Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Haşhaş: Sosyo-ekonomik ve Dış Politik Boyutlarıyla (1909-1950) (original) (raw)

HAŞHAŞ SORUNU VE TÜRK DİPLOMASİSİNDEKİ YERİ (OSMANLI’DAN 1980’E KADAR)

Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 2022

Haşhaştan elde edilen afyon, tıbbi amaçlarla kullanılmasının yanı sıra uyuşturucu hammaddesi olarak da kullanılmaktadır. Afyon ve buna bağlı üretilen uyuşturucu maddelerinin kullanımı toplum sağlığını olumsuz etkilemektedir. Haşhaş ekimi ve afyon üretiminde 20. yüzyıl başlarına kadar yasak durumu söz konusu olmamıştır. Ancak tüm dünyada afyon ve afyondan üretilen uyuşturucu maddelerin kullanımının artmasından dolayı ortaya çıkan rahatsızlık, haşhaş ekimi ve afyon üretimi konusunda tedbir alınması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu konuda alınan tedbir kararları Anadolu’daki en önemli gelir kaynaklarından olan haşhaş üretimini olumsuz etkilemiştir. Haşhaş üretimi uluslararası alanda bir sorun teşkil etmiş ve Türkiye’ye diplomatik baskı uygulanmıştır. Türkiye’ye karşı sergilenen tutum nedeniyle sosyal, ekonomik ve siyasi anlamda sorunlar yaşanmıştır. Bu çalışmada haşhaşın tüm dünyada sorun olarak görülmeye başlanmasından 1980 yılına kadar Türkiye’ye uygulanan diplomatik baskılar değerlendirilmiştir. Yapılan baskılar sonucunda haşhaş ekimi ve afyon üretimine dair yapılan kısıtlamaların kamuoyuna yansımaları, halkın tepkisi, yaşanan ekonomik kayıpların boyutları, ülke içi siyasette sergilenen tutum belirlenmeye çalışılmıştır

OSMANLI DEVLETİ'NİN SON DÖNEMLERİNDE ESKİŞEHİR HAPİSHANESİ (1890-1920)

Özet Bu çalışmada 19.yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Osmanlı ülkesindeki hapishane ıslahatı çerçevesinde Eskişehir hapishanesinin durumu ele alınmıştır. 1890-1920 yılları arasında Dahiliye Nezareti Hapishaneler Müdüriyeti belgeleri başta olmak Eskişehir merkez hapishanesi ile ilgili arşiv belgeleri incelenmiş ayrıca dönemin yerel basınında hapishane ile ilgili çıkan haberlere de yer verilmiştir. Bu süreçte hapishanenin fiziki yapısından başlanarak inşaat ve tamirat süreçleri, barındırdığı mahkum ve tutuklular, suç oranları, görevliler, asayiş ve güvenlik sorunları, sağlık problemleri gibi konularda değerlendirmeler yapılmıştır. Eskişehir yeni hapishaneler yapılması sürecinde öncelik verilen yerlerden birisi olmakla birlikte ülkenin içinde bulunduğu zor şartlar bunun gerçekleşmesini engellemiştir. Öte yandan mevcut binasının harabiyeti ve görevlilerin suistimalleri Eskişehir hapishanesini en çok firar edilen yerlerden birisi yapmıştır. Abstract This research explores the state of Eskişehir prison in the Ottoman Empire in the late 19th and early 20 th century within the framework of contemporary reform attemps regarding Ottoman prisons. During the research the documents, particularly those of the Directorate of Prisons of the Ministry of Interior, about the Eskişehir Central Prison for the period between 1890 and 1920 were examined and the news which appeared in the local newspapers of the era were reviewed. Including the physical structure of the building, the activities of construction and repair, the prisoners and the detainees kept in  Yrd. Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tarih Bölümü

İTTİHAT - TERAKKİ VE CİHAN HARBİ - SAVAŞ EKONOMİSİ VE TÜRKİYE'DE DEVLETÇİLİK [1914-1928] SUNUŞ YAZISI

İlk kez İttihadcılar’ca gündeme getirilen, Tek-Parti döneminde Kadro kesiminin kavramsallaştırdığı ve 1960 sonrası siyasal yelpazenin farklı noktalarındaki tavırların benimsediği genel perspektif Tanzimat ve ertesi Osmanlı ekonomisinin dış ticaret, para ve kredi kurumları aracılığıyla bir bağımlılık sürecine girdiği doğrultusundaydı. Tanzimat bu açıdan yargılandı. “Tanzimat kafası” bilinçsiz bir iktisat politikası izleme anlamına geldi. Osmanlı Bankası, Düyûn-ı Umûmiyye, Tütün Rejisi vb. kuruluşlar Osmanlı’yı içerden fetheden yabancı çıkar gruplarının uzantıları olarak görüldü. Dış borçlar ve iç parasal sorunlar Osmanlı’yı her geçen gün çözümsüzlüğe sevkeden gelişmeler olarak nitelendi. Nitekim siyasal gelişmeler de iktisadî sorunlarla aynı doğrultuda değerlendirildi.

Cumhuriyet'in İlk Yıllarında Siyaset, Toplum ve Mizah İlişkileri

ÖZET 1923 başından 1925 yılı sonuna kadar geçen iki yılda Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasal, bürokratik ve sosyal yapısını etkileyip şekillendirecek çatışma, kırılma ve değişimler yaşanmıştır. Söz konusu kırılma ve değişimlerin bazıları bugün bile akademik veya güncel inceleme ve tartışmaların konusu olabilmektedir. Somut olarak ifade etmek gerekirse bunların önemlileri hilafetin kaldırılması, İttihatçılarla hesaplaşma, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılması, Şeyh Sait İsyanı, Takrir-i Sükûn Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri'dir. Tartışma ve çatışmaların sonucunda tek partili cumhuriyet yerleşmiştir. Tüm bunlarla bağlantılı olarak geri planda da azınlıklarla ilgili çeşitli sorunlar çıkmış, eski rejimin siyasi aktörlerinin durumu tartışılmış, parlamenter düzensizlikler siyaset dünyasını rahatsız ederken bürokratik ve siyasi keyfîlikler de eleştirilmiştir.

TÜRKİYE'DE DEVLETÇİLİK TARTIŞMALARI: AHMET HAMDİ BAŞAR VE İKTİSADİ DEVLETÇİLİK (1929-1939

Özet Kapitalizm tarihinde yaşanan krizlerle birlikte kapitalist üretim süreçlerinde yeniden yapılanmaya gidilmiş ve bu üretim ilişkilerinin sürekliliği olarak da ifade edilebilen 'sermaye birikimi' toplumun hangi kesiminde fazla ise, bu krizleri fırsata çeviren taraflar onlar olmuştur. Çünkü kapitalizm kriz durumunda bile sermaye birkimini azaltmamak için, gelişmeye devam etmeye çalışır. Ancak krizle aşırı biriken sermaye değersizleştiği için bununla birlikte kopuşlar da yaşanır. Bu durumun etkisi uygulanan politika ve aktörlerin değişime uğramasıyla sonuçlanır. 1929 Büyük Buhran ile birlikte başlayan süreç, tüm dünya ülkeleri ekonomilerini etkilediği gibi Türkiye ekonomisini de etkilemiş ve devletin ekonomide etkin olarak varlığını gösterdiği bir dönem başlamıştır. 1929-1939 yıllarını kapsayan bu dönemde yapılan devletçilik tartışmaları arasında 'iktisadi devletçilik' anlayışı öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, ilgili dönemin devletçi iktisat politikalarına kısaca değinilerek, hem yaşadığı dönem hem de bulunduğu konum ve aldığı görevler açısından önemli bir şahsiyet olarak dikkat çeken Ahmet Hamdi Başar ve onun 'iktisadi devletçilik' anlayışı üzerinde durulacaktır.

HATAY’IN ANAVATANA KATILMA SÜRECİNDE REYHANLI KAZASI’NIN SOSYO-EKONOMİK YAPISI (1939-1940)

5. Uluslararası Kültür ve Medeniyet Sempozyum Bildiriler Kitabı, 2019

İnsanlık tarihinde Antakya çeşitli milletlerin ve dinlerin bir arada yaşadığı bir yer olma özellikleri açısından önemli bir kavşak noktasıdır. Sekiz bin yıllık bir geçmişe sahip olan Antakya İlkçağ’da ve özellikle Roma-Bizans imparatorlukları döneminde Akdeniz havzasının en büyük şehirlerinden biridir. Konum itibarıyla Türkiye’nin Ortadoğu’ya, Ortadoğu’nun da Anadolu’ya, Akdeniz’e ve Avrupa’ya açılan kapısıdır. İslâm öncesi dönemde Antiochia olarak geçen şehrin ismi İslâmî dönemde Antâkiye şekline dönüşerek günümüze ulaşmıştır. Bölgede Romalılar, Sasaniler, Ermeniler, Araplar ve Türkler hâkim olmuştur. Reyhanlı, Hatay Vilayeti’nin kuzeyinde Kırıkhan ve Hatay’ın merkez kazası Antakya ile sınırdaş olup bölgenin diğer üç tarafı Suriye’nin Kafert, Harim ve Afrin kazalarıyla çevrelenmiştir. Selçuklular zamanından beri yazları Maraş ve civarında, kışları Amik Ovası civarında geçiren Reyhanlı Aşireti’nin bölgeye yerleştirilmesiyle kurulmuş olan ilçenin adı başlangıçta yanlış telaffuzdan ötürü Reyhanîye şeklinde anılmıştır. Bölgeye ilk geldiklerinde 12 boy, 40 oymak ve 20000 çadırdan ibaret olan Reyhanlı Aşireti 1845-1846’da Amik Ovası civarında iskâna tabii tutulmuşlardır. Nahiye halinde teşkilatlandırılmış olan Reyhaniye’ye Sarıcalar Cemaati, Tevekkelliler Cemaati, Bahadırlı Cemaati gibi Reyhanlı Türkmen aşiretleri yerleştirilmiştir. Bölgedeki iskân faaliyetleri bölgeye gelen Fırka-ı İslâhiye ordusunun çalışmalarında da konu olmuş ve yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. Reyhanlı Aşireti’nin iskânından sonra gelirlerinin arttığını söylemek de mümkündür. Bu çalışmada Hatay’ın anavatana katılışı sürecinde bölgede yapılan inceleme ve raporlar ana kaynak olarak kullanılmıştır. Reyhanîye Kazası ile ilgili hazırlanmış olan detaylı raporlarda 1939-1940 yıllarındaki nüfus, sosyal ve ekonomik yapı, eğitim ve sağlık gibi konular üzerinde durulmuştur. Bu çalışma ile Reyhanlı Kazası’nın iskâna tabi tutuluşundan sonraki yüzyıllık serüveni ortaya konup, 20. yüzyılın ortasında bir Türkmen yerleşiminin sosyo-ekonomik dinamikleri gözler önüne serilmiştir.

Geç Osmanlı, Erken Cumhuriyet Döneminde Modernleşmenin Sosyal ve Ekonomik Bir Göstergesi Olarak Afiş/Reklam Sütunlarının Tarihi

‘Kent mobilyası’ kavramı, Türkiye’de 1980’den itibaren endüstriyel ürün tasarımı, peyzaj tasarımı, şehir planlama ve mimarlık disiplinleri tarafından irdelenmekte, tarihsel gelişimleri araştırılmaktadır. Aradan geçen zamana rağmen, bir kent mobilyası ve reklam mecrası olan ‘afiş sütunu’nun Türkiye’deki geçmişinin tespit edilmediği, dolayısıyla gelişimi ve dönüşümü üzerine çalışılmadığı gözlemlenmiştir. Bu araştırma, disiplinlerarası bir ünite olan ve 20’nci yüzyılın başında İstanbul’da boy gösteren ‘afiş sütunları’nın ortaya çıkışını tarihsel akış içerisinde fotoğraflarla kanıtlayarak, edindiği bulguları akademik platformda tartışmaya açmayı hedeflemiştir. Bildiri, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerinde, modernleşme hareketinin sosyo-kültürel ve ekonomik bir göstergesi olduğu düşünülen afiş/reklam sütunlarını kronolojik bilgiler ve görsel havuz ışığında incelemiş ve sonraki araştırmalara zemin hazırlamıştır.