Forensic aspects of pregnancy termination after trauma (original) (raw)
Related papers
Minor Trauma in Pregnancy: Evaluation of 173 Cases
Annals of Clinical and Analytical Medicine, 2015
Bu çalışmanın amacı gebelikte minör travma sıklığının, türlerinin ve sonuçlarının araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Nisan 2011-Ekim 2012 tarihleri arasında Bursa Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Acil Polikliniğine başvuran 33000 hasta kaydı incelenerek, minör travma şikayeti bulunan 173 gebe kadın çalışma kapsamına alındı. Bulgular: Gebelikte minör travma nedeni ile acil polikliniğe başvurma sıklığı % 0.5 olarak saptandı. Olguların yaş ortalaması 26.8 ± 5.4 idi. En sık travma şekli düşme (% 54.9) olarak belirlendi. Hastaneye başvuru sırasında ortalama gebelik haftası 21.6 ± 9.2 ve olguların % 51'i ikinci trimesterdeydi. Hastaların % 83.2'sinin başvuru sırasında, travma öyküsü haricinde ek şikayeti yoktu. Geri kalan grupta en sık şikayet karın ağrısı idi (%13.3). Başvuru sırasında yapılan ultrasonografilerde 1 olguda intrauterin fetal kayıp tespit edildi. Hastaların hospitalizasyon oranı % 5.2 olarak gerçekleşti. Minör travma olgularının hiçbirisinde travma sonrası erken dönemde (1 hafta içerisinde) abortus, fetal kayıp ya da preterm doğum meydana gelmedi. Tartışma: Gebelikteki minör travma sonuçları genel olarak olumlu olduğundan, anormal bulguları olmayan bu tür olgularda ayrıntılı inceleme gerekli değildir.
Violence Against Women and Forensic Midwifery
2021
Kadına yönelik şiddet, dünyanın tüm ülkelerinde yaşanmakta olup günümüzde çözülememiş en ciddi sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Şiddete maruz kalan kadınlar, çeşitli nedenlerle sağlık merkezlerine başvurmaktadırlar. Toplumsal cinsiyetin sebep olduğu kadına yönelik şiddetin erken dönemde tanınması ve önlenmesinde sağlık çalışanlarının, özellikle de kadınlarla daha çok yakın temasta olan ebelerin önemli bir yeri vardır. Ebeler, prenatal dönem, doğum esnasında ve postpartum dönemde anne ve bebeğin takibini yaparak bakımının sağlanmasının yanı sıra, üreme sağlığına ve toplumdaki önemli sağlık problemlerine yönelik bütüncül bir yaklaşımla hizmetler sunan, topluma temel sağlık hizmetlerinin ulaştırılmasında, sağlığın korunmasında ve geliştirilmesinde kritik işlevleri olan meslek üyeleridir. Kadına yönelik şiddeti olayını erken belirleme ve önlemede önemli sorumluluklar üstlenmektedir. Ülkemizde ebeler, çalışma alanları ve yasal yükümlülükleri kapsamında şiddete maruz kalan adli vakalarla karşılaşmaktadır. Ülkemiz için yeni bir kavram olan, adli ebelik, adli bilimlerin uzmanlık kapsamında yer almamaktadır. Bu derlemenin amacı, kadına yönelik şiddet, şiddet ile en çok karşılaşan ve ülkemizde adli bilimler arasında yer almayan ebelerin adli ebelik konusunda durumlarına ve adli ebelik kavramına dikkat çekmektir.
Psychopathologies Due to Physical Trauma and Importance in the Forensic Evaluation
Turkish Journal of Forensic Medicine, 2014
Many different traumatic symptoms may occur in the body caused by physical trauma. Posttraumatic stress disorder (PTSD), major depressive disorder (MDD) and generalized anxiety disorder are some psychiatric disorders that can be associated with trauma. In this study, it is aimed to highlight the significance of identifying the prevalence of psychiatric disorders that arise due to trauma and the resulting psychopathologies.
Determination of awareness of health professionals about violence during pregnancy
International Journal of …, 2012
Sağlık profesyonellerinin gebelikte uygulanan şiddet konusundaki farkındalıklarını belirlemek amacıyla yapılmış tanımlayıcı bir araştırmadır. Yöntem: Araştırma 15 Kasım 2007-15 Ocak 2008 tarihleri arasında İzmir'deki bir doğum hastanesinde çalışan tüm ebe, hemşire ve hekimlere (N=160) uygulanmıştır. Araştırmaya katılmayı kabul eden toplam 120 kişiye ulaşılmıştır. Bulgular: Sağlık profesyonellerinin tamamı gebelikte şiddeti bir sağlık sorunu olarak tanımlamakta ve %66,7'si şiddet belirtilerini tanılamada kendilerini yeterli görmektedirler. Şiddetin fiziksel ve psikolojik bulgularına yönelik tanılama sorularından; gebelerin vücudunda morluk, şişlik, çürük ve yara gördüğünde istismarı düşünenlerin oranı %72.5 iken, uykusuzluk şikâyeti olması durumunda istismarı düşünmeyenlerin oranı %50.8 dir. Şiddetin gebelik komplikasyonu bulgularına yönelik tanılama sorularından; erken doğum nedeniyle başvuran gebelerde "bazen" istismarı düşünenlerin oranı %61.7 iken, fetüste büyüme gelişme geriliği saptandığında istismarı düşünmeyenlerin oranı %59.2 dir. Şiddetin sağlıklı yaşam davranışlarının etkisiz kullanımına yönelik tanılama sorularından; küretaj nedeniyle başvuran gebelerde "bazen" istismarı düşünenlerin oranı %55.0 iken, genital enfeksiyon varlığında gebelerde istismarı düşünmeyenlerin oranı % 60.8 dir. Sonuç: Sağlık profesyonellerinin gebelikteki şiddeti tanılamada problemler yaşadıkları ve şiddeti sağlık problemi olarak görmelerine rağmen şiddet olgularına yeterli ölçüde müdahale edemedikleri saptanmıştır.
[Role of anatomic and physiologic trauma scoring systems in forensic cases]
Ulusal travma ve acil cerrahi dergisi = Turkish journal of trauma & emergency surgery : TJTES, 2009
The Turkish Penalty Law has recently been changed. The novel law asks the practitioner to report if there is any 'Situation Placing a Life in Danger '. Herein, we evaluate the anatomic (ISS, TRISS) and physiologic (RTS) trauma scores assessing mortality. Study data were obtained from a retrospective chart screening of cases who were accepted to the emergency department in GATA Faculty of Medicine in 2007 and from archived forensic reports. Demographic features and the time period of admittance were recorded. Trauma scores were calculated. All parameters were evaluated with the reported condition of "life threat" and mortality. Forensic reports were completed for 373 patients and 6.16% of them were noted as being in a life-threatening condition. Mortality rate was 1.34%. A significant rate of trauma patients suffered from firearm injury and stab wounds (p<0.001). There was no statistical difference between ISS, TRISS and RTS with respect to predictive value of a ...
Noro Psikiyatri Arsivi, 2015
Ge liş ta ri hi/Re cei ved: 14.11.2011 Ka bul ta ri hi/Ac cep ted: 20.01.2012 © Nö rop si ki yat ri Ar şi vi Der gi si, Ga le nos Ya yı ne vi ta ra f›n dan ba s›l m›fl t›r. / © Arc hi ves of Neu ropsy chi atry, pub lis hed by Ga le nos Pub lis hing. ABS TRACT Ob jec ti ve: The present study aimed to investigate whether the temperament and character profiles have an effect on the development of post-traumatic stress disorder (PTSD) in pregnant women who were detected to have a baby with severe fetal anomalies incompatible with life or those who decided to terminate the pregnancy for the presence of fetal anomaly that may significantly affect normal life. Met hod: The present study included eighty women who attended to the Gynecology Clinic at Istanbul Bakirkoy Gynecology and Children's Diseases Hospital between May and August 2010 and decided to undergo termination due to fetal anomaly. The participants were informed about the study and written informed consent was obtained from all subjects who were assessed by sociodemographic and clinical interview form, the Edinburgh Postnatal Depression Scale, Coping Strategies Inventory (COPE), and Temperament and Character Inventory, respectively. Six months after the termination, the Clinician-Administered PTSD Scale (CAPS) was administered to the participants at the follow-up examination. Re sults: 62.5% of women who had terminated the pregnancy had PTSD and 65% of participants had symptoms of postpartum depression. The participants, who were diagnosed with PTSD, had significantly higher scores on novelty seeking, harm avoidance and reward dependence temperament sub-scales. The women who were diagnosed with PTSD and those who had risk of postpartum depression were found to have lower education level and economic status. Besides, in this group, social and occupational functioning was significantly lower. Emotion-focused coping style was prominently higher in women who were not diagnosed with PTSD. Conc lu si on: In cases of certain temperament and character profiles, psychiatric support during the decision process of termination is suggested to be important for reducing the risk of PTSD and depression development. (Arc hi ves of Neu ropsy chi atry 2013; 50: 161-168) Key words: Termination, temperament and character, cope, post traumatic stress disorder Conflict of interest: The authors reported no conflict of interest related to this article. ÖZET Amaç: Çalışmamızda hayatla bağdaşmayan ciddi fetal anomali saptanan gebelerde veya normal yaşamı önemli bir şekilde etkileyecek fetal anomali varlığında gebeliğini sonlandırmaya karar veren ve gebeliği sonlandırılan kadınlarda, mizaç ve karakter özelliklerinin, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelişmesi üzerinde etkili olup olmadığının araştırılması amaçlandı. Yön tem : Çalışmaya İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Kadın Doğum Kliniğine Mayıs-Ağustos 2010 tarihleri arasında başvuran, fetal anomali nedeniyle gebeliğinin sonlandırılmasına karar veren 80 kadın hasta alındı. Bilgilendirilmiş Onay Formu ile çalışmaya katılmayı kabul eden katılımcılar sırası ile Sosyodemografik ve Klinik Görüşme Formu, Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ), Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (BÇTDÖ), Mizaç ve Karakter Envanteri (MKE) ile değerlendirildi. Gebelik sonlandırılması uygulandıktan altı ay sonra kontrol muayenelerinde katılımcılara Klinisyen Tarafından Uygulanan Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği (TSSB-Ö) uygulandı. Bul gu lar: Gebelik sonlandırılması uygulanan kadınların %62,5 da travma sonrası stres bozukluğu, %65 olguda ise doğum sonrası depresyon bulguları tespit edildi. Katılımcılardan TSSB tanısı alanlarda yenilik arayışı, zarardan kaçınma ve ödül bağımlılığı mizaç özellikleri anlamlı derecede yüksek saptandı. TSSB tanısı alan ve doğum sonrası depresyon riski olanların, eğitim düzeyi ve ekonomik durumları daha düşük idi. Yine bu grupta, sosyal ve mesleki işlevsellikteki düşüş anlamlı bulundu. TSSB tanısı almayan grupta duygusal odaklı başa çıkma biçiminin yüksek oluşu dikkat çekici idi. So nuç: Henüz gebelik sonlandırılması kararı aşamasındayken belirli mizaç ve karakter alt boyutları ön planda olduğunda, bu gruba TSSB ve depresyon gelişme ihtimali düşünülerek psikiyatrik destek verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. (Nö rop si ki yat ri Ar fli vi 2013; 50: 161-168) Anah tar ke li me ler: Gebelik sonlandırılması, mizaç özellikleri, başa çıkma, travma sonrası stres bozukluğu Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemişlerdir.
Adli tıp bülteni, 2022
Tıbbi endikasyonu olmayan gebeliklerin sonlandırılması insani, etik ve dini değerler bakımından tartışmalara yol açmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızın amacı ebelik bölümü öğrencilerinin endikasyonsuz gebelik sonlandırmalarına ilişkin bakış açılarının araştırılmasıdır. Yöntem: Tanımlayıcı/kesitsel tipte olan bu araştırmaya bir Kamu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü'nde öğrenim gören 329 öğrenci katılmıştır. Verilerin toplanmasında literatür doğrultusunda hazırlanan 17 soruluk bir anket formu uygulanmıştır. Verilerin analizinde sayı-yüzde dağılım, ortalama, standart sapma ve ki-kare testi kullanılmıştır. Bulgular: Evlilikte 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kişinin rızası alınarak sağlık kuruluşlarında sonlandırılması, öğrencilerin sınıfı arttıkça daha fazla kabul görmektedir. Aynı şartlarda gebeliğin sonlandırılması için olan yasal sürenin 10 haftadan kısa olması gerektiği fikri, sınıf arttıkça artmıştır. Tüm sınıfların 10 haftadan büyük gebeliklerin sonlandırılması fikrine katılmama oranı yüksektir. Aynı zamanda gebelik yaşına bakılmaksızın gebeliğin anne tarafından sonlandırılması ve babanın rızasının alınmaması durumunda anneye ceza verilmesi fikri tüm sınıflarda kabul görmektedir. Bununla birlikte tecavüz sonucu oluşan gebeliklerin, yasal sınır gözetilmeden yetkili sağlık kuruluşlarında sonlandırılabilmesinin uygun olduğu düşüncesi de tüm sınıflarda kabul görmektedir. Sonuç: Çalışmada öğrencilerin tıbbi gereklilik dışındaki gebelik sonlandırmalarına ilişkin bakış açılarının sınıflar arasında farklılık gösterdiği saptanmıştır. Farklılıkların temel nedeninin, öğrencilerin 3. sınıftan itibaren artan teorik ve pratik bilgileri olduğu düşünülmüştür.
Fetal Harm Due to Maternal and/or Familial Reasons in the Context of Fetal and Maternal Rights
Turkish Journal of Bioethics
Ülkemizde başta insan hakları olmak üzere, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, işçi hakları gibi çeşitli kesimlerin hakları yasalar ile güvence altına alınmış olmasına karşın, fetüs haklarını doğrudan konu alan bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Fetüsün zarar görme durumu nedenlerine göre; tıbbi, gebeye ilişkin, ailesel veya toplumsal olabilir. Bunlardan fetüsün tıbbi nedenler ile zarara uğraması yasalar ile tazmin edilmeye çalışılırken, gebe ve aileden kaynaklanan nedenlerle fetüsün zarar görmesi durumu, genelde gözardı edilmektedir. Gebenin kendisi veya aileden kaynaklanan nedenlerle fetüsün zarar görme durumunun hukuk sistemi veya toplum tarafından görmezden gelinmesinin temel gerekçeleri gebenin özerkliği ve fetüsün birey olarak kabul edilmemesine dayanan argümanlarla açıklanmaktadır. Fetüsün yasal ve ahlaki açıdan birey olarak kabul edilmemesinin bu yaklaşım için haklı bir gerekçe olarak benimsenmesi durumunda, sağlık personelinden kaynaklanan zararın da yasalar ile cezalandırılmaması gerekir. Böyle bir yorum söz konusu olamayacağına göre gebe, aile veya toplumdan kaynaklanan zarar verme durumlarına karşı fetüsün korunması ve bunun için de gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının yanısıra toplumun da bilinçlendirilmesi gerekir. Bu yazıda, fetüsün gebe veya aileden kaynaklanan nedenlerle zarar görme durumu, fetüs ve gebe hakları ile ilişkili olarak tartışılmıştır.