra, telaffuz ve iletişim gibi becerilerin de gelişimine yardımcı olacaktır. Türkçenin yabancılara öğretiminde ders ortamına ve ders için hazırlanan materyallere dikkat edilip Türkçenin doğru bir şekilde aktarılması gerekmektedir. Avrupa Dil Portfolyosu’nda da belirtildiği üzere, dil öğrenme bir kültürleşme sürecidir. Bu çalışmada, kültürleşme sürecinden yola çıkılarak, Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde medyanın etkisi incelenmiştir. Medya bağlamında Savaşçı dizisi örneğinden faydalanılarak dört dil becerisinin nasıl kazanılacağı üzerinde durulmuştur. Çalışmada, Savaşçı dizisinden alınan örneklerle B1 seviyesinde çeşitli etkinlikler oluşturulmuştur. Her etkinlik farklı beceri alanını kapsamaktadır. Bu çalışmayla Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi aşamasında Türk kültürünün aktarılmasına katkı sağlayan, millî ruhu yansıtan medya örnekleri ve Savaşçı dizisinin kültür aktarım sürecine yardımları ve kültür aktarımındaki rolleri üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Yabancı Dil Öğretimi, Türkçe, Kültür, Medya, Savaşçı dizisi