Muhammed Emîn eş-Şirvânî ve Şerhuʼl-Beyteyni’l-Meşhûreyn Risâlesinin Tahkîk ve Çevirisi (original) (raw)

Mehmed Emin eş-Şirvânî’nin Meâd ile İlgili Risâle fî tahkîki’l-mebde ve’l-meâd Adlı Risalesi: Tahlil, Çeviri ve Tahkik

2016

Mehmed Emin es-Şirvâni, akli ve nakli ilimlere dair eserleriyle taninan on yedinci yuzyil Osmanli dusunurudur. Bu yazida, Şirvâni’nin cismâni meâdle ilgili bir risalesi tahlil, tercume ve tahkik edildi. Yazinin iceriginden Şirvâni’nin misal âleminden hareketle ahiret ahvali olarak adlandirilan mahser, berzah, Cennet, Cehennem vb. bircok hususun aydinlanabilecegi iddiasi ortaya cikmaktadir. Israki ve Ibn Arabi geleneginin misal âlemiyle ilgili aciklamalari, Şirvâni’nin temel dayanaklaridir. O bu hususu ayetleri de sahit gostermek suretiyle israrci bir sekilde misal âlemine yogunlasmaktadir. Risalenin sonunda insanin hakikatiyle ilgili olarak, Gazzâli’nin Ihyâu ulumi’d-din adli eserinden alinmis olan ruh, nefs, kalp ve akildan olusan dort terim ve kalple ilgili konular aciklanmaktadir.

Mefâtîhu’l-Esrâr ve Mesâbîhu’l-Ebrâr Adlı Tefsirin Şehristânî’ye Aidiyeti Meselesi

Öz: Mefâtîhu'l-esrâr ve mesâbîhu'l-ebrâr fî tefsiri'l-Kur'ân, meşhur el-Milel ve'n-nihal yazarı Muhammed b. Abdülkerim eş-Şehristânî'ye (ö.548/1153) nisbet edilen, Kur'ân ilimlerine dair on iki bölümlük bir mukaddime ile ilk iki sûrenin (Fatiha ve Bakara) tef-sirini içeren ve henüz ilim çevrelerinde pek bilinmeyen ir Kur'ân tefsiridir. Şeh-ristânî'nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi veren eski kaynaklarda Şehristânî'ye ait böy-le bir tefsirden söz edilmemiş olması, eserin Şehristânî'ye aidiyeti noktasında bazı kuş-kulara yol açmış, genel kabule göre Eş'arî mezhebine mensup olarak kabul edilen Şeh-ristânî'nin diğer eserlerinin aksine bu eserinde Şîî/İmâmî veya İsmâilî sayılabilecek bazı görüşler serdetmesi bu kuşkuyu daha da artırmıştır. Bu makalede Şehristânî'ye aidiye-tinde kuşku bulunmayan diğer eserleriyle karşılaştırmak suretiyle Mefâtîhu'l-esrâr'ın Şehristânî'ye aidiyeti konusu şüpheye mahal bırakmayacak şekilde netleştirilmeye çalı-şılacaktır.. Abstract: Mafātī al-asrār wa-maābī al-abrār fî tefsiri'l-Qur'ân is a Qur'ān commentary that has been rarely known among scientific circles and is attributed to Muammad b. 'Abd al-Karīm al-Shahrastānī, the author of the famous book al-Milal wa-l-nial. It consists of an introductory section including twelve parts on the Qur'ānic sciences and the exegesis of the first two sūras, al-Fātia and al-Baqara. The fact that this commentary has not been mentioned as a work of al-Shahrastānī in the classical sources that give information about al-Shahrastānī and his works raises doubts about its attribution to al-Shahrastānī. These doubts get stronger with the views that al-Shahrastānī put forward in the commentary that mightbe attributed to Shī'ī/Imāmī or Ismā'īlī unlike those in other works of al-Shahrastānī who has widely been considered an Ash'arī. In this paper, we try to clarify the issue of the attribution of Mafātī al-asrār to al-Shahrastānī leaving no room for doubt by making comparisons to the works that are known to belong to al-Shahrastānī.

Mehmed Emin Üsküdârî'nin 'Şerhu Mebhasi'l İlm min Şerhi'l Akâid' İsimli Risalesinin Tahkik, Tercüme ve Tahlili

Mehmed Emīn al-Uskudārī (d. 1149/1736) emerged as a prolific scholar within the Ottoman intellectual milieu of the 12 th /`18 th century in Istanbul. He contributed extensively to diverse fields of Islamic studies including theology, philosophy, logic and language. He purposefully preferred to write commentaries on earlier scholarly works rather than authoring his own original studies. His masterful commentaries on classical works proved his distinctive competency in a wide range of intellectual disciplines both during his lifetime and afterwards. Al-Uskudārī wrote one of his most authoritative commentaries on Jalāl al-Dīn al-Dawwānī's (d. 908/1502) Sharḥ al-'Aqā'id, which was written by al-Dawwānī as a commentary on 'Aḍud al-Dīn al-'Īji's (d. 756/1355) al-'Aqā'id al-'Aḍudiyya. In his commentary; al-Uskudārī pays a specific attention to elucidate the notion of divine knowledge (al-'ilm al-ilāhī) and its delicate interplay with divine attributes. Throughout his own commentary al-Dawwānī was busy with a critical examination of Naṣīr al-Dīn al-Ṭūsī's (d. 672/1274) perspective on God's knowledge of contingents, proposing an alternative understanding based on a created world and God's omnipotence. Al-Uskudārī appears to take al-Dawwānī's side against al-Ṭūsī on this scholarly question, but he does not merely repeats al-Dawwānī's viewpoints; rather, he contributes extensively to the arguments formulated by al-Dawwānī in a nuanced fashion. The present thesis aims at examining al-Uskudāri's commentary on al-Dawwānī's Sharḥ al-'Aqā'id with certain additional scholarly contributions: revisiting al-Uskūdārī's biography, clarifying the existing academic literature regarding him, conducting a comprehensive survey of his works, and engaging in a detailed content analysis of his commentary on knowledge ('ilm) throughout Sharḥ al-'Aqā'id. vi Gör. İsrafil Şen, Nedim Aydın, Muhammet Çınar, Mehmet Buğra Sezer'in isimlerini zikrederek şükranlarımı sunabilmekten ziyadesiyle mutluluk duyuyorum. Son olarak lisans ve lisansüstü öğrencilik yıllarımda maddi ve manevi imkanlarından istifade ettiğim İlim Yayma Cemiyeti'ne ve lisansüstü eğitimimin bir kısmında maddi imkanlarından yararlandığım İlim Yayma Vakfı ile Türkiye Diyanet Vakfı'na şükran ve vefa borçluyum. Akademik/ilmî meşguliyetler söz konusu olduğunda ailenin destekleyici ve teşvik edici tutumunun ne kadar önemli olduğu açıktır. Bu noktada ailemin bana olan güveni en büyük destekçim olmuştur. Dolayısıyla en büyük minnettarlığım ve şükran borcum sevgili aile efradıma, bahusus validem hanımefendiye karşıdır. Bir gülün yetişmesi için toprak ve suyun, toprak ve su için dünyamızın, dünya için güneş sistemimizin, güneş sistemi için galaksimizin ve galaksi için bütün evrenin gerekli olduğu söylenir. Hal böyle iken açıktır ki gerçekte şükranlık duyulabilecek yegane zât ancak ve ancak O'dur. İlmiyle her şeyi kuşatan Allah Teala'ya hamdeder; hakikat bilgisinin teminatı Efendimiz Muhammed Mustafa'ya, pirüpak âline ve ashabına salat u selam ederim.

Meydânî’nin Mecme‘U’l-Emsâl’i Çerçevesinde Arap Deyim Ve Atasözlerinde Bitkiler

2009

Özet İnsan hayatının ayrılmaz bir parçası olan bitkiler, insan ürünü olan atasözleri ve deyimlerde de yerlerini almıştır. Deyim ve atasözlerinde geçen bitki isimleri ve bunların kullanılma sıklıkları, bu deyim ve atasözlerini kullanan insanların yaşadığı bölgenin bitki örtüsü hakkında bir fikir verdiği gibi, deyim ve atasözlerinde bitkilere yüklenen manalar, bu insanların kültürü ve tabiata bakışları hakkında da önemli bilgiler içermektedir. Arap atasözlerinin en derli toplu biçimde bulunabileceği el-Meydânî’nin Mecmeu’l-emsâl adlı eseri çerçevesinde yapılan bu araştırma, Arapların bitki kültürü hakkında bize genel bir bakış açısı verebilir.

Risâle-i Ahadiyye Şerhi: Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî’nin Mir’âtü’l-İrfân ve Lübbüh İsimli Şerhi ve Ahmed Avni Konuk Tarafından Yapılan Tercümesi

2022

Risâle-i Ahadiyye, tasavvuf ve düşünce tarihimizin en önemli ve zorlu meselelerinden olan “varlık ve vahdet” mevzusu hakkında, “mutlak vahdet” nazarıyla kaleme alınmış bir eserdir. İlgili konuların “Kendini bilen Rabbini tanır” hadisi merkeze alınarak izah edilmesi dolayısıyla, Risale-i Men Arefe Nefsehû fe-kad Arefe Rabbehû adıyla da anılmıştır. Müellifi Evhadüddîn-i Belyânî (v. 686/1287) olmasına rağmen, sûfî muhitlerde Muhyiddîn ibnü’l-Arabî (v. 638/1240)’ye nispetiyle meşhur olmuştur. Osmanlı sûfîleri tarafından üzerine birçok tercüme yapılan eserin şerhleri ise nadirdir. Birçok kitabında kendisini Ekberî nispetiyle takdim eden, Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinden Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî (v. 1275/1858) Risâle-i Ahadiyye’yi, Mir’âtü’l-İrfân ve Lübbüh adıyla şerh etmiştir. Risaleyi, Ekberî külliyatın bir parçası olarak değerlendiren Ervâdî, metindeki mutlak vahdet yaklaşımını izahlarıyla açıklamaya, vahdet-i vücûda yaklaştırmaya ve zâhirî bakışla rahatsızlık verebilecek kısımlarını bir nebze yumuşatmaya çalışmıştır. Diğer yandan vahdet-i vücûd anlayışıyla, vahdet-i mutlak anlayışı arasında ihtilafa konu olan meseleleri, birincisi lehine ele alarak çözüme ulaştırmaya gayret etmiştir. Ervâdî, Risâle-i Ahadiyye üzerine Ekberî neş’eyle kaleme aldığı bu şerhiyle, son dönemde akademide başlayıp maalesef Nakşibendî çevrelerde de kabullenilmiş olan, Nakşibendîlik ve vahdet-i vücûd irfanı arasında süregeldiği iddia edilen gerçek dışı çatışmanın mesnetsizliğinin en güzel örneklerinden birini bize sunmaktadır. Şerh, son dönem Osmanlı münevver ve sûfîlerinden, tercüme ve şerhleriyle tanınan Ahmed Avni Konuk (v. 1938) tarafından nefis, sade ve yetkin bir dille Türkçeye kazandırılmıştır. Böylelikle elinizdeki eser, bir risale, şerhi ve tercümesinin bir arada değerlendirildiği üç katmanlı bir irfânî müktesebattan istifade etme fırsatı vermektedir. Eserin sonuna konuyla alakalı olması bakımından, Ervâdî’nin bir başka eseri, Nûru’l-Mazhar fî Tarîkati Seyyidî eş-Şeyhi’l-Ekber risalesinin tercümesi de eklenmiştir. Mahiyeti itibariyle örneği nadir olan bu risale, Ekberî hırkası giydirilmiş bir sûfî olarak Ervâdî’nin, ilgili geleneğe dair önemli hususiyetlere yer verdiği bir metindir.

Abdurrahman el-Câmî’nin Risâle fi’l-vücûd Adlı Eserinin Tercüme, Tahlîl ve Tahkîki

2015

Mutlak vucudun sirf akli bir kavram mi yoksa hârici bir gerceklik mi oldugu problemi Kelâm, Felsefe ve Tasavvuf disiplinleri arasinda cereyan eden onemli tartismalar arasinda yer almaktadir. Tabi‘i kullilerin dis dunyada (hâric) gercekliklerinin olup olmamasi meselesi bu tartismanin onemli alt basliklarindan birisidir. Kelâm ve felsefe disiplinleri tabi‘i kullilerin dis dunyada ancak fertleri araciligiyla var olabileceklerini savunurken sufi nazariyeye gore tabi‘i kulliler bizzat dis dunyada var olabilirler. Bu calismada, Abdurrahman el-Câmi’nin, sufi nazariyeyi tercih ederek vucudun mevcut, tek ve tabi‘i kulli oldugunu savundugu ve bu konuda ehl-i nazar tarafindan yoneltilen itirazlari tenkit ettigi risâlesi tercume, tahkik ve tahlil edilecektir. Anahtar Kelimeler : Vucud, Tabi‘i kulli, Hâric, Ehl-i nazar, Sufi, Abdurrahman el-Câmi.

Ebû Bekir el-Bâkıllânî’nin (ö. 403/1013) Suâlâtü Ehli’r-Re’y ani’l-Kelâm fi’l- Kur’âni’l-Azîz Adlı Risâlesinin Tahlîl, Tahkîk ve Tercümesi -Neşr

2016

Bu makalede klasik kaynaklarda ismi gecmeyen, ancak Suleymaniye Kutuphanesi’nde kayitli bulunan, Es‘ari kelâmcisi Bâkillâni’ye ait bir risâle incelenmistir. Bâkillâni’yle ilgili yakin donemde yapilan calismalarda bu risâlenin, Kur’ân’in te’vil ve tefsiriyle ilgili oldugu belirtilmektedir. Ancak bu makalede, bu bilginin dogruyu yansitmadigi, risâlenin Kur’ân ilimleriyle degil kelâm ilmiyle ilgili oldugu ve kelâm sifatiyla ilgili sorulara verilen cevaplardan olustugu aciga cikarilmistir. Bâkillâni burada kelâmullahla ilgili goruslerini kisa ve derli toplu bir sekilde, acik ve akici bir uslupla ifade etmistir. Bununla birlikte risâle daha once nesredilmemistir. Bu calismada, onemli bir Es‘ari kelamcisina ait muhtasar ve veciz bir risâleyi ilgililerin istifadesine sunmak, boylelikle ilim dunyasina bir katkida bulunmak amaclanmistir. Risâle bu gaye ile tahlil edilerek tahkiki gerceklestirilmis ve Turkce’ye tercume edilmistir