ANADOLU SELÇUKLU ÖNCESİ TÜRK İSLAM MİMARİSİ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ DERS NOTU (original) (raw)

İSLAM DOKUMA VE AHŞAP SÜSLEME SANATLARI ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ DERS NOTLARI

HEDEFLER • Bu üniteyi çalıştıktan sonra • İslam dokuma sanatının oluşum ve gelişim süreci ile karakterini etkileyen faktörler hakkında genel bilgilere sahip olacak • İslami dönem ahşap süsleme sanatlarının oluşum ve gelişim süreci ile karakterini etkileyen faktörleri öğrenebileceksiniz. ÜNİTE 14 İSLAM DOKUMA VE AHŞAP SÜSLEME SANATLARI İSLAM SANATI TARİHİ Yrd. Doç. Dr. Rüstem Bozer İslam Dokuma Ve Ahşap Süsleme Sanatları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2 İSLAM DOKUMA SANATI GİRİŞ İki veya daha çok iplik grubunun, çeşitli şekillerde, birbiri arasından, altından, üstünden geçirilerek meydana getirilen ürüne dokuma, dokumanın en basit şekline bez veya bezayağı dokuma denir. Desen yatay iplerle (atkı) elde edilirse atkı yüzlü dokuma, dikey iplerle elde edilirse çözgü yüzlü dokuma adını alır. Anadolu'da, iki veya daha çok iplikle yapılan, yer sergisi, örtü, perde vb. amaçlarla kullanılan dokumalara düz dokuma denir. Bunlar da kendi arasında, kilim, cicim, zili (sili), sumak, verneh, şad gibi çeşitlilik gösterir. Bu dokumaların her birinin kendine özgü dokuma tekniği, süsleme özelliği ve türleri vardır. Hatta kullanım yerleri birbirinden farklıdır. Anadolu'da halk arasında, dokuma tekniğine bakılmaksızın, adı geçen bu dokumaların hepsine birden kilim denir. Tezgâh üzerinde dik uzanan iplere (çözgü) düğümler atılır ve yatay ipler (atkı) belirli yönde gidip döndürülürse yüzeyde havlı (tüylü) bir dokuma meydana gelir. Bu tür dokumalara da halı (düğümlü dokuma) denir. Halının diğer dokumalaradan farkı havlı ve düğümlü olması, ters ve düz yüzünün değişik görünmesidir. Orta Asya'da ev veya çadırın temel süsleme malzemesi, bugünkü anlamda mobilyası keçe ve halı idi. Yaylacılık yapan Türklerin kolayca taşıyabildikleri bu malzeme aynı zamanda evin refah seviyesinin de göstergesiydi. Bugün de Anadolu'da, Söke (Aydın) civarında göçebe yaşayan Teke, Karakeçili, Sarıkeçili, Varsak ve Avşar yörükleri hâlâ halının zenginliği; kilim, cicim, zili gibi dokumaların orta halli; keçe, çul vb. dokumaların da fakirliği sembolize ettiğini kabul etmektedir. Türkler, XI. yy'da, keçe'ye kidhiz diyorlardı. Kidhiz veya kiziz kelimesi "Türkmenlerin çadır örtülerinin veya göç zamanı bürgülerinin yapıldığı keçe" anlamına kullanılmaktaydı Keçe, halı ve kilimden farklı bir şeydi. Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divanü Lûgati't-Türk'te açık bir şekilde birbirinden ayrılmakta, halı ve düz dokuma kiviz, kiwiz şeklinde isimlendirilmektedir. Eski Anadolu kültürüne yakın olan eski Mısır ve Kıpçak Türk Kültür çevrelerinde ise Küyüz ve kiyiz kelimesi halı, keçe ve bazan da diğer yaygıları karşılamaktaydı. Karahanlı sahası Türklerinin keçeye kiziz demelerine karşılık, Oğuz Boyları XI. yy'da keçe kelimesini kullanmaktaydı. Türklerde halı hükümdarın başa geçmesi gibi, resmî törenlerde de, tören malzemesi olarak kullanılıyordu. Halı da Türklerde, bir bakıma, taht sayılmaktaydı. Tabgaç Devleti'nde ve Kök-Türklerde de, hükümdâr seçilince, halı üzerinde havaya kaldırılırdı. Yine Selçuklu Döneminde halı taht örtüsü olarak kullanılmaktadır. XIV-XV. yy'da Timurlular döneminde, minyatürlerden anlaşıldığı kadarıyla, hükümdar çadırlarında ve saray dışında doğada yapılan eğlencelerde halı kullanılmaktaydı. XV-XVI. yy'da Osmanlı hükümdarları çadırlarında halı ve kilimi süsleme malzemesi ve tahtın üzerine konulduğu bir yaygı olarak kullanmaktaydılar. Savaş vb. herhangi bir olayda hükümdar otağı kurulduğunda, çadırın önüne halı seriliyor, hükümdar tahtı bu halı üzerine konuyordu. Hükümdar törenleri buradan izliyor, elçileri burada kabul ediyordu. İslam Dokuma Ve Ahşap Süsleme Sanatları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

SÖZLÜ TARİH BAĞLAMINDA ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ VE FEHMİ AKKUŞ’UN HATIRALARINDA TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ

Sözlü kültür bağlamında yaşayan tanıklar etrafında siyasi, edebi, kültürel çerçevede sözlü tarih oluşturma çalışmaları son yüzyılda ayrı bir önem kazanmıştır. Özellikle bellek üzerinden şekillenen bu inceleme ve araştırmalar genelden özele bir yönelimi de beraberinde getirmiştir. Bu dikkatin merkezinde bireysel bellek olgusu yatmaktadır. Bireysel bellek etrafında mekân, zaman, şahıslar vs. derlenmeye ve değerlendirmeye tabi tutularak tüm bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması büyük önem kazanmıştır. Bağlam merkezli yapılan bu çalışmada Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde uzun yıllar görev yapmış olan Fehmi Akkuş’un bu fakültede geçirmiş olduğu zaman zarfında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü hoca ve öğrencilerine dair gözlemleri, hatıraları sözlü tarih, bellek ve mekân olguları içinde kayıt altına alınmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖGRETİM FAKÜLTESİ

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Duygu ve Davranış Bozukluğu Olanlar Giriş 77, Tanım 77, Sınıflandırma 78, Özellikleri 79, Nedenler 81, Tanılama ve Değerlendirme 82, Eğitim Yaklaşımları 84, Eğitimlerinde Yönetsel Düzenlemeler 89, Türkiye'de Eğitimleri 90 Ünite 7 Sözel Dil ve Konuşma Sorunları Giriş 95, İletişim-Dil-Konuşma 95, Dil ve Konuşma Sorunlarının Tanımı 97, Yaygınlık Oranı 99, Nedenleri 100, Türleri 100, Öğretmene Öneriler 101 Ünite 8 İşitme Engelliler