Fetal Harm Due to Maternal and/or Familial Reasons in the Context of Fetal and Maternal Rights (original) (raw)

Maternal Tolerans/Maternal Tolerance

ÖZET: Gebelik, babaya ait antijenler taşıyan embriyonik hücrelere karşı annenin bağışıklık sisteminin bölgesel toleransı ile karakterize fizyolojik bir durumdur. Genetik materyalinin yarısı babadan gelmesine karşın, memeliler embriyolarını uterus içerisinde taşırlar. Embriyonun uterusta yaşaması ve gelişimini sürdürebilmesi için belli bazı immunolojik mekanizmalar söz konudur. Sunulan derlemede, maternal tolerans olarak ta bilinen annenin bağışıklık sisteminin yarı yarıya kendinden olan embriyoya nasıl ―tahammül‖ ettiği kısaca tartışılmıştır. SUMMARY: Pregnancy is a physiologic condition characterized by a local tolerance of the maternal immune system to the paternal antigens expressed by the embryonic cells. Mammals carry their embryos within their uterus although half of their genetic material comes from the father. There are some certain immunologic mechanisms to allowing the survival and growth of the embryo in the uterus. In this review, how the maternal immune system can tolerate the semi-allogenic embryo, known as maternal tolerance, is discussed briefly.

The Inheritance Rights of the Child Born as a result of the Transfer of the Cryopreserved Gamete or Embryo to the Mother’s Uterus After the Death of the Husband (Posthumously Conceived Child)

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020

İsviçre Medeni Kanunu m. 542/f.1, Türk Medeni Kanunu m. 580/f.1 ve Alman Medeni Kanunu § 1923/f.1 hükümleri uyarınca mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümünde sağ olmak gerekmektedir. Ancak bu hukuk düzenlerinde mirasbırakanın ölümünde ona mirasçı olmak için sağ olunması koşuluna bir istisna tanınmış ve miras açıldığında (mirasbırakanın ölüm anında) ceninin bulunması halinde sağ doğan cenin, mirasçı olarak kabul edilmiştir. Hatta cenin doğana kadar mirasın paylaşımının ertelenmesi imkânı getirilmiştir. Teknolojide ve tıpta meydana gelen gelişmeler aile yapısını da etkilemektedir. Günümüzde yapay döllenmenin tanıdığı imkânlar başta olmak üzere çeşitli sebeplerle hukukun birçok alanını etkileyen yeni sorunların ortaya çıkması muhtemeldir. 1970’li yıllarda bir erkeğin spermlerinin dondurulması ve öldükten sonra kullanılması hususu akla bile gelmezken, tıp alanında meydana gelen gelişmeler karşısında bu durum artık mümkün hale gelmiştir. Kocanın ölümü halinde dondurulmuş embriyonun...

Intimate Partner Violence in Pregnancy; Effects of Maternal, Fetal and Neonatal Health

Türkiye klinikleri sağlık bilimleri dergisi, 2020

ÖZET Eş şiddeti dünya genelinde kadına yönelik şiddetin en yaygın görülen formu olup, bir insan hakları ihlali ve önemli bir halk sağlığı sorunudur. Araştırma sonuçları, kadınların yaşamlarının herhangi bir döneminde olduğu gibi gebelik dönemlerinde de eş şiddetine maruz kaldığını hatta uygulanan şiddet oranının artabildiğini göstermektedir. Gebelikte; cinsel birliktelik sıklığının azalması, kadınlarda duygusallığın artması, gebelik stresi, babanın bebeği kıskanması, ebeveynlik rolüne uyum sağlayamama veya eş ilgisinin bebeğe yönelmesi, ekonomik baskıların artması gibi nedenlerden dolayı şiddet görme riski artabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, gebelikte eş/partner tarafından uygulanan fiziksel şiddet prevalansı %4-12 arasında değişirken, Türkiye'de ulusal verilere göre %8,3 olarak bildirilmektedir. Kadının, yaşamında en hassas ve riskli dönemlerden biri olan gebelik sürecinde eş şiddetine maruz kalması, anne ve bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığının yanı sıra sosyal boyuttaki etkileriyle de ciddi olumsuz sonuçlara yol açan bir durumdur. Sağlık profesyonellerinin konuyu kişinin mahremi olarak görmesinden ya da şiddet mağdurlarının yaşadıkları şiddeti dile getirmekten çekinmesinden dolayı şiddet mağduru gebeler gözden kaçabilmekte, sağlık hizmetinden yararlanmaları mümkün olmayabilmektedir. Bu çalışmanın amacı; gebelikte eş şiddetinin maternal, fetal ve neonatal sağlık üzerindeki etkilerini incelemek, aynı zamanda gebelik izlemlerinde önemli bir konumda bulunan ebeler ve diğer sağlık çalışanlarının konuya yönelik farkındalıklarının artırılmasına katkı sağlamaktır. Anah tar Ke li me ler: Şiddet; gebelikte eş şiddeti; sağlık üzerindeki etkileri ABS TRACT Intimate partner violence is the most common form of violence against women worldwide and is a human rights violation and an important public health problem. The results of the research show that women are exposed to violence during pregnancy as well as in any period of their lives, and even the rate of violence is increased. The World Health Organization, according to data on pregnancy partner physical violence applied by the prevalence ranged from 4% to 12%, according to national data was reported as 8.3% in Turkey. This ratio varies depending on the level of education and welfare of women. The exposure of the woman to her intimate partner during the pregnancy, which is one of the most sensitive and risky periods in her life, has a serious negative effect on the physical and mental health of the mother and her baby as well as on the social dimension. Because health professionals consider the subject to be the person's intimacy or they are afraid of the violence experienced by the victims of violence, pregnant women who are victims of violence may be overlooked and they may not be able to benefit from health services. The aim of this review is to examine the effects on maternal, fetal and neonatal health of intimate partner violence during pregnancy, and to contribute to the awareness raising of midwives and other health professionals who are in a significant position during pregnancy follow-up.

Ethical and Legal Issues Driven by Genetic Intervention in the Embryo

In this study, the problems caused by embryonic interventions using assisted reproductive techniques were evaluated in terms of human rights and honor. The ethical and legal problems and disagreements in consequence of embryonic interventions were introduced. These disagreements necessitate ethical and legal limitations on where and how people's rights and freedoms begin and end. But it is necessary to make the regulations which prevent the misuse of these studies for the benefit of humanity instead of preventing the scientific developments that can be used for the benefit of humanity. Such regulations should be made on the basis of "human rights and dignity".

Opinions of Midwifery Students on Fetal Abuse

2019

Çalışma ebelik öğrencilerinin fetal istismar ile ilgili görüşlerini belirlemek amacıyla nitel araştırma tekniği kullanılarak yapılmıştır. Yöntem: Bu araştırmanın evrenini Ankara'da bulunan bir üniversitenin ebelik bölümü 3. sınıf öğrencileri, örneklemini ise bu grup içerisinden rastgele seçilen 41 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın yapılabilmesi için ilgili üniversitenin dekanlığından yazılı izin ve katılımcılardan sözel izin alınmıştır. Öğrencilerin fetal istismar ile ilgili görüşlerini belirlemek için kompozisyon yazdırılmıştır. Veriler tekrar etmeye başladığında çalışma sonlandırılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde, içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Bulgular: Yazılan kompozisyonlarda fetal istismara yönelik görüşler analiz edilmiş ve görüşmelerden elde edilen veriler 3 ana tema altında toplanmıştır. Birinci tema: Anne kaynaklı fetal istismar olarak belirlenmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin tamamına yakını, gebenin sigara, alkol ve madde kullanmasının fetal istismara neden olacağını ifade etmişlerdir. İkinci Tema: Anne kaynaklı olmayan fetal istismar. Araştırmaya katılan öğrencilerin yarıdan fazlası gebenin sözel, cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalmasının fetal istismara neden olacağını ifade etmişlerdir. Üçüncü Tema: Anne ve diğer kişilerden kaynaklı fetal istismar. Öğrenciler annenin, babanın veya ailenin rızasıyla yapılan kürtajın fetal istismara sebep olacağını belirtmişlerdir. Sonuç: Öğrencilerin fetal istismar konusuna ilişkin farkındalıklarının olduğu belirlenmiştir. Gebelere birebir bakım veren ebelerin bu konudaki farkındalıkları fetal istismarın belirlenmesi, önlenmesi ve olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması açıdan önemlidir.

KADININ ÜREME HAKKI, KÜRTAJ, ÇOCUK DÜŞÜRME VE DÜŞÜRTME SUÇLARI WOMEN'S REPRODUCTIVE RIGHTS, ABORTION, THE CRIME OF SELF-INDUCED ABORTION AND CAUSING MISCARRIAGE

Özet: Bu makalede öncelikle, kadının üreme hakkının kavram-sal ve teorik boyutu açıklanacak, bu hak kapsamında kürtaj, çocuk düşürme/düşürtme konularının İslam hukukunda düzenleniş biçimi ve fıkıh âlimlerinin konuya ilişkin görüşleri yansıtılacaktır. Ardından, üreme hakkı ve özgürlüğü üzerinde doğrudan ve dolaylı baskı aracı olarak kullanılan nüfus politikalarının genel görünümü ile Türkiye'de uygulanan nüfus politikaları tartışılacaktır. Nihayetinde nüfus po-litikaları doğrultusunda Türk Ceza Kanunu'nda çocuk düşürtme ve düşürme başlığı altında düzenlenen suçların içeriği açıklanacak, söz konusu hükümlerin yorumuna dair tartışmalar ile uygulamada karşı-laşılan sorunlara değinilecektir. Abstract: In the context of women's reproductive rights, this article discusses the crime of self-induced abortion and causing miscarriage with a reference to Turkish Penal Code 5237. In this article, Muslim juridical opinions concerning abortion, family planning and the crime of causing miscarriage will also be explained. Then, the population policies that have been used to control women's reproductive rights will be analysed with due reference to Turkish population policies. Finally, the different interpretations and applications of regulations in Turkish abortion law, which needs to be further explained, will be explored.

Doğumda Defansif Tıp Uygulamalarının Hasta Hakları ve Ebelik Etik Kodları Yönünden Değerlendirilmesi

2019

DOI : 10.5152/hsp.2019.523978 Saglik bakiminda modern bakis acisinin bir yan etkisi olarak dogum tibbilestirilmis ve dogumun fizyolojik ve dogal bir surec oldugu goz ardi edilerek dogum hastalik gibi algilanmaya baslanmistir. Dogumun dogal akisina yapilan mudahaleler, malpraktis korkusuyla birleserek defansif tip uygulamasinin yolunu acmistir. Dogum dogal fizyolojik bir surectir ve disaridan yapilan mudahaleler dogumun normal seyrini etkilemektedir. Ancak gunumuzde saglik ekibi tarafindan rutin olarak, kanit temelli olmaksizin uygulanan pek cok girisim dogumun dogal ilerleyisine mudahalede bulunulmaktadir. Bu derlemede travay ve dogum surecindeki kanit temelli olmayan ve rutin olarak yapilan defansif mudahalelerin (dogumda oral alim, sik vajinal tuse, surekli fetal izleme, sentetik oksitosin kullanimi, amniyotomi, duygusal destek eksikligi, dogumun ikinci evresinde litotomi pozisyonu, epizyotomi) hasta haklari ve ebelik etik kodlari acisindan irdelenmesi yer almaktadir. Cite this ar...

Üreme Sağliğini Koruma Ve Geli̇şti̇rmede Farkli Yaklaşim: Anne Eği̇ti̇mi̇ni̇n Kizlarina Aktarilmasinin Değerlendi̇ri̇lmesi̇

Electronic Journal of Vocational Colleges, 2013

Bu çalışma,annelere üreme sağlığı konusunda belirli bilgiler verilerek ve bu bilgileri kızlarına aktarıp aktarmadığını değerlendirmek için planlanmıştır. Ön-test son-test yarı deneysel niteliktedir. Çalışmanın örneklemi 19-49 kadın yaş grubunda1 Ekim 2011 ve 1 Haziran 2012 tarihleri arasında, Trabzon Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması merkezine gelen 18 yaş üstü kızları olan 54 anneyi içermektedir. Çalışma için bilgi değerlendirme formu ve Üreme Sağlığı Koruyucu Tutum Belirleme Anketi (ÜSKTBA)kullanılmıştır. Çalışmada 3 anne eğitimi, 3 telefon ile kızlara danışmanlık eğitimi olmak üzere toplam 6 eğitim yapılmıştır. Her eğitim süresi 30 dakika olarak belirlenmiştir. Eğitim öncesi bilgi değerlendirme formu ortalaması annelerde 7±0.7, kızlarında 8±1.5, eğitim sonrası bilgi değerlendirme formu ortalaması annelerde 11±0.4, kızlarında 10±1.3 eğitim öncesi üreme sağlığını koruyucu tutum belirleme anketi ortalaması annelerde42±3.4, kızlarında 51±1.9, eğitim sonrası üreme sağlığını koruyucu tutum belirleme anketi ortalaması annelerde 76±4.5, kızlarında 78±2.7 olarakbulundu. Eğitim öncesi ve sonrası bilgi düzeyi ve üreme sağlığını koruyucu tutum belirleme anket ortalamaları arasında anlamlı faklılık tespit edildi (p<0.05).Anneye verilen eğitimin kızlarına aktarılması üzerindeki etkisi olumludur.

Evaluation of Defensive Medicine Practices in Birth According to Patient Rights and Code of Ethics for Midwives

Sağlık Bilimleri ve Meslekleri Dergisi

Sağlık bakımında modern bakış açısının bir yan etkisi olarak doğum tıbbileştirilmiş ve doğumun fizyolojik ve doğal bir süreç olduğu göz ardı edilerek doğum hastalık gibi algılanmaya başlanmıştır. Doğumun doğal akışına yapılan müdahaleler, malpraktis korkusuyla birleşerek defansif tıp uygulamasının yolunu açmıştır. Doğum doğal fizyolojik bir süreçtir ve dışarıdan yapılan müdahaleler doğumun normal seyrini etkilemektedir. Ancak günümüzde sağlık ekibi tarafından rutin olarak, kanıt temelli olmaksızın uygulanan pek çok girişim doğumun doğal ilerleyişine müdahalede bulunulmaktadır. Bu derlemede travay ve doğum sürecindeki kanıt temelli olmayan ve rutin olarak yapılan defansif müdahalelerin (doğumda oral alım, sık vajinal tuşe, sürekli fetal izleme, sentetik oksitosin kullanımı, amniyotomi, duygusal destek eksikliği, doğumun ikinci evresinde litotomi pozisyonu, epizyotomi) hasta hakları ve ebelik etik kodları açısından irdelenmesi yer almaktadır.

Forensic aspects of pregnancy termination after trauma

Turkish Journal of Forensic Medicine, 2021

Gebe kadınlar gebe olmayan kadınlarla benzer travma riskine sahip olmakla birlikte uğradıkları travmanın hem klinik hem de adli tıbbi sonuçları olabilmektedir. Bu çalışmada adli tıp pratiğinde karşılaşılan sorunlardan biri olan travma sonrası gebelik sonlanmasının adli boyutunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak hususların ortaya konması amaçlanmıştır. GEREÇLER: Çalışmada 2005-2012 tarihleri arasında travma sonra gebelik sonlanması iddiası ile Adli Tıp Kurumu Adli Tıp İkinci İhtisas Kurulu'na gönderilen vakaların adli dosyalarında bulunan adli ve tıbbi belgelerde kayıtlı bulgulardan travma mağduru olduğu iddia edilen gebenin sosyodemografik özellikleri, tıbbi geçmişi, failin yakınlığı, travmanın türü, lokalizasyonu, travma ile semptom arasındaki süre, travma ile gebelik sonlanması arasındaki süre dikkate alınmıştır. Kurul sonucu ile bu sonuca gerekçe olarak gösterilen veriler değerlendirilmiştir. BULGULAR: Çalışmanın kapsadığı sekiz yıllık dönemde 158 olguya mütalaa düzenlenmiş olup olguların %60'ının 19-30 yaş aralığında olduğu görüldü. İddia olunan travma sonrası en sık gebelik sonlanmasının birinci trimesterde meydana geldiği ancak istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde birinci trimester gebelik sonlanmalarında nedensellik bağı kurulmadığı görülmüştür. Gebelik sonlanmasına neden olduğu iddia edilen travmalar arasında en sık abdominopelvik travma, karşılaşılan en sık semptomun da vajinal kanama olduğu belirlenmiştir. SONUÇ: Bu çalışma sonucunda travma ile gebelik sonlanması arasındaki nedensellik bağı değerlendirilirken en sık başvurulan ve araştırılan kriterlerin gebenin yaşı, gebelik dönemi, travma türü, lokalizasyonu, semptomların ortaya çıkış süresi olduğu, bunlardan gebelik dönemi ve semptomların ortaya çıkış zamanının daha belirleyici olduğu tespit edilmiştir.