Prenatal Teknolojilerin Tarihi Gelişimi ve Kullanım Alanları (original) (raw)
Related papers
Arsiv Kaynak Tarama Dergisi, 2012
Prenatal (Doğum öncesi) tanı; fetus veya embriyodaki hastalıkların doğum öncesi dönemde tespit edilmesi işlemidir. Amaç; hastalıkların olabildiğince erken dönemde saptanması ve sonuca göre gerekli işlemlerin yapılmasıdır 1 . Prenatal genetik testler; sitogenetik testleri (kromozom düzeyinde değerlendirme) ve moleküler testleri (DNA düzeyinde mutasyon analizi) içermektedir. Prenatal tanı ile özellikle risk taşıyan gebeliklerde bebeğe henüz anne karnındayken tanı konulması mümkün olmaktadır. Prenatal tanı aynı zamanda hastalığın varsa doğum öncesi tedavisine ve doğum sonrası gerekli önlemlerin alınmasına, tedavi planlanmasına olanak vermektedir. Bu yöntemler ile tanısı konulan bazı hastalıklar için yasal çerçeveler dahilinde ailenin isteği doğrultusunda gebeliklerin sonlandırılması da mümkün olabilmektedir.
Doğum Eyleminin Birinci Evresinde Sık Yapılan Uygulamalar
2015
ÖZ Kanıta dayalı uygulamalar, var olan bilimsel literatürün sağladığı tüm bilgileri en iyi şekilde özümseyerek sağlık hizmetlerinin standartlaşmasını amaçlar. Doğum eyleminde kanıta dayalı uygulamaların gerçekleştirilmesi ile sağlık profesyonelleri tarafından güvenli, standart ve nitelikli bakım verilmesi amaçlanır. Bu süreçte, anne ve fetüs sağlığını korumak ve desteklemek, sağlığı tehdit eden riskleri kontrol altına almak/önlenmek için kanıta dayalı uygulamaların rehber alınması ve klinik ile birleştirilmesi son derece önemlidir. Bu derlemede, doğum eyleminin birinci evresinde sık yapılan uygulamalar ve kanıta dayalı yaklaşımları, randomize kontrollü çalışmaların meta-analiz ve sistematik derleme sonuçları doğrultusunda tartışılacaktır. Uygulamalar; doğumun yapıldığı yer, doğum merkezlerinin ev ortamı sağlaması, doğumların ebe/hekim yönetiminde gerçekleştirilmesi, doğumhaneye kabul, fetal monitorizasyon, ultrason, partograf, perine tıraşı, klorheksidin ile vajinal temizlik, vajinal tuşe, amniyotomi, oral alım, intravenöz sıvılar, oksitosin, doğum pozisyonu, mobilizasyon, ağrı yönetimi ve birinci evrede suda bulunma başlıklarında tartışılacaktır. Kanıtlarda, doğumhaneye geç kabul, doğumda dik pozisyonlar ve düşük riskli gebelerin tanesiz sıvı gıda alması vb. uygulamalar desteklenirken, rutinde amniotomi uygulaması, lavman ve perine tıraşı vb. önerilmemektedir. Anahtar Kelimeler: Doğumun birinci evresi; kanıta dayalı yaklaşım; doğum eylemi; kanıta dayalı uygulamalar.
Doğum Sonu Dönemde Yapılan Geleneksel Uygulamalar
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 2020
Geleneksel uygulamalara, sağlık alanında sıklıkla rastlanmaktadır. Özellikle doğum sonu dönemde lohusalara ve yenidoğanlara yönelik geleneksel uygulamalar, hastalık ve tehlikeleri önlemek amacıyla sıklıkla yapılmaktadır. Bu uygulamalar; âdetler, tören, dinsel ve büyüsel işlemlerden oluşmaktadır. Kültürümüzde lohusanın 40 gün süresince dinlenmesi, yalnız bırakılmaması oldukça önemlidir. Kadının beslenmesine, bakımına ve al basmasını önlemeye yönelik kültürel uygulamalar yapılmaktadır. Ayrıca, yenidoğanın beslenmesine, bakımına ilişkin uygulamalar ve bazı törensel uygulamalar da doğum sonu dönemde sıklıkla uygulanmaktadır.
Doğum Eyleminin Birinci Evresinde Sık Yapılan Uygulamalar ve Kanıta Dayalı Yaklaşım
2015
Kanita dayali uygulamalar, var olan bilimsel literaturun sagladigi tum bilgileri en iyi sekilde ozumseyerek saglik hizmetlerinin standartlasmasini amaclar. Dogum eyleminde kanita dayali uygulamalarin gerceklestirilmesi ile saglik profesyonelleri tarafindan guvenli, standart ve nitelikli bakim verilmesi amaclanir. Bu surecte, anne ve fetus sagligini korumak ve desteklemek, sagligi tehdit eden riskleri kontrol altina almak/onlenmek icin kanita dayali uygulamalarin rehber alinmasi ve klinik ile birlestirilmesi son derece onemlidir. Bu derlemede, dogum eyleminin birinci evresinde sik yapilan uygulamalar ve kanita dayali yaklasimlari, randomize kontrollu calismalarin meta-analiz ve sistematik derleme sonuclari dogrultusunda tartisilacaktir. Uygulamalar; dogumun yapildigi yer, dogum merkezlerinin ev ortami saglamasi, dogumlarin ebe/hekim yonetiminde gerceklestirilmesi, dogumhaneye kabul, fetal monitorizasyon, ultrason, partograf, perine tirasi, klorheksidin ile vajinal temizlik, vajinal t...
Emzirme ve Anne Sütünün Tarihsel Süreçteki Yeri
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2021
Emzirme ve anne sütünün tarihsel süreçteki yerine baktığımızda, tarih öncesi dönemden günümüze kadar anne sütü, bebek ve çocuk beslemesinde vazgeçilmez bir besin kaynağı olmuştur. Tarih boyunca, mesela Mezopotamya ve Antik Yunan'da emzirme kutsanmış, mitolojide de emzirmeye ve anne sütüne çok sayıda atıf yapıldığı görülmüştür. Orta Çağ Döneminde ise, anne sütünün, emziren kadının fiziksel ve psikolojik özelliklerini bebeğe iletebileceğine inanılmış bu yüzden emzirmenin annelerin görevi olduğu savunulmuş ve sütanne kullanımına karşı çıkılmıştır. Rönesans Döneminde, çocuk sağlığı ile ilgili yazılar, annenin bebeğini emzirmesini savunmuştur. Takip eden yüzyıllarda sanayileşme ile birlikte anneler çalışmak zorunda kalmıştır. Bu toplumsal dönüşümle birlikte ilk kez formül mama kullanılmaya başlanmıştır ve 20.yüzyılda anne sütünün içeriği ve faydası kanıtlanmış ancak formül mamalar bebek beslenmesinde ilk tercih olarak kullanılmaya devam etmiştir. Bu yüzyılın sonunda, bebek ölümlerinde artışla birlikte Nekrotizan Enterokolit gibi birçok hastalık salgınları meydana gelmiştir. Günümüzde ise, bebek ve çocuk sağlığı açısından anne sütüyle beslenmenin önemi tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilmekte ve uluslararası kuruluşlar tarafından da desteklenmektedir. Sonuç olarak; geçmişten günümüze tüm medeniyetlerde ve çağlarda, emzirme ve anne sütünün önemi kabul edilmiştir. Ancak bazı dönemlerde anne sütüne ve emzirmeye gereken önem verilmemiştir. Bu sebepten dolayı, derleme türündeki çalışmanın amacı, tarihsel süreçte emzirme ve anne sütünün yerini ve önemini açıklamaktır.
Zeynep Kamil Tıp Bülteni, 2015
Amaç: Çalışma, perinatal dönemdeki hemşirelik uygulamalarına ilişkin akış şemalarının geliştirilmesi ve alana uyarlanması amacıyla tek gruplu yarı deneysel bir çalışma olarak gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Araştırma İstanbul ilinde kadın doğum alanında hizmet veren altı hastanede yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini; çalışma süresi içerisinde ilgili hastanelerin perinatal servislerinde en az altı ay süreyle çalışan ve araştırmaya katılmayı kabul eden toplam 139 hemşire ve ebe oluşturmuştur. Veriler, araştırmacılar tarafından oluşturulmuş "Hemşire/Ebe Bilgi Formu" ve "Akış Şemalarının Etkinliğini Belirleme Formları" ile toplanmıştır. Çalışma öncesi gerekli izinler ve etik kurul onayı alınmış, perinatal dönem problemlerine ait riskler belirlenmiş ve akış şeması oluşturma çalışmaları başlatılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda perinatal dönem problemlerine yönelik hemşirelik uygulamalarına ilişkin toplam 24 akış şeması oluşturulmuştur. Bulgular: Katılımcıların uygulama öncesi ve sonrasında akış şeması sürecine ilişkin görüşleri değerlendirildiğinde; her iki ölçüm arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu, hemşirelerin/ ebelerin oluşturulan akış şemalarını uygulamada etkinliğinin yüksek olarak değerlendirdiği, akış şemalarının yararına olan inançlarının arttığı ve şemalara yönelik memnuniyetlerinin iyi olduğu saptanmıştır (p<0.001). Sonuç: Çalışma sonucunda, standart bakımı gerekli gören ve çalışma alanlarında akış şemalarını isteyen katılımcıların, akış şeması sürecinin etkinliğine olan inançlarının daha fazla olduğu saptanmıştır.
Gebeli̇ğe Yöneli̇k Bi̇li̇nen Ve Uygulanan Geleneksel Uygulamalarin Beli̇rlenmesi̇
Ebelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 2021
Bu araştırmada gebelikte bilinen ve kullanılan geleneksel uygulamaları belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı olarak yapılan bu araştırmanın örneklemi 0cak-Mart 2019 tarihleri arasında Mersin ilinde bulunan üniversite hastanesinin gebe polikliniğine başvuran 342 gebe oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan gebe kadınların tanıtıcı özellikleri ile gebelikte uygulanan geleneksel uygulamaları belirlemeye yönelik sorulardan oluşan kişisel bilgi formu kullanılarak yüz yüze görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Bulgular: Araştırmaya dahil olan kadınların yaş ortalaması 28.90±6.04 (min=19, max=42), yarısına yakınının (%47.4) ilköğretim mezunu, yarıdan fazlasının (%68.1) multigravida, %88.9' unun da prenatal bakım aldıkları belirlenmiştir.Gebelerin yarısından fazlasının (%54.4) bebek güzel olsun diye güzel kimselere bakma, %74.3'ü gebe tatlı yemek isterse erkek, ekşi yemek isterse kız bebek olacağını düşünme, gebelerin yarısına yakınının (%47.1) gebelikte saç kestirmeme inancına sahip oldukları saptanmıştır. Gebelikte saç kestirmeme, güzel olsun diye güzel kimselere bakma ile öğrenim durumu ve gebelik sayısı karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olduğu saptanmıştır (p<0.05) Sonuç: Araştırmamızda gebelerin bebeğin cinsiyetine ve özelliklerine yönelik geleneksel uygulamaları bildikleri ve uyguladıkları belirlenmiştir. Ebe ve hemşirelerin bakım verirken geleneksel uygulama ve inanışları sorgulaması, bu uygulamaların anne ve bebek sağlığına etkilerini ortaya çıkarması önemlidir.