TÜRK EDEBİYATI'NDA SECİ' VE GÜLŞEN-İ ŞU'ARÂ ÖRNEĞİ (original) (raw)
Related papers
TEZKİRE TERİMLERİ SÖZLÜĞÜNE KATKI GÜLŞEN-İ ŞU'ARÂ ÖRNEĞİ
Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu Anısına) Ordu, 2012
Klâsik Türk edebiyatı temsilcilerinin biyografileri ve eserleri hakkında bilgi veren tezkirelerin bir işlevi de yazıldıkları devrin edebî özellikleri ve edebiyat teorisi kavramları hakkında önemli ipuçları barındırmasıdır. İlk olarak Prof. Dr. Atabey Kılıç’ın değindiği bu husus, Tezkire Terimleri Sözlüğü Projesi hedefiyle Rızâ Tezkiresi’nden hareketle taslak hâline getirilmiş; çalışmada devrin edebî anlayışı, şiir tarzları ve şâir nitelikleri konusundaki kavram ve terimler incelenerek tasnîf edilmiştir. Çalışmamızda, on altıncı yüzyıl tezkirelerinden Ahdî’nin Gülşen-i Şu’arâ’sı bu doğrultuda ele alınacak; tezkirede yer alan kavram ve terimler tasnîf edilerek Tezkire Terimleri Sözlüğü Projesi’ne katkıda bulunulmaya çalışılacaktır.
ŞÜKRANE GELENEĞİ ÖRNEĞİNDE KLASİK TÜRK ŞİİRİ VE TOPLUM
ÖZET Edebiyat sosyal bir gerçeklik olan insan ve hayatı konu alır. Herhangi bir yönüyle insan ve hayatla, dolayısıyla toplumla ilişkilendirilemeyecek edebî eser düşünülemez. Klasik Türk edebiyatı altı asır boyunca toplumumuzun duygu, düşünce, yaşayış ve kültürünü son derece estetik bir şekilde yansıtmış bir edebiyat geleneğidir. Buna rağmen 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren klasik Türk şiirine ağır eleştiriler yöneltilmiş; bu şiirin hayattan kopuk, toplumu aksettirme gücünden yoksun olduğu dile getirilmiştir. Yapılan divan tahlilleri, klasik Türk şiirinde sosyal hayatı konu alan tez, makale ve kitaplar klasik Türk şiirinin içinden çıktığı toplum ve hayatla kuvvetli ilişkisi olduğunu göstererek bu eleştirilerin haksız ve hakikatsiz olduğunu ortaya koymuştur. Klasik Türk şiirine geçmişin değerlerini bugün ve yarın için dönüştürebilme gücünü içinde barındıran bir mazi bilinci ve dikkatiyle bakıldığında bu şiirin toplumumuzun kültür ve değerlerinin zengin bir hazinesi olduğu görülür. Bu bağlamda klasik Türk şiirinde yaygın bir kullanımla kendini gösteren şükrane geleneği söz konusu edilecektir. Osmanlı toplumunda önemli bir iş bitirildiğinde, bir murada erme ya da musibetten kurtulmada hediyeler verilir, şükrane adı verilen iyilikler yapılır. Toplumda ve kültürde var olan şükrane verme geleneğinin klasik Türk şiirinde sanatsal bir boyut kazanarak işlenmesi, bu şiirin toplumla sıkı bağlarının olduğunun bir göstergesidir. Anahtar Kelimeler: Edebiyat, toplum, klasik Türk şiiri, şükrane geleneği ABSTRACT Literature takes the topic of human and life which are social realities. A literary work which can not be associated with any aspect of human and life, therefore with the society can not be considered. Classical Turkish literature is a literary tradition that reflects the feeling, thought, the way of life and culture of our society during six centuries in a high aesthetic manner. In spite of this, by the second half of 19th century heavy criticism was directed to classical Turkish poetry, it was expressed that this poetry was broken from life and had no power of reflecting the society. The analysis of divans made; thesis, articles and books that took the topic of social life in classical Turkish poetry brought out that these criticisms were unfair and unfaithful showing classical Turkish poetry had strong relationship between the society and life it came out of. When classical Turkish poetry is looked around with consciousness and diligence of past which contains the power to transform the values of past for present and tomorrow this poetry appears to be a rich treasure of culture and values of our society. In this context, the tradition of thanksgiving which is widely used in classical Turkish poetry will be discussed. In Ottoman society, when an important job is finished, one is attained a desire or got rid of the evil gifts are given, favors named thanksgiving are made. Processing by gaining an artistic dimension in classical Turkish poetry the tradition of giving gratitude that exists in society and culture is an indication of the close ties with the community of this poetry. Giriş Edebiyat, ifade aracı olarak toplumun meydana getirdiği dili kullanan sosyal bir kurumdur. İfade aracı olarak dil denilen sosyal malzemeyi kullanması, sembolizm ve vezin gibi ancak bir toplum içinde doğup gelişebilecek gelenek ve normlar üzerine kurulması edebiyatın doğrudan doğruya sosyal * Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
ORTADOĞU'DA SELEFİ-Şİİ GERGİNLİĞİ VE TÜRKİYE'NİN TUTUMU
Öz: İslam düşüncesinde çözülemeyen sorunlardan biri olan Şii-Sünni/Selefi ihtilafının geçmişi İslam tarihinin hemen başlangıcında ortaya çıkmıştır. İlk dönemlerde, rekabetin ağırlık merkezi, Sünnilik ve Şiilik arasında iken bugün İslam siyasal düşüncesinin çatışma ekseni, yoğun selefi faaliyetleri neticesinde Şii-Selefi çatışmasına doğru kaymış gözükmektedir. İslam'ın savunucularının sadece kendileri olduğu iddiasından hareketle selefiler diğer tüm akım ve mezheplerin İslam-dışı olduğu kanaatini taşımaktadırlar. Selefiler kadar keskin bir ayrım yapmasalar bile, Şiilere hâkim olan yaygın inanç da bu iddiadan beslenmektedir. Özellikle Arabistan ve İran, İslam'ın radikal iki ucunu temsil eden kutuplaşmanın temsilcileri ve hatta destekçileri durumundadır. Türkiye, bölgede barış ve istikrarın sağlanabilmesi için bölge ülkelerindeki mezhep temelli krizlerin önlemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Çalışmada, İran-Suudi Arabistan eksenli rekabet ve Türkiye'nin bu konudaki tutumu irdelenmektedir.
SÖZÜN GÜCÜ, ŞİİRİN BÜYÜSÜ: DİVAN EDEBİYATINDA SÖZ VE ŞİİRİN KUTSALLIĞI ÜZERİNE
2021
The adventure of "word", which started with the creation of the universe, turned into writing with God's creation of "plate" and "pen", and continued with the creation of humans by accompanying their ceremonies in their language. The word, which was "breath" when God created man by blowing them their soul, was seen as sacred by ancient people and therefore was believed to have great power in human life. The "ceremonial language" that ancient people transformed into a rhyming form has only been used in situations such as "swearing", "promising", "praying", "cursing" in the changing lives of human beings. People believed that every word that comes out of the mouth has an unchangeable power and poetry has its magic, and they associated the word and poetry with extraordinary beings. The writers of biographies and poets, who see the good word/poem as "God's given" and the bad word/poem as the "devil's instrument", have tried to explain the greatness of good poetry with the verses and hadiths about the poet and poetry in the Qur'an.In this study, thoughts on the sanctity of "word" and "poetry" in the Qur'an and hadiths, Arabic, Persian and Turkish biographies and divan poetry will be tried to be determined.
TÜRK HALK ŞİİRİNDE ŞEKİL VE TÜR
Türk halk edebiyatı araştırmalarını en çok meşgul eden, zaman zaman çok farklı görüşlerin ortaya konulmasına neden olan problemlerin başında halk şiirinde "tür" ve "şekil" den ne anlaşılması gerektiği ve şiirlerin tür ve şekil adına bağlı olarak nasıl adlandırılacağı konusu gelmiştir. Türk halk edebiyatı şiirinde yıllardan beri "tür" ve "şekil" konusunda çeşitli tartışmalar yapılmış ve halada bir sonuca varılamamıştır. Halk edebiyatı şiirinin ortaya koyduğu ürünlerin ezgi, konu veya şekil bakımından çeşitlilik göstermesi konuyu karmaşık hale getirmiş, bu alanda uzmanlar bu şekillere isim vermekte veya onları belli bir gruba sokmakta zorlanmışlardır. Bu çalışmamızda Türk Halk Edebiyatı şiirinde "tür" ve "şekil" konusunu ele alıp incelemeye çalışacağız. Bu çalışmamızda Anonim halk Şiirinde tür ve şekil, Aşık şiirinde tür ve şekil ve Tekke şiirinde tür ve şekil olmak üzere üç ana başlık altında değinmeye çalıcağız.
YAKIN TARİHSEL SÜREÇ VE SURİYE`NİN TÜRKİYE TAVRI
Tarih Araştırmaları V, 2022
2011 yılında başlayan olayların ardından dünya kamuoyunun ilgisi Suriye’ye yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin en uzun sınır komşusu olan Suriye, tarihi süreçte uzun yıllar Türk idaresinde huzurlu yaşayan, Türkiye’nin sosyal ve kültürel temasının sık olduğu ülkelerdendir. Bugün olduğu gibi geçmişte de coğrafi konumu Ortadoğu’da boy göstermek isteyenleri Suriye hâkimiyetine zorunluluğuna yönlendirmiştir.