Güneş Sokak, Kadın ve “Beyaz Türk” Denen Kâğıttan Bebek [Günes Street, Woman and the Paper Doll Called “White Turk”] (original) (raw)

Ekoeleşti̇ri̇ Ve Gülten Akin’In “Yüksek Evde Oturanin Türküsü” Başlikli Şi̇i̇ri̇

HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)

Gülten Akın (1933-2015), who is accepted as one of the prominent names of modern Turkish poetry, is famous for his original and distictive images, his aesthetical approach to pain point of women, the intextual relationships that he has brought into with the traditional culture as well as his ingeniously combination of the personel and social elements in his poems. Like himself was saying at first hand, the poet always establishes a close relationship between the poetry and his personel life besides the key issues of the age he lives in. Within the context of the age's key issues, important points that Akın calls attention are negative aspects of urbanization and destruction of the nature. In this study, Akın's poem called "Yüksek Evde Oturanın Türküsü" was taken as the sample and the poet's sensibility about the nature was discussed through the perspective of ecocriticism. Within this context, primarily the definition, main concepts and tendencies of ecocriticism were discussed; afterwards in the second chapter Akın's poem called "Yüksek Evde Oturanın Türküsü" was reviewed in terms of the concepts like highness-lowness, nature-culture conflict, deep ecology and anthropocentric/ecocentric perspectives. In the final analysis, the poem is interpreted as an effort to make us sense again the inherent value of nature and as a call of integration with an ecocentric point of view by removing all hierarchies through the nature.

Cemal Reşit Rey'in "Bebek Efsanesi" Eserinin III. Bölümünün "Bebek Ninni" Türküs

Folklor/edebiyat, 2019

İlk kuşak modern Türk bestecilerinden olan ve eğitimini Avrupa'nın önemli müzik merkezlerinde aldıktan sonra Türkiye'ye dönerek öğretmenlik hayatına başlayan Cemal Reşit Rey'in halk türküleri ve folklorik ögelere önem atfettiği, bunlara müziklerinde sıklıkla yer verdiği ve bu eğiliminin Türkiye'de yayımlanan ilk türkü derlemelerinden Darülelhan Külliyatı Anadolu Halk Şarkıları'nın 3 ve 4.defterlerin başındaki yazılarında görülebildiği söylenebilir. Bu yazılarda Rey, o defterde yayımlanan türkülerin estetik ve teknik incelemelerini yaparak besteciler için türkülerin önemini vurgulayan ifadeler kullanmıştır. 1928 yılında bestelediği "Bebek Efsanesi" senfonik şiirini Türk Halk Kültürü'nde yer alan Bebek anlatısı üzerine kurgulayan Rey, bu yapıtta birçok halk türküsü kullanmakla birlikte, Darülelhan Külliyatı Anadolu Halk Şarkıları'nın 7. defterinde yayımlanan "Bebek Ninni" türküsüne yapıtın son bölümünde yer vermiştir. Bu çalışmada öncelikli olarak Rey'in "Bebek Ninni" türküsüne yaklaşımı ve tür

Türk Kültüründe Geleneksel Bez Bebekler

Motif akademi halkbilim dergisi, 2016

İnsanlık tarihi ile birlikte var olduğu düşünülen oyuncak, işlevlerinin çokluğu ile dikkat çekmektedir. Çocukları eğlenme, boş zamanları değerlendirme, oyalama, eğitme, düşünmeye yöneltme, yaratıcılık yönlerini geliştirme, sosyalleştirme ve gelecekte alacağı rollere hazırlama gibi birçok işlevi yerine getirmektedir. Çocuk oyunlarının ayrılmaz parçası olan oyuncaklar, çocukların kültürlenmesi ve sosyo-kültürel düzenin korunarak sürdürülmesi için birer araçtır. Büyüdüklerinde alacakları toplumsal role prova mahiyetindeki oyunlardaki araçlarıdır. Başlangıçta tapınma amacıyla yapılan objeler zaman içinde çocukların kullandığı oyuncaklar haline gelmiştir. Tarihsel gelişime bakıldığında ait olduğu dönemin özelliklerini yansıtan oyuncaklar önceleri taş, kil, kemik, boynuz gibi maddelerden daha sonra ahşap, tekstil, seramik, metal ve plastikten üretilmiştir. İnsanın kendisini kopya etmesiyle başlayan süreç daha sonra bebek objelerin yapılmasıyla geliştirilmiştir. Dünyanın birçok yerinde önceleri evlerde daha sonra atölyelerde ve sanayileşme ile fabrikalarda seri olarak üretilen oyuncaklar ekonominin içinde önemli bir yere oturmuştur. Bu gelişmelere rağmen Türk toplumunda aile içinde çocukların oyuncakları elde üretilmiştir. Günümüzde az da olsa Anadolu'nun birçok yerinde anneler çocukları için elinin altında bulunan malzemelerden bez bebek yapmayı sürdürmektedir. Bu gelenek kuşaklar arasında taşınarak günümüze kadar ulaşmıştır. Turizmin gelişmesi ve çeşitlenmesi ile birlikte farklı kültürlere olan ilgi yöresel bez bebeklerin üretilmesi ve tanıtılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Anadolu'nun birçok yerinde el yapımı bebekler yöresel giysiler giydirilerek hediyelik eşya olarak turistik amaçla pazarlanmaya başlanmıştır. Böylece bir taraftan el yapımı bebekler unutulmamış, bir taraftan da Türk kültür zenginliği tanıtılmıştır.

Akşam Güneşi - Reşat Nuri Güntekin

Reşat Nuri Güntekin’in kaleme almış olduğu altıncı romanı olan Akşam Güneşi ilk defa 1926 yılında İkbal Kütüphanesi tarafından yayımlandıktan sonra Semih Lütfi Kütüphanesi tarafından 1942 yılında yeniden yayımlanmıştır. Kavak Yelleri ve Ateş Gecesi adlı romanlarıyla muhteva ve izlek bakımından ciddi benzerlikler gösteren Akşam Güneşi, başkarakter Nazmi’nin amcasının torunu olan Jülide’yle yaşadığı aşkı işlemektedir. Anlatıda iki tür anlatıcı bulunmaktadır. Bunlardan ilki tanık anlatıcı konumunda bulunan Kemal Bey iken ikincisi de ben-öyküsel anlatıcı olan Nazmi’dir. Asıl olayların yaşanıp bittiği gelecek bir zamanda anlatıcı başından geçenleri kendi ağzından Kemal’e anlatır. Toplamda üç ana bölümden oluşan anlatının ilk ana bölümü yirmi yedi alt bölümden, ikinci ana bölümü yirmi dört alt bölümden ve son olarak üçüncü ana bölümü on sekiz alt bölümden oluşmaktadır. İç içe geçmiş anlatılardan meydana gelen romanda Nazmi’nin başından geçen olaylar on yıl içinde tamamlanırken Kemal’in daha sonrasında yaşananları aktardığı süre üç yılda tamamlanır. Anlatma, özetleme, betimleme, geriye dönüş, ileri gidiş, iç-monolog, diyalog gibi anlatım uygulayımları kullanılmaktadır. Gerçek zamanda Meşrutiyetten sonraki bir dönemde başlayan anlatı Cumhuriyet döneminde son erer. İstanbul, M…S Adası, Paris, Mısır, Akka, Şam, Edirne, Üsküp gibi gerçek yer isimleri anlatının geçtiği başlıca açık ve geniş uzamlardır. https://static-gcs.edit.site/users-files/c45f491e43baced6f82a5a48a887292f/aksam-guenesi-resat-nuri-guentekin.pdf https://www.humanitiesinstitute.org/ http://encyclopaediaturcica.org/ ISSN 2995-8369 / ISSN 2995-8245

DEDE KORKUT KİTABI’NDA BİR CİNSİYET REJİMİ OLARAK ‘ERKEKLİK’

Bu çalışmada genel anlamda Türk kültür tarihinin ve özelde Türk edebiyatının seçkin eserlerinden olan Dede Korkut Kitabı’nda ‘erkek, erkeklik, eril kimlik’ üzerinde durulacaktır. Tarihi süreç içerisinde erkeklik inşasının nasıl tezahür ettiği, nasıl bir gelişim ve değişim gösterdiği sorusu oldukça önemlidir. Bu noktadan hareketle anlatılarda genel olarak işlenen erkeklik kurgusu, hususen babalar, oğullar ve anlatılardaki diğer erkeklerin birbirleri ile ilişkileri üzerine odaklanılarak ifade edilmeye çalışılacaktır. Çalışmada öncelikle erkeklik kavramı algısı, kurgusu ve ‘erkeklik’ kavramı ile ifade edilmek istenen anlam dünyası açıklanacak ardından söz konusu kavram ve kavramın kendine mahsus dünyası Dede Korkut üzerinden değerlendirilecektir.

Türk Kültüründe Gökyüzü Kültleri/ Güneş, Ay ve Yıldız Kutsallığı

2022

Bozkır kültürü çevresinde gelişen Türk insanının tabiata ve hayvanlara karşı verdikleri mücadeleler, onları zaman zaman yenik düştükleri hayvanlara, tabiata ve sosyal yaşantılarındaki eşyalara kutsallık atfedilmeye başlanmıştır. Bir toplumun sosyal yaşantısında kutsallık atfettiği bir takım varlıkların olması o toplumun bir kültüre, inanca, manevi değerlere sahip olduğunun göstergesidir. Türkler evreni manevi olarak anlamlandırmaya başlamış ve her şeyin tek bir varlıktan geldiğine inanmışlardır. Türklerin tarih sahnesine çıkışlarıyla beraber kutsallık anlayışları da gelişmeye başlamıştır. Türkler tabiatı Gök Tanrı'nın yarattığına inanıyordu. W. Eberhard'a göre; geleneksel Türk dini, "Güneş ve Ay kültlerinden oluşmuş Türk Gök Dini" şeklinde tanımlamıştır. Dolayısıyla Türkler tabiatta bir takım güçlerin olduğuna inanmakta ve onları kutsallaştırmaktaydı. Bu inançlar yer-su adı altında bulunan dağ, ağaç, su, kaynak vb. varlıklar ile ilgili inançlar olup bunların her birinin ruhunun olduğu düşünülmekteydi.1 Tanrı daima kutsal sayılan ikinci dereceden yan varlık inançları ile çevrilmiş ve eski Türk inançlarında yer alan yıldız, güneş ve ayda bu kutsallardandır.2 Güneş, Türk düşüncesinde birinci sırayı almıştır bunun sebebi ise Türkler her dönemde, güneşli yerlerde yaşamışlardır. Hunlarda, "hem güneşe ve hem de aya ayrı ayrı saygı gösteriliyordu. Kurbanlar da veriliyordu. Güneş, doğunun, ay ise batının sembolü idi."3 Türklerde genellikle güneş doğunun, ay ise batının sembolü haline gelmiştir. Yani şu şekilde açıklamak mümkündür; ay, karanlıklar diyarını, güneş ise, gündüzler diyarının sembolü haline gelmiştir. Altay destanlarında ise bu durum şu şekilde söz edilmektedir: ''…Teleüt Türklerine göre: Ay kuzeyin; güneş de, güneyin sembolü idiler. Çünkü Gök kartalının, sol kanadı ayı, sağ kanadı ise güneşi örtüyordu.